- 1398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BU KOL VATANA FEDA OLSUN
Edincikli Mehmet Er’in bir top mermisinin parçaladığı konumdan kanlar içerisinde bir et parçası sarkmaktadır. Yalvarırcasına:
’Komutanım ne olur şu kolumu kes!’
Sağ eliyle yakaladığı ve tuttuğu sarkık kola bakan Teğmen donmuştur. Edincikli Mehmet Er tek ve emin sesi ile tekrarlar:
’Allah Aşkına, Allah Rızası için kes şu kolumu!!’
Bu cümleleri emir gibi işiten Teğmen Saip, bıçağı kola vurur. Gık bile dememiştir, Edincikli Mehmet.
Bir sağ elindeki kola, bir ileride Allah! Allah! nidaları arasında çarpışan erlere bakar ve kolu fırlatır: ’Bu kol vatana feda olsun,’ der.
Yerdeki et parçalarından başını kaldıran Teğmen’in karşısında kimse yoktur. Çünkü, Edincikli, Hakla alışverişe başlayınca herşeyi, acıyı, özlemleri unutuyor, rahmet deryalarında, yıkanıp arınırken, kolunun fani bedenden ayrılma işlemini duymuyordu. O ateş, o yangın, fakat getirilmez feryatlar içinde, Edincik’li bu cehennemi ateş altında kendinden geçti. Bir avuç istek ve özlem halinde yandı, tüttü.
Edincikli Mehmet, çoktan kolunun öcünü almak için vatan için hücum saflarına katılmıştı. Alayların içine karışır, teke tek vuruşur. Onu durdurmak mümkün değil artık, yine harikalar gösterir, bire bir dövüşür, bire on dövüşür, bire yüz dövüşür...Haklamadığı düşman kalmaz.
Ama kaderden kaçılmaz ki! Kolunun kopmasıyla kaybettiği kan onu halsiz düşürmeye başlamıştı. Edincikli’ye şimdi de şehitlik mertebesi ekleniyordu. Güzel yüzü soldu, sarardı, canı teninden süzüldü...Gözü dünyaya kapandı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.