- 760 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
Harcama Kalemleri:
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Atatürk ölmedi
Kalbimizde yaşıyor
Uygarlık savaşında, bayrağı o taşıyor.
Ne hoş bir okul şarkısıdır yukarıdaki dizelerle buluşturulan o armoni. Anlamını çocuklardan daha fazla bildiğimizdir şarkıdaki tüm sözcükler. Çocuklara da anlatmaya çabaladığımızdır ayrıca.
Efendim soğuk bir kış günü. Görevim gereği okul ziyaretlerine katılıyorum. Bu okullardan biri de birazdan anlatacağım hikayenin kahramanına yuva olmuş bir yer.
Aslında şehrin banliyölerinden hatta epeyce bir dışında bir mahalle. Bakımlı bir okul binası, güler yüzlü çalışanlar. Meğer bunca uzaklık bunca imkansızlık engel olamamış, ülke çapında birincilikler elde etmiş okulun öğrencileri. Biz sordukça anlatıyor okul müdürü. Eldeki kaynakları zenginleştirmek adına yaptıklarını, yöre insanlarıyla işbirliği içerisinde başarıyı yakaladıklarını vurguluyor. Ziyaretimizin gerekçesi fazlasıyla yerine gelmiş durumda. Bizimkisi teftiş ziyareti değil bu arada. Okullara rehberlik ve psikolojik hizmetlerin sunumunda katkı sağlıyor, özellikle bu hizmetleri sunmakta güçlük yaşayan okulları destekliyoruz. Kamu görevi icra ediyoruz, kamunun resmi aracıyla bu türden uzak beldelere gidebiliyoruz. Kamuya üstün yararlıklar gösterdiğini sevinerek öğrendiğimiz bu okulda bulunmak başka bir kıvanç nedenimiz.
Okul müdürünün daveti üzerine yemekhane bölümüne geçiyoruz. Burada da gülen yüzlü insanlar ve huzur var. Birazcık gülümseme ödünç istiyoruz, hiç tereddütsüz sunuyorlar. İyi dileklerimizi bırakıp orada, okuldan ayrılıyoruz.
Bu gün bir nedenle iş yerime uğruyor okul müdürü. Hal hatır ettikten sonra okul ne alemde diyorum. Ayrıldım oradan diyor. Yöneticilikte geçen süresinin dolduğunu ve bu ayrılışın belki de kendi isteğiyle olduğunu düşünüyorum, fakat işin aslı böyle değil.
Şimdi neresinden başlasam ki anlatmaya? Öncelikle okul öğretmenleri 23 nisan kutlamalarında öğrencilerin giymeleri için tişört arayışına giriyor. İlkin bağlı bulundukları ilçe belediyesinin kapısını çalıyorlar. Buradan olumsuz yanıt alınca, bu kez komşu ilçeye başvuruyorlar. Komşu ilçe iktidar partisinin bir belediyesi değil. Fakat konuyu olumlu karşılayıp önünde Atatürk resmi bulunan tişörtlerden gönderiyorlar okula. Tişörtün kolunda da ilçe belediyesinin adı yazılı. Yani siyasi parti adı amblemi falan d eğil yalnızca ilçe belediyesinin adı. Kaldı ki, öğretmenlerimiz ille de bu ilçeden edinelim tişörtleri gibi bir tasa gütmemişler zaten. Biraz mecburiyet var sonuçta.
Hasılı, durum ilgililerin kulağına gidiyor. Öğrencilerden biri iktidar partisinden birilerine durumu anlatıyor. Kızılca kıyamet kopuyor haliyle. Sonra başlanıyor okul müdürümüzün altını üstünü araştırmaya. Dedim ya okul uzak bir beldede diye, bazan geç kalmak yahut şehirdeki işlerin hallini sağlamak için erken çıkmak olası. Nasıl oluyorsa böyle günlerden birinde yetkililerimizin akıllarına okulumuzu ziyaret etmek geliyor. Müdürümüz makamında bulunmayınca da hemen tutanağı tutuyorlar. Tabi olaya dahil olan diğer destekçilerin de dahlinin bulunduğunu düşünmek kötümserce olmaz.
