- 1937 Okunma
- 10 Yorum
- 2 Beğeni
II. ABDÜLHAMİT, ZAMANIMIZDA YAŞAMIŞ OLSAYDI EN BÜYÜK DÜŞMANLARI ABDÜLHAMİTÇİLER(!) OLURDU.
’Abdülhamitçiler’ kelimesinin sonuna bir ünlem koyalım ki Sultan II. Abdülhamit’i gerçek manada anlayanlarla yazıma konu ettiğim onu hiç anlamayanlar ayrılsın birbirinden
*****************************************
Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere oldukça ciddi bir iddia ortaya atıyorum. Böyle bir iddia ortaya attığıma göre de ispatlamam lazım değil mi? O halde başlayayım.
Her şeyden önce bugün ’ Abdülhamit Gençliği ’ diye gruplar kuranlar, profil resmi olarak Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in resmini kullananlar, ’Payitaht Abdülhamit ’ Dizisi sayesinde güya Abdülhamit’i bir iyice tanıyıp daha da sevenler...Kısacası II.Abdülhamit’i çok çok sevenler onu niçin bu kadar çok severler?
İşte bu sorunun dört cevabı vardır onlar nezdinde: 1- II. Abdülhamit çok dindar bir padişahtır. Öyle ki abdestsiz ayağını yere basmaz??? 2- Osmanlı Devletinin tüm borçlarının silinmesine karşılık kendisinden Kudüs’te yüz Yahudi ailesine toprak satılması teklifini reddetmiştir. 3- Kendisinin 33 yıllık saltanatı boyunca Osmanlı devleti bir karış toprak kaybetmemiştir??? 4- Çok akıllıdır. Hatta Alman İmparatoru Wilhelm onun için ’ Dünyadaki akılların %95i Abdülhamit’e aittir ’ demiştir.( Rivayet tabii ki )
Başka? Başka da bir halt bilmezler ki bildikleri bu dört hususta bile bir sürü yanlış vardır.
Peki II. Abdülhamit dindar bir hükümdar mıdır? Evet dindardır. Ama onun dindarlığı güya kendisini çok sevenlerin dindarlığından çok farklıdır. ( Az sonra yazacaklarım zaten hep bu minval üzere olacak ) Şazeli Tarikatına bağlıdır. Samimi bir Müslümandır ama abdestsiz adım atar mıydı atmaz mıydı işte onu net bilmek için birilerinin 7/24 kulağının onun kıçında olması gerekirdi değil mi? Yani böyle bir iddianın tarihi açıdan hiç bir değeri yoktur.
Kudüs’ü para karşılığında satmamıştır. Bu da doğru. ( Her ne kadar aksini iddia edenler olsa da )
Osmanlı Devleti onun zamanında önemli ölçüde toprak kaybetmiştir.
II. Abdülhamit 1876 da tahta geçmiştir; Rus Orduları da 1878 yılında Doğuda Erzurum- Aziziye Tabyalarına, Batıda Ayestafonos’a kadar gelmiş ve Ayestefanos’ta Osmanlı Tarihinin en kötü antlaşmalarından biri yapılmıştır. Bu durumda hangi akla hizmet ’Hiç bir toprak kaybı olmamıştır’ denilebilir? Yahu Ruslar Ayestafanos’ta bir zafer anıtı bile dikmişler...Haa Ayestafanos neresidir onu da bilmez Abdülhamit’i güya çok sevenler. Ayestefanos bugünkü İstanbul’un Yeşilköy semtidir. Yani Atatürk Hava Alanının bulunduğu yer. ( Mahmut Şevket Paşa, utanç kaynağı olduğunu düşündüğü bu anıtı, dini simgeleri sökülüp, papazlara teslim etti, onun bir suikastla öldürülmesi üzerine yerine gelen Sait Halim Paşa, I. Dünya Savaşına resmen girmemiz üzerine anıtı dinamitle yıktırdı. 14 Kasım 1914 )
Allah’tan bu antlaşmayı İngiltere ve Almanya kabul etmemiş de daha sonra yapılan Berlin Antlaşmasıyla Batıda Sırbistan, Romanya, Karadağ, Hatta Bulgaristan’ı, doğuda Kars, Ardahan, Batum’u vererek kurtarmışız paçayı. Berlin Antlaşması böyleyse varın Ayestafanos Antlaşmasını siz düşünün.
