- 3419 Okunma
- 17 Yorum
- 10 Beğeni
HAYATTA HİÇBİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR!
Yaradan yeryüzündeki düzeni, iyiliği – kötülüğü, doğruyu – yanlışı denetlemesi ve düzenlemesi için bir baş melekle bir yardımcı meleği görevlendirir. Görevleri iyilik yapanları ödüllendirmek, kötülük yapanları cezalandırmaktır.
Uzunca bir süre dağ tepe aşan iki melek, bir konağa denk geldiklerinde aç, susuz ve yorgundurlar. Kapıdaki tokmağı vururlar. Uşak, çekingen bir tavırla kapıyı aralar ve ne istediklerini sorar. Baş melek: “ Efendim, biz günlerdir yollardayız… Açız, susuzuz ve yorgunuz… Yağmurdan da ıslandık… Bu gece burada kalabilir miyiz? ” der…
Uşak, efendisine sormaya gider… Biraz sonra aralanan kapıdan konağın sahibi görünür ve tepeden tırnağı onları aşağılayan ifadelerle süzerek uşağa döner: “Aşağıya al onları, sizden artanlarla da karınlarını doyururlar, sabah erkenden giderler.” der… Melekler, çok teşekkür ederek aşağıdaki taşlığa inerler…
Uşaklardan artanlarla karınlarını doyurup, bir şiltenin serildiği taş üzerinde uyurlar…
Gece yarısı yardımcı melek uyandığında baş meleği duvarı sıvarken görür… Ne yaptığını sorduğunda baş melek: “Duvarda bir çatlak vardı, onu yamıyorum.” der… Sabah erkenden teşekkür ederek konaktan ayrılırlar…
Dağ tepe aşarak birkaç gün yürüdükten sonra bir tepedeki eski kulübeyi görürler… Gencecik bir çoban, karısı, küçük oğlu sıska ve yaşlı bir inekleriyle yaşamaktadırlar… Konukları uzaktan görünce çok sevinirler… Coşkuyla karşılarlar misafirlerini…
İnekten sağdıkları sütten çorba yaparak sadece misafirlerini ve oğullarını doyurabilirler… Kendi yattıkları sediri onlara vererek karı koca yerde yatarlar… Bu kadar zamandan sonra bir misafirleri olduğu için çok mutludurlar…
Gece yarısı uyanan yardımcı melek baş meleğin yanında olmadığını görür… Dışardan gelen sese doğru gittiğinde baş meleği ahırda ineği keserken görür…. Şaşkınlıkla: “N’apıyorsunuz siz?... Bizi konakta aşağıladılar, siz onların duvarını onardınız….
Bu insanlar biz doyurmak için aç yattılar, kendi yerlerini verdiler…. Siz onların tek geçim kaynağı olan ineklerini kesiyorsunuz… Biz bu dünyaya adaleti sağlamaya gelmemiş miydik? ... Bu nasıl adalet! ” der…
Baş melek: Konakta duvarın çatlağında hazine vardı, onlar bizi aşağıladıkları için o hazineyi bulmayı hak etmediler, onun için duvarı yamadım!… Oysa bu evde bizi çok iyi ağırladılar, rızıklarını paylaştılar... Ama bu gece Azrail, evin küçücük oğlunu almaya geldi…
Onu inekle yer değiştirmeye nasıl ikna ettiğimi bir ben bilirim! ”
“HAYATTA HİÇBİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR!” der…
29.11.2018 Serap IRKÖRÜCÜ
MAHABARATA DESTANINDAN (ALINTI KISA ÖYKÜ)
YORUMLAR
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgilerimle...
Son anda alıntı yazısını gördüm.
Çok güzeldi. Keyifli keyifli okudum.
Acaba dedim yardımcı melek ne iş yapar sorusu da peşimde dolandı durdu...
