1.YAZI : MUTLU OLMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Herkesin amacı mutlu olmaktır. Mutlu olmanın bir yolu da mutlu etmektir. Mutlu etmektir de, dikkat edin, herkes kendi bencilliği ile, her zaman almaya çalışır. Siz verdikçe onlar almaya devam eder, “yeter artık verme, biraz da ben vereyim!” demez. Diyen varsa bana da söyleyin. Hatta tanıştırın. Sırça saraylarda yaşatır, kuş sütüyle besler, ellerini gül kolonyağı ile ovalarım.
Bu, bencillik üzerine kurulmuş dünyada ne kadar mutsuz varsa, kendini yalnız ve aldatılmış hisseden varsa, bu yazı dizi onlar için yazılmıştır. Ruh karartıcı, ruhu kararmış ve karartılmış; mutsuz edici, mutsuz olmuş ve oldurulmuş vb. ne kadar şey varsa onlardan bahsedeceğim. Konular hasta edici olunca da kullanılacak en akıllıca teknik, esprili cümleler kurmaktır. –Espri yapmaya daha üç yıl önce başladım, o nedenle lisanımızda sürçmeler olursa hoş görün...-
“Çivi çiviyi söker” sözü, akıllı atalarımızdan bazılarının söylediği ve günümüze ulaşan bir sözdür. Zavallı dostlar! Bu söz, bizim temel prensibimiz olacaktır bundan sonra. Kalbimize her kazık çakanın kalbine iki katı, hatta bazılarının kalbine üç katı kazık çakacağız. Biliyorum, bu güne kadar öğretilenlerin tersine bir şey yapmanızı tavsiye ediyorum. Ama kötülüğe iyilikle, sevgisizliğe sevgiyle, bağırmaya sessizlikle, dikene gülle, kızana gülümsemeyle karşılık verdiniz de ne oldu sanki? Yok öyle değilse, zaten bu yazıyı okuyanlardan olmazsın, sana daha uygun şeylerle harcarsın değerli vaktini. Şimdi başbaşaysak burada, tüm mutsuz insanlarla kişisel geriletme yazımıza devam etmek isterim. Hepimizin bildiği ünlü yazar Goethe:
“Ruhun içine sarıldığı,
Kendi beğenmişliği kahrolsun.
Duyularımızı bırakmayan görünüşün,
Körleştiriciliği kahrolsun!
Kahrolsun düşlerin iki yüzlülüğü,
Ünümüz ve adımızın sözde kalıcılığı!
Kahrolsun yaltaklanan mal ve mülk,
Kadın, çocuk, hizmetçi ve kul!
Kahrolsun hazineler vaat ederek,
Akıl almaz şeyler yaptıran,
Ya da tembel bir zevk için,
Yastığımızı hazırlayan Para Tanrısı!
Üzümlerin uyuşturan sıvısı kahrolsun!
En yüksek aşk, umut, inanç,
Her şeyden önce sabır kahrolsun”
der. Mısraları tek tek açıklamaya gerek görmüyorum. Çünkü siz zavallı olsanız da, akıllısınız aynı zamanda anlarsınız ne demek istediğini Goethe’nin. Ne mi yapmalısınız bundan sonra? Kahrolmak yerine, kahretmek. Biri sizi sevsin diye uğraşmayın, siz sevmeyin asıl. Biri versin diye uğraşmayın, vermeyin, hatta zorla alın. Verecekseniz de kullanmadığınız, ağırlık yapanları verin. Kafanızı karıştıran düşünceleri verin, sizi korkutan fobilerinizi verin, baş ağırtan gevezeliğinizi verin... Siz konuşun onlar dinlesin. Sakın susmayın... ki konuşmasınlar, sonra dinlemek zorunda kalırsınız.
Ne münasebet! Onlar kadar biz de mutlu olmayı, zengin olmayı, huzur bulmayı, oynamayı ve dahi oynaşmayı hak ediyoruz her halde. Her şey, her zaman, her daim bizim olsun mutsuz ve yalnız dostlar!
