2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
770
Okunma
Kur’an-ı Kerim çeşitli ayet-i kerimelerle insana birer nimet ve
aynı zamanda birer tefekkür vasıtası olarak verilen gözlere dikka-
timizi çekmektedir. Yani Cenab-ı Hak bir taraftan şu madde âle-
mine dikkatimizi çekerken diğer taraftan da şu âlemi incelemeye
vasıta olan gözün kendisine dikkat çekmektedir. Nitekim şu ayet-i
kerime bu hususu şöyle ifade eder: "(Resulüm) de ki: Sizi yaratan,
size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne kadar az şük-
rediyorsunuz?"
Diğer bir ayet-i kerimede şöyle der: "And olsun,
biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.
Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla
görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar
gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır."
Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi insana göz nimetinin ve-
rilmesindeki maksat, görülmesi gereken her türlü renk ve manzara-
ları ihtiva eden, nazar, akıl ve tecrübe ile nice ilimlerin ortaya
çıkmasma yol açacak olan tekvinî ayetleri görmek ve tefekkür etmektir.
Gözler sadece bakan bir organdan ibaret değildir.
Her ne kadar Allah’ın en büyük nimetlerinden bir nimet ise de
burada kast olunan, gören ve gördüğünün şuuruna varan, delâlet
ettiği anlamı kavrayan ve ötesindeki hikmeti idrak eden organdır.
Cenab-ı Hak göz gibi bir nimeti ihsan etmiştir. Demek ki gö-
zün kıymet kazanması onun şükrünün edası manasına gelen yaratı-
lış gayesine uygun bir tarzda kullanılmasıdır. Gözün yaratılış gayesi
ise şu kâinat kitabına sahibi ve müellifi olan Allah Teâla hesabına
bakıp tefekkürle yoğrulmasıdır. Esas kıymet kazanması da buna
bağlıdır ve bu bağlılıkla doğru orantılıdır.
Ruhumuzun dünyaya açılan penceresi olan göz, vücudun en
mûtena ve münasip yerine yerleştirilmişlerdir. Bu kıymetli organı-
mız son derece girift ve intizamlı bir yapıya sahiptir...