- 1584 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LEMOS'TA EĞİTİM SÜRECİ
LEMOS’UN EĞİTİM SÜRECİ
Büyük Türk Milleti, XIX. yüzyılın ikinci yarısı ve XX.yy ilk çeyreği yıllarda vatan savunması için hep savaş meydanlarında cepheden cepheye koşar. Yağız Anadolu gençleri Yemen’den Balkanlara ve Galiçya’dan Çanakkale ile Dumlupınar’da emperyalist güçler ve piyonlarıyla savaşırken kefensiz şehit olur. Ömrü yaşa mın gönlünce yaşayıp vatanı imar edemez. Eğitimin tamamlayıp cahillikten kurtulamadığı için ömrünce cehalet girdabında debelenip durur.
Osmanlı İmparatorluğunun mevcut eğitim sistemi halkın ana diliyle yazı dili arasında farklılık meydana getirir. Devlet-i Aliyye’nin ağdalı saray dilini bilmeyen kişiler, asker mektuplarını bir çömlek tereyagına okutur ve bir okka (çıta) bal verip yazdırmak zorunda kalır. Vatan sathında cahillik diz boyu. Çıra yaksan okur yazar bulmak imkansız, cehalet her kişiyi esir almış durumda. Ancak gayri Müslim azınlık ve tebaa kendi dillerinde (10 yüksek, 46 lise ve 1450 ilko kul ile 6000 adet Ermeni ve Rum okulu) eğitim yaptığı halde Müslüman Türk milleti ana dili Türkçeyle eğitim göremiyor ve görecek mektep bulamıyor.
Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlılarda devlet dili Farsça olurken, ağdalı Osmanlıca ve Arapça’yla ilmediyordu. Halk ise, Türkçe konuşuyor sözden söze anadili Türkçe‘ yle meramın anlatıp şiir okuyor ancak, yazamıyordu. Türk hal kının konuşma ve yazı dili arasındaki farklılık uygulamada çok büyük uçurumlar oluşturuyor ve Ulus devlet olma bilinci temelden sarsılıyordu.
Karamanoğulları Beyliği (Devleti) Beyi Karaman-ı Şemseddin Mehmet Bey, halkın dili ile Selçuklu Devleti saray dili arasındaki çarpıklığı esastan fark eder ve dil birliği sağlanamayan devletin ömrünün uzun süreli olmayacağın düşünür. Karaman-ı Şemseddin Mehmet Bey; Taşeli orta Toros Dağlarında yerleşik Türkmen obalarından topladığı cengaver yiğitlerden cevval bir savaş gücü oluşturur. Beyliğin bekasın sağlamak ve Moğolların nüfuzuna giren Selçukluların sahiplendiği Anadolu topraklarında hükümran olmak amacıyla Anadolu Selçuklu Devle tiyle savaşır ve Konya’ yı alınca II. Keykavus’un oğlu Alaeddin Siyavuş’u (Cimri) Anadolu Selçuklu Sultanı ilan edip kendisi de devletin Vezir-i azamı olur. Anadolu Selçuklu Devleti Veziri Şemseddin Mehmet Bey, millet olmanın öncelikli şartlarından olan dil birliğini tesis etmek için 13- mayıs 1277 tarihinde toplanan Selçuklu divanında;
“Bu günden geru divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır” kararın aldırıp bir fermanla ülke sathına duyurur. Bu ferman Türkçe’ nin yeniden doğuşunu sağlayan en önemli zaferlerden birisidir.
Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğunda eğitim sistemi XII. yy.dan itibaren medrese ve tekkeler üzerine tesis edilmiş ve devlete hizmet edecek personel genelde buralardan yetiştirilmiştir. Ancak imparatorlukta yenilikçi hareketin başlamasıyla birlikte bu sisteme alternatif olacak şekilde 1869 yılında uygulanan “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” eğitim sistemini; ilköğretim, orta öğretim ve yüksek öğretim olarak planladığı için pozitif bilimleri öncelikli addeden eğitim kurumları açılmaya başlamıştır. Anadolu’da Konya, Afyon ve Balıkesir Liseleri gibi liseler döneminin önemli eğitim kurumlarıdır.
