- 1144 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
N'OLUR KURTARIN BENİ!...
KURTARIN BENİ!...
- Sizinle konuşabilir miyim?
Arkasından gelen sese döndüğünde bir kız öğrencinin mahcup ama ısrarlı bakışlarını gördü. Şimdi dersten çıkmıştı ve öğretmenler odasına doğru gidiyordu elinde kitapları ve dosyalarıyla.
- Tabii, ne zaman görüşmek istersin?
- Hemen!
Bunu söylerken yüzü kızarmış, gözlerini kaçırarak hafif yan dönmüştü. Boş bir sınıfa girdiler.
………
Varoşta oturan Doğu’dan göç etmiş genç bir çiftin tek çocuğuydu. Kültürler arası savrulma yaşayan baba, çalışmaktansa kaba kuvvetle geçim yolunu bulmuştu ve bir kavgada karşındakini delik deşik ederek öldürmüş, hapse düşmüştü.
On iki yıl hapis yatmış, anne çocuğunun psikolojisi etkilenmesin diye kızını görüşe hiç götürmemişti. Lise mezunu anne, severek evlendiği ilkokul mezunu eşini her haliyle kabul etmiş, bu sürede çalışarak kızıyla geçimini sağlamıştı.
Baba, ceza süresini doldurup hapisten çıktığında on dört yaşında ve yaşından gösterişli, güzel kızına evlatlık duyguları besleyememişti. Üstelik içerde uyuşturucu alışkanlığı da edinmiş, bu da onun zaman zaman daha sağlıksız davranmasına yol açmıştı.
Gelip geçerken kızına dokunmaya, uykusunda onu uygunsuzca sevmeye başlamıştı. Kız, ondan uzak durmaya çalışıyor, uykusunda da korkusundan ses çıkaramıyordu. Annesi birkaç kez kıza sarılmalarına denk gelmiş, bunu yılların özlemine vermişti.
Anne bir yıl sonra bir erkek çocuk doğurunca kız, anneye söyleme cesaretini tamamen kaybetmişti. Kardeşinin de babasız büyümesini istemediği için katlanıyor, bu arada kendince çözümler arıyordu.
Sınıftan bir delikanlıyla ilkokuldan beri birbirlerine ilgi duyuyorlar, ikisi de okul birinciliği için yarışıyorlardı. Babası geldiğinden beri onu okulun kapısına kadar getiriyor, çıkış saatinde de gelip alıyordu. Sevgililer, artık okul yolunda bile yürüyemiyorlardı, teneffüslerde ne kadar konuşabilirlerse…
Annesi bahçede çamaşır yıkarken babası üst kattan seslenip kahve istiyordu. Kız hemen mutfağa koşuyor, yaptığı kahveyi annesinin götürmesini istiyordu.
- “Baban o senin. Tabii ki istediği zaman kahve yapacaksın, götüreceksin!” diyen annesinin bir şey anlamadığının farkına bir kez daha varıyordu.
Babası masum sevmeleri aşmış, ilişkiye girmeye başlamıştı.
- “Ben zaten bir kişiyi öldürdüm, bundan sonrası kolay benim için. Herhangi bir kişinin haberi olursa hem onu hem seni öldürürüm.” diyordu. “Senin okumana da karşı değilim, seni yurt dışına kadar gönderirim, ama benim de seninle gelmem şartıyla. İstediğinle de evlendiririm, ama beni bırakmayacağına da söz verirsen!”
……………….
Kız bunları anlatırken ağlamaktan konuşamıyordu, mahrem anlatmaya sıra gelince elinde olmadan ıslak gözleri ve yanaklarıyla gülmeye başlıyordu. Motor refleks devreye giriyor demekti. Durum çok vahimdi!
- “N’olur kurtarın beni öğretmenim! Ben böyle yaşayamam, intihar etmeyi bile düşünüyorum.” dedi.
Duyduklarına inanamayan öğretmen kilitlenmiş gibi sadece dinliyor, kafasında bir çözüm üretmeye çalışıyor, bir taraftan da katil baba sözünü tutarsa bir yaşındaki oğlunun annesiz kalacağından korkuyordu.
- “Ben bir düşüneyim sana dönerim kızım.” dedi. Öğrenci artık onun yüzüne bakamıyordu!
…………………………
Tam teşekküllü bir hastanede çalışan tanıdıkları bir psikiyatriste gitti ve bütün konuşmaları aktarıp ne yapılabileceğini sordu, çok zor bir durumdu, risk içeriyordu, kimsenin zarar görmeyeceği bir çözüm üretmeliydiler.