II. Abdülhamit akıllı mıdır peki?
Akıllı olmasına akıllıdır ama şimdi bu Abdülhamitçilere ’ Denge Politikası nedir?’ diye sorsan saf saf suratına bakarlar insanın. Neyse, ben de anlatmayacağım. Merak eden bulur okur bir yerlerden.
Gelelim neden ’Günümüz Abdülhamitçileri II. Abdülhamit eğer yaşasaydı onun bizzat en büyük düşmanı olurlardı’ diye bir iddiada bulunduğuma.
1- Günümüzde II.Abdülhamit’i zerre kadar anlamadıkları halde ’Abdülhamit Sevdalıları (!) ’ olanlar mesela Osmanlı tarihinde çarşafı ilk kez yasaklayan Padişah olduğu için...
2- Osmanlı Devletinde ilk kez bir bira fabrikası İstanbul’da Feriköy yakınlarında Bomonti Kardeşler tarafından onun izniyle açıldığı için... (O fabrika 1890 yılında açılmıştır. 1894 yılında iller temelinde sadece İstanbul, İzmir, Selanik ve Ankara’da birahane vardır.İstanbul’da 33, İzmir’de 5, Selanik’te 4, Ankara’da 3 tane birahane bulunmaktadır. Mezkur bira fabrikasının olduğu yer hâla ’ Bomonti ’ olarak anılır. )
3- Osmanlı topraklarında ilk kez resmi genelev II. Abdülhamit zamanında açıldığı için...
4- Kendileri daha üç yaşındaki kız çocuklarına bile türban takıp ana okullarına ( Ki onlar ’sıbyan mektebi’ der. ) gönderirken II. Abdülhamit zamanında açılan kız okullarında kız öğrencilerin genelde başı açık olduğu için... ( Fotoğraflara bakabilirsiniz )
5- Kendileri gerek gerçek alemde, gerek sanal alemde ’ Yılbaşı ve Noel kutlamak haramdır. Müslüman yılbaşı ve Noel kutlamaz’ diye yırtınırken II. Abdülhamit 1886 yı 1887 ye bağlayan yılbaşı gecesini Beyoğlu’nda, ailesi ile birlikte Hrıstiyan modacı Flora Cardier ile birlikte kutladığı, Hrıstiyan tebaa rahat rahat Noel kutlasın diye hazineden tahsisat ayırdığı için...
6- Kendileri ’ Müzik haramdır ’ diye yırtınırken II. Abdülhamit çocukluğunda Paul Dussap’tan ve Miralay Lombardi Beyden temel müzik bilgisi dersleri yanında Guatelli Paşadan piyano ve keman dersleri aldığı, padişahlığı döneminde de Paul Dussap’ı Saray Müzisyeni olarak saraya aldığı için...
7- Kendileri resim sanatının da haram olduğunu, hele de insan resmi yapmanın çok haram olduğunu söylerken II. Abdülhamit, İtalyan Ressam Fausto Zonaro’ya hem kendisinin hem de çocuklarının resmini yaptırdığı için...
Onu ’ Din düşmanı ’ ilan eder, kafirlikle suçlar, böyle bir kafirin yönetimi altında yaşanılmayacağına fetva verir ve tahtından indirmek için ellerinden geleni yaparlar, hatta katli için fetva bile verirlerdi.
Devam edelim:
8- Kendilerinin okuduğu en son kitap ’ Cin Ali’nin Kara Gözlü Kuzusu’ iken Yıldız Sarayında 3000 Kitaplık bir kütüphane kurdurmuş olan II. Abdülhamit’i sevmeleri mümkün müdür?
9- Kendileri ’ hayırlı iş ’ denince sadece cami ve mescit yaptırmayı düşünen insanların Sanayi-i Nefise Mektebini, ( Güzel sanatlar Akademisi ) Hukuk Mektebini, Ziraat ve Baytar mektebini, Darü’l Muallimini, (Erkek Öğretmen Okulu ) Darü’l Muallimatı ( Kız Öğretmen Okulu ) ,Hendese-i Mülkiye mektebini ( Mühendislik okulu ) Gülhane Tıp Mektebini ve daha nice okulu açtırmış olan II. Abdülhamit’i sevmeleri mümkün olabilir mi? ( yanlış anlaşılmasın. II.Abdülhamit döneminde yaptırılan cami sayısı okul sayısının kat kat üstündedir ama yine bu ülkede Osmanlı döneminde en fazla okul da onun zamanında açılmıştır. )
10- Ve herşeyden önemlisi II. Abdülhamit gibi affedici olabilirler mi? O kendisine ’ Gölgesinden bile korkan ödlek ’ Diyen Mehmet Akif’i de kendisine suikast düzenleyen Ermeni teröristi ’Ey Şanlı avcı ’ diye öven Tevfik Fikret’i de bir tek gün olsun hapse attırmamıştır.
