- 1096 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM HANDAN'IN ŞANSI DÖNÜYOR
26 NCI BÖLÜM HANDAN’IN ŞANSI DÖNÜYOR
Durumu epey ağırdı. Çantası, telefonu , paraları, kartları artık yoktu. Sağ dizi kötü kırılmış, rahmine defalarca gelen tekmelerden rahim üstü kemiği çatlamış, yüzü de oldukça dağılmıştı. Doktorlar bu tanıdıkları zengin arabası ile gelen pahalı giyimli kıza, çok ihtimam gösteriyorlardı. Yaşlı bir polis, durmadan sorular soruyordu. Seksi dudakları iki parça olmuştu ve dudağa dikiş de atılamıyordu. Pens ile tutturabilmişlerdi.
Sabah, bir gözü ile , içeri giren şoförün arkasında son derece zarif giyimli kırk beş yaşlarında bir hanımı gördü. Geçmiş olsun kızım. Çok üzüldük. Eşim de selam söyledi. Bir ihtiyacınızın olup olmadığını soruyor. Handan , biri kapalı diğeri açık gözlerinden ,pınarlarca yaş döküyordu. Demek ki, insanın hem kötüsü ,hem iyisi vardı. Birlikte olduğu o zengin adamdan hiç bahsetmedi. Çok sevdiği bir kız arkadaşının yaş günü partisinden gelirken saldırıya uğradığını anlatıyordu. Çağırdığım taksiyi beklerken üzerime atladı soysuzlar. Çantamı bırakmak istemediğim için darp edildim , diyordu.
Bir hafta sonra, onu evine getirip, yatağına yatırmışlardı. Onlara babasının ölmüş olduğunu, sadece annesi ve ağabeyi olduğunu söylemişti. Kadın onu yatağına yatırıp , elleriyle kahve yaparken , evinin tertibine ve temizliğine bakarak onu değerlendiriyordu. Çok temiz bir kızdı bu. Tuvaletinden , dolaplarından , mutfağının düzeninden ona olumlu puanlar veriyordu. Handan’ın kırılan dizi alçıya alınmış ve kalkıp iş yapması çok zorlaşmıştı. Kızım , yanlış anlama , bizim evde çalışan hanım ,sana bir süre refakat ederse ben de , eşim de çok huzurlu olacağız. Kısa da olsa bir kız evladının hazzını yaşamayı çok isteriz. Ben de sık sık uğrar seni yalnız bırakmam.
Hanımefendinin dediğini yapmaktan başka çaresi yoktu zaten. On beş gün sonra hanımefendi, yanında bir delikanlı ile çıka gelmişti. Bu genç ailenin yurt dışında okuyan oğlu Orhan dı. Kızı görür görmez çarpıldığı , kekelemesinden , apuk sabuk cevaplar vermesinden belli oluyordu. Alçılarımı yarın alacaklar. Nasıl olacağımı çok merak ediyorum. Sizleri ağırlamak , ellerimle keyif kahvelerinizi yapmak isterdim . Yaptığınız hiçbir şeyin karşılığı olamaz ama ben çok mutlu olurum. Biz seni yalnız bırakmayacağız Handan.
Ertesi gün araba gelip onu alarak hasta haneye getirmişti. Orhan Bey, evli mi? Hayır Handan Hanım. Amerika’da ki tahsilini bitirip Türkiye’ye kesin dönüş yaptı . Annesi ile birlikte, sizi hastanede bekliyorlar . Gerçekten araç durduğunda kapıyı açan Orhan olmuştu. Elinden tutarak tekerlekli sandalyeye oturtup , neşe ve moral vererek onu doktora götürüyordu. Alçılar açılırken ortaya çıkan bacaklarını Orhan görmesin diye, neden saklıyordu bilinmez. Ama bakmayın Orhan Bey. Çok utanıyorum. Vay küçük fahişe vay, utanmak ha! Hiç tanımadığın adamlara kendini yalatırken , utanmıyordun da, Orhan’ın temiz bakışları mı seni rahatsız etti? Kadın ruhu , karmakarışık, anlaşılmaz , sorulmaz.
