- 1736 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATI ANLAMA VE ANLAMLANDIRMA ÜZERİNE…
Bilimsel gelişmeler her alanda hızla yol alırken, gen teknolojisi, yapay zekâ çalışmaları önemli aşamalar kaydetmektedir.Bilimsel gelişmeler keskin bıçak gibi,insanı öldürecek ya da güldürecek güce sahip.İnsanlığa faydalı teknolojik gelişmeler yanında,dünyayı ve insanlığı tek bir düğmeye basarak yok edecek teknolojik silahların geliştirilmesi, güç üreten araçların kutsanması, niceliğin hükümran olması, insanın insanlığını unutması, araçların kölesi olması sonucunu doğuruyor gibi.
Dünyamızın fiziksel yönü ile ilgili teknolojik gelişmeler, insanların biyolojik ihtiyaçlarını daha iyi şekilde karşılarken,ruh dünyasında gedikler oluşturmaktadır.Biyolojik ihtiyaçları daha iyi karşılanan insanların daha mutlu olması gerekirken böyle olmadığı gözlemlenebilmektedir.
Yeme içme,barınma,sıcaktan soğuktan korunma,sağlık,iletişim,ulaşım vb. konularında hızla yol alan insanlık,ruh-gönül dünyasında aynı hızla yol alamamaktadır.Biyolojik ihtiyaçları karşılanan insanın, oysa daha mutlu olması gerekirdi.Geçici mutluluklara biyolojik karşılıklar bulabilen insanlık,kalıcı mutluluk arayışlarına çözüm arayışı içerisinde.
Zihin dünyasının evreni anlama ve anlamlandırma çabası ilk çağ düşünürlerinden günümüze kadar farklı şekillerde devam etmektedir.Bu düşüncelerden pozitivizm, farklı şekillerde ülkemizde ve dünyada benzer şekillerde gündeme gelmektedir. Pozitivizm, araştırmalarını olgulara, gerçeklere dayanan, fizik ötesi açıklamaları kuramsal olarak olanaksız gören; deneyle denetlenmeyen soruları sözde soru olarak niteleyen bir felsefe doğrultusudur. Pozitivizm öncelikle, modern bilimi ve bilimsel yöntemi yani deneyi ve gözlemi önemseyen bir düşünce sistemidir. Dolayısıyla pozitivizme göre, metafiziksel ve dinsel her türlü açıklama, gerçeklikle uyuşmamaktadır. Çünkü onlar için gerçek olan, deneyle varlığı kanıtlanmış olandır. Bilginin sınırları hakkındaki fikirlerini öne sürerken pozitivistler, insan zihninin duyusal alanın ötesinde bulunan bir dünyaya ait görüşleri kabul etmezler.
Son yıllarda bilimciliğin pozitivizme oranla daha radikal bir tutum sergilemesi, bu akımın aynı zamanda, daha kolay şekilde eleştirilmesine de neden olmuştur. Özellikle de rastlantısal ve olasılıkçı düşünce modellerinin ortaya çıkmasıyla, bilimcilik eski güvenilirliğini kaybetmeye başlamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında bilimde, Amerikalı filozof ve mantıkçı Charles Sanders Peirce’ın, yanılabilirlik düşüncesinin olabileceğini öne sürmesi, bu güvenin sarsılabileceğine örnek olmuştur. Bu açıdan bilimsel teorilerinde, her zaman için kesinliğin bulunmadığı ve sadece birer tahminden ibaret olabileceği fikri yavaş yavaş yerleşmeye başlamıştır. Determinizmin de zayıflamasıyla, bilimciliğe gösterilen eleştiriler de giderek artmaya başlamıştır. 20. yüzyılda bilim ilerleyişine devam etse de, göz ardı edilmeyecek bir gerçek kendini gösterir. O da, insanın sadece bedenden ibaret olmadığıdır.
Evet günümüz dünyasının bazı insanlarında,ruh,gönül dünyası boşlukta duruyor. Ne kadar boşluklar dolduruldukça tanrı’ya yer kalmayacaktır deseler de,bu boşluğu iliklerine kadar hissetmekteler.Hele hele ölümle karşı karşıya gelip hayatla yüzleşince…
İnsan, bir yandan güçlü ve birikimli bilgilerle dolarken; bir yandan da, şüphe ve soruların varlığıyla yüzleşmek zorunda kalmıştır.İçinde yaşadığımız evreni anlama ve anlamlandırma konusunda bilim bir çok soruya cevap bulamamıştır.Örneğin evren neden var,evrenin sınırları,başlangıcı,sonu,hakikati nedir,bilincimiz neden var,ölümü öldürmek mümkün müdür vs.vs.hala ucu açık sorulardır.