- “Bir yolunu bulup onu bize getirin, görüşmemiz gerekir.” dedi profesör.
Okulda kadın idareci olmadığı için onlara kızın bir sağlık sorunu olduğunu, ailesinin bunu bilmesini istemediğini, o nedenle okul saatinde onu doktora götüreceğini ama aileye bilgi vermemeleri gerektiğini söyledi, bunun sözünü aldı.
Uygun bir ders saatinde okulun arka kapısına çağrılan taksinin arkasına oturdular, kızı kucağına yatırıp üzerini kabanlarıyla örttü. Babanın neredeyse ömrünü geçirdiği kahvehanenin önünden geçeceklerdi çünkü. Biraz sonra kahvenin dışında sandalyeye ters oturmuş, elindeki teşbihi sinirli sinirli sallayıp gelip geçen araçlara tarayıcı gibi bakan babanın önünden geçtiler. Öğretmen korkudan elinin ayağının buz gibi olduğunu hissetti.
Aslında yürünecek mesafedeki hastaneye birkaç dakikada vardılar ama ikisi de terden sırılsıklam olmuşlardı.
Profesör kısa bir süre ikisiyle sıradan sohbet ettikten sonra öğretmen dışarı çıktı, bir saat sonra da kız çıktı.
Aynı yöntemle okula döndüler.
…………………………..
Okulun son haftalarına kadar aylarca haftada iki kez sürdü bu gidiş gelişler. Öğretmen artık tamamen konunun dışındaydı, kızla bu konuyu bir daha hiç konuşmadılar.
Bir akşam doktor aradı ve meslektaşı eşiyle bu konuya bir çözüm ürettiklerini, kızı kurtaracaklarını, kendilerine güvenmelerini istedi Öğretmenden. Resmi makamdakilerle konuyu üstü kapalı görüşmüşler, onun velisi olacaklarına ve bütün harcamaları karşılayacaklarına söz vermişler ve kızı uzak bir ildeki yatılı bir kız okuluna göndermişlerdi.
Zaten çok başarılı olan öğrenciye ömrü boyunca burs vereceklerini, istiyorsa yurt dışına kadar göndereceklerini sözünü vermişler ama ondan bir tek şey istemişlerdi:
- “Biz sana zamanı geldiğini söyleyinceye kadar ailenle asla görüşmeyeceksin. Biliyoruz annene çok düşkünsün ama başka çaren yok. Babanın psikolojisindeki insanlar zayıfları kullanırlar. Sen yıllar sonra eğitimli, ekonomik yönden güçlü ve etiketli biri olarak karşılarına çıktığında sana doğru tek bir adım atamayacaktır artık, çünkü her konuda ondan üstün olduğunu bilecektir. Bu sözü verebilir misin bize? Söz verip yerine getiremezsen öğretmeninin ve bizim hayatımızı da riske atarsın. Ne diyorsun?”
- “Hepsini göze alıyorum ve size söz veriyorum. Yeter ki beni kurtarın!.” dedi kız.
………………………………….
Eylülde okullar açıldığında öğrenciler arasında bir panik vardı. Mezun olan sınıftan bir kızın kaçtığı konuşuluyordu. Baba çılgına dönmüştü, bütün arkadaşlarının evlerinin içine kadar girmiş, divan altlarına, kömürlüklerine kadar aramıştı. Erkek arkadaşının kaçırdığını zannetmiş, çocuğun aynı evde oturduğunu, her gün okuluna gidip geldiğini görünce umudunu kaybetmişti.
İpini koparmış boğa gibi sokaklarda yüksek sesle adını çağırıp, onu kaçıranları bulursa, hiç dinlemeden sülalesine kadar hepsini öldüreceğini bağıra bağıra söylüyordu.
…………………………….
Bir kış geçti. Öğretmen de kızın hangi ilde olduğunu bilmiyor, onunla tüm iletişimi doktor ve eşi sağlıyor, zaman zaman ziyaretine gittiğinde bilmesi gerektiğini düşündükleri kadarını ona anlatıyorlardı. Öğretmenin içi çok rahattı artık!
Mayısın son haftası arayan doktorun sesi çok kötüydü:
- “Size kötü bir haberim var.” dedi.
Kız, yaşamda tek desteği ve en çok sevdiği kişi annesine ‘Anneler Günü’nde ulaşmak istemiş, üzerine adres yazmadan gününü kutlayan bir kart atmıştı, onu çok sevdiğini yazmış, ‘merak etme beni anne’ demişti.
