Senden nefret edenleri sev; iyilikten başka üstünlük alameti tanımıyorum. -- ludwig van beethoven
Yavuz Dogan
Yavuz Dogan
@yavuzdogan

Suya Yazılan Mektuplar / 2

24 Aralık 2018 Pazartesi
Yorum

Suya Yazılan Mektuplar / 2

5

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

1385

Okunma

Okuduğunuz yazı 24.12.2018 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
 Suya Yazılan Mektuplar / 2

Suya Yazılan Mektuplar / 2




Mektup No:2 Babama


- Hani bir Kasım günü, “baba gitme” diyerek peşinden koştuğumda düşüp yaraladığım dizimi usul usul öpünce geçmişti ya. Şimdi çok daha fazla canım yanıyor baba. Öpsen iyileşecek, öpmüyorsun; yalnızım.-


*

Ben geldim baba.
Çok kalmayacağım yine.

Kalamıyorum baba, orada olmana alışamadım onca yıl geçmesine rağmen, alışamıyorum, alışamayacağım; biliyorsun işte. Kızma bana olur mu?

Yorulmuş anılarımı, kırılmış hayallerimi, pişmanlıklarımı, "keşke"lerimi, "iyi ki"lerimi, sıkılmaktan kan toplamış dudaklarımı, gölgemi ve özlemimi getirdim yanımda; gözyaşlarımı bırakıp gideceğim yıllardır üzerinde çiçeklerin can bulduğu toprağına. Hepsi bu.

Ben geldim baba.
Masum çocukluğumu, arsız gençliğimi, aynalardan gözüme düşen ak saçlarımı alarak yanıma; ateşin yaktığını, suyun ıslattığını, insanın yanıldığını öğrenip geldim.

Öğrendim baba.
Büyük kentlerin büyük acılarını, hep o büyük kentlere, hep o büyük umutlarla gelmiş küçük kentlerin gariban anaları, hep o büyük kentlerin yorgunluktan belleri bükülmüş elleri öpülesi yoksul babaları taşırmış.

Öğrendim baba.
Bize bir eski resim kalırmış onlardan meğer dokunmak için ama dokunmaya utanırmış parmak uçlarımız.
Ve aslında her gece, yeniden temize çekilirmiş yarı uyanık suçlarımız; öğrendim.
Affet baba bozduğum tövbeler için, affet senin ardından sana dair edeceğim tövbelerin bozulacağı an için.
Affet.

Ben geldim baba.
Ne zaman canım çok sıkılsa, ne zaman aynaya bakıp lanet okumaya başlasam, ne zaman kendimi çaresiz, ne zaman kendimi kimsesiz, ne zaman kendimi dizlerimin üzerine çökecek kadar yorgun hissetsem hep ve ilk sen geldin aklıma çünkü.
Elini omzuma koyup “geçecek” deyişin geldi ama işte o “geçmedi” hiç.
Anılar konup göçtü kirpiklerimin ucuna hep, ıslaklığı sen kokan.
Ama sen geçmedin hiç.
Anılar baba, anılarımız.
Gözlerimi her kapatışımda yüzüme acı bir gülümsemeyle yayılan keşkelerin bütünü.

Hatırlar mısın baba?
"Benim niye telefonum yok?" demiştin bir gün. Dün gibi aklımda.
2004 yılıydı.
Çok sevmiyorum öyle demeyi ama felçliydin, yoktu sol tarafın ve hep var bildik biz; öyle biliriz hâlâ ve hep.
Daha genç, daha direngen, daha dik bir adamdım. Ve daha iyi kazanıyordum.
"Belime takacağım, bir de kılıf lazım, motosikletimle gezerken düşmesin" diye eklemiştin.
Kılıfa kemer, kemere pantolon, pantolonu giymeye güç, motosikleti sürmeye ayakta durmak gerekti; diyemedim.
O zamanın meşhuru bir telefon edinmiştim sana, hatırlar mısın? Güzel işçiliği vardı, severdim. Sektörün içindeydim, 26 26 şeklinde biten son derece afili bir numara almıştım o telefona takmak için. Ve elbette bir kılıf.

2004 yılıydı.
Hiç aramadın beni.
Ekranımda hiç adın olmadı.
Numaranı da hiç kullanmadık sonra biliyor musun? Nerededir, şimdi kim bilir kim kullanır bilmem.
Ama arayacaksın bir gün, biliyorum.
"Özledim" diyeceksin.
"Gel" diyeceksin, geleceğim.
Şarj ediyorsundur sen şimdi telefonunu.
Dolduğunda mutlaka arayacaksın, biliyorum.
Ekranda "Babam" yazacak, gülümseyeceğim.
Kılıf gerekecek, götüremeyeceğim.
"Beni görürse yeter, sevinir; arada kaynar kılıf" diyeceğim, öyle de olacak çok büyük ihtimâl. Sevineceksin, sevineceğim.
Ama şimdilik, telefonu çaldığında ekranında "Babam" yazan insanları buruk bir kıskançlıkla süzüyor olacağım hiç büyüyememiş bir çocuk olarak.

Şimdilik.

