- 671 Okunma
- 4 Yorum
- 4 Beğeni
PİJAMAM DELİNMİŞ...
Pijamam delinmiş. Şu ünlü pijamam... Ah, dur şimdilik sadece benim için ünlü. Sana anlatınca ünlenecek... Dizinin üstünde iki göbek kısmında bir delik var pijamamın. Biri neredeyse yırtık gibi. Zaten belindeki lastik de iyice esnemişti... Popomdan düşüyordu yürüdükçe. Rengi ise artık toz pembeden çok kirli beyazdı. Eskimişti iyice. Onu değil ama bana hissettirdiklerini özleyeceğim sanırım...
Pijama takımını ne sebeple aldığımı düşünürsem; galiba görevini tamamladı. Artık beni terkediyor. Bence her durumda sonlar sevimsiz...
Hastaneden o fecaat haberi alalı çok olmamıştı. Zor ve kötü huylu bir kanser türüne yakalandığımı, ölüm riski çok yüksek bir ameliyata gireceğimi, çıktığımda ise -eğer ölmemişsem- tam bir garabet halinde uzun süre hastanede kalacağımı söylemişlerdi. Sen yoktun o zamanlar. İyi ki yoktun... Aklımı kaçırmamak, bu acziyetin kudretinden sinmemek için hemen bir hayalin ipini tutmam gerekiyordu. Düşmemek için gerekti. Daha öncekiler gibi... Ben de buldum.
Temmuz sonuydu. Ameliyat olana kadar Ağustos olacaktı. Kanlı canlı, konuşabilen göğsü açık fanilalarla gezebilen benim için son günlerdi. Basit fikirli hatta başka zaman olsa beyinsiz diye tabir edeceğim bir kadına dönüştüm birden. Hop hop hop. Değiş tonton. Ne güzel çizgi filmdi. Evlenecek gelinlik çağındaki kızlar gibi dükkan dükkan gezip kendime hastane kıyafetleri düzdüm. İç çamaşırları, terlik, sabahlık, yeni şoset çoraplar ve pijamalar. Bu pijamayı da ozaman aldım. Altı pembe beyaz pötikareli üstü beyaz. Önünde, pencerinin önüne park edilmiş, üzerinde iki sepet dolusu renkli çiçekler olan bir bisiklet resmi vardı. Renkli saç bantlarımı, çok sevdiğim fesleğen saksımı, tabletimi, romanlarımı, her şeyi düşünmüştüm. Ne yapalım: Köy yanarken deli saçlarını taramalıydı...
Senin bildiğinin daha fazlasıdır benim içimdeki bu kurmaca mutluluk cinleri. Fazlaca çalışırlar. Çoklukla aykırılık üretirler. Ama onlar bana hep iyi geldi. Bizimkilerle vedalaşırken, helallik isterken bile içimdeki kurmaca mutlulukçular çekeceğim muhtemel acıların üzerine çiçek desenleri, mavi bulutlar çiziyordu... Pijama takımım beyaz terliklerim ve sabahlığımla korridorda diğer hastalara gülümseyerek selam verdiğimi görüyordum gözümü kapayınca.
Ameliyattan çıktığımda üst bedenim de kıyafet giyecek bir yer yoktu. Sargılar, direnler, zımbalar... Kafam şişkin bir armut gibiydi. Burnumdan bir hortum sarkıyordu. Gırtlağımdaki delikte de başka bir plastik parça vardı. Tüm boynum ve göğsüm paketlenmişti. Hatta narkoz sersemi beni yatağıma yatıranlardan birinin yaşıtım bir uzak akrabam olduğunu görünce utancımdan öleceğim sanmıştım. Çünkü memelerim dışarıda sanıyordum. Bir hafta çıplak durdum. Sonra nefret ettiğim bir mavi tonda önden düğmeli bir pijama bulup getirdiler. Konuşabilsem küfrederdim. Sonra yine aynı model beyazlı kırmızılı başka birini giydirdiler. Sonra atletler falan. Hastanede kaldığım onca ay boyunca pijama takımımı sadece bir kez giyebildim. Giydikten bir yada iki dakika sonra pansuman için gelen hemşirenin eline çarpan asistan doktor yüzünden batikon sürüldü. Çıkarttılar.
