Münzevi
Gündüzleri ya çalışıyor ya misafirlerini ağırlıyor ya da temizlik yapıyorlardı. En çok geceleri yokluyordu beni duvarlarımdaki delikleri büyüten o güve yalnızlıklar.
Şu iki odanın salona açılması gibi saçmasapan açılıyordu geceye gizlediğim bütün sesler:
Kulakları duymayan yan komşum ve karısının ateşli bir kavgayı andıran beni duy sesleri... Kapının önünden geçen motorlu kuryelerin aman yemekler soğumasın sesi... Dokuz yıllık buzdolabindan iki saatte bir gelen karın gurultusunu andıran o tuhaf ses... Pazarları hariç her akşam sekiz oldu mu çöpleri kapının önüne bırak diye emreden kapı zilinin sesi..
Televizyonun karşısındaki koltukla bütünleşmiş mutemadiyen beni yok sayan horlama sesini hiç saymayacağım.
Sesler vardı evet ama her zaman çok yalnızdım.
"Pikabım kırılmasaydı yalnızlığım azalabilirdi belki." 33’lük Nüket Duru "Bir Nefes Gibi" yalnızlığıma ne kadar da iyi gelirdi. Ya da bir kadeh kırmızı yanında inceden bi nefes kıkırdama...Öksürük sonra... Öksürük herkesi kendine getirirdi.
Her şeyi bırakmak için hiç de doğru bir zaman değildi. Yazmayı, okumayı, kıskanmayı, içmeyi, gezmeyi, düşlemeyi, umut etmeyi, konuşmayı, dinlemeyi, gülmeyi ve sevişmeyi... Geriye kalanlar hep yalnız hissettirecekti. Bu eylemlerden yoksun kim olursa olsun hep yalniz hissederdi.
59 yıl... Tam 59 yıl boyunca kimler geldi, kimler geçti. Posta kutumda sıcak mektuplar yerine asık suratlı faturalar birikirdi. Koltukların yerleri, duvarlardaki çerçeveli aile resimleri, halılar, perdeler hep değişirdi.
Adım;
Hayat Apartmanı, Numara: (yalnız) 1’di.
Bu değişmeyen tek şeydi.
YORUMLAR
EDİP CANSEVER-O YALNIZ
O kadar ki, o yalnız
Ona ilk rastladığım bir şeydir aklım
Bir el sürer mavisini uzağa
Uzaktan daha uzağa.
Ardından Yetişir sayısızlığım.
Kuzeyde, ince bir kar dağıtımında
Çocukların oyun oynamadığı yerlerde
Bulunmaya hazır ve Eski çağlara ait bir parayım.
Akşam, soyulmuş gün ışıkları
Bölüşülmüş insan yüzü gar
Sayısız beni toplar bakışlarım
Dört güneşten biri o.
Kendimi tarif edemem
Güneşler ıslak,soluğum kalın.
Sevgilerimle...