- 589 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Şeytanlarla Konkordato
Kırmızı dolunay gökte parlıyordu. Mavi hilalin önünden geçmesine bir kaç dakika kalmıştı. Adımlarını hızlandırdı çünkü iki ay hizalandığında yüzyılın anlaşmasını yapmak için rastgeleliğin ormanında olması gerekiyordu. Ormanın kıyısına geldiğinde ağaçları huzursuz ettiğini fark etti. Ağaçlar uzun bir süre sonra ilk defa köklerini topraktan çıkarıyor, koşmaya hazırlanıyordu. Sophie’nin bu cüretkarlığı onları hem kızdırmış hem de heyecanlandırmış görünüyordu. Rastgeleliğin ormanına girmeye cesaret eden bu küçük deforme kertenkele de kimdi, hem de böyle bir zamanda.
Sophie kanındaki ısıyı hissetmeye başlamıştı. "Korkmayın benden, ben de olasılıkları zorlamak için buradayım." dedi. Rastgelelik çamları ürkek bir şekilde kafalarını çevirdi. Rastgelelik çınarları ise zamana karşı onları koruyan tek silahına sarıldı; homurtularına. Ormanın geri kalanı dallarıyla ıslık çalarak karşıladı Sophie’yi. Kayıp bir özlemin peşinde gibiydi ıslıkları. Yirmi beş yıl süren bir suskunluk bozulmuştu. Hilalin alt ucu kırmızı dolunaya dokunur dokunmaz tüm orman dallarını eğdi ve saygı duruşuna geçti.
Kanı fokurdarken çığlıklar atarak ormana doğru koşmaya başladı. Tüm yok oluşların biraz saygı, biraz kaos ve biraz gürültüye ihtiyacı vardı. Hayatı boyunca hiç bu kadar hızlı koşmamıştı. Bir an önce genç bilgeyi bulmak zorundaydı. Evrenin tek genç bilgesi rastgeleliğin ormanındaydı. O anda gözünün önüne savrukluğun çayırlarında iki ayı izleyen ama yalnızca izleyen bütün dünya gözlerinin önünden geçti. Öfke içerisinde çığlıklar atmak için ağzını açtığında içinden alevler çıkmaya başladı. Alevlerin aydınlığında uzaklarda bulanık bir yüz seçti. O yöne doğru koşmaya başladı ondan başka yalnızca bilgenin bu ormanda olabileceğinden emindi. Hayatında görüp görebileceği en güzel yüz karşısındaydı. Kanı hala alev alev olsa da ağzını açtığında bu sefer alevler çıkarmayacağından emindi. O da açtı ağzını:
-Aradığım şey sende mi?
Bilge yanıtladı:
-Bana önce yüzünü ver.
-Sen bana ne vereceksin?
-Ver şu yüzünü.
-Yüzümü ne yapacaksın?
-Neden vermemekte bu kadar ısrarcısın?
Sophie yüzünü vermeyi içten içe kabullendiği anda hayatında ilk kez huzura benzer bir şeyler duyumsadı. Bilge saçından iki tel kopardı ve biraz tütünün arasına iki saç telini ekleyerek bir sigara sardı. Yaktı ve Sophie’ye uzattı sigarayı. Sophie bu kadına artık güveniyordu. Tek kelime bile etmeden sigaradan bir nefes çekti. Kırmızı dolunayın bir parçası koptu ve tam önlerine doğru alevler içinde düştü. Ay parçası konuşuyordu: "Ben senin hoşgörünüm. Bana neden ihtiyaç duyuyorsun?" Sophie ufak bir of çekti ve önündeki ay taşı sönüp kum şeklinde ormanın her tarafına dağıldı. Ne yapması gerektiğinden emin gibiydi. Sigaradan bir nefes daha çekti. Bu sefer bir rastgelelik ladini onun üzerine doğru koşmaya başladı. Ağaç ona çarpmak üzereyken gözlerini kapattı ve ağacın içinden geçtiğini hissetti. Bu ağaç onun aitlik ihtiyacıydı. Bilgenin güzel gözlerine baktı ve ağaca dönüp ağzını açarak onu yakmaya başladı. Sigara bitene kadar tüm şeytanlarıyla karşı karşıya geldi ve hepsiyle anlaşmanın bir yolunu buldu. Bir noktadan sonra artık her şey içgüdüseldi. Anne rahmi özlemiyle de açlıkla da hazla da çok farklı şekillerde anlaştı ve onları uğurladı. Bunları yaparken zerre kadar düşünmüyordu.
Kırmızı dolunay mavi hilali terk etmek üzereydi. Sophie bilgenin önünde diz çöktü ve bilgenin sözlerini kalbinde işitti: "Bu güne kadar hep kompozit bir hayvan, yani insan olmaya çalıştın. Artık kim olduğunu kabullenebilirsin. Sen bir kertenkelesin ve bunu kabul ettiğin zaman bir ejdere dönüşeceksin."
Gözlerini kapattı ve ağzını açtı. Etrafında bir tur attıktan sonra gözlerini açtı. Orman alevlerle çıtır çıtırdı.
YORUMLAR
sanırım önemli bir karakter bekliyoruz. hilali maviye çeviren. şeytanı konkortato ilan eden önemli bir şahşiyet gelecek gibii yakın zamanda. güneşi batıdan doğuramadı ama hilali maviye çevirecek bir şarlatana gebe gibi bu topraklar. alıştık. sür gelsin.
Evrenin Köşesi
Saygı ve sevgilerimle...
Evrenin Köşesi
Saygı ve sevgilerimle...