- 1104 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
Ölü Sevici Kent Hikayeleri / Kadın
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yazacaksın…
Var olmak ve var etmek için,
Yaşamın kıyısına tüm tırnaklarınla asılı kalmak için,
Üstüne biçilen sıfatların altında kalmamak, tüm yakıştırmalara kulaklarını tıkamak için yazacaksın.
Konuşamadığın, avaz avaz bağıramadığın için, üstüne basmaya çalışanların ayaklarının altında kalmamak için yazacaksın.
Sana sağır olan beşere kim olduğunu hatırlatmak ve gözlerine şimdi olduğu gibi dimdik bakmak,
Yaşadığın için utanmadığını anlatmak için yazacaksın.
Başkalarına benzememek için yazacaksın mesela.
Kırıp dizini evde oturmadığın için, cinsiyetçi güruhun karşısında sıyrılıp çürüyen etinden ruhunla durabilmek için, namus algısının bir damla kan ve bir parça ete hapsolmayacak kadar yüce,
erdemin her şeye ama her şeye rağmen affetmek olduğunu öğrendiğin için, hırs ve kinin aydınlık ruhunun katili olduğunu bildiğin için, yalnızlığının kendine lütfetmiş olduğun en büyük hediye olduğunu bildiğin ve seçilmiş yalnızlığının nasıl bir mutluluk kaynağı olduğunu, bilmeyenlere de anlatmanın insanlığının sana vermiş olduğu en büyük görev olduğu için yazacaksın.
Gerisi laf-ı güzaf…
Yerle bir olmuş bir hayatın sokaklarında kaldırım taşlarını sayıyorum.
Kendime kurduğum 45m2 lik cumhuriyette, tarafıma biat eden iki kedi ve bir insanoğluyla beraber üstesinden gelmeye çalıştığım angaryaları takvime işaretlemeyi bırakalı çok oldu.
Tanrının bahşetmiş olduğu anlayış ve sabrın beni onurlandırdığını mı yoksa lanetlediğini mi anlayamayacak kadar kafam karışık.
Sigara dumanından sararmış parmaklarıma yeniden yazmayı öğretmeye çalışıyorum.
Ne yapacağımı ve nerden başlayacağımı bilmeden.
Ben yalnız uyumamak için kokusuna yabancı olduğu adamlarla sevişen kadınların rüyalarından geliyorum.
Puslu ve kirli şehir sabahlarında bir nefes aralığında ısınmak için parkasına biraz daha sarılan adamların, elinden tutup götürecek kimsesi olmadığı için zifiri karanlıkta koşar adım okula gitmeye çalışan çocukların, akşam yediği dayağın şükrüyle yüzünü gizleyerek fabrika servisi bekleyen cinsiyetsiz ihtiyarların şehrinden.
Gelirken arkamda koca bir ömür bıraktım.
Ala sabahların vardiya düdükleriyle iriteleştiği, ayazın çatlattığı ellerinden sızan kanı alınlarının tuzlu teriyle sağaltan adamların, kadınların, daha bıyığı yeni terlemiş gariban Mustafaların, Ayşelerin yaşadığı koca bir ömür.
Hepsini attım zihnimin ince kıvrımlarına.
Gördüm ki zihin doymaz bir dev, zihin aç gözlü bir obur, zihin hasis bir beşer…
Şimdi tek tek çıkarıp her birini, hikayesini yazma zamanı.
Ben o kadınım.
Doğduğunda babasının kızı, evlendiğinde kocasının karısı, doğurduğunda çocuğunun annesi, boşandığında ise başkasının eskisi gibi dul diye sıfatlandırdığınız kadınım.
Çalışırken cinsiyetinin önemi olmayan, ama yaşamaya çalıştığında onlarca sıfatı üstüne biçip oturtmaya çalıştığınız ve hayatını zapetmek istediğiniz, kapalı kapılar ve deri koltuklar üzerinde yayılmış otururken pembe panjurlu hayatlarınızın verdiği cesaretle bol kepçeden nasihat ettiğiniz kadın.
2015’Aydın
Aylin ÇALIŞKAN
YORUMLAR
Sayın Aylin Hanımefendi,
Yazdığınız çok canımı acıtan güzel yazınızı, zevkle okudum. Bir kadının karşısında asıl utanması gerekenlerin biz erkekler olduğumuzu görmek , onlara yapılan haksızlıklar karşısında utanmamız gerektiğini anlamamış gibi es geçmek hep yaptığımız çok kötü taraflarımız. Yalan söyleyen , küçümseyen, kaçan , sonunda güç kullanan da bizleriz. Bir çiçeği sulayıp , koklamak , onu ruhumuzun güzelliklerine katmak varken ,neden üzerine basıp geçip gitmek gibi bir yol seçeriz onu bile hala anlayamadım .