Annesi en azından hayatta olduğunu bilsin istemişti belki de.
Çocuk aklı!. Zarfın üzerine çıktığı ilin damgasının basılacağını düşünememişti!
Kart eve geldiği gibi baba yollara düşmüş, o koskoca il kazan, kendi kepçe bütün okulları tek tek aramış ve sonunda kızı bulmuştu! Kayıtta babası olduğu ve okula onunla görüştürülmemesi gerektiği ile ilgili bir ilgi verilmediği için de kızı elinden tuttuğu gibi okulda alıp dönüş yoluna geçmişti.
O gece eve dönmüşler ve gün doğmadan hemen taşınmışlardı. Ailecek!
Hiçbir kimseye nereye gittiklerini söylememişlerdi!
Akrabaları bile şaşkınlık içindeydi. Bütün arayışlara ve çabalara rağmen onlara bir daha ulaşılamadı!
…………………………….
Yirmi altı yıl geçti aradan.
Öğretmen yıllarca etkisinden kurtulamadığı bu olayı sık sık düşünür.
O güzelim kızın hayatına n’oldu?
04.12.2018 Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
devamı var mı yazınızın?
hiç kimse polise ihbar etmemiş mi?
zaten sabıkalı... tekrar girmeliydi ki geldiği yere, elini kolunu sallaya sallaya gezemezin.
Başka canlar da yakarsa kim sorumlu olacak?
Yok sanmıyorum. Gereken ne ise onlar yapılmıştır.
sonuçta çocuk bir büyüğunden yardım istemiş.Ögretmen veya götürüldügü doktor bu işin peşini bırakmamışlardır.
gelişmeleri yazarsanız biraz olsun teselli olur, bizlere.
)):
Serap IRKÖRÜCÜ
Mahkemede 'kız istemiştir, izin vermiştir' cümleleri geçti, yaşlı başlı sanıklari 'şeytana uyduk, oldu bir kere!..' dediler... Şimdi dışarda geziyorlar! Bu örnekler sayısız bu ülkede...
"Başka canlar da yakarsa kim sorumlu olacak?" düşüncesiyle ne yaptınız?
İnsanlar, sokakta kavga edenlere, trafik kazası yaşayanlara sizin yaptığınız gibi sorgulamalara muhatap olmamak için yardım etmiyorlar artık!..
Aydınlık, laik düşüncenin eğitimi bu ülkede oturamadıkça, eksenini hurafeyi oturtanların bu dayatmalarının acı örneklerini daha çok duyarız, okuruz...
En son kare bir fotoğrafa bakıp sorunun başlagıcını sorgulamayan beyinlerle bu ülke bu kadar gelişebilir!
Yine de katılımınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
asude_vuslat
Bıraktığım yorumu tekrar okuyun Serap Hanım.
Sanırım bir yanlış anlama olmuş.
saygılarımla...
Nutkum tutuldu. Bir an o babayı tutup boğasın geldi.
Çok üzüldüm. Olayın gerçek olması...
Serap Hocam; yorum yapacak ruh BİLE kalmadı.
Yorumların hepsini de okudum ama inanın ben sözün bittiği yerdeyim.
Saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Ne yazık ki zannedilenden çok, bu 'baba' örnekleri...
Yazamayacağım kadar acı bir başka 'hayat örneği' daha var. Şu anda evli ve evimin evladı gibi sürekli geliyor bana...
Neden hep beni bulurlar anlatmak için, bunun adını tam koyamadım açıkçası...
Şimdi okumak ve öğrenmek sizi bu kadar etkiliyorken yıllarca bunları içinde taşıyan beni... ve bu acıları minicik yaşlarında yaşayanları anlamaya çalışalım hep beraber!... :(((
Hayat bitince söz de bitiyor... haklısınız!..
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Elimden gelen bu kadardı, sonrası benden çıktı ne yazık ki. ama aklımdan hiç çıkmadı!.
İlgine teşekkür ederim Deniz,
Sevgilerimle.
Of ya of dedim sevgili Serap hocam;
İçim parça parça oldu.
Sevgilerimle..
Serap IRKÖRÜCÜ
Sizin ne kadar duygusal olduğunuzu biliyorum artık.
Üzdüğüm için özür dilerim!.... :(((
İlginize teşekkür ederim.
Sevgilerimle.
Fatma Oral
Yazılarınızı severek okuyorum.