Amirler imzaladıkları evraklardan dolayı bağışıktır pek çok açıdan. Yani alt kadroların imza edilmesi için kendilerine sunduğu evraklardaki eksikliklerden öncelikle alt kadrolar sorumlu tutulur. Zira amir gün içerisinde yığınla evrakı imza etmek durumundadır, şık olan tek tek evrakların okunmasıdır ya, bu yapılmaz, yapılamaz. Dolayısıyla alt kadronun hazırlayıp getirdiği ve müdürümüzün de imza ettiği bir evrakta da eksiklik bulunmasın mı? İşte aranan kan yetişiyor imdada. Okul müdürümüz müdürlük görevinden alınıp başka bir okula öğretmen olarak gönderiliyor. Bir oğlu var müdürümüzün. Otizm tanılı. Adını sorduğumda Mustafa Kemal diyor bana. Müdürümüze Ali Rıza efendi diyormuş, annesine de Zübeyde hanım. Müdürümüzün cemaat tarzı yapılanmalara karşı bir duruşu olduğunu da eklemeliyim. Hani şu mücadele ediliyor denilen cemaat yapılanmaları var ya, hani nasıl mücadeleyse giderek kök salmalarının sağlandığı cemaatler, işte hepsi üst üste gelince alın size bir memleket öyküsü. Okuldaki tertip düzen, öğrencilerin başarı öyküleri, hiçbiri önemli değil. Müdürümüzün otizm tanılı çocuğu da durumdan etkilenip reaksiyon gösteriyor, tabi bunun da anlamı önemi yok.
Liyakat her türlü işimizde önceliğimiz olsa keşke. Keşke kalemler harcamak için kımıldamak yerine, yeni harcamaları imza edip araştırma ve geliştirme çalışmalarını güçlendirmek için oynasalar yerlerinden. Keşke sizin mahalle bizim mahalle onların mahallesi yerine hepimiz hepimizin mahallesinde yaşamaya alışsak. Keşke Cahit Sıtkının şiirindeki gibi bir memleket istesek hep birlikte. Keşke bu yazı yalnızca bir kurgudan öteye geçemese, gerçek yaşamla hiç ilgisi olmasa...
YORUMLAR
meşhur bir deve fıkrası mı desem, hikayesi mi desem vardır
ve çoğumuzca da malumdur...
maalesef bütün devlet kurumları aynı durumda.
ancak yaşayanlar şahit oluyor bu durumlara.
liyakat diye bir şey kalmadı. padişahım çok yaşa diyen
kesiyor bir çeşme başını...
kamu görevlisi imişsiniz umarım bu yazınız birileri tarafından okunup
şikayet mevzusu olmaz :))
Fırat Avcı
Maalesef bu tür olaylar her zaman oluyor, bundan sonra da olacak, gerçek bir olayı dile getirmenizden tebrik ediyorum.
Fırat Avcı
Rahmetli Oktay Akbal '' ÖNCE EKMEKLER BOZULDU '' demişti. Ben çok düşünmüş ,kafa yormuştum bu söylemin üzerine. Tabi ki o bozulma zamanla çürümüşlüğe dönüştü , dönüştürüldü. Ben bilerek ,isteyerek diyorum buna.Yıllarını köy çocuklarının eğitimine adamış emekli bir köy öğretmeni olarak ilgiyle ve de içim burkularak okudum yazınızı.İşin acısı bu ülke için , bu millet için olumlu hiçbir şey yapmayanlar bu güzel ülkenin kaymağını yiye yiye bitiremediler. Hep meyve vereni taşladılar .İşte kanıtı bir olay.Teşekkürler öğretmenim
Fırat Avcı
Hocam Merhaba!
Sizi tanımak ne güzel? Yazdıklarınız aslında Türkiye'nini kanayan yarası. Ne yazık ki son zamanlarda müzminleşti ve tedavi kabul etmiyor.
Yazıyı kaleme alışınız ve çizdiğiniz okul müdürü profili tam da Atatürk'ün Yeni nesli emanet ettiği muallim.
Yazınızı okuyunca umutlansammı karamsarlığamı kapılsam bilemedim.
Selam ve saygılarımla.
Fırat Avcı
Kitap yazdığı için soruşturma açılan bir eğitimci olarak yaramı deştiniz.
Mücadele ettikleri tek şey "ATATÜRK" aslında.
Cesurluğunuzu kutluyorum. Tabii Seçki Kurulu'nu da.
Fırat Avcı
Siyasetin girmemesi gereken en önemli kurum eğitim kurumlarıdır. Ancak biliyor ve görüyoruz ki bir çok yönetimdeki eğitimci ve öğretmen sadece görüşleri yüzünden ya işlerinden oldu ya da sürüldü. Haksızlıktır bu. Kızım bir okulda müdür yardımcısı, sıkıntılarına birebir şahit oluyorum. Uymak zorunda bırakılıyorlar. Şahsen ben Atatürk'ü sevmeye ve görüşlerine saygı duymaya alıştırılarak büyütüldüm. Açıkça söylediğim için de kızanlar çok oluyor. Haksızlıklara hep isyan ettim ama değiştirmek elimden gelmiyor. Bu anlattığınız olaya üzüldüğünüzün farkındayım ve sizi anlıyorum. Paylaşımınız için teşekkürler. Elimizden gelen sadece bu.