- 3457 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
KÜSEN KÖPEK
KÜSEN KÖPEK
Haziran ortalarıydı.
Beklemekten usanmış,çarşı ile demirci arasında gelip gitmekten yorulmuştu.
Nihayet ikindi saatleri tamirci “muhtar tamam” demişti.
Muhtar bezgin ve yorgun sordu;
-"Borcumuz?"
Muhtar birazını ödedi.
"Kalanı eski hesaba"dedi..
Usta istemeyerek;
Peki dedi,dedi ama boynunu da büktü.
Muhtar farkına vardı,borcunun hayli biriktiğini biliyordu.Çünkü tamire gelmediği,mazota gelmediği,parça ısmarlamadıgı hafta yoktu.
"Kangallılar başıma bu hurdayı saldınız,hergün buradayım,hergün tamirdeyim".
Usta alındı;
"Alırken bana mı sordun",dedi çıkışırcasına.
Muhtarın oğlu Irmak dayanamadı;
"Sana mı danışacaktık?"
Usta,ustalık bir yanıtla onları bağladı,yumuşaktan…
"Ne kadar bilirsen bil yine de bir bilene danış" demişler oğlum,dedi.
Muhtar;
Bir dahaki sefere dedi,oğluna döndü;
"Yürü,gidelim akşam oldu" dedi.
Irmak traktörün direksiyonuna geçti,kontak anahtarını taktı çevirdi.
Motor “garrr” “gırrr” ederek çalıştı,harekete hazırdı.
"Haydi baba bin" dedi.
Hareket ettiler,köylerine doğru yol alıyorlardı.Köyleri Divriği’ye bağlı( Avşarcık) Kangalın 45 km doğusundaydı.
Köylerinin dağları görünüyordu.Kangal ovasında arpalar sararmış,kırarmış..ekinler hala yeşildi.
Yol boyunca çayırlarını,yoncalarını biçenler vardı.
Koyun sürüleri salınmaya başlanmıştı.
Baba-oğul derin hülyalara,düşüncelere dalmışlardı.
Muhtar köyün sürülerini gördükçe,çan çıngırak seslerini duydukça onca koyununu verip bu hurda traktörü aldıgını,bunun tamirine döktükleri paraları düşündükçe içi burkuluyor,içinden bişeylerin koparılıp aldıgını hissediyor,yılanlar,akrepler sokmuşcasına yüreği sızlıyordu.
Irmak liseyi bitirmiş,bir yüksek okula girememişti.Bir ay sonra askere gidecekti.Almancı bir kızla bir ay önce tanışmıştı.Onunla evlenmesi isteniyordu.Kızı seviyormuydu,sevmiyormuydu kendisi bile bilemiyordu.Duygularından emim değildi.
İşte o da bunları düşünüyordu.İkisi ayrı düşünce dünyalarında ,ayrı duygu denizlerinde eski kırık,su alır bir tekneyle yol alıyor gibiydiler.
Yollarına aniden bir koyun sürüsü çıktı.Acı bir frenle durdular.Bir köpek kendilerine havladı,saldıracak gibi olduysada çoban onu azarladı.Yollarına devam ettiler.
Bu kez koyunlarıyla birlikte verdikleri köpeklerini düşünüyorlardı.
Ama ne köpekti? Halis kangal ırkı,saf kan..bunun gibi hımbılın teki değildi.
Onun zamanında köyde kurdun koyun aldıgı görülmemiş,duyulmamıştı.Dağlarda kurdun nesli tükenmişti sanki.Sırf kendilerini değil,akrabalarını bile tanır,diğer komşulardan ayırt ederdi.Korur kollardı.
Irmak;
"Baba köpeği niye verdin?vermeseydin olmaz mıydı?"
Muhtar;
"Oğlum koyunsuz köpek kapıda tutulmaz,hele bu kangal köpeği" ise..
Irmak;
Ne olurdu?hiçbişey olmazdı.
"Çok şey olurdu,elin davarına gider,boğuşur,boğdururlar.Dövüş çıkar,kapıları dolaşır ekmek verirler.Salaklaşır yani.."
Koyunları verip traktör aldıkları çiftliğe yaklaşmışlardı.
Irmak;
"Koyun sürüsünün yanına,eve,iyi niyetli kötü niyetle gelenleri bile bilirdi."
Muhtar;
"Gece köye yabancı koymazdı.Benden de,bekçiden de köyü daha iyi korurdu."
Irmak;
"Bence onu vermemeliydin,o bir sürü koyuna bedeldi.Sen adama iki sürü koyun vermiş oldun.Geçenler çarşıda karşılaştık da,ağanın ağzı kulaklarına deyiyordu.
Hep köpekten söz ediyordu.Anlata anlata bitiremiyorlardı.Traktörü satsak yine o kadar koyun alabiliriz,ama öyle bir köpek bulamayız,alamayız..
Tam çiftliğin çitlerine yaklaşmışlardı.Ark boyu ağaçlar,söğüt,kavak,iğde..salkım söğütler sarkmış,kavaklarda tüycükler uçuşuyor.İğdeler çiçek açmıştı.Bir iğde kokusu içlerini sardı,bu güzel iğde kokusuyla birden oraları sevdiler,içleri kaynadı.
Irmak;
-"Baba uğrasak mı?"
Muhtar;
"Haydi uğrayalım",dedi.
Irmak traktörü iyice yavaşlattı.Virajı aldı,toprak yoldan kavaklar,söğütler,iğdeler arasında çiftlik evine doğru yol alıyordu.
Evin az beri tarafında köpeği gördüler.Heyecanlandılar,yürekleri ağızlarına geldi.
Köpek ön iki ayagı öne doğru,arka iki ayagı karnı altında yerdeydi.Yönü tam yolaydı,yani göz göze geldiler.
Traktör yavaş yavaş ilerliyordu.
İyice yaklaşmışlardı.
30-40 metre anca kalmıştı.Traktör durdu,muhtar indi köpeğe seslendi.
“Çapar,çapar” köpek yavaştan kalktı.
Baba oğul heyecandan ölecek gibiydiler,köpeğin kalkıp yanlarına gelecegini,üstlerine atılıp kuyruk sallayıp boyunlarına atılacagını sanıyor,düşünüyorlardı.
Oysa çaparları hiçte öyle davranmamış,kuyruk salamamış,yağcılık yapmamıştı.Kendisini bu sıcak ovaya atan vefasız eski sahibine sitemini,tepkisini,isyanını göstermişti.Kalkıp bu sefer arkasını onlara dönerek yine aynı şekilde yere çömelmişti.
Muhtar;
Payımızı,dersimizi aldık,haydi dönelim,gidelim dedi..
Ağlıyordu.
YORUMLAR
Leonardo yontusu olan Musa heykeli için,
" Bunu bn mi, ben mi yaptım...!' demekten kendini alamamış derler...
Bu anıyazıyı oa ben mi yazdım sahi".."
Ertürk Mustafa
mujtlu eittinizteşvik edici oldunuz.
Esin ve esen kalınız