Acaba baş melek(yardımcısına gerek yok. Hep soru soruyor) gelse acaba nereyi sıvar? Gerçi ev kira; ev sahibi pinti ve pazarlığa kapalı; bir de meslektaşım... Çok mu dedikodu yaptım acaba? Hazine olsa valla baş Melek’ten önce bulur... Yardımcı Melek’i de kendi evine hizmetçi götürür... Yine dedikodu...:)))
Sanırım konu dağıldı hocam...
Güzel bir paylaşımdı.
Saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Okuduklarımızla beynimize üşüşenler öne geçerler...
Ön yargıların nasıl yanıltıcı olduğunu anlatmak için derslerimde sık sık kullandığım destansal öykülerden biridir. Nasihat etmek, çok rahatsız edicidir çoğu kez hedefine de ulaşmaz zaten. Ama öyküleyici anlatımlardan kendileri çıkarım yaptıkları zaman kalıcılığı çok farklı olur.
Kayda değer bulup okuduğunuz için çok teşekkür ederim Ersin Bey.
Saygılarımla...
Kıssalar hayatın örgüsünün söküldüğü yerlerde çok güzel dokur bizi.
Türk toplumu zedelenen yeri yamar hikaye ile ya da pencere açar dört duvarda içeri ışık girer.Yahut bazen sadece bir esintidir hikayeler tatlı bir rüzgar gibi gönle değer geçer.
Teşekkür ederim emeğe ve güzeldi ,burada böyle bir rüzgara rastlamak :))
Serap IRKÖRÜCÜ
Kültürler, özlerindekilerle beslendikleri gibi farklı kültürlerden yapılarına uygun olanları da içselleştirirler... ki insanlık bütüncül bir iyileşme gösterebilsin.
Takdir ve beğeni içeren değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Canan Köksal
Bütüncül bir iyileşmeden bahsetmişsiniz, insanlığın ideası bu olsaydı keşke.Gönüller Yunusca kaynaşsa değil mi?Oysa buna hasret gideceğiz ve fakat,bireysel uyanışlar da çok mutlu ediyor kimi zaman karşımdakinde bazen kendi ruhumda.
Şimdilik böyle mutlu oluyoruz, bu kadar ya da :))
Tekrar saygılarımı sunarım.Sohbet adına.
Çıkar dünyasının yaşayan insanları, "iyilik yap- iyilik bul" felsefesiyle çıkmıştır yola. Yapılan her güzellikten bir beklentiye girer, sonucunda beklediğini bulamayınca sitemlere girer, düşünceler değişmeye başlar. Bir de "sabır" denen olgu vardır ki; uzunca bir süre ister. sabretmeyi bilen, yaptığı iyiliğin karşılığını çokça aldığını görür. Beklemek gerek, karşılık beklememek gerek, içinden geldiği gibi davranmak gerek. Güçlü kaleminizi kutluyorum.
Serap IRKÖRÜCÜ
İçeriği dopdolu değerlendirmeniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim İbrahim Bey...
Saygılarımla....
Hikaye hakikaten güzeldi. Okudum ve hisselendim.
Ama ben ilgi alanım gereği yazının başlığına takıldım. Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir, ifadesi bir genellemedir. Bu tür ifadeleri sık kullanmak ve tekrar etmek insanı her fırsatta öküzün altında buzağı aramaya itebilir. Oysa hayatta göründüğü gibi olan şeyler de vardır. Psikolojik rahatsızlık yaşayan insanlara bakıldığında bu tür genellemeler yaptıkları sıklıkla görülür. Ben kötüyüm, başarısızım, insanlar kötü ve güvenilmez, bu dünyada/ülkede yaşanmaz, gibi örnekler verilebilir.
Bu yönüyle bakıldığında yazının başlığı ile anafikri çelişmiş gibi geldi bana. Başlık hayata dair bir genelleme yaparken metin genellemeleri dışlıyor sanki.
Kendi bakış açımdan katkı yapmak istedim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla...
Başlık haklı bir önerme..:"Hayatta hiç bir şey göründüğü gibi değildir..."