Nihayetinde TBMM’ ce 30 kasım 1925 tarihinde çıkarılan kanunla medrese, tekke ve zaviyelerin tamamen kapatılmasıyla Cumhuriyete hizmet edecek Türkçe müfredat üzeri eğitilmiş idari, hukuki ve sosyal nitelikli elemanların yetiştirilmesinde darboğaz oluşur ve eğitimci sıkıntısı ortaya çıkar.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte Milletinin anadili Türkçe’ nin, halkın hem konuşma hem de yazışma dili olmasını önemseyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, soydaş atası Karamanoğlu Şemseddin Mehmet Bey’den ilham alarak 01-Kasım- 1928 tarihinde 1353 sayılı kanunla harf devrimin gerçekleştirir. Türk milletinin konuşma dili Türkçe, devletin resmi dili olur. Cumhuriyet mefküresi ve halkın dili Türkçe harflerle teçhiz edilmiş eğitimci öğretmenlerin yetişmesi, devletin çeşitli kademelerinde halka hizmet edecek görevlilerin yetiştirilmesi için çok tez kurs ve mektepler açılır. Hatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk başöğretmen sıfatıyla kara tahtanın başına geçer ve ülke genelinde eğitim seferberliği başlatılır.
Cumhuriyet Türkiyesi’nin idari yapısı içinde 1930 yılında Ermenek/ (Sarıveliler)- Fariske (Göktepe) Nahiye merkezi olur. Aynı yıl içinde Fariske yatılı ilköğretim okulu Müdür Hüsnü Yaylalı yönetiminde açılır ve eğitmen Mehmet Çavuş da görev alır. Nahiyeye bağlı bazı köylerde açılan ilkokullarda sadece 1, 2 ve 3. sınıflar Eğitmen nezaretinde öğretim görür. İlkokulun 4. ve 5. sınıf öğretimi ise Fariske yatılı ilköğretim okulunda tamamlanarak ilkokul diploması alınır. Cehalete karşı ilimle mücadele etmek için bu mektepte yüzlerce Taşeli yiğidi şevkle eğitim görür. Nitekim Fariske’li Mehmet Zeki Akdağ, Durmuş Oğuz, Mehmet Gök, Ali Çataltaş, Mehmet Demircan ve İbrahim Timur ve diğer öğretmenlerimiz birer nefer olarak cephenin en önünde onurlu yerini alır.
Sarıveliler/ Uğurlu köyünde ilk mektep 1932 yılında ve Lemos’ ta 1934 yılın da açılır. Lemos’lu 1920 doğumlu halk şairi/ ozanı Ahmet Tufan Şentürk, köy muhtarı Abdullah Ağanın (Etli Abdullah Yılmaz) çobanıyken okumayı çok istediği halde köyünde okul olmadığı için 13 yaşında Ankara’ya ağabeyi Mustafa Şentürk’ün yanına gidip ilkokulun 1, 2 ve 3. sınıfın bir yılda okuduktan sonra tekrar Lemos’a ailesinin yanına döner. Fariske yatılı bölge ilkokulunda 4., 5. sınıfı tamamlayıp okuldan birincilikle mezun olur. Eğitimci yazar Hasan Şimşek hocamız; “Şair Ahmet Tufan Şentürk’ün Fariske yatılı ilköğretim okulundaki öğretmeninin Hüsnü Yaylalı” olduğun belirtir.
“Tekerleğin değmediği yer” olarak tanımlanan Taşeli odağı Ermenek ve köy sakinleri, Türkçe alfabeyi ve çağdaş eğitim kurumlarını candan benimseyip yokluğun, yoksulluğun, cehaletin kurtuluş reçetesi olarak değerlendirir. Bölgede yaşa yanlar cehaletin ve mahrumiyetin oluşturduğu çaresizliği, yoksulluğu yüreklerinde en acı şiddetiyle his ettikçe akil baliğ olma yaşına girmiş çocukları kulağından tuttuğu gibi okula götürüp muallime; “Eti senin, kemiği benim. Bu yiğidi gözelce bi okut” diyerek teslim edip ardına bakmadan evin yolunu tutar.
