- 959 Okunma
- 3 Yorum
- 7 Beğeni
Senin Hikayen
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Eski günlere gittim şöyle bir geçmişi bir süzdüm. Nasıl bir berraklık ve nasıl bir yaşanmışlık varmış ki adını dağlara taşlara kazınmış gerçeklerle karşılaştım.
Rıza’nın hikayesi gibi...
Her yaşanmışlık gibi Rıza da geçmişini gözlerinin önüne getirdiğinde hep iyi güzel olanları hafızasında tutuyor ve onları anlatma ihtiyacı duyuyor. İnsanın doğası gereği kötü olanı unutup gidiyor, iyi olanı da hep yaşatma ihtiyacı duyyor sanırım.
Kötülük unutulmasaydı sanırım dünya daha da yaşanılmaz bir hal alırdı. İyi ki Allah insanoğluna kötü günleri unutma gücü vermiş.
Rıza da zor günlerden geçerken güçlü olarak çıkmayı becermiş ve yaşadığı bu güne gelmiş. Herkesin pes ettiği zaman diliminde iyi olanı güzel olanı ve en önemlisi farklı olanı tercih etmiş ve hayat ona bugünlerdeki fırsatı sunmuş.
Rıza, hayatın iyi yanlarını hatırlıyor ve anlatıyor...
Rıza seksenli yılların Türkiye’sinde Karadeniz’in hırçın dalgalarının vurduğu yamaçlarda bir Eylül sabahında sabah saat on’da dünyaya gelmiş. Doğumu bugünlerdeki gibi bir hastane doğumhanesinde değil elbet. Dedesinin yaptırmış olduğu coğrafi şartlara uygun herkes tarafından temini mümkün köydeki malzemelerle yaptırdığı ahşap iskeletli yığma tuğlalı tek katlı çatılı eski bir evde dünyaya köy ebesi Didi Hatun’unun yardımıyla dünyaya gelmiş. Ne acı ki o günlerde doğum esnasında kadınların eşleri yanlarında yoktu. Herkes ekmek derdinde o kent senin bu kent benim ekmek peşinde koşuyorlardı. Maalesef Rıza’nın doğumunda da babası Ahmet Usta da yoktu. Ahmet Usta’nın doğumunda eşinin yanında olması o zamanki hayatın olağan akışına aykırı bir husustu aslında. Bugünlerden o günlere baktığımızda sanırım bizler o günleri asla yaşayamazdık kadınıyla erkeğiyle. Ahmet Usta ve eşi Gülseren Hanım bütün köy halkı gibi o günleri yaşadılar ve bir of bile demeden hayatı sürdürdüler Rıza ve üç kardeşini dünyaya bu şekilde dünyaya getirdiler.
Rıza ile hep birlikte o yıllara gidiyoruz. Köye kente gidiyoruz. Umut peşinde koşan insanları görüyoruz. Bir film şeridi gibi herşey gözümüzün önünden geçerken izlediğimiz filmlerde de bu gerçeklerle karşılaşıyoruz.
Rıza’nın doğumuna yardımcı olan ebe Didi Hatun aslında bir toplum gerçeğiydi o yıllarda. O yılların yokluğu ve eğitim durumu bu gerçekliğin sosyal hayatta yer edinmesine neden olmuştu. Rızanın dünyaya geldiği yıllarda bırakın köyleri kentlerin çoğunda Kadın doğum uzmanı doktorlar bulunmazdı. O yılları yaşayan herkesin bildiği üzere şartlar zordu. Genç Cumhuriyet kendini yeni yeni toparlarken iç de ve dış da yapılan müdahalelerle sarsılıyor atılımlar ve yatırımlar bir türlü yapılamıyordu memleketin güzel topraklarına.
Yaşanan bir hayat vardı ve haliyle de yığınla biriken sorunlar da çözüme kavuşmayı bekliyordu. Köylerin kentlerin hatta hatta büyük kentlerin yol, su, elektrik ve eğitim gibi büyük sorunları çözüme kavuşmamışken çözümü sadece devletten beklemek biraz da bencilce istekte bulunmaktan öteye geçmezdi elbet.
Sanırım bu ve bunun gibi sorunlar nedeniyle herkes kendi sorununu kendisi çözüme kavuşturmaya çalışmış iyi ya da kötü. İşte bu sorunlar nedeniyle sanırım köylerde köy ebeliğine ihtiyaç duyulmuş ve birçok insanımızın doğmasına köydeki ebeler vesile olmuşlardır.
Hayatın zorlukları hayatın mucizelerini ortaya çıkarırmış. Tıpkı köy ebeleri gibi. Şimdi ki nesil bu hususları pek bilmez. Seksenli yıllar ve daha öncesi şartlar sanırım dünyada bu şekilde yaşamayı kabul gerektiriyordu. Bizler bugünkü bakış açımızla o günleri anlayamıyoruz. Bugünkü şartalar ile o günkü yaşananları yargılamaya kalkışanlar sanırım büyük haksızlık etmiş olur.