Olsaydı, sadece gözle yetinirdi insan... Akıl, his, düşünce, kıyas gibi üst yetenekler gereksizdi ve sorunlar daha basit, daha az çabayla çözülebilirdi...
Yazı, görünenin akılla çelişkisini açıklıyor...
Kötü davranana iyilik, içten ve yardımsever davranana da "görüntüde çirkin karşılık vermenin" nedenini açıklıyor... Eğer o açıklama olmasa, asla anlaşılmayacağını kabul ediyorsunuz..
Deyim yerindeyse, "perdenin gerisini" gösteriyor yazı...
Öyleyse sabır gerek...
Peşin yargı, acele karar ve öfke doğru davranış biçimi değil..
Tebrikler Öğretmenim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Tam bir öğretmen duruşuyla konu önce tanımlandı, sonra içinden alıntılar yapılarak açıklandı ve en sonunda da yapılan çıkarımlarla elde edilen kazanımlar sıralandı...
Daha ne olsun!...
Paylaşımı anlamayan Zeybek Hoca'mın yorumunu okusun yeter!... :))))
İçtenlikle teşekkürler Öğretmenim... Sağ olun, var olun, hep olun...
Saygılarımla.....
ZEYBEK HOCA
Anlamayan bana gelsin...:))
İltifata ben teşekkür ederim Öğretmenim...
Siz de sağ olun, var olun, hep olun..
Saygı benden..
Değerli Öğretmenim
Bundan 15 yıl önce çalıştığım holding patronu bana dedi ki
Bak Müslüm seni anlamak çok güç şirketin tüm müdürleri beni görmek için k...mı öpüyor sen ise benim yanımdan geçerken bir günaydın bile demiyorsun dedi.
Ben ona dedim ki... Bak başkanım senin o k..çını öpenler i....ne ise benim de öyle olmamı mı istersin deyince bastı kahkahayı öyle bir kahkaha attı ki millet ne oluyor diye başımıza birikti.
Tabi çok anı var anlatacak bu mevzuda lakin şimdilik bu kadar diyor, ben öyle Bedri baba gibi izin almam bilesin;)) ellerinden öpüyorum;)) saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Bence de bu kadar yeter!... Çizgiyi korumak her zaman iyidir...
Berhüdar ol!... İyi bir hafta sonu dileğimle... Saygılarımla...
MÜSLÜM BAYRAM
anlamında yorum yazdım hocam sizi kıracak ne söz ettim bilmiyorum
öyle algılamanıza çok üzülürüm
insanların zengin fakir davranışlarına gönderme idi
benim bahsettiğim o yalaka müdürlerin her biri maddi olarak çok çok zengin oldular lakin insan değildiler
kastım bu idi
Elinizi öpmem ise size olan saygımı ifade etmem birde size olan samimi içtenliğimi yansıtmak istememdendir
böyle düşünürseniz beni vurun daha iyi
saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Şimdi cevabı okuyunca gördük ki hızlı yazınca 'Bence de bu kadar yeter!... Çizgiyi korumak her zaman iyidir... ' cümlesinde oraya yazamayacağım çıkarımlarım için bolca :))))) vardı baktım, yazıda yok... Unutmuşum!... :)))
Yazarken gülmem yetmiş demek ki... Görüldü mü zannettim ki!...
Bizim meleklerle sizin patronun arasında hâlâ bir denkliğini kurabilmiş değilim ama... Son iş gününün son saatinin yorgunluğuna verin...
Vurmak falan nereden çıktı!?... Allah korusun, dilinizden alsın!...
Burada birbirinin paylaşımına samimi dönüş yapabilen kaç kişiyiz zaten... Bu yazışmaları yapmamış sayalım...
Güzel bir hafta sonu dileğimle... Saygılarımla....
