- 1220 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Pera'ya MektuplarIII
merhaba pera
Biliyorum uzun vakitler oldu sana sesimi yazmayalı, bilirsin insan bahanelerle ayakta tutar eksik yanlarını fakat ben o kadar çok eksiğim ki dünyanın tüm bahanelerini toplasalar kapanmaz bu açık, bahaneleri aynalardan kovalı çok oldu pera, çok oldu yüzümdeki çirkinliği kalbime gömeli, kollarım çok oldu kirli bir sese sarılmayalı, o nedenle ben sana bahanesiz çırılçıplak suçlarımla dünyanın en sahici kostümünü giyerek, dünyanın en yalan odalarının, o karmakarışık kapılarından geldim, ki o kapıların kilidi senin kalbindi…
Her sabahına uyandığım bu dünyalık hallerim, her yaşı birer savaş meydanı olan uyandığım o yaşamak denen müddet, o zaferine gebe mağlubiyetler büyüyüşü, ben biraz anımsanmayacak yüz, olduğum yara, dokunduğum gerçek, ben çokça yokluğu umurunda olunmayacak bir dünya hali, ben çokça köşeleri, çıkmazları, kuytu bir ağzın ses kirliliği, ben çokça dünya aşkı ile ten uyumsuzluğu, içi, insanı olmayan çıplak elbiseler ile doldurulmuş eski bir gardrop, ne yana dönsem de ki, boşluk ve o boşlukta ki, ne yana dönsemlerin vazgeçilmez yorgunluğu, zaman ve mekan arasında sıkışan kalbim ve adımdaki onca kambur leke.. ben pera, ben diyorum ki, hayat mı beni yordu böylesine bitkin ruhum yoksa ben mi yordum hayatı, böylesine yorgun ruhu…
yolları izliyorum uzun zamandır, senden sonra başlamadı bu alışkanlığım, hep vardı biliyorum yolları izlemek iyi gelmiyor bana, yolların ve kapıların belleğinden bütün yanlışlarımı ve doğrularımı topladığım halde bir ben bile etmiyorum, hep yarım kalan bir yürüyüş oluyorum, hep bir yerlere varamayış, yarım ağızlı bir yanardağ, sonra dönüp dönüp dünyaya sesleniyorum, ağzı çok bozuk bir kalemden, neden diyorum neden, bu yaşıma getirdin beni de…. Neyse diyorum sonra neyse…“içi doldurulmuş bir günah keçisi gibi duvarlarında saklıyorsun yüzümü” diyemeden neyseler ile geçiştiriyorum sesimi, oldum olası ben hep neyseler ile geçiştiririm yaralarımı, yollar demiştim uzaklığın ve yakınlığın kıvrımları, ne zaman yolları, caddeleri, sokakları yüksek bir tepeden izlesem sanki yollar dünyanın damarları gibi kıvrım kıvrım, insanlar içinden akıp duruyor, devamlı hiç durmadan hiç durmayacakmış gibi, kan gibi dolaşıp duruyor dünyanın damarlarında…
Ve ben hep merak ederim insan nereye gider, aklında ki mi, yoksa yüreğindeki yere mi, yada ikisinin toplamı bir yer var mı? Ben senin nerenim Pera, o kadar uzak mıyım kalbine, bunca yıldır koşmaların neden varamayışın esiri, biliyorum ve sende biliyorsun
Kalbime dokunduğun gün, o yüksek tepeden inecek gözlerim ve dünyanın yollarında sokaklarında dolaşan irili ufaklı insanlar evlerine doluşacaklar, o kıvrım kıvrım kıvrılan yollarda dolaşmayacak insanlar bir daha ve duracak dünyanın kalbi, kalbimde…
İnsan hep onikiden mi vurulur pera, olsun diyorum olsun, en azından vurulacak bir sayım var, yenildiğim savaşlar içinde aynısını söylemiştim, en azından yenileceğim bir savaşım var, benim savaşım öyle topla tüfekle, kanla değil biliyorsun, benim en büyük savaşım kalbimin sırtındaki o koca kamburum, içimde o kocaman kocam dönüp duran dünyam ile, olsun diyorum olsun en azından kalbimi koruyacağım bir savaşım var.
bir yaprağa diğer farklı ağaçların farklı yaprakları ile kardeşçe yaşamayı ve kardeşçe ölmeyi öğretirken yakalanmışım dünyanın orman kanunlarına, elimde ne taş vardı nede taşı atacağım bir sapanım, -elindekini yavaşça yere bırak dediler kanun yakalı adamlar korosu, neden ] dedim -bu sadece bir kurşun kalem,
-kurşunu bırak dediler kalem sende kalsın,
-ah dedim dünya ah! Bir kere olsun sana akıl sır erdiren bir evladında ben olaydım….
sonra aldılar beni çok uzağıma götürdüler, tanıyışların uzağına, ellerimi ve gözlerimi çok kırmızı bir şeylerle bağladılar ve çok sayıda kurşuna dizildim, kalem bendeydi, eğer hayatta kalırsam pera, bu yaralar beni öldürmeye yetmezse sana söz demiştim bende onları kaleme dizeceğim… işte o gün bugündür benim savaşım bu pera, kanunları yazan içinde adam olmayan takım elbiseleri, kurşunu olmayan kaleme dizmek..
-ve bana varamayışının önemi de yok
bugün en son istediğim şey sana rastlamaktı sanırım
ha birde kendime
-ah deli çocuk nerelerdesin diyerek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.