Tekrar sevgilerimi sunuyorum.
Çok çok acı ve de üzüntü verici bir yaşamdan kesitleri, bizlere en derinden hissetmemizi sağlayan bir yazıydı
Bu türden yaşam şartlarına sahip olan bir toplumdan huzur bekleyemezsiniz
O toplumun huzura kavuşmasını istemek demek sağlam bir hukuk zeminiyle olur
Hukukun üstünlüğü yine Hukuk düzeni içinde ve de erkler ayrılığıyla, bağımsız olmasıyla sağlanır. Aksi halde toplum orta çağ karanlığına gömülür vede bu tür olayların yaşanılması genelleşerek çoğalır.
Bu ayıp yönetenlerin ömrü boyunca alnında kara leke olarak kalır.
Ülkemizin bu tür sosyal acı ve dramlardan uzak, insanlarının medeni bir toplum olması dileğimle
Nice nice sağlıklı huzurlu yıllar diliyorum değerli Serap hanım
SAYGILARIMLA
Serap IRKÖRÜCÜ
Kendi kurduğumuz çevrede bu örneklerden olmayabilir, gazetelerde ve sosyal medyada gördüklerimiz ( şu anda bazı okuyanlarda olduğu gibi ) tüm gerçekliğiyle bize geçmeyebilir. Ama yaşayandan birebir dinleyince ve çözmek için çabaladığınız halde bu küçücük kız elinizden kayıp hayatın girintilerinde kaybolunca iz farklı kalıyor. Yıllarca!...
Samimi yaklaşımınız ve yazıyı irdeleyen yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Aynı güzel dileklerle ben de sizin yeni yılınızı kutluyorum.
Saygılarımla.
Yazdığınız içler acısı olay, ne yazık ki üstü örtülü Türkiye gerçeğidir.
Bu gerçek, ancak herhangi bir şekilde su yüzüne çıkarsa, haber
konusu olabiliyor.
Öğretmenler, polis ve jandarma dışında bu konulara vakıf olan
çok az.
Yazarak bir gerçeğin su yüzüne çıkmasına vesile olmakta güzel.
Ne var ki Vakıflarda yaşanan rezalete bir kereden bir şey olmaz
diyen bakanların var olduğu bir toplumda sapıklıkların düzelmesi
hayal bile edilemez.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hepimizi bildiği gibi haber olduktan sonra her şey için çok geç.
Önemli olan durumların buraya gelmesine engel olmak, kişilere aile kutsiyetini ve sahiplenmesini vaktiyle öğretebilmek.
Son cümlenize katılmamak da mümkün değil. İşte o zaman tüm umutlar tükeniyor.
Yine de toplumca daha güzel günlere erişeceğimiz umudunu yitirmezsek zaman içinde eğitim yükseltilebilir, bu örnekler gitgide azalabilir diye düşünüyorum.
Detaylı değerlendirmeniz ve saptamalarınız için çok teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla.
Filmlerde ve kitaplarda karşılaştığımız bu aile dramı aslında her yerde yaşanan acı bir gerçek. Sesini duyuramayan çaresizlerin acı sonu, sesini duyurup düzlüğe eren güçlü kişiler. ne olursa olsun her şeyin başı eğitim. Aile içinde tabu görülen duygular, bastırılmış duygular ne dersek diyelim iş, eğitimden geçiyor. kaleminiz ve yüreğiniz var olsun değerli öğretmenim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Üzerini kapattığımız her yara daha derine işliyor ve çözümsüz hale gelebiliyor çok kez.
İlginiz ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim İbrahim Bey.
Saygılarımla.
İki ihtimalden fazlası yok sanırım...
En büyük olasılık "intihar" ettiğidir, kızın..
Diğerini demek bile istemiyorum! Kölelik ondan iyidir, bildiğim...
Oldukça akıcı, dili ve bölümler arası irtibatı başarılı bir öykü..
Size yakışan gibi Öğretmenim..
Tebrikler, iyi yıllar...
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmeniz ve kutlamanız için teşekkür ederim Değerli Öğretmenim.
Size de iyi yıllar.
Saygılarımla.
ZEYBEK HOCA
Önce sağlık, sonra huzur diliyorum yeni yılda...
Size de elbette..
Hayatın içinden bir öykü maalesef. Arka sokakları şöyle bir dolaşsak bu öyküleri duyabiliriz. Ya da Adliyeye koridorlarında.
Kimi sesini çıkarıyor kurtartarıyor kendini. Sesini çıkartmayanlar ise ensest ilişkilerin kurbanı oluyor.
