SAAT SANCISI
Bir hastanede uyanmaya alışan iki göz var. Alzhaimerin biraz farklısını fazlaca hatırlayarak yaşıyorum. Derin derin hatırlıyorum sonra bu yanlış teşhisi. Evime döndüğümü de hatırlıyorum.
Bugünümüz ve yarınımız birbirine sarılarak şimdiyi avutuyor. Şimdi’ yi sakinleştiriyor. Gecemiz sabahımıza sancılı. Korkuyor yarın ki içimizden. Yüzümüz aşık geçmişimizden öyle ürkmüş ki buğulu siyah gözlerimi unuttukça doğmaktan acizleşiyor bu sabah. Dünya’nın karanlık yüzüne doğmuş adamlara isyankarcı benliğimiz, sabahları şehrin mağaralarını kaybettiğim halde. Karşıdaki bir aynaya tek sorgulayacağımız; biz, o, onlar. Ya da seni sorgulayacağız. Anlarmı bu sabah geleceğimi, geçmişimde neler yaşadım?
Not defterime dünden unutmamak için yazdığım; Dünyalık bir ayna her şeyi gösteriyormuş. Işığı yansıtıyormuş. Güneşle beraber parçalıyormuş her gün. Parçalıyoruz o günü. Cansız bir aynanın tek nefeslik yaşamları nasıl anlatacağına pek idrâk edemiyorum. Bir inanç aynanın seni nasıl gösterdiğine tapmaya çalışıyor. Gecenin sabaha doğru yolculuğundan terliklerim sıcacık olmuş. Karanlık ve kasvetli odanın ütüsüz aklımdaki şu haline bak. Ben yaşamıyorum burda sanki derken, inancımdaki askı yarın giyeceğin kıyafeti dün sen astığın için odayı dün dağıtanda sendin diyor.
Gazetenin gözümü kısması çok da ilgi çektiğinden değil. Uygun sert harfleri yok. Başlık ilgi çekici evet. Bir zeytin daha alsam fena olmaz. Çayı da çok demli koymuşum. Çikolata almayı yine unuttum. Yüzümü yıkamadığımdan dünden kalma uykuluyum. Evin yolları karanlık. Ne geziyorsun diyor duvardaki saat. Zamanı bana göstermiyor. Akrep direniyorcasına aynı rakamın üstünde. Son doğum günü rakamım. Yeter git diye bağırıyor saniye hızı. Yetişemiyorum artık gençliğime. Geçmişimi siler mi yıkayınca yüzüm? Bakıyorumda hayır dedi;alnımdaki kırışıklıklar. Ayna her sabah herkesi azarlayacak. Kaptırdığımız hayata ölüm gerçeği yüzümüzde lekeler oluşturacak. Ellerim kirli gezdiğim insanlığıma gecem küfretmiş. Edecek! O ayna bağıracak sana: saçların yorgun bedeninden ayrılıyor, toprağa doğru karışıyor,yerini özlemiş gibi. O da bıkacak senden, benden, bizden. İçerdeki saat her çağırdığında beyazlaşacak rengi. Geldiği yere toprağına düşecek. İntihar etmek istiyorum diyecek her bir teli.
Sonra yüzümüz serinledi diyeceğiz. Ayna tekrar çağırıp; hayır kanın çekiliyor diyecek. Kanımız, canımız eskiyecek. Aynadaki yüzüm kapıyı sertçe kapatıyor. Gelmeyeceksin diyerek kovuyor beni. Havadaki gri karşılayacak önce. Sevmeteceksin bu karanlığı,sana küs Güneşi. Yeni nesil batırdı diyeceğiz. Derken her gün bir sonraki gün için ezip koşturduğumuz kaldırımlar dile gelecek sen yaşlandın, bu havayı sen yıprattın diyecek. Her bir taşı birer günüm gibi hayat ve ölüm yolumu oluşturmuş. Daralıp bakamıyorum. Bakacaksın! Yağmur damlaları savaş sonrası düşmüş ağıta benziyor. Şimşekler ambulansın kırmızısı mavisi gibi. Ölen gençliğimize ağlıyor bu gri bulutlar.
Her sabah ihanet eden o ayn haklıymış diyeceğiz. Sana gençliğinin güzelliğini tekrar gösteremeyecek. Bulutların grisi çağıracak ruhuna eşlik etmeye. Yoksa dünyaya hakim olan insanoğlu farketmeyecek resmi tuvalin o ölüme çalan gri tonunu. Akşamın karanlığıyla sabahın bana yalan söylediği gençliğimle eve geliyorum. Yine günahkar ellerimi yıkamaya giderken saat bıkmış yüzüyle karşılıyor beni. Evde garip sesler var. O ayna bağırıyor yine bugünün üzerinde uyumuş kalmış dünüme. Belliki şimdiyle kavga etmiş. Aslında şimdinin kıskancı yarına. Çünkü bugünin sabahı övgülerle çıktı kapıdan. Yaşlılığıma kapıyı bu yüzden sert kapattı. Dünin gecesi değerini bilmediğim şimdiyi doğurduğundan bakmıyor bana.
Yine hastalığım yaklaşıyor unuta unuta
Ayna: insan hakkını helal etmeyecek hiç bir zaman sana...
Bu yazı "ŞİMDİ" adlı şiirimden esinlenerek bilinç akışı konusuna uyarlanmıştır
YORUMLAR
Ayna hiçbir zaman hakkını helal etmeyecek sana. Güzel cümle.