- 1037 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
SEKÜLER TAKINTILAR
Günümüzde insanın ruhsal boyutlarına çok zararlı bir tür materyalist hedonizm yaygınlaşıyor.Sekülerizm,hedonizm, kendini tatmin ve tüketimin oluşturduğu kültürel bir dalgadır. İnsanlık bundan daha farklı bir şey olmalı. Batı’nın çoğunda hâkim olan maneviyattan yoksun sekülerizm, kendi kültürel yok oluşunun filizlerini de içinde taşımakta. Nefsine düşkün, hedonist, tüketime yönelik bir toplum dünyaya nasıl ahlâkî bir motif sunabilir?
Din açısından baktığımızda modern dünyanın temel probleminin de ateizm ve "dine ilgisizlik" ya da "dünyevileşme" anlamında sekülerizm olduğu gözlenmektedir. Bugün dünyada ahlâkın inançla ilgisinin olmadığı, ateist ve seküler insanların da ahlâklı olabileceği gibi yaygın bir kanaat var. Tecrübeler de bunun haklılık payının olduğunu göstermektedir. Ancak arkasında "inanmasan da olur" gibi inkârcılığı özendirici bir ima da taşıyan bu düşünceye genel insanlık meselesi olarak ahlak açısından baktığımızda iş değişiyor. Özellikle son iki yüz yıldır Batı kaynaklı bu iki felsefenin yayılmasına paralel olarak dünyada ahlâk sorunlarının da ağırlaşması, insanoğlunun hayvani doğasındaki koyu çıkarcılık ve aşırı hedonizm ile bunların ürettiği işgal, zulüm, sömürü gibi türlü haksızlıkların dünyayı kasıp kavurması söz konusu kanaatin yanıltıcı olduğunu göstermektedir.
İslâm âlimlerince geçmişte ortaya konan yorum ve içtihatlar bugünkü dinî, ahlâkî, sosyal, siyasi, ekonomik vb. ihtiyaçları dikkate alarak üretilmemiştir; bu da gayet tabiidir. Tabii olmayan şudur: Günümüz İslâm toplumlarının bilhassa ‘eğitim’ görmüş kesimleriyle doğal olarak onları izleyen kitleler, ya eski yorum ve içtihatlarla kendilerini sınırlamakta ve böylece kaçınılmaz olarak kendi çağları ile çatışmakta ya da eskiyi tümden reddederek aslî karakteri itibariyle Batı modeli olan bir zihniyet ve hayat felsefesine teslim olmaktadır. Bugün hemen bütün İslâm dünyasında ortaya çıkan toplumsal ayrışma ve çatışmaların asıl sebebi budur.Liderlerinin boş yaygaraları ve âlimlerinin dar kafalı sızlanmaları Müslümanları acınacak duruma düşürüyor.
Seküler mantık insan hayatını sadece bu dünyadan ibaret gördüğü için hayatı anlamakta zorluklar yaşıyor.Örneğin dünyada o kadar haksızlık ve hukuksuzluk varken, insanların bir yaratıcısı var ve neden bu işe el atmıyor ?diye sorabiliyor.İnsanların neden eşit yaratılmadığını anlamaya çalışıyor.Yaratıcı insanlara bilinç ve irade verirken yaptığı bilinçli ve iradesine dayalı eylemlerinden sorumlu tutuyor.Eğer ahiret hayatını yok sayarsak bunları anlamak mümkün değil.İnsanların yaptığı yanlışların hemen cezalandırılması,iyiliklerin hemen ödüllendirilmesi isteniyor.Oysa yapılanların bir kısmı bu dünyada karşılık görürken,tamamı ahiret hayatında karşılık bulacaktır.Yaratıcı kötülük yaratmasaydı bizde kötülük yapmayacaktık diyen seküler düşünce,kötülük olmasaydı iyiliğinde olmayacağının farkında mıdır bilemiyorum.Bilinç ve irade yoksunu biyolojik robotlar haline dönüşen insanlar hayatı da sorgulayamazdı böylece.
Ramazan ayında televizyonlara çıkan çoğu ilahiyatçılar hikayelerle duygulara hitap ederek cehalete şerbet sunuyorlar.Oysa günümüzde insanların akıllarının da aydınlatılması gerekir hakikatlarla.Geleceğe yönelik düşüncelerin yer almadığı,bilimden uzak avam diliyle yapılan anlatımlardan ekran müdavimleri ancak ceplerini doldurabilir,insanların gönüllerini ve aklını değil.İletişim araçlarının gelişmesi ile bilgiye ulaşımın kolaylaştığı günümüzde insanlar daha çok bilgiye daha hızlı ulaşabiliyor.Ancak diyanet camiası bu hızı geleneksel yöntemlerle yakalayamaz.Bilimsel gelişmelerin paralelinde dini değerler açıklanabilmeli.Dini söylemler seküler mantık çıkarları ile çatışırken ahlaki değerler önemsiz hale gelmemelidir.Haksızlığa ahlaksızlığa ses çıkaramayan hiçbir dini söylem vicdanlarda yer edinemez.Seküler düşünceyi dizginlemek için önce yürekten bir samimiyet,yürekten bir teslimiyet gerekir.Ne olursa olsun haktan ve hakikattan yana olmak insanların ortak arzusu değil midir?
YORUMLAR
Bilgi, aydınlanma ve gerçeğe ulaşma çaba ister.
Çokça okumak ve akıl yürütmeyi de gerektirir yanında...
Günümü< insanının hastalığı ise "ekmek arasıdır!" Çaba gerektirmeyen hazırcılık, hemen her gereksinime kolayca ulaşma isteğidir!