Lemos’lu milli şair Ahmet Tufan Şentürk (Ah.Tu.Şen); keçi sürülerinin ardında çoban olmak istemediği için çocuk denilen 13 yaşında Taşeli bozkırlarında dört, beş gün yürüdükten sonra Karaman’da trene binip yolu sokağı sora sora Ankara’ya ulaşıp eğitimine orada başlar.
Uğurlu köyünden Çanakkale gazisi Ali Uğur, oğlu Durmuş Ali’nin ilkokul eğitimi 1, 2 ve 3. sınıfı köyünde açılan mektepte ve 4, 5.sınıfı ise Fariske yatılı ilköğretim okulunda tamamlattıktan sonra 1940 yılında Çifteler Köy Enstitüsüne gönderip tez vakitte eğitim ordusuna bir nefer armağan eder. Ali Uğur, aynı şekilde kızı Zahide’yi de okutur. Yine Uğurlu köyünden Mustafa Sungur, Osman Bobuş, Ali Aksungur, Fikri Uğur aynı dönemin hem ilk öğrencisi hem de ilk öğret menleri arasında olduğunu kıvançla belirtmek gerekir. Araştırmacı Yazar Mustafa Ertaş; “Uğurlu köyünden 4’ü kız olmak üzere (Söz edilen kız öğrencilerden birisi Prof Ayşe Baysal ) 45 öğretmenin Köy Enstitüsünden mezun olup eğitim ordusuna katıldığını” belirtir.
Ermenek/ Sarıveliler Lemos Köyü muhtarı 1934 yılında Emir Musa Paşa Camisi bahçesinde bulunan küçücük bir odayı derslik haline getirerek köyünde ilk mektepte milli eğitimi başlatır. Bu mektepte sadece ilk okulun 3. sınıfına kadar eğitim verilir. İvriz Köy Enstitüsü mezunu öğretmen Mehmet Çalışkan’ın bildirdiğine göre İlk öğretmen, “Gödemen” lakaplı eğitmendir. Lemos’a sonra Ermenek ilçe merkezinden Akif Kıcıman resmi görevli olarak atanan ilk muallimdir.
Fariske, Uğurlu ve Lemos ilkokulu öğretmenleri milli bayramları her yıl Hacalardı mevkisinde müşterek gerçekleştir dikleri etkinlikle kutlar. Her üç köyün ortak kesişme yeri “Hacalardı” mevkisindeki bayram kutlama etkinliğine köy sa kinleri büyük bir coşkuyla katılır. Lemos köyü Öğretmeni Akif Kıcıman Bey, bu etkinlikte yaramazlık yapan öğrencisi Lemos’un cami imam hatibi Hüseyin Efendinin (Okumuş) yeğeni, Ahmet oğlu İbrahim Okumuş’un kulağını ikaz için çeker. Ancak İmam Hüseyin Efendi, bilgili bir alim olduğu halde nefsine yenik düşerek muallimin bu hareketin onur meselesi yapar. O yıllarda Lemos Emir Musa Paşa Camii imamı Hüseyin Efendi (Okumuş), idari ve kolluk kuvvetleri nezdinde etkinliği olan kişidir. Zira Hüseyin Efendi, istiklal ve kurtuluş savaşı devresinde Atatürk’ün silah arkadaşı Karaman’lı Kazım Karabekir Paşa’nın emir subaylığını yapmakla birlikte merdese tahsili görmüş bir şahsiyettir. Okul öğretmeni yeğeninin kulağını çekmesin asla kabullenemez. Nüfuzun kullanarak öğretmen Akif Kıcıman Beyi Lemos’ tan sürdürür. O dönemin devlet yetkilileri köylülere; “Öğretmeninize sahip çıkınız. Bu öğretmen köyden giderse biliniz ki; bu köye uzun yıllar bir daha öğretmen gönderilmez, köyünüzün sicili bozulur. Eğitimde geri de kalırsınız. Sonra pişmanlık fayda etmez.” diye uyarırlar. Fakat her söz nafile olur ve Akif Bey, Lemos’tan uzaklaştırılıp Uğurlu köyü ilkokuluna öğretmen olarak gönderilir.