Alçı çıkartılmıştı ama yine de , dize bir atel takılması icap etmişti. Şimdi aksayarak da olsa yürüyebiliyordu. Hastaneye yüklü bir para ödendiği belliydi. Vezneden dönen Orhan , elindeki hasta kabul kağıdına yazdırılan doğum tarihine bakarak öğrendiği sırrı sevinçle sallayarak, İnanmıyorum sen yarın on sekiz yaşına basacaksın ve bizim bundan haberimiz bile yok. Annesi Betül Hanım kağıdı eline alarak , Aaa gerçekten doğruymuş. Bakın ne yapalım biliyor musunuz ? Bu gece bize misafir olup, akşam eşimle tanışır, sonrada kendi aramızda yeni yaşını kutlarız . Böyle güzel bir kızın, en güzel yaşını kutlamak bize onur verir. Orhan annesini desteklerken gözlerinin içi gülüyordu. İstersen sana uğrayıp elbiselerini almanı bekler, sonra bize geçeriz.
Akşam Atıf Bey de gelince havuz başında ki masaya oturmuşlar birbirlerini tanımaya yönelik sorularla ve Atıf Beyin esprileriyle hoş bir vakit geçiriyorlardı. Lüleburgaz Lisesinin birinci sınıfından ayrıldığını değil de, okulu yeni bitirdiğini , İstanbul’a iş aramaya geldiğini söylemişti. Orhan sanki kızın içine düşecekmiş gibi ona sokuluyor, babasının sert bakışları olmasa ona sarılacakmışçasına yakın duruyordu. Mayonu yanına almıştın değil mi Handan? Ah hiç aklıma gelmedi ,almadım. Önemli değil güzelim. Eğer tek parça giyebilirsen benim hiç kullanmadığım bir mayom var. Gece havuz keyfi gibisi yoktur. Hem dizin için doktor da havuza gir demişti. Havuzun ışıkları yanıyor, sıcak havada zaten insanın yüzesi geliyordu. Mayosunu giyip geldiğinde muhteşem bacakları, kalçaları, incecik beli tam ortaya çıkmıştı. Peynir gibi beyazdı ama çok güzeldi. Göğüslerinin biraz daha büyümesi gerekiyordu. Havuza ,Orhan ile atlayıverdiler. Handan çok mutlu olmuştu. Sürekli gülüyor, su atma ,yüzme ve şakalarla adeta yıkıyorlardı ortalığı. Bundan en çok, Betül Hanım ve Atıf Bey mutluydu. Yakışıklı olmasına karşın , kızlarla pek muhatap olmayan oğulları sanki aradığını bulmuş gibiydi. Dünyayı unutmuş, ona dokunmak , iltifatlar ,şakalar yapmak için kendinden geçmişti.
Havuzdan çıkıp, yeni giysileriyle çardak altına geldiklerinde , Handan yarı ıslak saçlarıyla bir başka güzellik saçıyordu. Bu kız kimdi? Giyimi kuşamı çok kaliteliydi. Neyin nesiydi, nasıl bir ailesi vardı? Bütün bu sorular ertesi gün ,doğum gününde sorulacaktı. Sahi doğum günü için annesi neden gelmiyordu?
Ertesi sabah ona verilen güzel odanın camından havuz kenar ına yerleştirilen süslü masaya ve havuza atılmış renkli balonlara bakarak donup kalmıştı . Kapıyı hafifçe çalan hizmetli , onu kahvaltıya beklediklerini söylüyordu. Kahvaltı masası bahçenin bir ucuna hazırlanmıştı. Masada bir tek , kuşsütü yoktu. İçten selamlaşmalar, teşekkürler, dişi konuşmalar ve kırıtmalar bir birine karışıyordu. Doğum günü partisi, akşam üzeri yapılacaktı. Davetlilerin hepsi erkek tarafının büyükleriydi. Aslında Orhan’a alınacak kızı görmeye geliyorlar gibiydi. Bu kadar kısa bir tanışma ile bir ömür boyu sürecek beraberlik için nasıl karar verilecekti?