MÜSLÜM BAYRAM
bende sizi güldürmek içindi emri vaki yazmış oldum zaten
sizi asla asla kıramam bu mümkün değil
kendimce felsefe yaptım ondan da anlamsız gibi geldi tabi;)))
neyse yüreğim ferahladı şimdi rahat bir nefes aldım inanın çok korktum sizi üzdüm diye
teşekkür ederim iyi haftalar dilerim efendim nazikçe;)))))
Sevgili Serap ;
İyi olmanın en büyük ödülü vicdani ağırlığın en az olmasıdır. Verdiğin örnek içimizi ısıtan insanları iyiliğe yönlendiren mesajlar içeriyor. Ancak hayatları boyunca o fakir insanlar hep iyi olmasalar gelen misafirlerine de iyi olamazlardı. Tam tersi de zengin olan adam için geçerli. İnsan sormadan edemiyor: Neden bu kadar iyi iken hayatları boyunca açlıkla imtihan ediliyorlar? Göremediğim şey ne? Elinde dev güçleri olan kötüler yaptıklarını yapmaya, dünyaya korku salmaya devam ederken buna dur denilmiyor? Basit bir aşağılama bile bu kadar ince terazi de tartılıyorken Dünyada ki kıyım neden bitmiyor?
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
- Orada yanlış olduğu için vurgulanan 'kast sistemi' bugün adı böyle olmasa da tüm insanlığı sarmadı mı?...
- Doğru sandığımız yanlışlar, yanlış saydığımız doğrular bugün de yok mu?
- 'Baktığımız yerden' gördüklerimizin 'büyük resmi' anlatmadığı hâlâ doğru mu?
Bunlar bu destanın bugün hâlâ okunduğunun en güçlü dayanaklarıdır.
Sorularına gelince Sevgili Deniz!...
Eğitim her seviyesini yaşamış biri olarak çok iyi bileceksin ki... başarıyla geçtiğin her sınıf senin daha zor sınıfa geçtiğinin belgesidir aslında. Bir önce çok zor dediklerimiz, sonrakileri görünce kolay gelmeye bile başlar bize... hayat da bu değil mi?... İş zorluğu, sorumluluk artışı olarak bu yıl, geçen yılı aradıysan, seneye de bu yılı arayacaksın demektir... Har aşarın sana yük de getirecek...
Bu konunun bu etkileşimin dışında kalması mümkün mü?... Pazılın tek parçası hiçbir şeye benzemez, yerini bulduğunuzda çok değerlidir artık...
Çıkarımı ve sorgulamasıyla aydınlatan bir yorumdu, teşekkür ederim...
Sevgilerimle....
Ben de bir Türk kıssasıyla size eşlik edeyim:
Şeytan, inek sağmakta olan bir kadını takip eder. Bu esnada ineğin buzağısı az ilerideki bir kazığa bağlı durmaktadır. Şeytan, şeytanlık yapacak ya; buzağının ipini bir parça gevşetir. Buzağının karnı aç olduğu için annesinin sağılmasına daha fazla dayanamaz. Debelendikçe boynundaki ipi gevşetir ve sonunda bağından kurtularak, annesini emmek için ona doğru koşar. Bu esnada süt kovasına çarpar ve kovadaki bütün süt yere dökülür. Sağdığı sütün ziyan olduğunu gören kadın, bu duruma çok sinirlenir ve eline geçirdiği odunu buzağının kafasına geçirir. Yavru kan içinde yere yığılır. Bunu gören inek bir tekmede kadını perişan eder. Üzerinde tepişirken kadını öldürür. Gürültüleri duyan kadının kayınbabası, ineğin gelinini öldürdüğüne şahit olur. Eline geçirdiği tüfekle ateş edip ineği öldürür. Silah sesini duyan kadının kocası ahıra doğru koşar. Bakar ki, hanımı kanlar içinde yerde yatmakta ve babasının elinde de tüfek var; hemen silahını çekip babasının üzerine mermileri boşaltır.
