- 642 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
SEVMEK
İnsanlık onurunun güzelliklerinden ruhunu besleyemeyen ruhsuz kişilikler, sorunların çözümünü kaba kuvvette görmekteler. Hayatın ve onun verdiklerini özümseyemeyenler, duyguların güzelliklerden de nasiplenememekteler. Böyle kişiliğe sahip olanlar birbirlerine verdikleri zararın yanında günahsız insanlara da zarar veriyor.
Kendisi dışında ki ülkelerin gelişmesini, kalkınmasını ve ilerlemesini istemeyen egemen emperyalist güçler, o ülkelerin başına terör denilen belayı musallat ediyorlar. Bu eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. Düşünce felsefesini insanlık sevgisiyle beslemeyen, başkasının boyunduruğuna hemen giriveren terör seviciler, kendi yandaşlarını bile değirmen gibi öğütüyor.
Orta yaştayım, aklım erdiğinden beri ülkemiz güvenlik güçleri bu bela ile mücadele ediyor, edecek de. Emperyalist egemen güçler kendilerine yandaş bulmakta pek de maharetliler. Toplumun yapısını analiz eden toplum mühendisleri, öyle bahaneler, öyle gerekçeler buluyorlar ki kişilerin beyinleri adeta efsunlanmış gibi oluyor. Beyinleri efsunlanmış küflü düşüncenin temsilcileri, insan sevgisinden mahrum kalmış mahlûklar, yaptıkları her eylemin bir sebebi varmış gibi düşünüyorlar. Böyle ortamlarda eğitim hayatını sürdüren gençlik üzerinde karşı bir felsefe oluşturulması için çaba gösterilmeli ki gençlik mümkün olduğunca bu mantıksızlıklardan uzak dursun, kimsenin maşası olmasın. Sorunların çözümünün barışın ve huzurun hâkim olduğu, insanların özgür iradesini kullanabildikleri bir ortamın oluşmasına zemin hazırlanmalı.
Bir toplumun gelişmişliği değerleriyle ölçülür. Yetişmiş insan gücü, var olan tarihi ve kültürel zenginlikleri, gelenekleri, örf ve adetleri toplumların varlıklarıdır. Değerlerini koruyan ve üzerine yeni değerler katan toplumlar, gelişmiş toplumlar seviyesine çıkabilmektedir. Egemen emperyalist güçlerin etkisi altında kaldık, yok etmek için ayarlandık, otomasyonumuzu yıkmak için kurduk. Değerlerimizi yok etmek için çeşitli bahaneler uydurduk ve bu bahanelere hepimiz inandık. Geri kalmış toplumlarda değerleri korumak onu elde etmekten çok daha zor. Biz de ülkemizde bazı değerlerimizi koruyamadık ve dünya düzenine yön veren ülkeler liginde yerimizi alamadık ama bu sonsuza kadar böyle gitmemeli… Değerleri elde etmek için gösterilen çaba ve özen, onu korumak için de gösterilmelidir. Tasarrufu özendirmek için enerji üreten kurumların görünen yerine ‘En ucuz enerji, tasarruf edilen enerjidir.’ diye büyükçe tabela asılır, hedef tasarruf ettirmektir. Değerleri elde etmenin en ucuz yolu da değerleri korumaktır.
Terör maalesef değerlerimizi özelliklede insani değerlerimizi yok etti. Ocakları söndürdü; ocaklara şivan düşürdü; anaları ağlattı; çocukları yetim, öksüz, evleri babasız bıraktı. Hala da değerleri yok etmeye devam ediyor.
Sahi bu hastalıklı ruh neyin nesi, kimin fesi? Neye hizmet ediyor? Hangi hastanın sağlığına kavuşmasını sağlamış? Hangi garibin karnını doyurmuş? Hangi evsizin evini yapmış? Hangi imarsız yurdu imar etmiş? Hangi işsizin işini bulmuş? Bu soruları sayfalar boyunca uzatmak mümkün. Bunun sonu yok, amaç beyinleri düşünmeye sevk etmek.
Mihenginde insan olmayan hiçbir düzen ayakta kalamaz, insanlığı göz ardı eden hiçbir düzen de ilahi nihayet devamlığını sağlayamaz.
İnsanlık için, sevmek, hem de katıksız sevmek, ruhunda yıkmak aksiyonunu kendine hedef seçenlerin inadına sevmek. İnsanları yaşatmak için sevmek ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’ Felsefesinin hayat bulması için sevmek.
Özer YILMAZ
YORUMLAR
Yazdıklarınıza katılmamak mümkün mü?
Elbette, değerlerini koruyan ve üzerine yeni değerler katan toplumlar gelişmiştir ve gelişmişlik seviyesine çıkabilmektedir. İfade ettiğiniz gibi mihenginde insan olmayan hiçbir düzen ayakta kalamaz, insanlığı göz ardı eden hiçbir düzen de ilahi nihayet devamlığını sağlayamaz. Öyleyse sevmek, hem de katıksız sevmek, ruhunu depresif aksiyona teslim edenlerin inadına sevmek. İnsanları yaşatmak için sevmek ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’ Felsefesinin hayat bulması için sevmek. Bilmukabil bu değerli yazınız için kutluyor kaleminiz daim olsun diyorum.
Neyi paylaşamıyoruz, şu iki buçuk günlük Dünya da, neyi?İnsanlar savaşıyor; lakin çoğunlukla günahsız insanlar ve çocuklar ölüyor. Rabbimiz ise bize şöyle buyuruyor.''Kim bir insanı öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Kim de bir insanı yaşatır, hayatını kurtarırsa bütün insanlığı yaşatmış gibidir.'' Dünyanın ilk cinayetini işleyip kardeşi Habil'i öldüren Kabil, kıyamete kadar tüm insanların laneti altındadır. Kötü bir işin başlangıcına aracılık etmiştir. Yirminci Yüzyılın acımasız diktatörlerinin hiç birinde zerre kadar sevgi bulamazsınız. İçlerinde birazcık Allah sevgisi olsaydı zaten, binlerce insanın ölüm emrini bir çırpıda veremezlerdi. Sadece yaptıkları şey kitapları yaktırmak, insanlara zulmetmek olmuştur. Ahhh!!! Adolf şu savaşı başlatmadan önce, keşke bir kere Mevlana'yı, Yunus Emre'yi okumuş olsaydın. Ahhh Stalin içinde birazcık sevgi olsaydı seninde...Yirminci yüzyılın, en büyük düşünürlerinden biri sayılan ruh bilimci Dr.Erich Fromm, ''Sevme Sanatı''adlı kitabında özetle söyle demektedir.''Maddeler dünyasında vermek, zengin olmak anlamına gelmektedir. Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir. Bir şeyi yitirmekten korkan istifçi ne kadar çok şeyi olursa olsun, ruh bilim dilinde yoksul ve yoksun bir kişidir. Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir.'' Sevgisizlik ne büyük yoksulluk, zengin olmayı dileyelim Rahman ve Rahim olan Allah'dan her şeye kadirdir. Kutlarım içtenlikle...