Betül Hanım alışverişe gitmekten bahsediyordu. Nişantaşı’ndan Handan’a mayo alacaklardı. Dayak yerken kaybolan cep telefonunun da yenisi, Arif Bey’in doğum günü hediyesi olacaktı. Orhan’ın ne alacağını bilmiyordu. Betül , Orhan ve Handan Nişantaşı’nı dolaşıyorlardı. Rüya gibi bir gündü . Hem o lanet on yedi yaşından kurtuluyor , hem de böyle değerli insanların iyi niyetlerine mazhar oluyordu. Aldılar, aldılar, aldılar. Sanki düğün alışverişi gibi aldılar. Zenginlik güzel ve gerçek güç demekti.
Akşam yemeğine amcalar, halalar, büyük anneler ve çocukları gelmişlerdi. Yirmi den fazlaydılar. Aileden olmayan biri için böyle yemek düzenlenmezdi. Gözler ona ve yeni aldığı süper elbiseye çevrilmişti. Bu ne güzel bir kızdı. Saçından tırnağına kadar oya gibi işlemişti Yaratan . İnsanların ellerini sıkarken , yaşlıların ellerini öperken, gözlerinin o yeşil feri esir alıyordu karşısındakini sanki. Ailenin birkaç genci ona kur yapmaya başlayınca , o da Orhan’ın yanına atmıştı kendini. Bu aileye yeni katılacağını düşündükleri güzel kıza, en güzel hediyelerini almaktan kendilerini esirgememişlerdi. Hediye kutuları boş bir masanın üzerinde yığılıp kalmışken ,ışıklar birden kısalıvermişti. Aman Tanrım! Üzerinde, ‘İyi ki doğdun Handan’ yazan kocaman bir pasta iki kişi tarafından masanın ortasına taşınıyordu. Haydi yanıma gel Handan ’çığım. Sen de bu tarafıma Orhan. Evet Handan , bir dilek dilemeni istesek, ne dilerdin? Bize söyleme ama içine lütfen bizi de kat. Betül Hanım ,göz ucuyla akrabalarını süzerek onların olumlu mimik ve baş onaylarını alıyordu. On yedi mum yanıyordu pastanın üzerinde. O lanet seneler, sönen mumlarla yok olmalı , diye düşündü. Neler çekmişti hayattan. Baba baba değildi , abi abi değildi. Bir de karşısında ki insanların çocuklarına verdiği kıymet geçti gözlerinden. Belki de Orhan ile, kim bilir? Git lanet olası , gençliğimi, kızlığımı, masumiyetimi alan kötü günler, git ve sakın gelme bir daha. Mumlar sönünce ‘Hapy bird day’ ve iyi ki doğdun tezahüratları bu yeni tanıdığı candan insanlardan geliyordu. Babaannesi ağır hasta olduğu için annesi onu bırakıp gelememişti . Annen ile görüntülü konuşalım diyorlardı. Onlardan önce ailesini arayıp , güzel giyinmelerini, saçlarını falan taramalarını söylemişti, durumu özetleyerek. Kutlamalar bitince , abisinin ondan kaptığı telefonu çevirerek annesini görüntülü aradı. Yanında Betül Hanım ve Orhan vardı. Görüntüde ki anne Nurcan genç bir kız gibiydi. Otuz beş yaşına girmişti. Ben Betül, bu da oğlum Orhan. Biz Handan kızımızın annesi ile tanışmak istemiştik. Siz ablası mı oluyor sunuz? Ay çok teşekkür ederim . Ben Handan’ın annesiyim . Ay çok güzelsiniz Hülya Hanım. Kızınızın güzelliğini nereden aldığı belli oluyor. Sizi da aramızda görmek isterdik ama ne yazık ki hastanız varmış . Çok geçmiş olsun.
