- 775 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Liyakatsizler Gezegeni
Çalıp çırparken vallah billahlar, ülayül azimler güzel meze oluyor mu çok merak ettim hep. Ben en son hırsızlığımı 7 yaşında markette cipsleri açıp içinden tasoları çalarak yaptım. Bunu yaparken Arap mitolojisinden mantralar mırıldanmak keşke aklıma gelseydi de bu adamların 16 yıldır yaşadığı zevki ucundan tatsaydım. Belki de kurban etme mantığı yine ağır basıyordur. Kafası birazcık parlak insanların gelecekleri, loto oynayan 70 yaşındaki dayının hayalleri, üniversiteye gireceğim diye kıçını yırtan ergenlerin emekleri siyasal İslam’ın gözü dönmüş bir iştahla kurban istemesidir kim bilir.
Gelin biraz daha spesifik bir düzleme taşıyalım konuyu. Dahi anlamına gelen de ve daları ayıramayan bir öğretmen(?) mi bu rejimin garabetliğini daha güzel yansıtır, yoksa sürünün alfası deistlere yazılıyor diye ağzından köpükler saçarak ecdat ecdat diye deistlere saldıran betalar mı? Peki bu vasıflara sahip tiplerin kendine tebliğ görevi biçmesindeki izansızlık mı son yılları karakterize etmeli?
Sokaklara birazcık bakınca aptallığa tapılan bir kara parçasında; nezaketsiz, dangalak insanların arasında kaybolmuş hissediyorum. Fanatizmin uyuşturduğu beyinlerindeki irinleri saçarken, her gün en korunmaya muhtaç varlıklara; hayvanlara, çocuklara yaptıkları zorbalıkları tiksintiyle izliyorum. İnandıkları mitolojik teamüllerin yasakladığı hazlardan iki yüzlü bir şekilde faydalanmaya çalışan amip tabiatında varlıkların kendilerini ben ve benim gibilerden üstün görmesine yalnızca gülebiliyorum.
Ülkede yaptığı işte iyi olan ve yaşadığı hayattan mutlu olan bir tane insan tanımıyorum lan. Kifayetsiz muhterislerin hırslarıyla her geçen gün vasatlığa sürükledikleri bu toplumda kafası birazcık çalışan bir insanla karşılaştığım zaman üzülmekten başka hiçbir şey yapamıyorum. Bu manzaralarla karşılaştıkça ve çürümenin kokusunu duyumsadıkça Roquentin’in bulantısı yalnızca deniz tutması kalıyor.
İğrenç, yavşak ve ferasetsizsiniz. Bunu gizlemek için de inanç din gibi subjektif kavramların arkasına sığınmakta zerre kadar beis görmüyorsunuz. Koca bir ülkeyi bir saadet zincirinin eline terk etmekten hicap duyacağınıza hala daha da fazla kişiyi bu saadet zincirinin bir parçası haline getirmek için mücadele ediyorsunuz. Ellerinizdeki kan, cebinize giren her hak edilmemiş lirayla, her adaletle dalga geçen kararla birleştiğinde göz bebekleriniz büyüyor ve karılarınızdan, kocalarınızdan alamadığınız hazları alıyorsunuz.
Dahi anlamına gelen de ve daları ayıramayan öğretmenler her neslin iq puanını beşer beşer düşürürken, aptallıkla beslenip koca göbeğinizi 787.000 kilometre kareye sığdıramıyorsunuz. İğrençsiniz ama iki yüzlülüğünüzden zerre kadar vazgeçmiyorsunuz. O inandığınız Allah gerçekten adalet sahibi ise sizler cehennemi bile kirletecek kadar necaset dolu yaratıklarsınız onun gözünde. Yalnızca bilin istedim.
YORUMLAR
din sex ve fotbol ve cep telefonu ve sosyal medya, konularındaki bütün çalışmalar okuyucuyu çeker, yazıyı okutur, anlaşılır ya da anlaşılmaz ama okutur
bazen bu yazı gibi kitabın tam ortasından seslenir, okuru alır duvara çarpar...
selamlar
Evrenin Köşesi
Çok teşekkür ederim okuduğunuz ve yorumladığınız için. Benim artık gerçekten hiçbir umudum kalmadı ülkeye dair. Sadece gitmek için gün dolduruyorum.
Roquentin'in bir sözü vardır. Kendi kitabında geçen;
''Bu kitabın çelik gibi sert ve güzel olması; insanlara varoluşları yüzünden utanç duyurması gerek''
Çelik gibi yazdığınız bu yazı merak ediyorum bazı yüzlerin utanç duymasına neden olacak mı. Diyanetin beyan ettiği yazılar da bile utanç, her türlü sapıklık varken toplumun kaçta kaçı gerçekleri görecektir.