- 776 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Duvarlar da Ağlar
DUVARLAR DA AĞLAR
Ne zaman ziyarete gitsem komşunun bahçe duvarının köşesini döner dönmez O’nu akşam serinliğinde elma ağacının altında sandalyesinde otururken bulurdum. Yol kenarı olduğu için akranları oradan geçerken yanına oturur, hazan mevsiminin üzerlerinde bıraktığı hüznü konuşurlardı.
Elimdeki paketi kucağına bırakırken ellerini öper duasını alırdım, gözlerindeki pırıltı ruhuma erinç verir mutlu olurdum. Hatta bir keresinde yanındaki arkadaşı baba kızın muhabbetini görünce hüzünlendi. Evine gidince aynı sevgi ve ilgiyi kendi evlatlarından görememenin sitemini dile getirmiş olmalı ki, kulağıma gelince çok üzülmüştüm. O gün de öyle oldu. Elma ağacının altı boştu ama o noktaya kilitlendim, o anı yaşıyor gibi dingin bir şekilde öylece birkaç dakika bekledim.
Evin kapısından girer girmez ellerimi yıkadım O’nun odasına yöneldim. Dolmuştum, bütün bulutlar yüreğime çöreklenmişti. Yattığı çekyata başını koyduğu tarafa oturdum. Oturmamla kalkmam bir oldu. Sanki onu görmeden üstüne oturmuş gibi, orayı öptüm öptüm özür dilercesine karşı kanepeye geçtim, seyre durdum. Uzun uzun konuştum, dertleştim. Evde kimse olmadığı için belki de ilk kez bu kadar yokluğunu hissediyordum. Camdan tekrar elma ağacının altına baktım, boştu. Çölde kalmışcasına kavrulan yüreğimle ben mi Nil’e düşmüştüm Nil mi bana akıyordu bilmiyorum. Belki de Fırat’tı, Seyhan’dı, Ceyhun’du, Kızılırmak’tı ellerime serinlik veren ama içimin yangını çölü andırıyordu. Nil olmalıydı. Bastığım yerden fay hattı geçmiş gibi titriyor, anafor ortasında kalmışçasına yalpalıyordum. Gardrobunda kalan tek takım elbisesini kokladım, öptüm öptüm öptüm. Tek umudunu orijin isimli kreme bağladığı minik kutuyu açtım. Yarım kalan pomat özür diler gibi sararmış, sanki utanıyordu, ağrılarını geçiremedim diye.
Odaları dolaştım. Salondaki köşesine geçtim, Kur’an’ını açtım, yad ettim, aralarında küçük notlarına rastladım okurken ellerini öpüyordum adeta. Tekrar odasına geçtim. Titrememe engel olamıyordum.
Telefon çalınca açtım. Sanki beni duymuştu arkadaşım. ’’Şükür!’’ dedim. Uzun konuşmadık. Ruh halimi anlamış olmalıydı ki özür dileyerek kapattım. Oysa ne çok ihtiyacım vardı dertleşmeye, teselliye, iki kelime, en çok üç dört cümle.
Altı yıl olmuştu babam gideli. Anneme yirmi bir yıl. Annemin yokluğuna onun varlığı ile katlanıyor, birbirimizi teselli ediyorduk. Dünyanın tüm ağırlığı omuzlarıma çökmüş altında eziliyordum. Ne kadar kaldım bilemiyorum. Yine aynı arkadaşım biraz sonra tekrar aradı, sevindim hemde nasıl. İşte dostluk, arkadaşlık bu olmalı dedim, zira o insanlık timsali dost canlısı biriydi. Dertlestik uzun uzun konuşmam bittiğinde insanın dostu olmalı acilarıni paylaşacağı diye düşündüm .
Anasız babasız büyüyen tüm canların affına sığınarak
Cümle ölmüslerimiz nur içinde yatsınlar
DÖNDÜ DEMİR ŞİNEL / YÜREĞİN SESİNDEN
YORUMLAR
Allah hem annenize ve hem de babanıza gani gani rahmet eylesin. Onların yerini hiç bir şey dolduramaz. Varlık sebebimizdir onlar. Rabbim cennetinde buluştursun sizi inşallah.