Öğretmen Akif Bey, devletin memuru sıfatıyla Lemos Köyünden ayrılınca komşu köy Uğurlu’da görevine devam eder. Erkek ve kız olmak üzere tüm çocukları eğitir. Bilahare Uğurlu köyünden Antalya’ya tayin olur. Akif Beyden sonra Uğurlu Köyüne öğretmen olarak Ermenek Sarıvadili Köyünden öğretmen Osman Koçak atanır ve on yıla yakın görev yapar. Akif Kıcıman Beyin, Ermenek ilçe merkezine bağlı Fariske ve Kazancı Nahiye merkezlerinde Nahiye Müdürü olarak görev yaptığı söylense de öğretmen Akif Kıcıman Bey ile Nahiye müdürü Akif Beyin aynı kişi olup olmadığı şimdilik açıklığa kavuşturulamamıştır.
Lemos köyünde İlkokul açıldıktan 2 yıl sonra söz edilen hadiseden dolayı mektep öğretmensizlikten kapanır. Askerde ali okulunda okuma yazma öğrenen Ali Şentürk (Lemos’lu şair/ozan Ahmet Tufan Şentürk’ün kardeşi) okula gelen çocuklara meccanen ders vermeye çalışsa da, süreklilik addetmez. Ancak Ali Şentürk’ün okuttuğu çocuklar, eğitim için Fariske yatılı ilköğretim okuluna gittiği vakit okulda birinci sınıf yerine doğrudan ikinci sınıftan öğrenime başlatılır.
Lemos’a takriben on yıl bir daha öğretmen gelmez. Eğitime ara verilir. Bu süre esnasında Fariske ve Uğurlu’da eğiti me devam edip köy enstitüsünden mezun olan yeni nesil öğretmenler Lemos köyüyle birlikte diğer köylerin mektep lerinde görev almaya başlayınca Lemos’un aklı selim eşrafı dizini dövmeye ve başını taştan taşa vurmaya başlar.
Yinede Cumhuriyet mektepleri ilk okulunda okumak isteyen Lemos’lu öğ renciler, Fariske Nahiye merkezinde yatılı ilkokula giderek eğitime birden başlayıp beşi bitirerek tamamlar.
Nitekim Lemos’lu olup Fariske’ye okumak amacıyla ilk giden öğrenciler; Ahmet Tufan Şentürk, Mustafa Alkan, Hasan Can’ dır. Bu yiğitlerin peşi sıra Ali Ersan, Ahmet Dilek, Ahmet Dağdelen, Mehmet Çalışkan Fariske yatılı ilkokulunda okur. Böylece Devlette görev alan Lemos’lu gençler, Fariske ilkokulunu 1. sınıftan başlayıp 5. sınıfı bitirirler ve sonra 1940 yılında öğretime başlayan Köy Enstitüsünden mezun olup eğitim ordusuna katılan eli öpülesi eğitimcilerdir. Bu zatı muhterem eğitimciler, kat kat üstüne sarmalanmış cehalet dağını ilim ışığıyla eriten birer kandil, mermeri eriten damladır.
Eğitimcilerin üstlendikleri görev; Çanakkale’de, Afyon Kocatepe’de ve Kütahya Dumlupınar’da düşmanla göğüs göğüse çarpışan kahraman mehmetciğimiz gibi elinde kalem cehaletle savaşmaktır. Zifiri karanlığı gündüz vaktine dönüştüren aydınlık yüzün yiğitleridir.
Kutlu kandillerin şavklandırdığı ilim, irfan yolundan Lemos’lu Mustafa Kökçam, Ahmet Yıldız, Halil Alkan, İbra him Aydın, İbrahim Özer, Ahmet Sezgin, Süleyman Demir, Ahmet Tutar, Haydar Gültekin, Osman Aydın, Osman Yıldız ve Yusuf Çetiner şevk ve azimle yürüyerek geleceği aydınlatan büyük bir meşaleye dönüştürür.
