- 1359 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Franz Kafka: Bir Rüya
Josef K. rüya görüyordu:
Güzel bir gündü ve K. yürüyüşe çıkmak istiyordu. İki adım atar atmaz kendini mezarlıkta buldu. Orada yapay ve kıvrımları pek de pratik olmayan yollar vardı, fakat kayıyordu aynı da böyle bir yolda sanki onu sürükleyen bir suyun üzerinde sarsılmaz bir duruşla. Ta uzaktan yenice kürelenmiş bir toprak yığınını, yanına durmak için kestirdi gözüne. Toprak yığını ayartıyordu onu neredeyse, ne kadar acele etse yetersiz geleceğine inanıyordu. Fakat zaman zaman o toprak yığınını görmekte zorlanıyordu, önü bezleri birbirine kuvvetle çarpışan bayraklarla kapanıyordu; bayraktarlar görünmüyordu, ama sanki orada çokça bir tezahürat hüküm sürüyordu. Gözleri ileriye odaklı iken, bir anda o toprak yığınını yol kenarında buldu yanıbaşında, neredeyse arkasında. Acele ile çimlere atladı. Yol sıçrayan ayağının altından süratle kayarken, sendeleyerek dizlerinin üzerinde tam da o toprak yığının önüne düştü. Mezarın arkasında iki adam duruyordu ve aralarında bir mezartaşı kaldırmışlardı havaya; K. belirir belirmez taşı yere sapladılar ve oraya bir duvar gibi çakıldı. O anda çalıların arasından üçüncü bir adam çıktı, K. onun bir sanatkâr olduğunu hemen farketti. Üzerinde sadece bir pantolon ve özensiz iliklenmiş bir gömlek; başında kadifeden bir şapka vardı; elinde sıradan bir kurşun kalem tutuyordu, yakınlaşırken onunla havaya figürler çiziyordu. O kurşun kalemle taşın üzerine yazmaya başladı; taş çok büyüktü; alçalmasına hiç gerek kalmıyordu, ama biraz öne eğilmeliydi, zira üzerine basmak istemediği toprak yığını taşla arasına giriyordu.Ayak uçlarının üzerinde duruyor ve sol eli ile taşın yüzeyinden destek alıyordu. El becerisi oldukça yüksek bir kullanımla, tek bir kurşun kalemle altın harfler elde etmeyi başardı.»Ebedi istirahatta« her bir harf pak ve güzel yansıyordu, derine çizilmiş ve tamamı ile altından. Bu iki kelimeyi yazdıktan sonra döndü ve K.’ya doğru baktı; yazının ilerlemesini merakla bekleyen K. onu pek dikkate almıyordu, gözünü sadece taşa dikmişti. Adam kalemi tekrar taşa sürdü, fakat yazmasına engel olan birşey vardı, kalemi indirdi ve tekrar K.’ya doğru döndü. Bu kez K. da sanatçıya bakıyordu ve onun büyük bir mahcubiyet içinde olduğunu farketti, lakin sebebini tahmin edemiyordu. Tüm o eski canlılığını yitirmişti. Bu yüzden K.’da mahçup oluyordu; biçare bakışıyordular; ortada kimsenin çözemediği nahoş bir yanlış anlaşma vardı. Aksilik, yas şapelinin ufak çanı o vakit çalmaya başladı, fakat sanatçı elini havaya kaldırarak bir işaret verdi ve çan durdu. Bir müddet sonra tekrar çalmaya başladı, bu kez çok sessiz ve, özel bir talepte bulunulmadan, hemen kesilerek; sanki çanı denetlemek içindi. K. sanatçının durumuna teselli bulamıyordu, avuçlarının içine uzunca içlenerek ağlamaya başladı. Sanatçı, K.’nın sakinleşmesini bekledikten sonra başka bir çıkış yolu bulamadığı için yine de yazmaya devam etmeye karar verdi. Çektiği ilk çizgi K. için bir muafiyet anlamı taşıyordu, sanatçının çizgiyi çekerken bunu son derece direnç göstererek yaptığı aşikârdı; yazı pek de güzel görünmüyordu artık, herşeyden önce altın belirgin değildi, çizgi solgun ve müphem uzanıyordu, ancak harf hayli büyük oluşuyordu. Bir J idi, az kalsın bitecekti ki sanatçı bir ayağı ile höyüğün içine, etraftaki toprağı havaya kaldıracak şekilde, öfkeli bir tekme attı. K. onu nihayet anladı; artık af dilemek için çok geçti; neredeyse hiç direnmeyen toprağı tüm parmakları ile kazıyordu; herşey hazırlanmış gibi görünmekte idi; sadece görüntü olsun diye ince bir yer kabuğu dikilmişti; hemen arkasında, K.’nın, hafif bir akım ile sırt üstü dönerek içine gömüldüğü, şevli duvarları olan büyük bir çukur açılıyordu. Fakat aşağıda, başı boynunda dikili, henüz aşılmayan derinlik tarafından kabul edilirken, yukarıda ismi muazzam süslemeler ile taşın üzerine kovalanıyordu.
Bu görüntüye tutulmuş halde uyandı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.