Bu samimi feryada, en derin saygılarımı sunuyorum. Yüreğinize sağlık.
milyonlarca yıl önceden evrimleşmeye başlamış bir durumdur bu, erkek fiziksel güç gerektiren işlerle uğraşırken, kadın eviyle çocuğuyla uğraşmak zorunda kalmıştır. erkek her türlü sosyal çevre ile iletişimdeyken kadın hep artçıl etkileşimlere maruz bırakılmıştır.
günümüzde artık bu durum böyle değildir ama milyonlarca yıllık evrimleşmeyi ve bahsettiğiniz o kadın nitelemenizi değiştirmekte hiç kolay değildir.
tüm dünyada çocukluktan baslayarak bu cins üzerinde fiziksel ve duygusal uygulanan baskıları bilmeyen, kendisi böyle bi baskı yaşamayan kolayca yargılayabilir... oysa hayatta kalma savaşıdır bu;
bu yüzden türlü oyunlar oynamayı öğrenir kadın... bunun acısını en çok da kendi çeker... kadın olmanın utanılacak, saklanacak, türlü oyunlara, hilelere muhtaç bırakan bir şey olmadığını anladıklarında kadındır artık .
ve kadının erkek karşısında büyük bir avantajı vardır:
kadının seçme özgürlüğü vardır: kendini ifade eden bağımsız bir yaşamla,
evrimleşmeyi kabul edip aptalca, şımarıkça, asalakça bir yaşam arasında seçme yapabilirler.
sözün özü yaptığınız seçimden ötürü tebrik ederim.,,
seth tarafından 1/5/2019 4:12:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kadın olmak başı başına bir suç teşkil edilen bu ülkede,destan yazsak bile bu br beyinsiz zihniyeti kökünden sökemeyiz,öyle ki daha köklenmiş ,daha özgürlüğümüz kısıtlanmış bir noktada suskunluğumuz cehennemimiz olmuş.Ama bu beyinsizleri maalesef yetiştirende ,bu güne getirende biz kadınlarız.Ipi boynumuza kendimiz doluyoruz.
Teşekkürler ,bir nebze de olsa ses olmak , yazmak gerek.Yüreğinize sağlık,kutluyorum sizi,sevgimle
o ilk ünlemden sonra itiraf etmeliyim ki, yazmayanlardan olduğum için hayıflandım ve hatta utandım kadınlığımdan diyebilirim...tabi bu ince ayırımı okuduktan sonra daha iyi anlıyorsunuz...burda sadece kadının kimliği sözkonusu değil çünkü...kadının bir tel saçından tutun da, en ince kıvrımlarına kadar irdeleyip betimlemek ve bunu yaparken erkek hegemonyasının kadınlar üzerindeki bu baskın, otoriter ve sağır güruhun deri altlarında bıraktığı parmak izlerini de göz önünde bulundurursak yazının çok güzel bir şekilde bunları ifade ettiğini düşünüyorum...
görüyorum bunları ve midem bulanıyor...ama yazının verdiği bu bulantı hissi tekrar gerçek yaşama dönderiyor kısa bir süreliğine...boğaza kadar dayatmış bir yaşam, çıkmaz bir sokak, karanlık upuzun bir tünel var orda...rüyalara bile güneşin uğramadığı bir yer...çıkar yolu yok başka...ya o ışığı bulup sıkı sıkı sarılacaksın, ya o karanlığı iki kaşık suda boğacaksın...ya da kendini akışa bırakacaksın...sürek avına benzer bir kovalamaca ve kapmaca var ardımıza düşen...bundan duyulan zevk tablosu bir de...ama işte bizi ele veren yine o parmak izleri...hepsi gözümde seri katil...
işte yaşamın bize kurduğu bu komploda ya ölü ya sağ çıkma savaşımız...peki ama yaralıları napacağız?
sorguya çeken güzel bir yazı...ya da daha nükteli söyleyelim biz...birey oluşumuzu ve toplumdaki yerimizi sorgulatan diyelim...
tebrikler...
Gule tarafından 1/4/2019 11:34:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gule tarafından 1/4/2019 11:36:56 PM zamanında düzenlenmiştir.