ÇİZMELİ KEDİ DİŞİYMİŞ VE YAĞMURDAN KORKARMIŞ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kafası karışık bir Dünyanın menopozuna denk geldik be usta. Binlerce yıldır biriktirdiklerini kustukça buldumcuk olmuş arkeologların tozun toprağın içindeki sevinmelerini izlerken bi gülesim geliyor. Şu aptal belgeseli kapatıp uyumak istiyorum. Belki de öldükten sonra çukurlarına gömülmüş morarmış gözlerimin yakarışıdır bu kapanış. Bin yıl sonra birilerinin kemiklerime topraktan çıkmış oyuncak muamelesi yapmasını istemiyorum. Göğe savrulan kum gibi un ufak dağılmak istiyorum yeryüzüne. Gitmek istiyorum!
Dünya günlerdir ağlıyor tepemizden. Bir tecavüz mağduru gibi kanayan apış arasından bardaktan boşanırcasına indiriyor su beyazı kanamasını üzerimize. Kirliyiz Dünya kadar… Gerçekleri öteleyip yüzlerimize yapıştırdığımız suretlerimize öyle alıştık ki kendimizi göremez olduk aynalarda.
Uğursuz bir doğurgan olarak dokunduğum her şeyin çürümeye doğuşuna alışmaya alışmaktan sıkıldım. Satın alınamayan düşlerim olduğundan mıdır nedir asla sahip olamıyorum. Düşlerimden kime ne? Baktığım herkes birer gözyaşı damlasını andırıyor. Silip attıkça yenisi geliyor göz hizama. İnsanların olduğu yerlerde boğuluyorum. Yorgun bir yarış atı artık gönlüm. Kaybettiğim bir ilham gibi yaşamak artık. Yazıp yazıp siliyorum sanki kendini tekrar eden günleri ve ruhumu okşayacak tek bir satır kalmıyor boş sayfada. Hep ayak bağı olduğum bir kendim var taşıdığım.. Yok! Taşımak değil de sürüklediğim bir benle yaşamak zorunda olmanın yılgınlığı dayanılmaz. Öldür beni! Öldür beni! Kurtul benden! Öldür beni… Sürekli beynimin içine fısıldayan bu benden kurtulmanın yaşarken bir yolu yok ve ona rağmen hayatta kalıyorum. Yaşama sevinci varken yaşayan biri ancak gören gözleri ile bir körü anladığı kadar anlayabilir beni. Bir köre görme engelli demekle onun için bir şeyi değiştirmiş olmayız. Ancak susamış vicdanımıza bir bardak su ikram etmiş oluruz. İşte beni anladığını söyleyecek biri de sadece bunu yapıyordur.
İhtimallerden nefret ediyorum artık. Asla herhangi iyi bir ihtimalin, bana tesadüf etmeyeceği ihtimalinin gerçek olduğu kadar gerçekleşmeyeceğini bildiğimden bu nefret. Kalbime dokunan gerçek bir aşkın en uzak ihtimale konuşlanması bir tesadüf değil sadece bir uğursuzluk. Gerçek olanlar uğursuzdur. La fonteine, otlanmış beyni ile hayvanları konuşturup zırva bir dünya sunarken çocuklara hiç düşünmüş mü kurduğumuz hayallerin tuzla buz olduğunu görerek büyümenin sancısının ne kadar ağır geldiğini. Tarla faresinin kuru ekmek yerken mutlu mesut bir hayat sürdüğünü söyleyen o piç kurusuna söyleyin insanın açlıkla yaşarken neler hissettiğini Knut Hamsun ‘dan öğrensin.
‘’Bu kadar hassas olma.’’ derdi annem eskiden. ‘’Bir papatyanın rüzgarla savrulurken canı yanıyor mudur?’’ gibi şeyler sorduğumda. Şimdilerde acımasız bir geleceğe çocuk büyütecek kadar vicdansız bir kadına dönüştüm. Kendimden nefret ederken diğerlerinden daha az nefret etmiyorum. Hangimiz diğerimize benzemiyoruz? Kinyas ve Kayra öteki dünyanın çocukları değildi belki ama asla bizden birileri de olmadılar. Temas edilmeden yaşamak, yaşabilmek hiç birimizin harcı değil aslında. Yalnızlık sandıkları şey o kadar kalabalık olmaz. Bir tekilanın dibindeki kurt olursan ancak yalnızlıktır o. Hadi Dünya, bir damla limonla yutsana beni! Yap, yap, yap bunu! Şimdi!
Ardı arkası kesilmeyen cümleleri imlecin ardı sıra yarıştırıyorum. ‘’Yazmaktan keyif alıyorum.’’ diyen o yazarında beynini sikeyim ben. İnsan yazarken ancak bu kadar acıtır kendini. Bir otopsi değil oğlum bu. Bu, anestezisiz bir organ nakli. Koca koca organlar yazıp boşalttığım içime tıkıyorum tek tek. Kan kaybından ölmek üzere olan her kelimeyi o organların arasına gömüyorum diri diri. İşte bak, bunu anladığını iddia edenler bile olacaktır anlatsam. Kimsenin bilmediği bir ağrıyı tarif edemeden yaşamak zorunda olmaktan öldüm defalarca kez. Bazı yazıların arasında geçirmişliğim vardır bu cümleyi. İşte o cümlelerin de hepsi ağrıyarak öldüler.
Ölümüne sevmekten bahsedenler ölerek sevmenin ne demek olduğunu bilmeyenlerdir. Bir patika gezisinde yorulup bir ağaca verdiğinde sırtını kaç kişi sevebilir ki o ağacı? Sadece bir ağaç işte. Öyle bir ağaçla yapraklarını ve dallarını severek konuşmuştum ben. Okuduğum kitapların öyle bir ağacın kesilmesinden oluştuğunu öğrendiğimde ölmek gibi bir şey olmuştu. Çocukluğunun içinde hapsolduğunu söyleyen insanlar işte bu yüzden aslında kötü olanlardır. Bir ağacın bir kitap yüzünden öldüğünü öğrendikten sonra hangi çocuk sağ çıkabilir ki bu definden.
Bizim mahalledeki çok sevdiğim Makbule teyzenin aslında bir metres olduğunu öğrenmek çocukken bir anlam ifade etmemişti. Ama annemin ısrarla onun evine gitmemi söylemesi o ağrıyı başlatan şeylerden biriydi. Tarif edilemez ağrının gün geçtikçe büyümesi içimdeki çocuğa yer bırakmamıştı. Makbule teyzenin gözlerindeki çocuk sevgisini elimden alan tüm yetişkinlerden yetişkin olmaya tez vakitte yetişince nefret ettim. Kendim, bizzat, ben bir yetişkinim. Onların içindeki çocuklardan nefret ediyorum şimdi.
Dünyadaki en büyük acının benimki olduğunu söyleyecek kadar geri zekalı değilim. Ancak bana ağır gelen bir ağrı ile yaşamaktansa ölmek ne güzel olurdu. Bunu istemek beni pek çoğundan daha akıllı yapmasa da bunu istiyorum. Alsınlar bu sureti yüzümden, bunu da, diğerini de. Çırılçıplak kalasıya kadar soyulmak istiyorum kabuklarımdan. Aldığım tüm darbeleri de sıyıracaklarsa tüm sahip olduklarıma veda edebilirim.
Ağrım, çok canımı yakıyor. Aşk gibi! Aklımın onca kalabalığı arasından bana gülümseyen bir sincap olduğunu söylesem masalsı bir son olurdu bu. Ölüm sadece yok oluştur. HİÇ olan güzeldir. Bu son iyi…
YORUMLAR
kelimelerin yetişebileceği bir dünya yok hiç olmadı olmayacak
tıpkı
iyinin ve kötünün olmadığı sadece insanın olduğu
gerçeklik gibi
ateşe dayanabileceğin kadar günah işle derler
oysa
dünyaya dayanabilmek
diye bir şey var artık .
bunu ilk elden kadınlar daha çok yaşıyor elbet
ama dünyanın her yanında kadın erkek fark etmeden güçsüzler yaşıyor bunu
Yorumlara şöyle bakınca körlerin fil tarifi aklıma geldi.Her yorumcu yazınızın farklı yönlerini değerlendirmiş.Ne kadar güzel.Demek ki anlam genişliği fazla bir yazı.Bir kör de ben olarak hiç ve ölüm üzerine son cümleleriniz den anladığım,dinlere ve bilimlere sığınmacı olmadığınızı anladım.Ülkemizin bilim kurgu yazarlara ihtiyacı var.Neden siz olmayasınız?Tebrikler,selamlar...
Den(iz)
Kafası karışık bir Müslüman olduğumu söylersem kendimi ifade etmiş olabilirim umarım.
Sevgilerimle...
Den(iz)
Sevgilerimle...