Gazetelerin üçūncū sayfa haberlerinde "ensest ilişki" haberleri olarak konu oluyor maalesef.
Eğitim şart olduğu gibi özgür birey yetiştirmek de çok önemli. Bastırılmış duygulardan arındırmak lazım hem bireyi hem toplumu.
Hüzünlü bir hikayeydi. Sonunda mutluluk olabilseydi ne iyi olurdu. Lakin gerçekler bazen acıdır.
Anlatım dili çok duruydu hocam. Konu seçiminiz de farklı ama değerliydi.
Tebrik ediyorum.
Saygılarımla ...
Serkan BOL tarafından 1/1/2019 4:38:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çocuklar bunları aileleriyle çözemeyeceklerini bildiklerinden hatta 'sebep oldukları düşünülerek suçlanmaktan korktuklarından' bizlere yöneliyorlar.
İşin can acıtan tarafı da bu. Yok sayıyoruz!. Böyle yaparak çözemediğimiz gibi bu hasta kimlikli kişilere cesaret verilmiş olduğunu göremiyoruz.
Hüzün aslında yaşamın gerçeğinin ta kendisi bazen. Ne yazık ki bu örnekte de öyle!
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim Serkan Bey
Saygılarımla.
Sevgili öğretmenim,
Bu yazdıklarınız gerçek mi bilmiyorum.
Ama değilse bile, o kadar çok ki bu durumu yaşayan çocuklar..
Yüreğim ağzımda, kalbim sıkışarak okudum.
Ölmeyi hak eden tek tür bunlar..
Saygılar..
Serap IRKÖRÜCÜ
Siz okurken bu duyguları yaşadınız, bir de kızımızı dinlerken ve çabanın boşa çıktığını öğrenince beni bir düşünün.
Yıllardır aklımdan çıkmadı ve hep üçüncü sayfa haberlerini takip ettim. O kadar tepkili bir kızdı ki sonrasında acı şeyler de yaşanabilirdi.
Ama gerçekten kimse onlara ulaşamadı, izlerini kaybettirdiler. Ve ben kızımızın hayat mücadelesini kaybettiğini ve boyun eğdiğini düşündüm. Umarım yanılıyorumdur.
Kadınların duyarlılığı çok yüksektir, o nedenle annelerin duyarsızlığı en çok şaşırdığım konu oluyor aslında. Belki de 'bastırılmışlığın' doğal sonucudur o da!.
İlginize ve duyarlılığınıza çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle.
Ne vahim bir yaşam manzarasıydı zor okudum.
Neden insan bu hale düşer diye düşündüm.
İnsanı yetiştirmekten tutun yaşam şartlarına kadar bu duruma düsmesinde sadece bu suçu işleyen insanın yanında bu insanın bu hale gelmesine etki eden ne kadar sebep varsa hepsinin suçlu olduğunu düşünüyorum.
Her insan devletin ve toplumunun sorumluluğudur.
İçimizden çıkıyor bu çarpıklık
Sormadan edemiyorum nereyi düzeltirsek düzelir insan
Sorumluluk alan o öğretmen kadar cesur olmalı herkes karşısına bir ayna koymaya
Yoksa bu ezinç daha çok insan ufalayacak
Umarım bir daha yaşanmaz bu tür acı dolu hikayeler
Saygılarımla öğretmenim iyi yıllar diliyorum
Serap IRKÖRÜCÜ
İnancımıızın gereklerini öğrenmeye ve uygulamaya çalışacağımıza Araplaşmaya çalışmamızın sonucudur bunlar. Ve ne yazık ki bu ailelerin hepsi 'çok inançlı' ailelerdi!... Bu çelişki insanın içini acıtıyor.
Cesur olmama ve riskleri göze almam. o kızımızı kurtarmaya yetmedi ne yazık ki!... Yıllardır aklımdan çıkmayan bir öğrencidir.
Toplumca silkelenme ve kendi değerlerimize dönme zamanı geldi de geçiyor. Umarın daha fazlası yaşanmadan gerçekleşir bu.
Duyarlı yaklaşımınıza ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Hocam bu güzel öykünüzden dolayı kutluyorum ama ne edin edin öykünün sonunu getirin kurban olayım selam saygılarım
Serap IRKÖRÜCÜ
Her son istediğimiz gibi değil ne yazık ki her zaman. Bu da öyle!...
İlginize teşekkür ederim.
Saygılarımla.