- 487 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BARAK FISILTISI
BARAK FISILTISI
Ahmet AYAZ
Gaziantep Ekspres Gazetesi 11.12.2018
…………………………………………..
Barak fısıltısını Baraklılar iyi bilirler. Gaziantep halkının da bileceğine inanıyorum. Birisinin kulağına gizli bir şey fısıldarsınız, o söz o kadar geniş alana yayılır ki; Davul zurna çaldırıp da ilan verseniz, o kadar insan duymaz. Ben de bunu bildiğim için yazımın başlığına Barak Fısıltısı dedim. Bu yazıda çok ilginç ve yakışıksız davranış biçimlerini göreceksiniz. Gaye insanlara faydalı olmaktır.
Yıl 1979 güz vakti, Bülent Ecevit’in başbakanlık dönemiydi. Şimdiki Ersin Arslan Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Gaziantep Devlet Hastanesi iken, ben de bu hastanede genç bir memurdum. Bir CHP milletvekilinin adını biliyorum, fakat vermeyeceğim. Öldü mü? sağ mı? Onu da bilemiyorum. Gaziantep Devlet Hastanesine geliyor ve doğru içeriye doğru ilerlerken, kapıcı “nereye” deyince, senden mi izin alacağım diye kapıcı ile tartışırken, kapıcıya bir tokat vuruyor. Kapıcı buna, bu kapıcıya derken, iç kapıdan, dış kapıdan kapıcılar meydancılar toplanıyorlar vekilimiz ciddi anlamda dövülürken, hastanenin polis memuru yetişiyor. Bir kaç tokatta polis memurundan yedikten sonra, Millet vekilimiz kimliğini çıkarıp, “Ben Gaziantep CHP millet vekili falancayım” Diyor. Ama olanlar da oluyor o zamana kadar. O zaman Baştabip Rahmetli Ortopedi Uzmanı Faruk Balıktı. O sırada emniyet müdürü de çok sayıda polis memurları ile hastaneye geliyor. Faruk Balık Millet Vekilimize soruyor. “Siz kapı görevlisine, ben Gaziantep millet vekili falancayım dediniz mi?” Diyor. Vekilimiz “Yakamdaki rozeti kapıcınız görmüyor mu?” Deyince, Faruk Balık bir kahkaha attı ki, görmeliydiniz. “Yaho kapıcı gelenin, gidenin yakasına mı bakıyor? Kapıcıların bazıları okur yazar değil” Dedi. Vekilimiz bedavadan ve yeterince iyi bir dayak yemiş oldu ki, anlatılmaz bir derecede. Şunu üzülerek söylüyorum: Millet vekilimiz hastane kapısında kapıcıya, usulünce bir merhaba deseydi de kendini tanıtsaydı, polis memuru da dahil, görevliler kendisinin karşısında saygı ile eğilirlerdi. Ne yazık ki, meclise seçilmiş ama, intizamı düzeni öğrenememiş. Ahvali vaziyet bunu gösteriyor.
Şimdi yukarıdaki tabloyu gördünüz, bir de aşağıdaki anlatacağım manzarayı görün. Bakalım ne dersiniz? Vatandaş geliyor Gaziantep Üniversitesinin kapısına. Millet Vekilimizin, yakasında rozet vardı. Bunun yakasında rozeti yoktur. Güvenlik görevlisine, saygısızca “Bu arabayı tanımadın mı? Kapıyı niçin açmıyorsun? Bu araba torunumun. Torunum burada hoca”. Bu defa bir başkası “Beni tanımadın mı? Bak beni iyi tanı, ben falanca hocanın babasıyım. Bu araba da oğlumun. Haydi aç kapıyı, beni kızdırma.” Sanki güvenlik görevlisi kendisinin esiridir, maaşını da kendisi ödüyor. Düşünüyorum da, biz medeni insanlar seviyesine ne zaman geleceğiz diyorum ve üzülüyorum. Bu ne demek oluyor? “Beni arabadan indirme. İnersem seni döverim”, diyen çok çeşitli dengesizlere, ben burada diyecek bir şey bulamıyorum. Bunların bu hal ve hareketleri, torunları için, çocukları için, bir talihsizlik değimlidir? Kendileri bir şey olamamışlar, oğlu ile torunu ile, üç beş kuruş ekmek parası için, hayat mücadelesi veren, güvenlik görevlisine hava atmaya çalışıyorlar. Attıkları hava kendilerine ne kazandıracaksa. Ben O güvenlik görevlilerine dua ediyorum. Allah sabır vere de, seni de, torununu da, oğlunu da, arabanı da demeyeler diye. O dengesizleri de Allah ıslah ede diyorum. Çünkü onlar, bu tutum ve davranışları ile, oğluna ve torununa gölge düşürdüklerini fark edemeyen, bir akıl fukaralarıdırlar. Bu akıl fukaralarını da idare etmek gerekir diye düşünüyorum. “İlmin başı sabır” demişler, sabretmek gerekiyor bu dengesizlere.