Bu gençleri tüm yokluk, yoksulluk ve imkansızlığa rağmen yedi kilometrelik mesafedeki yatılı ilköğretim okuluna gönderip gurbet acısına katlanan baba ve anneler ise elif elif yanan kandilin yürek yağıdır. Kandilin yağı, gıpır gıpır atan kalpten kükremiş sel gibi kaynayıp aydınlık yarınlar için damarlarda dolaşır. Müreffeh hayata erişmek için ışıl ışıl aydınlanan bu yoldan eksilmeden nice Mustafa, Mehmet, Ahmet ve Ali gibi isimsiz kahramanlar koşar adım geçerek Lemos Köyünde erkeği ve kadınıyla cumhuriyeti bekleyen eğitimli büyük bir güç oluşturur, Günümüzde milletine, devletine aşkla hizmet eden her meslekten Lemos’lu gençlerin bütünlüğü şanlı bir alay olmuştur.
Lemos köyünde takriben 10 yıl eğitime ara verilir. Fariske, Uğurlu ve diğer köylerde kız çocukları (Uğurlu’dan Ayşe Baysal, Zahide Uğur…) bile ilkokulu bitirip Köy enstitülerinde eğitime başlarken Lemos’lu gençler keçi sürülerinin peşinde koşturmakla meşgul olur ve komşu köylerden okuyan gençlere imrenmekten geri kalamaz. Nihayet 1944 yılında Lemos Muhtarı köyüne yeni bir ilkokul binası yaptırınca köyde eğitim yeniden başlar. Lemos’a köy Enstitüsünün ilk mezunlarından ve Uğurlu köyünden Ali Aksungur öğretmen olarak atanır. Ali Aksungur, Lemos’ta görev yapan ikinci öğretmen olmanın yanı sıra Lemos’ta ilk öğretmen onurun taşıyan Akif Kıcıman Beyin de öğrencisidir. Böylece Lemos gençleri devlete hizmet ederken uzun yıllar hep bir adım geride kalmış olması aşikar vaka olsa da bu durum, geçen sürede kapatılmaya çalışılmıştır.
Ali Aksungur, Lemos’ta suya hasret toprağın çatlaması gibi okul çağını geçirmiş gençlerde dahil okumak isteyen herkese okuma yazma öğretir. Ayrıca geceli gündüzlü çalışarak köyün sosyal yapısın değiştirecek ve eğitim düzeyin yükseltecek çalışmalar yapar. Bu bağlamda Lemos’lu öğrencileri Ali Aksungur’u her ortamda saygıyla anıp, sürekli duayla yad eder. Ali öğretmenden sonra köyde öğretmen Mehmet Demircan dönemi başlar ve bunu Haydar Gültekin ’le devam ettirir
Başöğretmen Atatürk’ün başlattığı eğitim seferberliğine gecikmeli iştirak eden Lemos (Esentepe) sakinleri, devletin eğitim için sunduğu imkanları iyi değerlendirmek suretiyle zaman içerisinde noksanlığı telafi ederek çağdaş eğitimin öncüsü konumuna erişmiştir. Bu aydınlanma gücü, XIV. yüzyılın başlarında yöresinin tek köy yerleşim yeri olan Lemos, XX. yy. ikinci yarısında iki yüz elli haneye ulaşan nüfus yoğunluğundan, mevcut ilkokul ihtiyacı karşılayamaz hale gelerek çift öğretim yapılmasın zorunlu kılmıştır.
Günümüzde Lemos Esentepe köyü sakini her hanede, yaşamışların ruhunu şad eden gün boyunca birer kandil yanmaktadır. Bu fani dünyaya kandili yaktıktan sonra ahrete intikal edenlerin ruhu, kandilin şavkı ve duasıyla berzahta nurlanıp şad olmaktadır.
Cümle eğitim gönüllülerine selam olsun.
24-25/ KASIM
Süleyman YILDIZ
(LEMOS 5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.