Akıllı olmayacağız bundan sonra. Unutmayalım ki, akıllı olmak bir bencilliktir, önünü görememektir. Akılsızların oyuncağı olmaktır. Bana katılırsanız, akılsızlığın ne kadar yararlı ve eğlenceli olduğunu göreceksiniz. Ömrünü bilginin peşinde, öğrenme arzusuyla geçirmiş siz zavallı dostlarım! Biliyorum, yalnızsınız, nefsiniz kudurmuş ve tatminsizlik içinde. Artık değişecek bu makûs talihiniz, çünkü Mefisto’nuz geldi. Yüzünüzü parçalamadan bir köpek gibi, hem bu dünyaki zamanınızı bilgi, bolluk ve dostlar içinde geçirmenizi sağlayacağım; hem de öldüğünüzde ruhunuzu da sizden almaya çalışmayacağım. Niye yapıyorsam artık!
Ahlaksız olacağız, anlaştık mı? Söz verip tutmayacağız: “Seni sonsuza dek ve en çok sadece seni seveceğim.” gibi. Bu yalanı en coşkulu hâlinle 40 kişiye söylersen dileğin gerçekleşir. Hatta sonrasında her 10 söylemende de ayrıca birer dileğin gerçekleşir. Bu alışkanlığı kazandırdığın her 1 kişi ileyse 5 dileğin gerçekleşecektir. Bence, önce yay, sonra uygula. Değil mi ya, basit bir matematik işlemiyle al sana Faust! Onun gibi kapılmayacağız ama girdabına dünyada mutlu olmanın, kontrolü bırakmayacağız.
Hırsızlık yapabilirseniz zengin de olursunuz. Acımak yok parasız insanlara; karşılıksız veya indirimli bir şey vermek yok. Unutma, vere vere bu hâle gelip, bu yazıyı okuyanların arasına düştün. Artık güneş bizim için, başkaların sıktığı meyve sularını içerken seyretmemiz için doğuyor. Her şey şafağımız için! Manevi hırsızlık çok daha önemli. İnsanların kalplerini çalacağız. Ne kadar Kazanova olursak, o kadar değerimiz ve pervanelerimiz artacak. Aşkı arayan herkese yetişmek gibi yorucu bir görevimiz olacak. Öyle olmaz, milyarlarca insandan biri için takılıp kalmak; bize ihtiyacı olan çoook insan var. Hepsinin bizi sevmesine izin vereceğiz. Senin sevmen gerekmiyor, yalandan, sevdiğini söylersen yeterli. Yalanın yakalanmasın sakın, çünkü yalandan ölen yoksa da öldürülen var.
İmansız ve amansız olacağız. İman sahiplerinin maneviyatını sömüreceğiz. Bunun için, ağlamak gerekirse ağlayacak, bağırmak gerekirse bağıracağız. Hatta illüzyon düzenekleriyle gerekirse cemaatimiz önünde uçacağız. Aza şükretmesini, çoktan korkmasını öğreteceğiz kullarımızdan 3 altını olandan 9, 9 altını olandan 36 altın isteyeceğiz. Fazla zalimce gelebilir sana belki, ama unutma olmayanı bulmak için uğraşırken, kendini paralarken yaşamasına neden vermiş olacaksın onlara. Yoksa boşluğa düşer garipler. Hem seni mutlu ettikleri zamanki mutluluklarını da unutma! Sokak hayvanları için yiyecek almayacağız cebimizdeki parayla. Para toplayacağız hayvansever ve Rabb severlerden, sonra da gidip o parayla, kedilerin kulaklarını kesmek için bıçak, peşi sıra asfaltta sürüklemek için de köpekleri arabamıza benzin alacağız 98 oktavlık olanından.
Değersiz hisseden, yalnız ve mutsuz olduğunu düşünen dostlar! Kimse, sizin kimseniz olmaz, unutmayın. Ama siz, herkesin kimsesi olma yolunda ilk adımı atmış bulunuyorsunuz. Bugünlük bu kadar kişisel geriletme yeterli. Yarın, devam etmek üzere... Kötü kalın, kendinizde kalın!...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.