- 340 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kendimizden Emin Olmalıyız
Gerek sosyal, gerekse fiziksel bir varlık olarak doğanın prensipleri gereği, insan dünyaya, kendi gücünün farkına vararak, öğrenmek, gelişmek ve yaşamak için gelmiştir.
Gelişim, dönüşüm ve değişim hareketi insanlığı medeniyetle kuşatan ve medeniyetlerden uygarlıklar yaratan hareketler serisinin bir bütünüdür aynı zamanda … ve insanlık bu sayesinde de yaşamını zor koşullardan kurtararak doğaya karşı da korunmasını ve onun içinde yaşamasını öğrenmiştir diğer bütün canlılar gibi!
İnsan bedenide toplumun sistematik olarak işleyen organizasyonu gibi katmanlar kopleksinden oluşan bir metottur. Bedenimizde ki her organ birer titreşim hücrelerinden oluşan eylemler bütünüdür. Eğer bu titreşim dengelerinden birisinde herhangi bir aksama ve bozulma tespit edilirse bir düzensizlik gelişir. Bir bozulma ve sistematik olan işleyen dengeli balansı da yok eder ve ya yıpratır. Buna tıp dilinde „hastalık“ denir. Ve hastalıkta belirli zorlamalardan, genetik, sosyal ve çevresel koşullardan etkilenerek sisteme ve sistemin düzenli işlemesine engel teşkileden psikolojik ve somatik belirtilerin toplamıdır.
Psikolojik, sosyal ve somatik hastalıkların sayısız nedenleri vardır. Bunların başında çağımıza damgasını vuran stres, depresyon, psikoz, şizofreni ve paranoya gibi çeşitli isimler verir psikoloji bilimi. Burada gözle doğrudan görülen herhangi somatik ve biyolojik bir eksiklik belki ilk bakışta görülmeyecek kadar içe gizlenen ve dışa yansıtılmada ve kabullenmede zorlanılan davranışlar sözkonusudur. Yapılan uzun soluklu kohortik alan taraması çalışmalarında „psikolojik hastalıkların yüzdedokuzanı“ kişinin önce kendisiyle olan iç barışı sağlamada; çocukluğunda toplumsal normlar tarafından dayatılan ve bilinç altına yerleşen travmalardan kaynaklanan serisel sorunların çözülememesinden kaynaklandığı kesin olarak ısbat edilmiştir. Bu kendine güvensizlik alışkanlığa dönüştükçe ve kişi kendiyle olan iç barışı sağlamadığı sürece hasta olmasıda kaçınılmazdır doğal olarak. Eğer insan hasta olduğunda veya sosyal ve psikolojik olarak, önce kendi bedenine ve beynine güvenerek, kendine yönelmesi ve kendisini kazanmasıyla elde edeceği güvenle çarçabuk iyileşmesi bir mucize olmayacaktır.
Aslında bir çok sosyal ve psikolojik sorunu çözmek için kesinlikle doktora ve bu doktarların yazacağı kucak dolusu kimyasal zehirlere de gerek yoktur. İnsan kendi beyninde yarattığı enerjiyle bir çok sosyal ve psikolojik sorunlarınada bir ön çözüm bulacaktır. Sağlıklı olmanın ön koşullarından birisi, beyin, duygu, duyu, düşünceyi iyi kontrol ederek dengelemekten geçer ve mümkün olur. Bunu mümkün kılmak ise mutlu olmanın pratik yollarını yaşayarak ve yaşatarak uygulamakla gerçekleşir. Bu yüzden sevginin peşin hükümlerden ve koşullardan arınması ve içten gelen duygularla yaşanması ve yaşatılmasıyla elde edilerek mutluluğa bir yol çizilir. Sevginin içten gelmesi ve peşin hükümlerden arınmasıyla, arınmış bir içten yaklaşımın, gülümsemenin mutluluk için maliyetsiz bir metot olduğunu da bilirler böylelikle. Bu biliş ve bilinç ise sağlıklı ve mutlu olmanın tek koşuludur. Hatta bu pozitif duygular ve düşüncelerle bir çok sorun bizim beynimize girmeye bile cesaret edemediği gibi; çağımızın insanlığının başına bela olmuş; „kanseri“ bile yenebiliriz.
