iyi kötü çirkin
birbirine zıt bir ikiz kardeş varmış, biri kıskanç ve mutsuz, oyuncaklarını kimseyle paylaşmak istemeyen, diğeri ise kardeşine hiç benzemeyen, iyimser paylaşımcı bir yapısı varmış, küçük şeylerle bile mutlu olmayı bilirmiş. bu iki zıt ikiz karaketer babalarında hep merak uyandırırmış, bir doğum gününde bir deney yapmak istemiş,
cimri olanın odasını oyuncakla doldurmuş, diğerinin odasına ise at pisliği...
ve beklemeye başlamış ne olacak diye, bir müddet iki kardeşten de ses gelmeyince odalarına gidip bakmaya karar vermiş, önce mutusuz çocuğun odasına gitmiş, bu kadar çok oyuncağı ne yapacağının şaşkınlığı içinde odanın ortasında sessizce oturuyormuş, diğerinin odasına gittiğinde çocuğun at pisliğini karıştırırken görmüş, ne yaptığını sormuş.
bu kadar pisliğin içinde muhakkak bir midilli olmalı baba.,,
tamam hikayenin bu kısmı güzel gibi görülebilir, ama o midlliyi hiç bir zaman orda bulamayacaktır,
kötümserlik bir seçim değildir, gerçekleri görebilmektir, olumlamayı ve kabullenmeyi içeren iyimserliktense sorgulatan, can yakan ama mutlaka bir yolu ve yolculuğu olan kötümserlik iyidir, herşeyden önce ezber bozar, her şeye tersinden baktırır, belki etrafına, sevgi ve ışık saçmaz ama bütün gerçekliği varlığa dayalı kanıt peşinde olanların "bir gün ölecek olmanın bilincinde olunması" ve hatta bilincinin olması gibi dehşet bir aydınlanma yaşayarak, doğa dışına çıkmış olan insanın kaçınılmaz yazgısıdır kötümserlik.
iyimserlikleri ile övünen ve insan hayatındaki iyi kötü her tür tecrübenin "bir hayrı" olduğuna inanan bu anlayış, evimiz de yansa, sevgilimiz de terketse, parasız pulsuz, işsiz sokakta da kalsak yaşananlarda iyi bir yan aramayı ve gülümsemeyi öngörürür.
işte beni sinirlendiren de tam olarak bu, çünkü olayları oldukları gibi görme ve onları gerçek bir çerçeve içine yerleştirerek rasyonel kriterlerle değerlendirme, kötümserlik kategorisine girerken, bu tür insanlar şarabımı açıp sarhoş olmak istediğim bir akşamda dizlerim üzerine çöküp, sahip olduklarıma şükretmemi bekliyor, ama başıma gelebilecek kötü olaylara karşı savunma gücümü yok ediyor,
çünkü değişimin başlangıcı isyandan geçer, ne zaman sorgulamayı bıraksak, ne zaman öfkelenmeyi, ne zaman kızmayı, ne zaman sinirlenmeyi bıraksak, patlamaya hazır bir yalan balonundan ve kandırmacadan ibaret gerçeklikler yüzümüze basar okkalı bir şamarı.
hayatta kötü şeyler de oluyor, her an, her dakika, sürekli hemde dünyanın bir yerinde küçük bir çocuk tacize uğruyor, dünyanın her yerinde emek sömürülüyor, savunmasız kadın ve çocuklar öldürülüyor, dünyanın her yerinde haksızlık, vicdansızlık prim yapıyor, kötüler hep kazanıryor, bütün bu kötülükler bunda da vardır bir hayır demekle çözülecek sorunlar olmadığı gibi bunlardan biri yada bir kaçının başımıza gelmesi kaçınılmaz bir hal alıyor,
gerçekçiliğin olmadığı yerde, doğru da yoktur,
yanlış bir otobüse binmişsem vardır bundada bir hayır deyip son durağa kadar gitmem, ilk durakta inmeye bakarım ama o kadar yorgunsunuzdur ki bazen, o yolculuk nerede sonlanacaksa kabullenmek gerekebilir, ama bunu hayra yormak gereksizdir,
akıl kötümserken, iyimser bir iradeniz varsa felç olmuşsunuzdur demektir, yada aptalca bir polyanna iyimserliği varsa kötünün zemini hazırdır. peşine yaşanan bir çirkinlik olacaktır.
biraz da vicdan hesaplaşması bu, veren taraf hep siz olursanız karşınızdakiler doymak bilmeyecektir, alacaklı haneniz hep boş kalacaktır.
mesele iyi yada kötü olmak değildir, çirkini görebilmektir.,,atn