Velhasılıkelam aslında bahsini ettiğim insanların II. Abdülhamit’i sevmeleri için ortada hiç bir sebep yoktur. Çünkü II. Abdülhamit onların kafasında bir insan asla değildir.
O halde bu kadar sevgi niye?
Dedim ya okuduğu en son kitap ’Cin Ali’nin Karagözlü Kuzusu ’ olup tarihi, dizilerden izleyen başka da bir şeye bakmayıp herhangi bir araştırmaya yönelme ihtiyacı duymayan insan bakarsınız bugün Abdülhamitçi olur yarın Leninci, bir başka zaman Mustafa Kemalci... Onlar için maksat bir ’ Cİ ’ olabilmektir.
RESİMLER:
1- II. ABDÜLHAMİT
2- AYESTEFANOS ANITI
3- AYESTEFANOS ANITININ YIKILIŞI
4- BOMONTİ BİRA FABRİKASI
5- BOMONTİ BİRA FABRİKASININ REKLAMI
6- BİRA FABRİKASI AÇILDIKTAN SONRA BİR BİRAHANE
7-II. ABDÜLHAMİT’İN PAŞALIK PAYESİ VERDİĞİ İTALYAN RESSAM FAUSTO ZORANO
8- II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ OKULLARINDAN HADİKAT’ÜL MAARİF MEKTEBİNİN TALEBELERİ
9- II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ OKULLARINDAN ÜSKÜDAR KIZ SANAYİ MEKTEBİ TALEBELERİ.
YORUMLAR
Kıymetli hocam. Bu ülkenin tarihi şahsiyetlerine dönük iftira ve yalan içeren yazı veya söylem o değerlerimizin manevi şahsiyetlerinden hiç bir şey eksiltmez. Evet, eleştiri olabilir ancak onunda bir ölçüsü olmalıdır. Nihayetinde bizler bu toprakları yurt edinmiş isek ve göklerde dalgalanan bir bayrağımız varsa geçmişten günümüze tüm tarihi şahsiyetlerimizin canı pahasına verdiği mücadele sayesinde olmuştur.
Birini bir diğeriyle mukayese etmek ancak cahillikle olur.
Saygı ve sevgilerimle
Serhat BİNGÖL
En içten saygı ve sevgilerimle
Demircioğlu
Benim kanım her vatandaş, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, tetikleyici söylem ve davranışlardan kaçınmalı. Düşünceye duygu karıştı mı, düşünce etkileyiciliğini yitiriyor ve artık sadece bir tetikleyici halini alıyor. Netice ise lüzumsuz bir kutuplaşma.
Katkıda bulunmak istedim. Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Cumhuriyet öncesi hüküm sürmüş devlet adamlarımızın günümüze kadar uzanan yaptırdıkları camiler, medreseler, kütüphaneler, tren yolları, limanlar, Gemiler, hastaneler, darül şafaka,darülacize,darülfürun askeri liseler vsesaire gibi ve halen kullanılan ve kullandığımız İslama ve insanlığa sayısız hizmette bulunmuş devlet adamlarımıza söylenen o çirkin iftiralar en hafif deyimiyle haksızlık ve hainliktir. Aynı durum Cumhuriyet sonrası modern bir ülkeye sahip olmamızı sağlamış devlet adamlarımız içinde geçerlidir.
Ancak şu gerçeği de yok sayamayız Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra yanlış ulusalcı politikalar uygulanmış ve Cumhuriyeti yaşatmak adına geçmiş kötülenmiş ve geçmiş hükümdarlarımıza iftira atılmasının önü açılmıştır.
Nihayetinde dürüstlüğü ve Atatürkçülüğü tartışılmaz başbakanlarımızdan merhum Bülent Ecevit’te bu yanlışa dikkat çekmiş yıllarca bizlere hain olarak anlatılan Padişahımız Vahdettin için vahdettin ahin değildi itirafında bulunmuştur. 9. Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel de binaenaleyh Cumhuriyetin yaşatılması için Osmanlının kötülenmesi fevkalade kötü olmuştur diyerek öz eleştiride bulunmuştur.
Sonuçta demem o ki büyük Selçuklu Türk devleti de, Osmanlı Türk devleti de mevcut Türk devleti de bu devletlerin kurucuları da bizimdir ve bizim medar-ı iftiharımızdır. O değerlerimize sahip çıkmak ve sevmek anamızın ak sütü kadar hakkımızdır. Yani asla birinden birini tercih etmek zorunda değiliz.
naçizane bende bu türden bir katkıda bulunmak istedim.
Saygı ve sevgilerimle
Merhaba.
Hocam siz daha iyi bilirsiniz ki tarihi şahsiyet ve vakaları kendi dönemleri içinde değerlendirmek icap eder. Dün doğru ve mantıklı algılanabilen olaylar, davranışlar bir müddet sonra toplum gözünde yanlış ve mantıksız katagorisine alınabilir. Güç varken iyi olanlar, iyi algılanılanlar güç kaybedilince kötü olarak değerlendirilebilir. Bu yönüyle bakıldığında tarihe mal olmuş şahsiyetlerin eylemlerini, düşüncelerini kendi dönemleri içinde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü devlet yönetiminde bir karar alınırken, iç ve dış bir tüm faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekir. Bu süreçte bize yanlış gelen bazı eylemler ortaya konulmuş olması normaldir bence. Hata hayatın bir parçasıdır.
Bunları Abdulhamit Hanı aklamak için yazmıyorum tabi. Aynı görüşleri Atatürk için de yinelemek isterim. Her ikisi de bir dönem tarihe damga vurmuş şahsiyetlerdir. Doğruları ve yanlışlarıyla ikisi de bizim atamızdır.
Benim asıl değinmek istediğim nokta insanların kendilerini illa ki, isim vermeden de olsa, şucu bucu diye katagorize etme çabalarıdır. Ben de zaman zaman aynı yanılgıya düşenlerden biriyim. Anlamadığım nokta Abdulhamitçi yahut Atatürkçü veya başka birşeyci olmak bize tam olarak ne katacaktır? Vatansever olmanın şartı herhangi birşeyci olmak mı? Ki baktığımızda vatanını sevmediğini iddia eden ideoloji pek yok gibi.
Tarih tecrübedir evet bilmeliyiz ama az buçuk bildiğimiz hatta ne derece doğru aktarıldığı bile tartışmaya açık tarih üzerinden Atalarımızı dövüştürmenin anlamı var mı bilemiyorum.
Atatürk de, Abdulhamit de hatta diğer büyüklerimiz de kaderin kendilerine tevdi ettiği rolleri oynayıp sahneden çekilmişlerdir. Doğruları ve yanlışlarıyla verilen vazifeyi yerine getirmişlerdir.
Katkıda bulunmak istedim. Selam ve dua ile
Serhat BİNGÖL
Nefis bir yorum yapmışsınız, büyük bir keyif alarak okudum, sizi gönülden kutlarım.
Elinize, kaleminize, yüreğinize sağlık
En içten saygı ve sevgilerimle.
Değerli hocam, yazınız 'Resmi Tarih' anlayışını dolaylı yoldan eleştirme olarak da okunabilir...
Öyleyse, şu soru doğrudan sorulabilir: Tarihimizin en tartışmalı bir dönemi ve/veya ismi, bugüne kadar neden sizin apaçık, özetle ve bihakkın yazdığınız gibi toplumsal hafızaya kazandırılmaktan uzak tutuldu?...
İşte, böyle olduğundan mıdır, nedir, 'Benim babam senin babanı dövey psikolojisi' kol geziyor...:)))
Selam ve saygılarımla.
Tarih bilmeyenlere muhteşem bir tablo olmuş bir eser olarak duvarlarına assınlar
Bu işler ezbere olmuyor.
Lakin bu sıkıntı sadece Osmanlı geçinenler de olmayıp, aynı şeyi Atatürk rozetçileri içinde söylemek gerek
Atatürkçüyüm diyen kişi; Onun felsefesine ve ruhuna aykırı davranışlar sergilememelidir.