Ancak bunun için, kişinin kendi sorumluluk bilincini üzerine alması kesinlikle bir şarttır. Çünkü sorumluluğu sadece biz uzmanlarda ve terapistlerde, psikologlarda ve psikyatristler de aramak sorunu çözmekten kaçmak gibi bir niyetin ürünüdür. Hasta bir kere neden hasta olduğunu bilse, çözümünüde bulmakta zorlanmyacaktır. Nihayetinde hasta olan biziz, uzman veya doktorlar değil.
Bu yüzden birlikte yaşadığımız insan veya kendini hasta gören ve kabul eden birisinin önce kendi iç enerjisine güvenmesi gerekir. Ki, bu sayede de iyileşme sürecine girebilsin. İnsan, kendini ne kadar iyi tanırsa, sorunların üstesinden gelmesi de o kadar kolay olur. Enerjimizin uyuşup kaynaşarak adapte olduğu insanlarla birbirimize olan güvenimiz artacaktır. Birbirine artan güvenle karşılıklı, saygı, sevgi, tolerans, sadakat ve beklentileride dengeli bir konuma gelecektir. Bui se beynimizi peşin hükümlerden arıratarak birbirimizle dost olmamızı sağlayacaktır. Gerek ruhsal, gerekse bedensel sağlığın oluşması için ise insan, aşağıdaki tavsiyelerin en azından haftada beş tanesini düzenli olarak yapması gereklidir.
Bunlar;
- Dengeli beslenmeye azami özen göstermek,
- Düzenli olarak haftada en azında üç defa beşer kilometreden az olmamak şartıyla yürümek,
- Sosyal aktivitelere katılmak,
- Kitap okumak, müzik dinlemek, şiir okumak, haberleri dinlemek,
- Sigaradan kesinlikle uzak durmak,
- Haftada en az iki defa birer kadeh kırmızı şarap içmek,
- Doğayla ve onun organlarıyla (dereler, çaylar, ırmaklar, … vs.) başbaşa kalmak,
- Sevmeyi bilmek ve öğrenmek, sevgiye sonsuz güven beslemek,
- Güvensizliği ve şüpheleri mümkünse beyinden silmek,
- Geleceğe olan pozitiv enerjiyi umutların baş harfine yazmak,
- Beyini değişimlere hazırlamak,
- Sanat dallarından yeteneğimize en uygun olanıyla ilgilenmek,
- Hobilerimizi yaşamak,
- Yeni kentler, yeni yerler görmek, müzelere ve tiyatroya gitmek,
- Elimizdekileriyle azami mutluluğu yakalamak ve aşırı tüketimden kaçınmak,
- Özentiden kesinlikle uzak durmak,
- Dost edinmek ve dostlarla arifane sofralarda sohbet etmek,
- Düzenli olarak bisikletle gezinti yapmak ve yüzmeye gitmek.
Bütün bu yukarıda saydığım şıkların üzerine „ana fikir“ olarak; sessizce ama, çok güçlü bir şekilde birbirimizi kzanmak için dengeli bir kominikasyon (iletişim) kurarak etkilemek. Hatta birbirimize bir metreyle yüzbinlerce kilometre ötesi diye bir şeyi kafamızdan silerek (mesafeleri) veya sıfırlayarak elde edebileceğimiz bir düşünce şekli yaşam biçimi olarak seçmek kayıdıyla sevgi dolu bir yaşam sürmemiz en değerli hazinemiz olacaktır.
Ohalde gelin şimdi, umuda tutunarak, olumlu düşünce üreterek, kendi gücünü kuşanarak ve kendi gücüne güvenerek üretme ve düşünme zamanını yaratalım. Birbirimize mücizlerle değil, böyle kenetlenerek, güçlü bir insan, güçlü bir aile, güçlü bir beraberlik ve güçlü bir toplum yaratabiliriz. Bunun çözümüde o halde sensin! Senden başka çözüm de yoktur. Çünkü sorun sendeyse, çözümde sendedir.
Hasan Hüseyin Arslan - 15.12.2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.