- 982 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
BİR SICAK EKMEK
Sabahın ilk ışıkları İç Anadolu’nun ayazından korkarcasına sönük,yılgın belirmeye çabaladığı saatlerde genç bir kız ve yanında daha küçük bir erkek çocukla şehrin ıssız bomboş yollarında yürümeye çalışıyorlardı.
Öylesine şiddetli bir ayaz vardı ki adeta nefesleri kesiliyordu.Yanakları al al olmuş gözlerini kısarak bakabiliyorlardı.Rüzgara karşı attıkları her adım büyük bir mücadele verilerek
kazanılmış zafer gibiydi.
Bu genç kız benim.Ve yanımdaki çocuk erkek kardeşim.
O zamanlar 15 tatil dediğimiz tatilde heveslenip amcamın yaşadığı köyümüze gitmiştik.Ulaşım ya traktörlerle yapılırdı ya da özel bir araba tutulacaktı.Bir dağ köyü olduğundan kimse istediği zamanda öyle araç bulamazdı.Şehre gitmek isteyen yükü varsa merkeple bir başka kişi eşliğinde gider ,ana yolda bekleyerek ne bulursa binip giderdi.Artık şansına ya traktör ya kamyon kasası...
Tatil bitimi nasıl dönebilmeyi düşündük bilmiyorum şimdi ama kısmetimizde bir traktör römorku varmış.Gece 3 sularında başka bir köyden şehre gidecek olan traktör birçok yolcuyu toplamış olarak bizim köye geldiğinde sevinçle yerleştik penguenler gibi birbirine sokulmuş ısınmaya çalışan insanların arasına.
Amcam yol paramızı ödedi traktör sürücüsüyle pazarlık yaparak.Bir büyük bir çocuk hesabı yapmak istiyordu ama traktör sahibi de amcamdan geri kalır mı hiç.Olmaz diyordu aynı yeri kaplıyorlar.Kişi başı hesabı yani.Kucakta gitmiyor ki.
Hareket ettik nihayet dondurucu soğukta.Üzerimize kimse ne bir battaniye ne de sarınıp rüzgardan ayazdan korunabileceğimiz bir örtü vermeyi akıl etmedi.
40 kilometrelik yolu kaç saatte aldık bilmem ama bana seneler geçti gibi geldi.Hoplaya zıplaya birbirimize sarılıp ısınarak ilerliyorduk.Bazı köylerden geçerken evlerden ışık yandığını hatırlıyorum.Kadınlardan birisi sahura kalkmışlar diyordu.Demek ki ramazandı.
Traktörümüz şehre girdiğinde neredeyse donmuş haldeydik.Yere oturduğumuzdan altımız donmuştu.Sırtımda ince bir manto vardı.Kardeşimde de ince bir gocuk.Başımdaki bereyi kardeşime vermiştim onun beresinin üstüne taktım.Benim saçlarım vardı uzun uzun.Onun kafasından daha şanslıydım.
Traktör şehrin girişindeki garajlarda bizi indirdi.Yani evimize en az 4 kilometre uzak mesafede.Bu soğukta nasıl gidecektik.Kimseye haber verebilme imkanımız yoktu ki birisi bizi beklesin de götürsün.
İki kardeş yola koyulduk çaresiz.Ceplerimize soktuğumuz ellerimiz artık acıyordu.Kardeşim ağlamaya başlamıştı.Mantomun bir tarafını açıp onu koltuğumun altına aldım.Onu tutan elim kısa sürede hissetmez oldu.Orada öleceğimizi düşünüyordum.
Üstelik de karnımız öyle acıkmıştı ki tüm enerjimiz bitiyordu.kardeşimi korumak için rüzgara yan dönüp ona siper olarak yürümeye çalıştım.Ama iyice yavaşlıyorduk o zaman
da.Yürümeliyiz hareket etmezsek donarız diyordum içimden.Ama çok acıkmıştık.Halimiz kalmamıştı.
Sabah ekmeklerini çıkaran fırınlardan ekmek kokuları gelmeye başlamıştı.Kardeşim abla çok acıktım dediğinde çaresizliğin ne demek olduğunu iliklerimde hissettim.
Amcam bize harçlık vermemişti.Bir simit paramız olsa yeterdi.Ama yoktu.
Buram buram kokan bir fırının önünden geçtik hayalimizde bir sıcak ekmek yiyerek.Arkamızda bir ses duyduk.Bu bir motosiklet idi.Şehrin sokaklarında yaşam belirtisiydi sanki.Biz nefes nefese zorlu yürüyüşü bitirmeye çabalarken motosiklet sesi arkamızdan yakınlaşmaya başladı.Bizi geçtiğinde gördük ki arkasında bir kasa ekmek bağlı.Fırından ekmek almış götürüyordu.
Yanımızdan geçerken kokular sardı bizi.Açlığı da o gün anladım ben çaresizliği de.
Elli metre kadar bizi geçmişti ki yoldaki bir engelden olsa gerek ekmeğin bir tanesi fırlayıp yere düştü.
Biz halimize bakmadan adam fark etsin diye bağırıp çağırıp uyarmaya çalıştık.Ama motosikletin gürültüsünden duymadı biz.
Ben o zaman çarenin tükendi sanıldığı zaman Yaradanın kolladığını gördüm.Hemen koşup aldık ekmeği yerden.Fırından yeni çıkmış ateş gibi bir ekmek.Tanrının bize hediyesi.Hem de en mucizesinden...
Hemen uçlarından kopartıp yemeye başladık.Elimizdekileri yeyinceye kadar kalanını kardeşimin kazağının içine soktum onu ısıtsın diye.Hem karnımız doyuyor hem de ısınıyorduk.
Eve geldiğimizde morarmış halde annem bizi görünce çığlıklar attı.Bu çocukları nasıl böyle gönderdiler diye.Hatırladığım uzun süre kırgın kaldı annemle babam amcama.
Şimdi her fırının önünde ekmek kokusu alsam yüreğim titrer.Onu korumak için kendimi düşünmediğim kardeş sevgim,iliklerimde hissettiğim soğuk ve açlık.Birkaç saatte hayat bana unutulmaz dersler vermişti.
Ve bütün hayatım boyunca inandım ki çare tükenmez.Tükendi dediğin zaman Yaratan’dan iste.Sana gönderecektir.
14 Aralık.2018
ŞULAN KAYA
YORUMLAR
Allah merhamet yoksunlarıyla insanı karşılaştırmasın ne halden anlarlar ne acırlar ne de yürekleri sızlar..Saatlerce o soğuğa iki sabi o halde aç susuz kalacak halde gönderilir mi.Allah her zaman iyilerle adam gibi adamlarla karşılaştırsın sizi de kardeşinizi de cümle insanları da..İç burkan acıtan bir yazıydı Allah merhamet etmeyene merhamet etmez.
Selam ve dua ile..
Okumayan anlayamaz...bir gercegi okurken o soğukları çok iyi bilen birisiyim.Amcanizda hakkaten amca değilmiş... vicdansız mış..Kardeşinizde ne kadar yürekli bir ablası olduğunu bilmelidir..
sorgunlu tarafından 12/18/2018 5:41:13 PM zamanında düzenlenmiştir.