Çok kıymetli yazınızı ve şahsınızı kutlarım
değerli Öğretmenim
saygılarımla
sami biberoğulları
Çok çok haklısın. Atatürk'ü bir resim, yakalarda bir rozet ya da arabalarının kaportasında bir imzadan ibaret sananlara da bir şeyler söylemek lazım. Ben çok söyledim ama tek başına benim sesim yeterli değil elbette.
Selam ve sevgiler.
HABERLER Tarih ve Fikir
Ortaylı: Abdülhamid padişah olmasaydı...
Prof. Dr. İlber Ortaylı, 'Vefatının 100. Yılında Sultan II. Abdülhamid' etkinlikleri kapsamında düzenlenen konferansta konuştu.
Ortaylı: Abdülhamid padişah olmasaydı...
GİRİŞ 10.02.2018 02:32 GÜNCELLEME 10.02.2018 02:59
Bu Habere 31 Yorum Yapılmış
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
"Vefatının 100. Yılında Sultan II. Abdülhamid" etkinlikleri kapsamında Prof. Dr. İlber Ortaylı bir konferans verdi.
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş'un katılımıyla düzenlenen konferans, İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası Doktora Salonu'nda gerçekleştirildi.
Ortaylı, 2. Abdülhamid'in yanı sıra o döneme ait Osmanlı dışındaki siyasi gelişmeleri de katılımcılarla paylaştı.
SULTAN ABDULHAMİD'E SÖYLENEN BU İFADELER YAKIŞIKSIZ
2. Abdülhamid için söylenen "Kızıl Sultan", "Pinti Hamid" gibi ifadelerin yakışıksız olduğunu vurgulayan Ortaylı, "Sultan Abdülhamid Han tahta çıktığı zaman kendisinin istemediği ve çok vatanperver fakat yanlış bir politikayla sürüklendiğimiz bir harple karşılandı. Bunu önlemek durumu söz konusu değildi." dedi.
Prof. Dr. Ortaylı, o dönemde Rusya'nın panslavizm politikası yürüttüğünü belirterek, "Aslında bunun öncülüğünü yapacak durumda değildi fakat müthiş bir panslavist dalga yayılmıştı ve içeride bazı insanlar 'Acaba biz Rus muyuz yoksa Slav mıyız?' diye sormaya başladı. Tolstoy böyledir, Bendiksen böyledir ama bazıları da -içlerinde Dostoyevski de vardır- İstanbul'a çan takmaya hazırlanıyorlardı. Balkanlar kaynıyordu. Bu ülkede huzur artık bozulmuştu. Bütün Slav dünyası gibi, Avusturya Slav dünyası nasılsa Osmanlı Slav dünyası da kıpırdama halindeydi. Bu kıpırdanma giderayak barut fıçısına dönüştü. Devlet tabii bununla baş etmek zorundaydı. Bu ayaklanmaların hepsi bastırılabildi." diye konuştu.
"SULTAN ABDÜLHAMİD DEVRİNE TOPRAKLARIMIZIN ÇOK ÖNEMLİ KISIMLARINI KAYBEDEREK GİRDİK"
Abdülhamid Han tarafından ilan edilen 1876 anayasası ve meclisten bahseden Ortaylı, şunları kaydetti:
"Bu meclisin bir özelliği vardı. Hiçbir büyük imparatorlukta idare edilen halklar bu kadar rahat temsil edilmezdi. 1905'te kurulacak ilk Rusya dumasında sadece 3 tane Müslüman mebus vardı, Yahudi mebus hiç yoktu. Düşününüz ki dünyanın en kalabalık Yahudi ülkesiydi o zamanlar, dünyanın kalabalık Müslüman ülkelerinden biriydi Hindistan'dan sonra. Yani aşağı yukarı Rusya Müslümanlarının sınırı Kırım Volga'dan başlar Çin sınırına, Türkistan'a kadar uzanır. Üstelik buradaki temsilin bu kadar sınırlı tutulması şaşılacak şeydi. Biz 3'te 1 miktarda gayrimüslim üyeyle parlamentoyu topladık."
