- 502 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HIRSIZLIK DEYİP GEÇME
Eski Türkleri incelerseniz göreceksiniz ki, onlar hırsızlık nedir bilmezlerdi. O zamanlar ülkemizi gezen yabancı gözlemcilerin anlattıklarından da anlayabilirsiniz bunu: Fransız generallerden Comte de Bonneval:"Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."
Fransız müellif Dr. Brayer, 1830’ların İstanbul’unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka itimaden açık bırakıldığı İstanbul’da her sene azami beş-altı hırsızlık vak’ası görülür."
Yılar sonra mazi oldu bunlar. Şimdilerde belki Batılıları bile solladık hırsızlıkta.
Söyle düşündüm de hırsızlık kaç çeşittir, diye. Bakın sizinle de paylaşayım.
Hırsızlığın fark ettirmeden alanına adi hırsızlık deniyor. Yankesiciler var, sizi kandırarak paranızı elinizden alanlar var, en kötüsü de can tehdidi ile yapanlar. Ona da gasp diyorlar.
Hırsızlık denince ilk akla gelen, çalanın bir kazanımı, çalınanın da kaybı olmasıdır. Peki başka türlü olmaz mı? Mesela biri hırsızlık yapsa da, sadece malı çalınan zarar etse, çalanın karı olmasa. Elbette olur. Örneğin ihtiyacı olmadan çalan megalomanlar vardır. Sırf çalmanın heyecanını yaşarlar. Çaldıklarını götürür atarlar bir çöpe. Ya da zevk olsun diye bir arabanın aynasını çalanlar. Kendilerinin bir menfaati yoktur ama bunun adı hırsızlıktır.
Bir başka şekli de, karşı tarafa zarar vermeden, menfaat elde etme... Kopya çekmek, bir başkasını yazdığı şiirin, makalenin altına kendi adını yazarak sahip çıkmak gibi. Kimi zaman çaldığı şiirden elde ettiği kar, şairine zarar verse de, mesela İngiltere’de yayınlanan bir makalenin Türkiye’de bir başkası adına yayınlanması makalenin asıl sahibine zarar vermez. Ama, çevirene sağladığı fayda, yapılan işin hırsızlık adını almasına yetiyor.
Son zamanda okullarımızda kopya konusundaki gevşeme üzerine dikkat çekmek istiyorum. Garip bir şekilde öğrencisinden tutun öğretmenine velisine hatta idarecisine kadar bu gevşekliği görmek mümkün. Sonuçta öyle bir nesil yetiştiriyoruz ki, artık onların gözünde bir yerden bilgi aşırmak suç değil. Akademisyen olduklarında da aynı tavrı sürdürüyor ve birilerinin sırtına basarak kariyer elde etmeye yelteniyorlar. Bunu yaparken de asla utanmıyorlar.
Artık kopyayı da bir insanlık suçu kabul edip, yapana, yaptırana, hoş görene karşı çıkmanın zamanı gelmedi mi? Yoksa gençlerimizin bu ahlaksızlığı yapmalarına seyirci mi kalacağız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.