Yetmez...
"Heyecandır.." Teknolojinin sunduğu tüm hazcılığa emeksiz, karşılıksız ulaşma arzusudur...
Seküler düşünce tamamen olmasa da hedonizmi teşvik anlamında sabıkalıdır!
Meyil olarak ateizme de yatkındır!
Batı, sömürerek ulaştığı yüksek standartlara kılıf yapmakta, İslam ülkelerini de "sekülerizme karşıtlıkla, yobazlıkla, ilkellikle ve sonunda terörizmle" suçlamaktadır!
Bunda tamamen haksız olduğu düşünülmemeli..
İslamın aklı, aydınlığı ve bilimi ötelediği, "hükmetme" karşıtlığına zemin hazırladığı gerekçesiyle suçladığı ve koyu bir "adanma" propagandasına dayandığı unutulmamalıdır...
Yazı dolu ve irdelenmeye açık..
Keşke tartışabilsek bu konuları..
Tebrikler Hasan Bey.
Hasan Türkistan
İsmi farklı olsa da tüketim kültürü aynı toplum uyuşturucu bağımlısı gibi tüketmeye bağımlı hale gelir.Yani modern gönüllü kölelik düzeni.
İslam dünyası ise 13. yy.dan sonra bilim ve düşünce alanında baskıcı yönetimler yüzünden ilerleme kaydedememiştir.Hala bu durum devam etmektedir.İbni sina farabi,yunus emre mevlana kaçıncı yüzyılda yaşamış.İslam toplumları bu kafayla giderse değişen çok bir şey olmaz Ya devlete ya şeyhe ya şıha koşulsuz sorgusuz sualsiz biat.Çevremde ya olayları ya da kişileri konuşan bir sürü papağan var.Esas dönüşümü değişimi ilerlemeyi sağlayacak düşünce yok gibi.Ancak doğruları söylemekten korktuğumuz bir toplumda nasıl ilerleme olabilir ki.Yorumunuz için teşekkür ederim.Saygılar selamlar.
ZEYBEK HOCA
"Eşyayla avun, al, kullan, eskit... memnun ol!"
Yenisine kadar...
Veya...
"Kaderini yaşa...Rıza göster... Düşünme, sadece yerine getir..."
Ya da... "Ezberle, tekrar et... Eleştiri, kıyas yok!"
Ne fark eder...
"Güdülünce insan neye benzerse odur..."
Kurtulmak kaçınılmaz ama ne zaman?
İşte o süreç belirsiz..
Teşekkür ederim açıklama için Hasan Bey..
Korkmamaya devam!
Sayın yazar;
Budrillard’ın iyilik ve kötülük konusundaki fikirleri araştırılıp öğrenilirse bu konuda insanların daha bilinçli yaklaşacaklarını düşünüyorum. Budrillard’ın iyilik ve kötülük konusunu evrimin penceresinden dahi irdelemiş ve pek çok mantıklı sonuçla karşımıza çıkmıştır.
Diğer yönden seküler yaklaşım ile laikliğin karıştırılmaması gerekir. Seküler yaklaşım denilince insanların bunun aynı zamanda laiklik gibi algılamasından kaynaklı kavram karmaşaları insanları yobaz fikirlere itiyor. Bu konu da kişilerin kavramların içeriklerini tam öğrenmeden hayatına dahil etmesi, sevmesi veya sevmemesi mantık dışıdır. Ben sizin bunu yaptığınızı söylemiyorum ama okuyucularınızı bu konu da uyarmak istedim. Sizin de bu şekilde açıklanınca yanlış anlaşılma durumunuz ortadan kalkacaktır.
Bunun dışında yazınızın içeriğini feyzi arkadaşımızın yazısına yaptığınız yorumun altına düştüğüm nota çok benziyor olması sevindirici. Benzer yönlere bakıyor olmamıza sevindim.
Sevgilerimle...
Hasan Türkistan
Seküler yaklaşımı laiklik olarak hiç düşünmemiştim,sizi okuyuncaya kadar.Laiklik kavramına ülkemizde o kadar çok anlamlar yüklendi ki hangi laiklik diyesim geliyor.Temel sorun emperyalizmin sömürü araçlarına karşı toplumun bütün kesimlerinin dikkatini çekmekti.Materyalist veya dindar temelde insan ise insan onuruna yakışan şekilde yaşamayı hak ediyor diye düşünüyorum.Seküler,hedonist bir yaşam tarzının kapitalizme köleleştireceğini ve beraberinde ahlaki bir yozlaşma oluşturduğuna dikkat çekmek istedim.Yorumunuz için teşekkür ederim,saygılar,selamlar.
Dini temsil ettiğini sanan din tüccarları öteki dünyada cennet vaadi ile bu dünyayı kendileri için cennete çevirmek adına dini alet etmeye devam ettikleri müddetçe dinin içi boşalmaya devam eder.
Sömürülenler ve sömürenler çelişkisi devam ettiği için bunun düzelmesi iyi yetişmiş insan sayısı artmadığından mümkün değil gözükmektedir.
Arayış çabaları haliyle başka yollara ve inanışlara yönelmektedir.
Din tüccarın elinden kurtarılmadıgı ve sorgulayan insan yetiştirilmediği müddetçe bu sıkıntı daha da büyüyecektir.
Yüz bin cami ve yüz yirmi bin imam olması din adına işe yaramadığını ortaya fazlasıyla koyar.
Düşündüren bir yazıydı.
Saygılarımla