Ortaylı, iç ve dış diplomasinin önemine değinerek, "Sultan Abdülhamid devrine, topraklarımızın çok önemli, bereketli kısımlarını kaybederek girdik. Bulgaristan ve Dobruca bugünkü sınırlar itibariyle... Maalesef kaybedilenden çok kaybedilecek şeyler başladı. Hemen Berlin kongresinin arifesinde Ermeni olayları hızlandı. Rejimle, Osmanlılıkla bağdaşan ve bu imparatorluğu kabul eden Ermenilerin dahi tasvip etmeyecekleri hareketler ve gruplaşmalar başladı. Yani bir nevi 1821-1829 Yunan ayaklanmasının başarısını 50 sene gecikerek takip eden bir ikinci unsur ortaya çıkmıştı." ifadelerini kullandı.
2. Abdülhamid döneminin araştırılmasında geç kalındığını vurgulayan Ortaylı, "(2. Abdülhamid) Bazı konularda son derece yatıştırıcı, olayları önceden gören bir tarafı vardı, bir tarafıyla da yapacak bir şeyi yoktu. Çünkü Türkiye'nin aydın sınıflarının maalesef yetişme tarzları ve bilgileri gelişen dünyanın problemlerini kavrayacak durumda değildi." değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE DIŞINDAKİ MÜSLÜMANLARIN YETİŞTİRİLMESİNDE ÇOK BÜYÜK KATKILARI OLDU
İlber Ortaylı, "2. Abdülhamid Han'ın İslam dünyasında aktif olmayı kendisine şiar edindiğine işaret ederek, Türkiye dışındaki Müslümanların yetiştirilmesinde çok büyük katkıları olduğunu anlattı.
Abdülhamid Han'ın eğitime verdiği öneme dikkati çeken Ortaylı, Avrupa yaşamını, müzik ve dünyadaki sanatı da yakından takip ettiğini dile getirdi.
ABDÜLHAMİD PADİŞAH OLMASA DÜNYA MARKASI OLURDU
Ortaylı, 2. Abdülhamid'in marangozluğunun en iyi İstanbul Müftülüğü'ndeki şer'iyye sicilleri arşivinde görülebileceğinin altını çizerek, "(2. Abdülhamid) birinci sınıf bir sanatkar, padişah olmasa herhalde milyarder olurdu. Dünyanın her yerinde marka olurdu." şeklinde konuştu.
Biz cahiliz Bilenler yazsın...
Doğruları aramak fazilettir.. Hayırlı günleriniz bereketli olsun...
Hak hak edenlerindir
Den(iz)
ABDÜLHAMİT
Kendi sayfanızda değil siniz
Edebsizlikleriniz sizinle olsun,
Ne kadar medeni olduğunuz belli...
Söz ısrafına gerek yok
... sayfa sahibine saygınız olsun.
Pardon o sizede bulanmaz...
İstemeyen bizi engeller.. Ben öyle yaptım
Baktık ki yalaka, küfürbaz çok, hepsini engelledik
siz en baştasınız.. Acizler, zavallılar, cahiller edepsizlik eder..
sami biberoğulları
Benim yazdıklarımda İlber Ortaylı Hocamın söylediklerine ters olan bir tek cümle var mı? Bence yok. Ama sanırım size göre var ki bu yazıyı yorum olarak eklemişsiniz.
Tekrar tekrar okudum
Ben Sultan II. Abdülhamit'e '' kızıl Sultan veya Pinti Hamit '' Demiş miyim: Hayır. Asla demem de zaten. Hatta diyenlere en sert cevabı vermişimdir başka yazılarımda.
Başka?
Ben de değerli hocam gibi II. Abdülhamit döneminde okullar açıldığından bahsetmişim.
Başka?
Hocam demiş ki : Sultan Abdülhamit dönemine topraklarımızın çok önemli kısımlarını kaybederek girdik:
Peki ben '' hayır. Daha önce hiç toprak kaybımız yoktu. Hepsini II. Abdülhamit döneminde kaybettik '' mi demişim? Hayır.
Bakın benim dediğimi anlamanız için size bir soru sorayım: Fatih Sultan Mehmet'in feth ettiği İstanbul bugünkü İstanbul'un kaçta kaçıdır?
Ben size söyleyeyim cevabı: 20 de biri bile değildir.
Bugünkü İstanbul'un Anadolu yakası ta Orhan Gazi zamanından beridir Türklerin elindedir. Orhan Gazi ile Bizans İmparatoru Andronikos arasında yapılan Palekanon Savaşı bu günkü Maltepe İlçesinde yapılmıştır ve galip gelen Osmanlılar buraları ele geçirmişlerdir.