Şu halde bilimcilik,pozitivizm,materyalizm vb. düşünceler dünyada dini inanışları,dini öğretileri reddederken,dinlerin hayatı anlamlandırdığı cevaplara karşılık cevaplar üretememektedir.Dini öğretilerin yanlış olduğunu ifade ederken,kendi doğrularını ortaya koyamayan bu düşünceler evreni anlamlandırmada yetersiz kalmaktalar.Çoğunlukla dini öğretilerin eleştirisi şeklinde tezahür eden fikirlerde temelsiz kalıyor.Evreni ve hayatı anlamlandırmadaki bu boşluğu doldurmak amacıyla metafizik söylemlere eğilimler başlıyor.Bilimsel düşünceye sahip bir çok insan dini öğretilere karşı çıkarken,matrix’in Yahudi kabala temelli felsefi öğretisini mantıksal bulabiliyor.Ya da Hıristiyan veya Müslüman toplumlarda yaşayan dini anlamsız bulan insanlardan bir çoğu,uzak doğunun hayatı anlamlandırmada yetersiz olan sekiz dilimli mistik söylemlerinde kendini buluveriyor.
Günümüzde bazı İnsanlar, insanı tanrılaştıran seküler düşüncede yol alırken, tanrı fikrini karikatürleştirdiği, hakikati buharlaştırdığı için, büyük bir anlam boşluğunun eşiğine sürüklenmektedir.Anlam krizi , insanı pasif ve aktif nihilizm biçimlerinin eşiğine fırlatıyor. Pasif nihilizm biçimi, hayatın inkârıyla sonuçlanıyor.Modern veya postmodern seküler / pagan insan, tanrı fikrini yitirerek, kendisini tanrı’nın yerine yerleştiriyor. Modernlikle birlikte, insan tanrılaştırıldı. İnsanın tanrılaştırılması, insanın azmanlaşmasına giden kapıları sonuna kadar açtı. Modern insan, yaşayabilmek için araçları, özellikle de güç üreten araçları kutsadı; araçlar insanı köleleştirdi, ruhsuzlaştırdı ve duyarsızlaştırdı. Hayat anlamını yitirince İnsan, hayattan kaçarak hayata tutunmaya çalışıyor. İnsan, hayattan stadyumlara, film salonlarına, müzikhollere, dans salonlarına,sosyal medya ya kaçarak hayatı unutma çabasında belki farkında olmadan.Dine afyon diyen anlayış bakıyorsunuz alkol,uyuşturucu bağımlılığına kapılmış.Ya da prozak toplumuna doğru hayatı unutarak hayatı sürdürmeye çalışmakta yani.Başka türlü, anlamsızlaşan hayatı sürdürebilmesi zor çünkü.Aslında bu hayatın intiharıdır.Hayatın intiharı, hakikatin inkârına yol açıyor.
Televizyonlar, cinayet, tecavüz, şiddet haberlerinden geçilmiyor...Adım adım ölüyoruz aileler ve toplum olarak, çürüyoruz.Herkesin kendi derdine yandığı materyalist dünyadan aydınlık yarınlara ulaşmak çok zor gibi.Ölümü öldüremediği sürece bilim,insan aklı azap çekmeye devam edecek…
Oysa,Yunus diri hâlâ! Yunus, Mevlânâ yaşıyor ama biz Yunus’lar, Mevlânâ’lar yetiştiremediğimiz için ölüyoruz...Sözün özü, maddî gücümüz ne kadar güçlü olursa olsun,manevî gücümüz; ilim, fikir, sanat ve ahlâk yoksa, acı çekerek çürümekten kurtulmamız zor gibi.
Hayatı anlama ve anlamlandırmada,madde ve mana,akıl ve gönül eş zamanlı yürümediği sürece, insanlık topallamaya devam edecek diye düşünüyorum.Ahenkli,huzurlu bir yaşam dileğiyle…
YORUMLAR
İnsan zor...
Önce kendiyle ilgili sorun ve sorular nedeniyle..
Sonra da "kavramlar", sözcüklerin yetemediği gözlemlerin sır olup kalması, içinde..
İşimiz zor!
Okunasıydı yine..
Emeğe ve yazma becerinize tebrik ve teşekkürler Hasan Bey.