Bakınız hal böyle iken, Rektör Hocamız Prof. Dr. Ali Gür Beyin oğlu da, Üniversiteye girerken kibarca kimliğini göstererek kendini tanıtıyor da, ben Rektör Hocanın oğluyum demiyor. Siz büyüklüğe bakınınız ve davranış farkını görününüz. Ben daha önceki yazımda da söz etmiştim rektör hocamızın oğlunun nezaketinden ve kibarlığından. Şükür edelim ki, Üniversitemizde Prof. Dr. Ali Gür Hocamız gibi bir rektörümüz var, Doç. Dr. Necip Fazıl Yılmaz gibi bir rektör yardımcımız var. Halden anlayan bir güvenlik müdürümüz Hamza Polat var. Gaziantep Üniversitesinde özellikle benim çok yakından tanıdığım bir çok saygıdeğer hocalarımız da var. Ben burada teker teker onların adlarından söz edersem, baş ağrısı olur diye düşünüyorum. Bu kadar sabırlı, hoşgörülü olan, Fahri Çepik Hocamızı da şahsen tanımam, iyi yönde adını duyuyorum, anmadan geçemeyeceğim. Burada şunu da söylemem gerekiyor. Gaziantep Üniversitesi ilim ve irfan yuvasıdır. Üniversite kapısında huzur bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. İnşallah kendini bilmeyen dengesiz insanların yolu düşmez diyorum. Allah iyileri aramızdan eksik etmesin. Gerekse genç, gerekse yaşlılarımızı da bir yanlışa düşürmeye diyorum. Şunu da söylemeye ihtiyaç duydum. Kim ki, bir kişiyi küçültmeye çalışırsa, hal ve hareketi ile kendini küçültür. Büyüklük sabırla, hoş görü ile, karşıya saygı ve sevgi ile olur.
Saygıdeğer okurlarım inanın ben günlük yaşantımda, kendi kendime o kadar özen gösteriyorum ki, ölmüş babama, oğluma ve kızlarıma bir yerde, bir gölge düşmesin. Çünkü bir yerde, bir yanlış yaparsınız, falancanın oğlu bu, falancanın babası derler. İşte bunu düşünerek kendimi her an kontrol altında tutuyorum. Bir kimseye karşı bir yanlış yapmamaya çalışıyorum. Güzel bir atasözümüz var. “At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” İyi işler yapalım ki, ölsek bile arkamızdan güzel sözler söylensin, rahmet ile anılalım diyorum. Bakınız, bugün için büyük bir makamda olabilirsiniz. Bu makam geçicidir. Asıl makam, eşin, dostun, komşunun gönlündeki makamınızdır. Eşin dostun gönlündeki makamınız ebedi bir makamdır. Hiç bir kimse bu makamı elinizden alamaz. Burada baki kalan iyilikleriniz ve kötülükleriniz, dürüstlüklerinizdir. Allah hepimize iyi ameller nasip ede.
Güzel insanlar, sevgili okurlarım; Beni unutmayın, sohbet köşemde sizler ile yeniden buluşalım. En güzel ve mutluluk dolu günler, hep ve hepimizin olsun. Hoşça ve dostça kalınız diyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.