Anadolu yakasında Anadolu Hisarı vardır. Kim yaptırmış? Yıldırım Bayezıd. Yani kısaca bugünkü İstanbul'un Anadolu yakası zaten bizim...
Asya yakasına geçelim: Fatih Sultan Mehmet , otağını nereye kurdurdu: Topkapı- Maltepe'ye demek ki topkapı- maltepe'ye kadar olan İstanbul da bizim...
Boğazda Anadolu hisarının karşısında Rumeli Hisarını yaptırmış değil mi? O halde Bu bölgeler de bizim. Eee geriye ne kaldı?
Geriye biraz Eyüp-Balat, Biraz Eminönü, Sirkeci az bir şey Fatih, Sultanahmet filan..
Aslında İstanbul'un %95i daha önce feth edildiği halde Padişah II. Mehmet'e fatih diyoruz değil mi? Ya da daha önce İstanbul'un %95i kaybedildiği halde son İmparator Konstan'tin zamanında İstanbul Türklerin eline geçti diyoruz. Hiç bir Allah'ın kulu ''Konstantin zamanında Bizans tek karış toprak kaybetmemiştir'' diyemez değil mi?
İşte aynen böyle de II. Abdülhamit döneminden önce Osmanlı Devletinin çok toprak kaybetmiş olması onun zamanında hiç toprak kaybedilmediği anlamına gelmez.
Size de hayırlı günler.
Den(iz)
Biz buna haşere ile mücadele diyoruz. Nerede olursan ol, enESENdeyim .
sami biberoğulları
Cevabi yorumumda ''Asya yakasına geçelim'' diye yazmışım. Orası ''Avrupa yakasına geçelim olacak.
Yazıya eklenecek şeyler elbette var. Bu affetme kısmı ile ilgili mesela... Ama yazı bu haliyle yeterince amacına ulaşmış. Aramızda gezinen Abdülhamit hortlatmasına tam da buna benzer bir şey demiştim silinen yazıda. ''Abdülhamit sizi görse, alırdı hemen ikinizin de kellesini'' Teşbihte hata olmaz, fikren aynı yola ulaşmışız. Pek çok açıdan eleştirdiğimiz veya beğendiğimiz yönleri olan padişahın hele ki eğitim için yaptıklarını kimse çöpe atamaz. Bu cahil, takunyalı zerzevatların Abdülhamit diye ortada gezmeleri komik değil de nedir?
Not: Yazıyı gördüm dayanamadım ama size hala kırgınım.
Sevgilerimle...
sami biberoğulları
Yıllar önce Atatürk düşmanı birisiyle face bookta fena halde kapışmış bir bayan arkadaş özelden bana yazdı '' Hocam ! Şu yobaza bir iki söz de siz söyler misiniz '' diye.
Karşılıklı konuşmalarına baktım ( Açığa yazıyorlardı ) Benim bayan arkadaş, karşısındakine '' ben Atatürk İlkeleri için ölürüm. '' diye yazmış.
Hemen özelden yazdım: '' Uğrunda öldüğüm Atatürk İlkelerini sayar mısın bana ''
'' Hocam ! Biliyordum ama unuttum. Biri bile aklımda değil '' diye cevap verdi.
Ben de '' Uğruna öleceğin şey hakkında hiç bir şey bilmiyorsan yenilmeye mahkumsun '' dedim.
İşte benim derdim bu: Neyin dostu veya düşmanı olursan ol, bilgili ol. Araştırıcı ol. Maalesef fanatik futbol taraftarı gibiyiz hepimiz.
Selam ve sevgiler.
Den(iz)
Gazeteci / Yazar Murat Bardakçı Habertürk’te yayınlanan “Tarihin Arka Odası” programında, “Sultan Abdülhamid’in 33 yıllık iktidarında tek karış toprak kaybedilmemiştir” diyenlere belgelerle çok sert yanıt verdi. Murat Bardakçı, Abdülhamid’in 33 yıllık saltanat döneminde Osmanlı’nın, Tunus, Mısır, Kıbrıs, Sırbıstan, Karadağ ve Romanya olmak üzere 1 milyon 592 bin 806 kilometre kare toprak kaybettiğini söyledi. Bardakçı, Sultan Abdülhamid’in döneminde kaybedilen toprakların, bugünkü Türkiye’nin iki katı olduğunu da ifade etti.
Akmetin tarafından 1/16/2019 11:20:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.