SÖNDÜRMEDEN ATINIZ
Roka, marul ve patlıcan oturtması artıklarıyla kaplı sehpanın üzerinde duran bilgisayar şu an ulaşılmaz, diye düşündü Kirko. Yataktan doğrulup yani kıçını kaldırıp üç-beş bin milimetre uzaklıkta olan klimanın önüne serpiştirdiği tütünle dolu cigaralarından üç-beş tane alıp sehpanın üzerine koymaya karar verdi. Doldurduğu cigaraların hepsini alamazdı. Diğerleri kurusun,!!! Bir şeye karar vermek, vermemek ya da bir bir şey bilmek, bilmemek her zaman şu an olduğu kadar net değildi Kirko için.
…
Yaklaşık bir buçuk çakmak boyunda olan ne koyu yeşil, ne açık yeşil yani bildiğin yeşil renkli silindirik kül tablasını iyi ki almışım, diye düşünürken Kirko , bilgisayarında öten “Bu dünyada aşık sevmezler” adlı şarkı şak diye sustu. Sesin yokluğu bilinci açıyordu. Kirko, ilk o an fark etti, sehpanın üzerinde hiç cigara kalmamıştı. Onu her gördüğünde yaptığı gibi amuda kalkıp üç-beş cigarayı klimanın önünden alıp sehpanın üzerine bırakmalı, hatta birini yakmalıydı. O kimdi?
…
Tanrının günahları çoğalıyordu. Siyah tükenmez, mavi olmuştu. Çakmağın hemen yanındaydı. Son cigarayı ne zeman söndürmüştü, hatırlamıyordu Kirko. Bu lanet yataktan kalkıp klimanın derya kuzu gibi yatan cigaralardan üç beş tane alıp sehpanın üzerine koymalıydı. Ama iyi ki şu kubik kül tablasını almıştı. Bu hayatta tek derdi kalmıştı Kirko’nun. Ölürken yangın çıkarmamak.
…
“Yanıyorum”, diye kükrer gibi bağırarak bir anlık dalgınlığından ayıldı Kirko. Bu kendine geliş ani olmuştu, faturası ise kafasına duvara çarpmak oldu. Görmeye ilk öğrenmiş gibi merakla sağa sola baktı. Kolunu silindirik kül tablanın haznesine sokamadığını hatırladığı cigaraya uzattı. Yeşil havalanır mı? Kirko, kanat taktı silindirik kül tablasına.
…
Bazen her şey uçabilir. Kirko kendi kusmuğun üzerinden uçup şarkıya kondu. Player tuşuna bastı. Bazen her şey nettir, sehpanın üzerinde cigaranın yokluğu gibi? Kirko zıplayıp klimanın önündeki cigaralara doğru uçtu.
….
Ayağının altından fırlayan silindirik kül tablası sehpanın üzerindeki bilgisayar ekranını patlatmış olduğunu gördü, Kirko. Sırt üstü düşmüştü klimanın önüne sıralanmış şişelerin üzerine. Belinden girip karnından çıkan cam kesiklerine bakarken “iyi ki bu kül tablasını almıştım” diye düşündü Kirko.
…
Roka, marul ve patlıcan oturtması artıklarıyla kaplı sehpanın üzerinde duran bilgisayar şu an ulaşılmaz, diye düşündü Şirko….