Ben geldim baba.
Ağırlığımca gam taşıyarak, yol boyu bir tek dostu sırtımdan indirmeyerek, en dik yokuşları kırılmaya meyletmiş dizlerimin dermansızlığını yok sayıp tırmanarak geldim.
Hayatım boyunca, boş kamyonlarla yaşamaya başlayan ve o kamyonları lastiklerle dolduran insanlarla yaşadım baba. Alışkınım karanlık yollarda yönümü el yordamıyla bulup, karanlık yokuşları ezbere çıkmışlığıma.
Hayatım o lastikleri o kamyonlara dizmekle ve o kamyonların şoförlüğünü yapmakla geçti. Senden yadigâr ve inan gönüllü işçisiyim onur denen o yükün.
Üstelik ne kadar arttıysa yük ve ne kadar ağırlaştıysa o kamyon, o kadar değerlendi o lastikler, o kadar değersizleştim ben.
Hayatım, hayatımı değersiz gören insanların değerlerini sorgulamadan, onlara değer vererek geçti hep, öyle de geçecek gibi görünüyor bundan sonra; bu rahatsızlık genetik bir rahatsızlık bende, yine senden yadigâr ve baba ben tıbben mümkün olmayanım.
Yol hep uzundu, hep uzun olacak; hep boş kamyonlar, hep lastikler, hep kamyon sahipleri, hep patlamış lastikler oldu, oluyor, olacak.
Alnım emeğim sebebiyle terledikçe gocunmadım lastik taşıyan olmaktan, gocunmayacağım bundan sonra da.
Yolda patlak bir lastikle de bırakmadım kimseyi hiç.
Benim hatam baba.
Senden yadigâr.

Ben geldim baba.
Çokça selam getirmek, kızımın seni ne kadar özlediğini söylemek, annemin sen yokken senin yokluğundan dolayı kendini ne kadar yalnız hissettiğini bize çaktırmamak için çok çaba sarf edip geceleri kim bilir nasıl üşüyerek uyuduğunu anlatmak, kızlarının senin yokluğunda bana nasıl daha çok sarıldığını dillendirmek, ismini bir Fatiha’ya sığdırmak için filan gelmedim yine.

Çok özledim baba.
Geçiyordum uğradım say.
Yine gelirim say.
Hep gelirim say.
Bir gün yanına gelip hiç gitmem say.
Öyle say baba.
Şimdilik öyle say.
Şimdilik baba.

Şimdilik..

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Suya yazılan mektuplar / 2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Suya yazılan mektuplar / 2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Suya Yazılan Mektuplar / 2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
AhmetSerdar
AhmetSerdar, @ahmetserdar
25.12.2018 15:43:29
üstadım hemşehrim. yoğun duygular bunlar. kıymet bilmez halime kıymet bil nasihati ettin. ne yazacağımı kestiremiyorum. ama içim büküldü. oysa içim ne kadar sert bir metalmiş. bükülünce ağrıyan bir kalbi çıkardı. eyvallah.
Suat Zobu
Suat Zobu, @suat-zobu
25.12.2018 11:04:57
Boğazım düğüm düğüm oldu.

Ahh babam, babalarımız.

Mekanları cennet olsun.
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
25.12.2018 08:12:41
Akan sular durur Baba dendi mi... Baba, varlık sebebimiz, annelerimiz ile birlikte... Baba evin direği de gidince anlamasak kıymetlerini, varlıklarını... Kimileri sert, kimileri yumuşak başlı olsa da, sevgilerini gösteremese de çoğu zaman çocuklarına, içine atsa da bazı şeyleri, zordur babalık, hele de dar zamanlarda... Kan kusup kızılcık şerbeti içti, der baba, belli etmez çoğu kere acılarını çektiği çileleri, hayatın omuzlarına yüklediği ağırlıkları hissettirmemeye çalışır evlatlarına, o nedenle de hep genellikle erkekler erken ölür gider kadınlarımızdan... Babaları hayatta olanlar, babalarınıza sevgiyi göstermeyi ertelemeyin sakın. Sarılın, öpün yanaklarından, alın akşam ya da bir tatil günü bir yerlere götürün gönüllerini hoş tutmaya çalışın, bu vesile ile kendi ahiretinize de katkı yaparsınız olumlu bir şekilde... Kutluyorum değerli kalem Yavuz Beyi duygu dolu bu yazısından dolayı...
Dilek USTA
Dilek USTA, @dilek-usta
25.12.2018 00:02:41
"Baba" kelimesinin yorumunu yapmayacağım değerli kalem.
Keşke sizin kaleminizin ve duygularınızın anlamı kadar anlamı olsaydı bu kelimenin.
Gıptayla okudum baba sevginizi ve özleminizi. Mekanı cennet,ruhu şâd olsun.

Duygu ve hüzün dolu bir yazıydı. Kutlarım.
Sevgilerimle
talip
talip, @talip
24.12.2018 15:57:05
10 puan verdi
_Baba deyince..
Nasıl bir fırtına kopuyor içimde şimdi..nasıl..
Kökü, dalı kırılmış bir ağacım..kuru bir ağaç
Anlıyorum şimdi..

***
Mekânı cennet olsun..
Sıla-i rahim(iniz) olsun
Su olsun gönlünüze..
Selâm ve dua ile..

***
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.