4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
782
Okunma
yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış, aceleyle yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanarak hafif bir şekilde yaralanmış.
sokaktan geçenler yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar, hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yaparken bir yandanda biraz beklemesini ve röntgen çekip herhangi bir kırık veya çıkık olup olmadığına bakalım demişler,
ama yaşlı adam huzursuz bir şekilde acelesi olduğunu, beklemek istemediğini söylemiş.
merak etmiş hemşirenin biri, acelesinin sebebini sormuş.
’karım huzurevitnde kalıyor her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim ve geç kalmak istemiyorum’
hemşire ’ anladım gecikirseniz eşiniz sizi merak eder heralde’
adam ’ne yazık ki karım alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bile hatırlamıyor’
hemşirenin merağı dahada artmış e madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için yine de koşturuyor üstelik bu kadar acele ediyorsunuz demiş.
adam, ’doğru ama ben onun kim olduğunu, hiç bir zaman unutmadım.’
daha çok erken,
yaşadığım hayat boyunca kötü kullandım ben bu kelimeyi.
eve gitmek için çok erkendi, işe gitmek için de öyle, yatmak için ve sabah uyanmak için daha çok erkendi, yataktan çıkmak içinde, arkadaşlarla buluşulacaksa, sevgili bekliyorsa yine erken, ders çalışırken "şimdi değil de, yarın erkenden hallederim", içki masasından kalkılacaksa "ohoo, daha çok erken".
hep bir şeyler için karar vermem gerekiyordu ama erkendi her zaman,
birden bire bu erkenliğin taa en başında hayatın tam da ortasında, aslında geç kalmış olduğumu fark ettiğimde yada birileri geç kaldın artık dediğinde ve hep asla erken olmadığını gördüğümde;
o zamanları da "artık çok geç" diyerek takılmadım geç kalınmışlık duygusuna, çünkü hiç bir şeyin için erken kabul görmediği şu dünyada, hiç bir şey içinde geç kalınmışlık yoktur.
konuşmak için erkense, susmak için
adım atmak için erkense, pişmanlık için
gülmek için erkense, ağlamak için
sevmek için erkense, terk etmek için
yaşlanmak için erkense, çocuk olmak için
gitmek için erkense, dönmek için;
bir geç kalınmışlık söz konusudur,
cehennemi tanımak için daha çok erkenken, cennete kavuşmak için bir geç kalınmışlık vardır, eninde sonunda.
bazı şeyler vardır hayatımızda, daha az acı çekelim diye erkendi.
daha çok bilmeyelim diye yine erken.
sanki geç kalmışlıklar hep taşıyabilelim diye vardı. sevdayı taşıyabilelim diye delilik, teni taşıyabilelim diye cazibe, vicdan taşıyabilelim diye kalbimiz, ölümü taşıyabilelim diye sonsuzluk vardı. delilik sevdayı, cazibe teni, kalp vicdanı, sonsuzluk ölümü taşırken
geç kalınmışlık sözü, hayatın içinde olanları görmeyen, göremeyen, hata yapmaktan korkan insanların yapamadığı şeylerin vebalini hayata yükleyerek rahatladığı mastürbatif domi sek bir kavram gibidir.
genç yaşta geliştirilmiş, herşeyi çok doğru yaşama takıntısından doğabilen; doğru anı, doğru fırsatı, doğru kişiyi bulacağım derken trenin kaçması durumudur. daha da kötü olanı, arkada kalmaya başladığını farketmiş olmana rağmen, gerekli atılımları yapıp arayı kapatma cesaretini de gösteremezsin genelde. vakit geçtikçe zorlaşır hayatı bi yerinden yakalamak.
sen yakalamadıkça vakit geçer... insanın dünyaya seyirci kalmadı durumudur bir nevi.
analitik düşünürsek böyle bir olgu yok ama hissiyatı vardır.
öyle işte daha çok erken, ya vardır ya yoktur,
ne erken ne de geç, er ya da geç.,,