- 705 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hisler Yolculuğundaki Yabancı
Aralık ayının soğuk günlerinden birinde eşimle birlikte annesinin evinden çıkmış, tramvay durağına doğru yol alıyorduk. O kısa mesafeli yolun standart konuşmalarından birisini yaparken az sonra beni etkileyecek bir on onbeş dakikalık andan haberim yoktu elbette.
“Tramwayla mı gidelim?”
“Kalabalık olur mu acaba?”
“Bu saatte genelde kalabalık oluyor.”
Gecenin o saatlerinde herkesin telaşla son seferlere hücum etmesi sonucu tramwaylar kalabalık oluyordu. Biz de otobüsle gitmeyi tercih ediyorduk. Tramvay durağının evimize olan mesafesini düşününce biraz daha uzun yürüme mesafesi dışında bir sorun yoktu. Bazen bu yürümeler de güzel ve faydalı oluyordu aslında. Hem kalabalığın boğuculuğundan kurtulmak, hem de kayınvalidemin masa dolusu ikramıyla şişen midelerimizi uzun bir yürüyüşle biraz rahatlatmak için otobüsü tercih ediyordum. Nitekim o akşam da gönlüm otobüsten yanaydı. Bu tercihimi eşime söyleyince “Duraktakine yetişelim o halde” dedi ve durakta bekleyen otobüse yetişmek için adımlarımızı hızlandırdık.
Otobüse bindikten sonra birkaç adım attık. Çok kalabalık değildi. Biraz ilerledikten sonra bir genç eşime yer verdi. Kendisine teşekkür ederken o gencin yanında oturan bir bayan bana yer vermek istedi. Birkaç durak sonra ineceğimizi söyleyip teşekkür ettim. Yola doğru bakarken bir koltuktaki kızcağız gözüme ilişti. Elinde beyaz bir poşet vardı ve poşetinde bisküvi, meyve suyu tarzında hazır yiyecekler görünüyordu. Kızcağız başını öyle bir eğmişti ki poşetin içinden açmış olduğu cips ambalajına, yüzüyle ambalaj arasında neredeyse mesafe yoktu. Gülümsedim. Cips poşetiyle bir olmuştu. Öylesine kendisinden geçmişti ki…
Daha sonra sol taraftaki koltuklarda 25-30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir genç vardı. Garip halleri vardı. Üzerinde durmadım. Cipsli kıza bakmaya devam ettim. Çünkü cips poşetine daldırdığı elinin ağzına götürüşünü fark etmek oldukça zor oluyordu. Özlediği dostuna kavuşmuş bir insan nasıl dostunun kucağında kaybolursa, o da cips poşetinde kayboluyordu. Gülümseyerek izlemeye devam ettim.
Bir ara kafasını kaldırdı ve yüzünü görme imkanına kavuştum. Bakınca zihinsel problemi olduğunu, zeka gelişimi sorunu yaşadığını anladım. Yüzü çok sevimliydi aslında. Saf ve temiz bir yüz vardı karşımda. Daha da gülümsedim.
Panorama 1453 durağına geldiğimizde bana yer vermek isteyen bayan kalktı, otobüsün bir kenarına koymuş olduğu büyük poşetlerini almak için hamle yaptı. Poşetleri aldıktan sonra benim dikkatimi çeken sol taraftaki genç ve cipsli kıza işaret etti. Üçü birlikte indiler ve gözden kayboldular. Ben de arkalarından bakakaldım. Meğer o bayan o çocuklarla birlikteymiş. Anneleri olduğunu tahmin ediyorum.
Onlar indikten sonra aklım takılı kaldı gözlemlediklerime. Cipsli kızın saf ve temiz haliyle bizim yaşayamadığımız mutluluğu bir cipsle yaşayışına takıldım. O annenin yaşı benden küçük görünmemesine rağmen bana yer vermek isteyişine takıldım. Zihinsel problemi olan o iki çocukla yaşadığı hayatın detaylarına takıldım. Neler yaşıyordu acaba? Ne zorluklara katlanıyor, neleri aşmaya çalışıyordu. O yaşantısına rağmen bana yer vermesi beni utandırdı. Adeta yerin dibine soktu. Neden yer vermek istedi acaba? Bu sahtekâr dünyadaki statü farkını düşünerek mi? Eğer öyleyse, vah benim halime. Birinden miras kalan, içi kürklü montumun içinde beni bir şey mi sandı? Bu daha da utanç vericiydi. Öyle olmadığına inanmak istiyorum. Çünkü bunun acısı çok ağır geliyor. Kendi yaşantısını, zorluklarını, hayat mücadelesini göz ardı edip o anda benim kahrolası kıyafetime aldanıp adam mı sanmıştı?
Ağır geldi bu düşünce.
Eve geldiğimde küçük kızım yüzümdeki hali görünce “Yorgun musun?” diye sordu.
Ben de bir evetle geçiştirdim. Aslında rahatsızmışım. Farkında değilmişim. Ertesi sabah namaza kalktığım zaman etkisi halen devam eden akşamki olaydan ötürü içimdeki duygunun farkına vardım. Acaba beni statü farkından dolayı mı oturduğu yere davet etti? Bu ne kadar ağır gelmiş omuzlarıma?
Daha sonra düşününce acaba eşimle yan yana oturmam için mi yer verdi, diye sordum kendi kendime. Belki de öyle. Ama bu da ince bir davranış değil mi? Hayattaki onca hırpalanmış haline rağmen bana bu sebeple yer vermesi, ruhundaki asaletin halen ne kadar takdire şayan olduğunu göstermiyor mu? Bunun altında da ezilmez mi insan? Olanca imkanlarına, varlıklarına rağmen çok kişi şımarıklıkları nedeniyle bu asil davranışı gösteremiyor artık. Kendisinin hizmetine verilmiş dolu dolu nimetlerin şükrünü eda etmek yerine, bu nimetlerin tanrılığını yapmak isteyen şımarık, müstağni insanoğlunun içinden böyle asil insanlar da çıkıyor. Hem de karşılaştırılamaz imkansızlıklarına rağmen. Elhamdulillah.
Allah seni ve sevdiklerini cennetine koysun, diye dua ediyorum o asil insanın ardından. Seni tekrar görmek nasip olursa, hikayeni de dinlemek fırsatı yakalarım inşallah. Bizi otobüste utancımızla baş başa bırakıp telaşlı telaşlı çocuklarıyla hedefine yönelen anne. Selamı hak eden aslında sensin. Keşke farkına varabilsek.
YORUMLAR
kış demişsiniz mutlu oldum
durak demissiniz
tramvay demişsiniz
o kalabalık şehrin o güzel özlemini düşürdünüz içime.
sonra eşinizle yaptığınız o ufak muhabbete katildim affınıza sığınarak.
siz o cips yiyen çocuğu izlerken ben de sizi izledim sanki
o annenin inceliğini
içinize düşen. sizi uyutmayan her ne varsa anbean yaşattınız bu çok özel bir duygu
hissedebilmek.
siz çok iyi aktarmışsiniz bunu.
inanin çok duygulandım
ve siz hep yazın lütfen
...
guvencakar
İnsan hissettikleriyle insanlaşma yolunda ilerleyebiliyor. Duygudan mahrumiyet insan için acı bir sonuç.
Tekrar teşekkür ediyorum.