4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1078
Okunma
Günümüzde insanın ruhsal boyutlarına çok zararlı bir tür materyalist hedonizm yaygınlaşıyor.Sekülerizm,hedonizm, kendini tatmin ve tüketimin oluşturduğu kültürel bir dalgadır. İnsanlık bundan daha farklı bir şey olmalı. Batı’nın çoğunda hâkim olan maneviyattan yoksun sekülerizm, kendi kültürel yok oluşunun filizlerini de içinde taşımakta. Nefsine düşkün, hedonist, tüketime yönelik bir toplum dünyaya nasıl ahlâkî bir motif sunabilir?
Din açısından baktığımızda modern dünyanın temel probleminin de ateizm ve "dine ilgisizlik" ya da "dünyevileşme" anlamında sekülerizm olduğu gözlenmektedir. Bugün dünyada ahlâkın inançla ilgisinin olmadığı, ateist ve seküler insanların da ahlâklı olabileceği gibi yaygın bir kanaat var. Tecrübeler de bunun haklılık payının olduğunu göstermektedir. Ancak arkasında "inanmasan da olur" gibi inkârcılığı özendirici bir ima da taşıyan bu düşünceye genel insanlık meselesi olarak ahlak açısından baktığımızda iş değişiyor. Özellikle son iki yüz yıldır Batı kaynaklı bu iki felsefenin yayılmasına paralel olarak dünyada ahlâk sorunlarının da ağırlaşması, insanoğlunun hayvani doğasındaki koyu çıkarcılık ve aşırı hedonizm ile bunların ürettiği işgal, zulüm, sömürü gibi türlü haksızlıkların dünyayı kasıp kavurması söz konusu kanaatin yanıltıcı olduğunu göstermektedir.
İslâm âlimlerince geçmişte ortaya konan yorum ve içtihatlar bugünkü dinî, ahlâkî, sosyal, siyasi, ekonomik vb. ihtiyaçları dikkate alarak üretilmemiştir; bu da gayet tabiidir. Tabii olmayan şudur: Günümüz İslâm toplumlarının bilhassa ‘eğitim’ görmüş kesimleriyle doğal olarak onları izleyen kitleler, ya eski yorum ve içtihatlarla kendilerini sınırlamakta ve böylece kaçınılmaz olarak kendi çağları ile çatışmakta ya da eskiyi tümden reddederek aslî karakteri itibariyle Batı modeli olan bir zihniyet ve hayat felsefesine teslim olmaktadır. Bugün hemen bütün İslâm dünyasında ortaya çıkan toplumsal ayrışma ve çatışmaların asıl sebebi budur.Liderlerinin boş yaygaraları ve âlimlerinin dar kafalı sızlanmaları Müslümanları acınacak duruma düşürüyor.
Seküler mantık insan hayatını sadece bu dünyadan ibaret gördüğü için hayatı anlamakta zorluklar yaşıyor.Örneğin dünyada o kadar haksızlık ve hukuksuzluk varken, insanların bir yaratıcısı var ve neden bu işe el atmıyor ?diye sorabiliyor.İnsanların neden eşit yaratılmadığını anlamaya çalışıyor.Yaratıcı insanlara bilinç ve irade verirken yaptığı bilinçli ve iradesine dayalı eylemlerinden sorumlu tutuyor.Eğer ahiret hayatını yok sayarsak bunları anlamak mümkün değil.İnsanların yaptığı yanlışların hemen cezalandırılması,iyiliklerin hemen ödüllendirilmesi isteniyor.Oysa yapılanların bir kısmı bu dünyada karşılık görürken,tamamı ahiret hayatında karşılık bulacaktır.Yaratıcı kötülük yaratmasaydı bizde kötülük yapmayacaktık diyen seküler düşünce,kötülük olmasaydı iyiliğinde olmayacağının farkında mıdır bilemiyorum.Bilinç ve irade yoksunu biyolojik robotlar haline dönüşen insanlar hayatı da sorgulayamazdı böylece.
Ramazan ayında televizyonlara çıkan çoğu ilahiyatçılar hikayelerle duygulara hitap ederek cehalete şerbet sunuyorlar.Oysa günümüzde insanların akıllarının da aydınlatılması gerekir hakikatlarla.Geleceğe yönelik düşüncelerin yer almadığı,bilimden uzak avam diliyle yapılan anlatımlardan ekran müdavimleri ancak ceplerini doldurabilir,insanların gönüllerini ve aklını değil.İletişim araçlarının gelişmesi ile bilgiye ulaşımın kolaylaştığı günümüzde insanlar daha çok bilgiye daha hızlı ulaşabiliyor.Ancak diyanet camiası bu hızı geleneksel yöntemlerle yakalayamaz.Bilimsel gelişmelerin paralelinde dini değerler açıklanabilmeli.Dini söylemler seküler mantık çıkarları ile çatışırken ahlaki değerler önemsiz hale gelmemelidir.Haksızlığa ahlaksızlığa ses çıkaramayan hiçbir dini söylem vicdanlarda yer edinemez.Seküler düşünceyi dizginlemek için önce yürekten bir samimiyet,yürekten bir teslimiyet gerekir.Ne olursa olsun haktan ve hakikattan yana olmak insanların ortak arzusu değil midir?