- 624 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Lefika
Lefika 158 yaşında genç bir kadındı. Karşısında duran adamın yüzüne baktı, gizlemeyi başaramadığı ayan beyan şaşkınlığının başını okşadı, gülümsedi. Lefika, adamın en çok şaşkın hallerini seviyordu. Adam şaşırmayı sevmiyordu. Lefika’nın yüzgeçleri engin sulara layıktı. Sığ adam yüzme bilmiyordu. Adamın adı Harun’du, en azından Lefika öyle biliyordu...
Harun "Neden?" diye sordu. Lefika’nın gülümsemesi küçüldü. Bildiği tüm cevaplar başına üşüştü. Harun yardımcı olmak istedi, son derece açık olan sorusunun çıplak bağrını iyice açtı:
"Neden sürekli yapmaman gereken şeyleri yapıyorsun?"
"Çünkü..."dedi Lefika. Baştan aşağı beyazlar giyinmiş yalanların asilliğini elinin tersiyle iterek. Unutulmuş, yok sayılmış, çıplak kalmış, kara bağırlı bir gerçekliğin ensesinden tuttu, Harun’un önüne attı.
"Çünkü çok sıkılıyorum."
"Yanlış. Sen acı çekmeyi seviyorsun."
"Hayır. Acı, istediğim bir şey değil."
"Öyleyse neden sağlığını ihmal ediyorsun? Neden başına bela alıyorsun? Neden ayağına gelen fırsatları tekmeliyorsun?"
"Çünkü sıkı-..."
"Dur tahmin edeyim, sıkılıyorsun!"
Lefika 158 yaşında genç bir kadındı. Lefika sıkılıyordu. Harun bilmiyordu. Harun susuyordu, Lefika anlıyordu.
Derin bir sessizlik oldu. Bu sırada Lefika’nin ocağı Lefika’nın canının çay çektiğini bildi ve ona bir çay demledi. Fırın, ayıp olmasın diye unlu güllü bir kurabiye yaptı. Harun bir şarkı patlattı ve horon tepen balıklarını suladı.
Sonra biraz daha sessizlik oldu...
Tok evin aç kedisi Samur’un üçüzlerinin torunları dünyaya ve halen yaşayan Samur’a "miyav" dedi. Tedavisi olmayan hastalıkların sayısı beşten üçe indi. Bazılarına ise rahat battı ve bazı savaşlar oldu; henüz elli yaşına bile gelememiş gencecik masum insanlar öldürüldü.
Bazı şeyler değişmiyordu...
Aradan iki yıl geçmişti. Lefika, hala sıkılıyordu. Harun, artık sormuyordu. Bu sessizlik Lefika’nın boğazına kaçtı, öksürdü. Harun mırıldandığı şarkıyı sustu ve Lefika’ya kulak kesildi.
"Bu kadar uzun yaşamayı kim icat etti..!"
Lefika’nın bu sözlerini bir sorudan çok sitem olduğunu anlayan Harun, bir takım isimler sıralamaktan son anda vazgeçti.
"Bilmiyorum. Unuttum." dedi, güçlü hafızası ona tepeden baktı.
"Bence iyi yapmamışlar." dedi Lefika. "Hala insanlar haksızlığa uğruyor, öldürülüyor ve hatta mutsuz bir yaşam sürüyorlar."
Harun anlamlı bir şekilde başını sallamaya devam etti. Sonra dikkati, merakını kaşındırdı; sordu:
"Lefika, mutsuz bir yaşam sürmeyi ölümün önüne bilerek mi koydun?"
"Tabii. Kasten yaptım. Mutsuz bir hayat yaşamak en kötüsü Harun. Ve diğer tüm seçeneklerden daha ihtimal. Haksızlık uğramışsan bil ki er geç hakkını alırsın. Ölmek de yeri geldiğinde gurur kaynağıdır. Lakin bir tane yaşamın var, başka yok..."
Lefika -adamın yüzüne bakınca- kendini çok uzun zamandır konuşuyor gibi hissetti. Sustu. Harun bir şarkı patlattı...
Gündüz gece oldu. Çünkü Dünya hala kendi ekseni etrafında dönmeye devam ediyordu ve yüzünü Güneş’ten çevirdiği her an bir karanlık doğuyordu. Daha fazla aydınlık isteyen uzmanlar, buna da bir hal çaresi bulmuşlardı. Ne de olsa insanoğlunun uykuya eskisi kadar ihtiyacı yoktu. Daha çok çalışmak, daha ileriye gitmek için; daha az karanlık lazımdı. Güneşin batmasından kısa bir süre sonra ortaya, dört bir yanı güneş gibi parlatan yapay aydınlatmalar çıkıyor ve insanlar işlerine kaldıkları yerden devam ediyordu. Eczaneler dinç bir beden ve sağlıklı yaşam için uyku ihtiyacını sağlayan ilaçları çok cüzi bir fiyata satıyordu. Ağrı kesiciler ve ağrılar fi tarihinde kalmıştı.
Lefika ise o gece -karanlıkta- uyumak istiyordu. Kalın siyah perdelerini çekti ve gecenin unutulan sahici doğasına ayak uydurdu. Bir süre sonra Harun’un da uykusu geldi. Lefika’nın boş yanına değil, kendi etrafında dönen dünyasının güneş görmeyen tarafında, tek kişilik yatağına kıvrıldı. Yani bir adet "uyumama hapı" aldı ve çalışmaya devam etti. Bazı şeyler hiç değişmiyordu...
.
.
.
Lefika yalnız ve mutsuz bir hayat sürdü. Lakin gözlerini kaparken içi rahattı. Tek huzursuzluğu Harun’a, "hayatta en kötü şey mutsuz ölmek değilmiş, amaçsız yaşamakmış" diyememekti... Yine de -amaçsız bir hayatın sonuna geldiğinde- anlayacağını düşünüyordu.
Lefika 178 yaşında öldü. Artık sıkılmıyordu. Harun ise, ilk kez anlıyordu...
Fazla sürmedi.
THE SON
✒tuhafgeliyor
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.