Rızanın da Mucizesi köydeki Didi Hatun’un varlığında saklıydı. O da köydeki herkes gibi Ebe Didi Hatun’a ayrı bir minnet ve saygı duyardı. Herkesin ebesi Rıza’ya bir yol bir hedef koydurmuştu hayatında. Her doğumdan sonraki teşekkürler, minnetler Rıza’nın bilinç altına işlemişti. Didi Hatun varlığı onu eğitim hayatında Tıp Fakültesine ister istemez yönlendirmişti.
Rıza meslek olarak diğer arkadaşları gibi elbet düşünebilirdi. Arkadaşları gibi Asker,polis, öğretmen , İnşaat Mühendisi olmak elbet isteyebilirdi. Yaşadığı coğrafya düşünülürse aslında Rıza da babalarının yönlendirmesiyle babalarının dedelerinin ustalık yaptığı inşaat ustalığının mühendisliğini de tercih edebilirdi. Ancak Rıza diğer arkadaşlarından farklıydı ve haliyle de farklı düşünüyordu. O doktor olmak istiyor hemde alanı belli olan doktorluğu istiyordu. Rıza taa o yıllarda Erkeklerin çok tercih etmek istemediği Kadın Doğum Uzmanı olmayı kafasına koymuş ve bu hedef doğrultusunda gece gündüz çalışmıştı. Bu meslek seçiminde Rıza şüphesiz köy halkının minnet ve şükran duygularına kulak kabartmış o yolda hedefini belirlemişti.
Herkesten farklı olmak herkesin hedefinin dışında hedef koymak bugün olduğu gibi dünde ve daha öncesinde de zordu. Rıza’nın meslek seçimi çevresindekilerin pek hoşuna gitmese de o hedefinin peşinden gidecekti. Her yerde her şartta herkesten farklı olmak her zaman zordur. Yeniyi getirmek yeniyi götürmek eskiyi değiştirmek için çok çalışmak gerekiyor. Rıza hem Tıp Fakültesi için hem de geleneksel meslek anlayışını değiştirmesi için çok çalışması gerektiğini çokça emek sarfetmesi gerektiğini biliyordu. Rıza Tıp Fakültesi için gece gündüz çalıştı ve istediği fakülteyi kazandı ve uzman olarak Kadın Doğum Uzmanı oldu elbet.
Rıza yıllar sonra bugün o günleri düşünüyor. Seksenli yıllar Türkiyesin’de dünyaya gözlerini açmış. O günler de yol yok su yok elektrik yok okur yazarlık oranı oldukça düşük, imkanlar yok denecek kadar az, şartlar ise çok zordu. Hedeflere ulaşmak şartlar düşünüldüğünde nerdeyse imkansızdı. Ancak hedefi olan bir çok arkadaşı çok çalışarak emeklerinin karşılıklarını aldı. Okur yazar oranı düşük olan köyünden Hakim-Savcı, Mühendis, Öğretmen, Polis, Asker çıkmıştır. Zorluklar sanırım hedeflerin gerçekleştirilmesinde en önemli itici güç oldu. Her ne olursa olsun şartlar imkansız diye bir kenara çekilmemek gerekiyor. Herşeyden önce çalışmak ve çapa sarfetmek gerektiğini bilmemiz gerekiyor.
Bir bakış açısı ile bakmamak lazım aslında hayatımıza bir bütün bakış açısı ile bakmak gerekiyor. Geçmişin izleri bugünün varlıkları ve geleceğin getirecekleri ya da götürecekleri bir arada düşünüldüğünde iyiyken de kötüyken de herşeyi görebilmek önemli. Herkes hayatında kendi mucizesini kendisi oluşturabilir. Rıza hayatındaki mucizeyi gerçekletirdi ve her doğumda yeni mucizelere tanıklık ediyor. Günün götürdüklerine değil geleceğin neler getirdiğine bakmak gerekiyor.
Tıpkı Rızanın hikayesi gibi....
Belki de senin hikayen gibi....
YORUMLAR
Ekonomik altyapısı oturmuş Demokrasisi sağlıklı toplumlarda fırsat eşitliğine dayalı eğitimle birlikte
O ülkelerin kalkınmışlık seviyeleri her anlamda üst seviyelerde iken
Bizim gibi geri kalmış ülkelerde ise başarı hikayeleri tamamen tesadüfi olaylarla sınırlı kalmakta
Aynen yazınızda da olduğu gibi
güzel bir yazıydı
kutlarım SERKAN BEY
SAYGILARIMLA
Başlık çok yerinde.
Yazıyı sahiplenecek herkesin yaşadığıyla, gözlediğiyle kendinden bir şeyler bulacağı bir konu işlenmiş.
'Rıza'lardan o kadar çok var ki bu hayatta. Tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelen, hayatındaki izlerden kendine gelecek belirleyen ve bunu yaşamının merkezine oturtan.
Kutlarım Serkan Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 12/23/2018 11:08:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serkan BOL
Okuyup yorumda bulunduğunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla...