18
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1322
Okunma
‘Ben hiç yalan söylemem.’ cümlesi kadar büyük bir yalan var mıdır? Yalanın kendisi ve söyleyenleri yaşamın o kadar içinde ve bizimle her an o kadar beraber ve bize yakın ki onu yok saymak mümkün değil. O zaman onun yakınımızda olmasına izin vermek ve böylece kontrol etmek daha güzel değil mi?
Herkes yaşamının herhangi bir döneminde kendince gerekli olduğunu düşündüğü bir anda ve olayda yalan söylemiştir. Kişi bunu hiçbir zaman itiraf edemese hatta kendisiyle yüzleşemese bile bu ‘yalan söyleme gerçeğini’ değiştirmez.
- Her insan, yalan söyler. ( La Fontaine )
Hangisinin adını kimin ve neye dayanarak koyduğunu bilemediğimiz algılarımız yalanlar ve gerçekler. Durduğumuz yerden baktığımız açıya göre de değişen, o nedenle bazen birbirinden kolay kolay da ayırt edemediklerimiz...
Ya yanlışlık ve yalan?
Bazen yanlışlık ve yalandan biri diğerine yol açsa da ya da istemeden birbirine çok yakın gibi görünse de aslında amaç yönünden çok uzaktır her ikisi birbirine. Biri doğaçlama yaşanıp hata payı içerip özel bir emek gerektirmezken, diğeri hesaplı kitaplı yaşanır ve mutlaka bir amaca yöneliktir.
Hangimiz yanlışımızı kapamak için ( iyi niyetli olsa da ) yalan söylememişizdir, ya da hangimizin yalanı bir yanlışlığa yol açmamıştır? O zaman biri saflığını kaybeder mi ya da diğeri çirkin bir zekanın ürünü de olsa prim yapar mı?
Bu yaklaşımlardan yanlışlığın kabullenilebilir, yalanın kabullenilemez bir şey olduğu algısı da çıkmamalı. Yaşananlara ve sonuçlarına göre verdiğimiz değerlerle yerleri değişebilir elbette. Yalanın yanlışa yeğleneceği yaşam örnekleri de vardır hepimizin heybesinde. Bazen yalan o kadar küçük, yanlış da sonucu itibariyle o kadar büyük kalır ki diğerinin yanında hangisiyle doğru yaptığımıza karar vermek o zaman çok zordur işte.
- İnsan başkalarından ziyade kendisini aldatmaya uğraşan bir mahluktur, önce kendi nefsine karşı yalan söylemekle vaktini geçirir. ( Refik Halid Karay )
Birinin diğerinin açığını kapadığı ya da öyle zannedildiği zamanlar da vardır.
Kaldı ki bazı yalanlar ‘yalan makinesiyle’ ispatlanamayacak kadar ‘gerçek algısı’ yaratabilir. O zaman doğruya nasıl ulaşılır?
• Yaşanan ‘o an’ın gerçeklerini kaldıramayacağı için ilerde bu travmanın etkisini yaşamasın diye çocuğuna ‘doğruyu’ söyleyemeyen anne baba da yalan söylememiş midir?
• Dönüşü olmayan ve son düzlükte olduğu bilinen hastasına son birkaç zamanını huzur içinde geçirebilsin diye, umut veren ve ‘şimdiye kadarki en iyi sonucu aldığını’ söyleyen doktor da yalan söylememiş midir?
• Eşinin hiçbir zaman çocuk sahibi olamayacağını öğrendiği zaman çok seven eşin ‘Ben zaten çocuk istemiyordum koca çocuk, seni büyüteyim yeter!’ diye içi ezilerek söylediği de yalan değil mi?
“Kupkuru gerçeklerle mutsuzluğu yaşamaktansa kırmamak ve kırılmamak için zaman zaman ‘gerçekleri görmezden gelmeye- onları yok saymaya’ yalan söylemek denecekse, densin!” görüşünün dile gelmiş halidir bu örnekler.
Amaç bu ‘küçük yalanlarla’ mutluluğu yakalamak mı yoksa ‘ne olursa olsun’ yaklaşımıyla gerçeği söylemenin rahatlığı mı? Kişi kendi için bile bu konuda her zaman tam ve doğru kararı veremezken başkaları için bunu yapması ne kadar doğru?
- Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır. (Mark Twain )
Bu ‘masum yalanlarla’ başta niyeti öyle olmasa bile zamanla sonucu kötü olabilen ‘büyük yalanları’ karıştırmamak gerekir.
- Yalanın en tehlikeli tarafı, defalarca tekrarlanabilmesi ve sırf bu yüzden güven telkin eden sözler ve düşünceler gibi zamanla gerçek kabul edilmesi, hatta üzerine efsaneler yazılması ( Truva gibi )
- En üzücü tarafı da yıllarca gerçek bildiklerimizin kocaman bir yalan olduğunun ortaya çıkması. ( Evlatlık olduğunu yıllar sonra öğrenenler gibi.)
Yanlışları da safça olan ve yalan bilemeyen çocuklardan bu konuda öğreneceğimiz çok şey var. ‘Biz büyüdük ve kirlendi dünya’ Murathan Mungan’ın söylediği dizeler çok şey anlatır.
- Dünyada, dürüstçe söylenen gerçeklerin büyük çoğunluğunu çocuklara borçluyuz. (Oliver Wendell Holmes )
Her zaman çok kibar ve her zaman çok güler yüzlü olabilen insanlara karşı ‘gerçek algım’ı karıştırdıkları için biraz mesafeli durmaktan yanayım. Duygularını kolay maskeleyebilen bu insanların niyetleri için de aynı şeyi yapabileceklerini düşündüğüm için olsa gerek.
Çünkü bu da bana göre yalan söylemenin kılıf giydirilmiş halidir.
- Haddini aşan her iltifatta gizli bir hakaret vardır. ( Serap IRKÖRÜCÜ )
05.01.2019 Serap IRKÖRÜCÜ