- 1524 Okunma
- 4 Yorum
- 8 Beğeni
Z raporu / II
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsan açabilseydi buzdolabını dökülecekti belki de iç organları a dan z ye akıl hastaneleri ve boğazladığın bir ruhun soğuk aynalarıydı, umarım herkes kendi tenine tecavüz ederek başkasına zarar vermez ve sıcaklaşır her buzdolaplarına uzanan el ve ayna yüzleri.
Her hayal diğer hayali beslerdi ve bu yüzden rüzgar eserdi korkunç lago gibi kötülük tanrısıydı nedensiz boşluğa haykırmalar, nedensiz aşık olmalar, nedensiz gidiş ve gelişler, hepsi nedensizdi. Bir neden olan yerde kimse durmazdı, nedensiz beslenmeler vardı tıpkı bir buzdolabına uzanıp açlık duygusunu yok etme isteği gibi.
Sonra bir daha açarsın soğuk buzdolabını. Aslında içtiğin süt değil belki de kandamlasıdır. Şeytani atardamarların fantezileridir. Aradığını bir kitapta bulamayanlar için eğlenceli bir can sıkıntısıdır müziğin sesi ki sonuna kadar açılmaz, iç sessizlikte bir telefon ucundan akar cinayet yerleri. Birincisinde Herman Mudgett vardır. Yasal olmayan yöntemlerle kürtaj olan kadınların iç organlarını söken elleri vardır bir buzdolabına yaklaştığında ‘’ ben karın deşen ve ruhlarınızı parçalayanım ‘’diye ciyak ciyak haykırdığıdır bir kadının veya adamın içine doğru arabasını sürebilir ve kapanabilirdi buz dolap kapakları. Sıcak bir kahve lütfen kanlı olsundu!
Belki de katil bir kadındır buzdolabı kapağından fırlayıp saçlarını rüzgara veren lacivert saçlı bir asidir ve kurbanın gözlerine bakıp bağırır ‘’ vay be bu sefer hakikaten uçtum’’ bu iki serseri beni nasıl görebilirdi buz dolap kapıları kapalıyken ve aynayı alıp gitmişken güzel diyalogların ve biraz da hoşlantının fısıltılarında ben birini öldürmüştüm ve Ed Gein benim öldürdüğüm cesedi taşıyordu kollarında ‘’ biraz beslenmek bayım, açım ve doymak istiyorum bir eterin mayhoş kokusunda lütfen bütün kapakları kapatınız ki sinekler konup benim et parçalarımı çürütmesinler. Fetiş objeler, fırınlar ve güdülenmeler.
Bu kaçıncı cinayetindi diye sordum kendi katilime, hiç dedi, sen hiçbir buzdolabı kapağına yapıştın mı buz gibi yüzleri vardır ölülerin, kimi evcimendi, kimi sapık, kimi yanlış adam ve kadınlardı. Hep beraber bir yerde kesiştik ve evcilik oynadık hepsi buydu. Neden soruyorsunuz ki arka bahçelerin hepsi sessizdir ve kemiklerini taşır karanlıklar. Buzdolabını açtım ve hepsi döküldü kollarımdan aşağıya. Hepsi buydu. Hayran locasına hoş geldiniz sevgili avukatım, buyurun bir sigaramı yakın ve sakin olun. Ben de buradayım. Göğsümü açın sonsuz buzdolapları dökülecek ayaklarınıza.
Evet, bütün buzdolaplarının kapısını açtım. Beyinler döküldü, salatalar, beyin kıvrımına benzeyen marullar döküldü ayaklarınıza, şimdi susunuz ve bir masa başındaki cilveleşmeye bakınız, oynanan en hasta mektup, zodyak’ın mektubu diyebilirsiniz buna. Sapık kadınlar ve adamlar bir Z raporundan akarak geçti gözlerimin önünden.
Yarın yemekte ne var sevgili yazarım. Lütfen soğuk bir menü olsun. Bol ketçaplı kırmızı kanlı canlı, bir de Jeffrey Dahmer’li oyun kartlarımız olsun.
YORUMLAR
Her dokunduğumuz insanı biraz öldürüyoruz ve onları aklımızın buzluklarında diri tutmaya çalışıyoruz. Bir parça ölmüşlüğümüz de onlarla beraber giderken herkes şerefe kaldırıyor kadehlerini. Ve içtiğimiz kanların yıl dönümlerinde yine, yeniden, yeni bir kurban seçiyor ruhlarımız. Böylece akıp gidiyor buzdolabı seçkilerimiz... Sanıyoruz ki sadece onlar ölüyor!
Sevgilerimle...