Değişik pencerelerden aynı resme(kendinize) bakın kendi içinizden başka kadınların içine,dışına, her bir tarafına şeffaf bir ayna tutun demiş. Ayna tutun ki görsünler bende onları; onlarda da diğer kadınları. İyi de demiş; dişilce, mertçe, düzgünce..
Bu arada;
"şu ağacın tepesinde
var bir sincap
ceviz kırar, yemek arar.
her gün göremem ki
saklar onu
anne yapraklar."
Sen anne yapraksın ve sana gülümseyen bir sincap gerçekten var. bak; BEN :)
Jirr tarafından 1/14/2019 2:56:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Sevgilerimle...
Yazı çok güzeldi de eleştiri yapmak istiyorum.
Ardı arkası kesilmeyen cümleleri imlecin ardı sıra yarıştırıyorum. ‘’Yazmaktan keyif alıyorum.’’ diyen o yazarında beynini sikeyim ben. İnsan yazarken ancak bu kadar acıtır kendini.
Beynini bilmem ne ettiğin o yazar veya kimse ışte bu düşünceyi elestirirken bu cümleyi kurmak bütün iyi yönlerini götürdü benden.
Herkes böyle ışte elestirirken de aslında biraz oyuz.
Den(iz)
Evet, eleştirirken o olmanın tam anlamını içeren bir cümleyi cımbızlamış oldunuz da keşke ironiyi görebilse idiniz. Ya da ben veremedim sanırım.
Sevgilerimle...
"Hayat, ancak muhayyilemizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür."
Değer veya değmez. Kim neye uzanıyorsa..
Den(iz)
Sevgilerimle...
Yaşam algılarımızdır ve bu algılarımız yaşadıklarımız ve onlardan yaptığımız çıkarımlardır, sık sık değişirler üstelik ya da değişmelidiriler.
Hepimizin zaman zaman dibe vurduğu zamanlar olduğu gibi, süründüğümüz, emeklediğimiz, yalpalayarak da olsa yürüdüğümüz ve koştuğumuz zamanlar da vardır.
Bu eylemleri yaparken bir önceki zamana ağıt yakmakla o anı heba etmeyiz. Unuturuz olumsuzlukları ya da unutmalıyız.
Özellikle çocuklarımızı daha dirençli kılmak için onlara örnek teşkil etmek adına gerekir de bu. Yapamadığımız zamanları yaptıklarımız tolere ediyor ki geriye baktığımızda zigzagların hepsini hatırlıyoruz. Düz çizgi bir hayat yok. Ne güzellikler için ne de olumsuzluklar için.
Öğüt vermek haddim değil, sadece düşüncelerimiz yazdm. Seni okumayı seviyorum, bundan mahrum olmak da istemiyorum Sevgili Deniz. ( Çok bencilce değil mi?... :))))
Sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 1/13/2019 3:09:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Bencilliklerimizle de insanız. :)
Sevgilerimle...
Dünya üzerinde nefes alıyor olmak, kaygılar, hüzünler, acılarla eş..
Mutluluktan uçanlar, ancak egoistçe kendi küçük dünyalarında yaşayanlardır.
Dünya üzerinde herhangi bir yerde, bir çocuğun, bir kadının, bir hayvanın acı çekiyor olduğunu bilen hiç kimse için mutluluk yoktur..
Bazen küçük, anlık mutluluklar yaşarız hepsi o..
Anne olduğumda en büyük mutluluğu tadacağımı sanmıştım, oysa böylesi bir dünyaya çocuk getirmiş olmanın kaygısı, tüm mutluluğumu gölgede bırakmıştı.
İyiler çok az maalesef ve dünya hızla kirlenmekte..
Sevgiler..
Den(iz)
Sevgilerimle...
Vaktinde olmayan zamanlı olmayan hiç bir şey güzel değildir. Sürprizleri de sadece ve bana hediye olarak çiçek gelecekse severim (saksı çiçeği)
yazı olarak bu yazı güzel ama sadece ve sadece yazı olarak güzel
ve
ben
seni önemsiyorum yeşil sultan
sevgimle
Den(iz)
Teşekkür ederim Filiz'im
Sevgilerimle...
Yaşamanın anlamsız olduğu aşikar. Peki biz bunu öģrenince elimize ne geçti. Ölüm çözecek mi bunca saçmalığın sebebini. Yağmur mu bize çizmeli kediyi anlatan, yoksa çizmeli kedi mi bize yağmuru hatırlatan.
Güzel bir yazıydı. Elinize sağlık.
Feyzî tarafından 1/13/2019 2:55:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Sevgilerimle...