Alınan hediyeleri, teker teker açıp , teşekkürler ediyor, kiminin elini , kiminin yanaklarını öpüyordu. Hediyesi olmayan bir tek Orhan kalmıştı . Bir köşede gözlerini Handan’a dikmiş , öylece bakıyordu. Hediyelerini aldıktan ve odasına götürdükten sonra yeniden havuz başına dönmüştü. Bu sefer üzerinde hediye gelen bir mini etek vardı. Bacağının biri at elli olmasına rağmen, çok ama çok güzeldi . Hayran bakışlar arasında masasına otururken, hafif bir dans müziği başlamıştı. Onu dansa kaldırmak isteyen Orhan , elini piste davet edercesine uzatmıştı. Öyle bir hava vardı ki, gören yaş günü değil ,nişan töreni sanırdı . Handan , çok erken olduğunu , seninle tanışalı sadece bir ay geçtiğini, senin bu aceleye olumlu cevap vermek istemeyeceğini biliyorum. Söylerken çok zorlanıyorum, lütfen bana kızarsan hemen konuşmamı kes.’ Ne güzel bir hava’ dersen hemen bu konuşmayı bitiririm. Çaresizim . Ben sana aşık oldum. Hani yıldırım aşkı falan . Seni görmezsem , o gün benim için çok zor geçiyor. Hep benimle olmanı , beni sevmeni, eşim olmanı istiyorum. Seni tanımam Allah’ın bana bir lütfu olsa gerek. Bunu annem ve babam da çok istiyorlar. Sana düşünmen için süre de vereceğim . Şimdi senin bu konuda ne düşündüğünü öğrenmem gerek. Handan düşüncelere dalmış bir şekilde dansa devam ediyordu. Orkestranın aynı parçayı üçüncü defadır çaldığının , kimsenin dansa kalkmayarak onları izlediğinin farkındaydı. Hayal görüp görmediğini soruyordu kendine. Aklına Çetin gelmişti. Geç, dedi içinden . Başka her erkek düşmandı ona. Ben , seninle biraz daha emin olmalıyım Orhan. Çok az bir zaman oldu. Seni ve aileni çok beğeniyorum. Ömrümde hiç kimse bana sizler kadar iyi davranmadı. Öyleyse Handan , senden gelecek olan evet cevabını sabırla bekleyeceğim. Anlayışına teşekkür ederim Orhan. Birden müzik durmuş , Orhan beyaz pantolonu ile dizinin üzerine çökerek , cebinden çıkarttığı küçük kutunun kapağını açarak, Handan’a uzatmıştı. Tek taşı kocaman olan bu yüzüğe , ellerini yüzüne kapatarak bakıyordu Handan. Bu bir söz manasına geliyordu. Orhan ayağa kalkarak, yüzüğü Handan’ın parmağına takıp kibarca elini öpmüştü. Handan’ın cevabı da onu yanaklarından öpmek olmuştu. Müzik biraz daha hızlı tempo ile yeniden çalmaya başlarken bu pek dans bilmeyen gencin kollarında, o pavyon pistlerinde Çetinle ettiği danslar geçiyordu aklından. Masum kız rolü oynamasa … Hayır hayır rol yapmaya devam diyordu. Bahçe alkıştan yıkılıyordu. Komşu villalardan , telefonlar geliyor , gençler kutlanıyorlardı. Evin tek çocuğu Orhan yirmi dört yaşındaydı ve koca holdingin veliahdıydı. Bol flaş patlamaları başlamıştı. Handan resminin çekilmesinin , başına bela açacağını biliyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.