İşte böyle. Hayalleriminin baş kahramanı pijamalar hastane koridorlarında hiç gezmedi. Ben farklı şekilsizliklerde o koridorlarda herkese gülümsedim tabii. Elimden geldiğince kendime iyi görünerek. Gırtlağımdaki deliği kapatarak konuşmayı başardığımda kısa kelimelerle servis hemşiresine bile anlatmışlığım vardır. Şimdi sen de öğrendin hikayesini...
Eve gelince hala sarılı boğazıma rağmen hep o pijamayı giydim. Tabii ki çok az insan gördü. Çünkü ev halkı evi steril hale getirmişti. Gelen gidenim çok olmadı. Derken kış bitti. Sonra yaz, sonra yine kış... Zaman aktı gitti.
Zaman akıp giderken pijamamın reklerini de alıp gitti. Ya da o renkler solgun benzime eklendi.
İşte dostum bu gün o gün. Delinmiş yazlık pijamamla veda günü.
Sen şuracıkta olsaydın, yanıbaşımda; eminim onun için güzel bir veda töreni düşünürdün. Benim okuyup da unuttuğum ya da hiç okumadığım kitaplardan dizeler söylerdin. Belki gerçek zenci cazı bir parça bulurdun çöp poşetine gömülürken çalınması için. Neyse, sağlık olsun diyelim.
Sağlık olsun. Herkes sağlıklı olsun. Uykusunda en sevdiği şeyin tam ortasında gülümserken ölsün. Her yatanın bir pijaması olsun. Bir gün mutlaka giysin...
Özle beni.
24.12.2018
YORUMLAR
SERPİL ŞEN
anlatı, gerçek mi değil mi bilmiyorum? gerçekse, bu hayata tutun. hastalığının gerçekliğini yenmeye çalış. sonuçta 5 dakika 5 dakikadır. 5 dakikada neler yapabilirsin sen dahil kimse kestiremez. bu yazı beni derinden sarstı. acıma değil, kimse kimseyi beleşten acımaz. insan olduğumuzu hatırlattı. laaa, en azından intiharı beceremeyen benim gibiler için dahi yaşayabildiğin kadar yaşa. nasıl olsa yanına geleceğiz. ne kaybedersin... ölme lan. geçenlerde annemle konuştum, evlen falan dedi. ölmeden önce mürrüvetini göreyim dedim. ölme, dedim. mürrüvetimi görsen bile ölme. siz ölürseniz ben yaşayamam, babam ya da sen herhangi biriniz benden önce ölmemelisiniz. buna izin yok. ben ölünce, siz ancak ölebilirsiniz, dedi. evlat acısı mı çekelim, dedi annem. ya evlat ne acısı çekecek? ana acısı mı? baba acısı mı? ölmeyin lan. kimse ölmeyecek ben buradayken.
SERPİL ŞEN
Unutmak ve bile isteye unutmamak da...
Siz de ölmeyin. Biz zaten ölümsüsüz. Ruhen...
Öncelikle çok geçmiş olsun,
O kadar kadar çok ki, bir daha yakınınızdan dahi geçmesin..
Benzer şeyleri yaşamış biri olarak, okuduklarımı aynı zamanda izlemek de zor olmadı..
O hastane koridorlarında ve yaşadığınız zorlu sürece rağmen gülümseyebilmenizi sevdim..
Gülümsemek iyileştiricidir..Hem bizi, hem temas ettiği herkesi iyileştirir..
Ben kendime söz vermiştim..
Zaten gelecek olanı, hızlandırmaya katkım olmayacak diye..
Şimdi iyi ki diyorum..
İyi ki gülümsememi eksik etmemişim..
Ve giden pijama olsun varsın..
Madem ki görevini layıkıyla yerine getirmiş :)
Sağlıkla ve sevgilerimle..