Hz. Ali ve Hilafet zekası...
“Unior” Külliyatın da,
Suriye tarihini yazmış olan meşhur bir tarihçiye bırakıyoruz. Bu zat diyor ki:
"Hazret-i Omer’in hilâfeti zamanında evvelce Hâlid bin Velîd ve Ubeyde bin Cerrah kumandasında Suriye’nin fethine gönderilen İslâm askeri pek büyük başarılara erişti.
"Rum tarihçilerinin yalan ve abartılı söylentilerine rağmen İslâm askeri sayıca, Rum askerlerinden pek az iken yiğitlik ve faziletleri sebebiyle galip geliyorlardı.
Müslümanların aldıkları harb esirleri, İslâm askerinin mevcûdundan fazla bir dereceye gelmişti.
"O vakit orduların iâşesi pek mühim ve pek müşkil bir mes’eleydi. İslâm ordusunun maîşeti bin müşkilâtla tedârik olunuyorken, yüz bini bulan esirlerin iâşesi imkânsız bir hale gelmişti.
"Bundan başka da bu kadar büyük miktarda esirin muhafaza edilmesi de son derece sıkıntı veriyor ve İslâm askeri’nin bir kısmını kullanılamaz durumda bırakıyordu.
"Bu sebeplerin zoruyla Ubeyde bin Cerrah esirler hakkında alınacak tedbiri devrin halifesi Omerü’l-Fâruk’tan sordu.
"Hazret-i Omer, bu mühim hususu müzakere etmek üzere ashâb-ı kirâm’ı dâvet etti ve bir meşveret meclisi topladı.
Rahatsızlığı yüzünden meclise yalnız İslâm’ın kadısı imam-l Ali gelememişti.
Hazret-i Omer, Ubeyde bin Cerrah’ın arz ettiklerini meclise bildirdi. Hazır bulunanların görüşlerini ve düşündükleri tedbiri sordu.
"Uzun uzadıya fikirler alınıp verildikten sonra, başta yumuşak huylu ve şefkatli Osman-ı Zinnûreyn olmak üzere, hazır bulunanların hepsi, mevcud esirlerin idamına karar verdi.
u Bu tedbir pek acı, pek dehşetliydi. Lâkin başka çâre bulunamıyordu. Yüz bin esiri ne satmanın, ne de beslemenin imkânı yoktu.
UHazret-i Ömer, meclis görüş birliği etmesine rağmen, bu tedbiri kabul etmedi Tekrar İmam-ı Ali’ye haber yolladı.
Ali, mes’eleyi ve tedbiri anladı ve dedi ki:
Yâ Emîre’l-Mü’minîn! Eğer bu yüz bin esîri idam edersen, Hıristiyanlık âlemiyle İslâm âlemi arasında düzelmesi ve kapanması kabil olmayan kanlı bir hendek açmış Olursun.
"Eğer yüz bin kişiyi hudud hâricine çıkarırsan, düşman ordusu için yüz bin askeri kendi elinle tedârik etmiş ve göndermiş sayılırsın! l/
Yâ Emîre’l-Mü’minîn!
Her iki şekilde hareket edersen bizim memleketimizin hükmüne giren Şam’ı yüz
bin candan, İslâm hükûmetini yüz bin teb’adan mahrum bırakmış olursun. Halbuki bunlar bizim teb’amızdır!
Hepsi Şam’dan toplanmış askerdir. Hepsi zâlim Rum hükûmetinden nefret etmekte, hepsi sefil ve bîçâredir. Bunların kolları, bedenleri bağlandı, şimdi de yüreklerinin bağlanması sırası geldi.
"Yâ Emîre’I-Mü’minîn!
Bunları kayıtsız şartsız âzad edip, adâlet ve mürüvvet ni’metinden istifade ettir! Varsınlar, evlâd ü iyâllerine kavuşsunlar; İslâm’ın adâlet ve re’feti sayesinde saadetle yaşasınlar!
"Hazret-i Ömer bu görüşü büyük bir sevinçle kabul etti. Esirlerin serbest bırakılması için derhal Ebu Ubeyde bin Cerrah’a emir gönderdi.
O vaktin askerî vakıalarında benzersiz olan bu âlicenâpca hareket o yüz bin esiri, İslâm’ın kendiliğinden minnettarı ve esiri etti.
"Baalbek kalesi ve bir çok mühim mevkiler bu âdil hükûmetin askerine kapılarını açtı... Bu mürüvvet o derece te’sir oluşturdu ki, binlerce halk kendi istekleriyle İslâm’ı kabul ettiler!
"Bu durumları düşünen tarihçi, acaba İmam-ı Ali halîfeliğe geçip engellerle karşılaşmasaydı ve bu görüşler uygulanarak adâlet ve ölçülülük silâhı ile mânevî fethe devam olunsaydı, ne olacağını sorar! Hiç şüphe edilemez ki İslâm Hıristiyanlığı siler ve
belki de bugün dünyada yalnız bir din bulunurdu: İslâm!!!"
Kaynak..; ŞEHBENDERZADE Filineli Ahmed Hilmi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.