Olayın şahitlerinden biri durumu ölen kadının kocasına anlatır. Gerçekleri öğrenen adam pişmanlıktan cinnet geçirip intihar eder ve oracıkta can verir. Şeytan bile bütün bu olanlar karşısında şaşkınlığını gizleyemez. Hemen açar ellerini: “Allah’ım olanlara sen şahitsin! Ben sadece bir parça ip gevşettim…”
Selam ve saygılar.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ssygılarımla...
Gönül gözü açık olanlar,gördüğünü yorumlar.
Gönül gözü açık olmayanlar,görüneni yorumlar.
Benim gibiler, görüneni yorumlamak icap ettiğinde temkinli olmak zorundadır.
Konu güzeldi.
Okudum.Haz duydum.
Tebrik ediyorum.
temel48 tarafından 11/30/2018 12:59:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarimla...
Sayın hocam !
Hani siz benim için "Sohbet eder gibi yazıyorsun" dersiniz ya,
Sizin bu yazınız da bir mizansen oluşturdu gözümde:
Siz yüksek bir yerde oturuyor ağır ağır bu kıssayı anlatıyorsunuz.
Bizler de diz kırmış hayran hayran sizi dinliyoruz.
Anlatmanız bitiyor.soruyorsunuz.
"Sorusu olan var mı?"
Ben el kaldırıyorum:
"Hocam niye zenginler hep kötü de fakirler hep iyi?"
"Onu da anlatırım. Ama bir çoğunuz anlamaz. Dersten sonra ben sana anlatırım"
Ve anlatıyorsunuz.
Bilmediğim bir şeyi öğreniyor,mutlu oluyorum.
Elinizi öpmek istiyorum.İzin vermiyorsunuz...
Böyle bir yorum yapmak geldi içimden bu anlamlı kıssaya.
Saygılarımla Hocam.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hepimiz aynı 'yerde' oturuyoruz... yaratılmışlığın eşitliğini hiçbir zaman unutmazsak kendimizi daha kolay anlatır, birbirimizi daha doğru anlarız...
Konu bilinen bir efsane... ders verici olduğu doğru... bir kıssa bu dediğiniz gibi... Sadece anlatım dili bana ait...
Sorunuz ilginç!... Bunun cevabı insanlığın tarihinde yatıyor... 'çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz' bir atasözümüzdür... ve diğerleri gibi sınana sınana varlığını günümüze getirmiştir...
Her konuda olduğu bu konuda da istisnaları tenzih etmek gerekir...
Yorumunuzda da haklı çıktım Bedri Bey.... :)))
Samimi değerlendirmeniz için teşekkür ederim...
Saygılarımla....
Serap IRKÖRÜCÜ
Haklısınız, yanılma payımız her zaman var... ama yine de bu yanılgıları yaşayabiliyoruz...
İlginize ve samimi değerlendirmenize çok teşekkür ederim...
Sevgilerimle....
Hiçkimse ve hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
İnsanlar görüneni konuşmak ve ne yasadıysa öyle anlamak zorundadır.
Bir olayın arkasında ne olduğunu yorumlamak ve anlamak herkesin yapabileceği iş değildir.
Zan içinde yorumlamak yanlışa düşürür.
Önyargıları kırmak sonradan çok zordur.
Bu muhteşem hikayede de anlatılan yansıyanların dışında başka ilerler.
Mevlana'nın dediği gibi;
'Su içtiğimizde bize hayat verir, aynı zamanda boğabilirde.'
Doğada her olgu bilinen ve bilinmeyen rollere sahiptir.
Bir kez daha nemalandım anlamlı paylaşımınızdan payıma düşeni fazlasıyla alarak
Hayatta hiçbirşey göründüğü gibi değildir.
Saygılarımla öğretmenim
Serap IRKÖRÜCÜ
Bize 'bakmakla görmek arasındaki farkı yakalamak kalıyor... 'Gönül gözümüzü' açabildiğimiz kadar...
Mevlana'nın örneği çok muhteşem... Ateş de öyle... ısıtabilir de... yakabilir de!... Ne amaçla ve nasıl kullandığımıza bağlı...
İnsan olmanın gereklerini ve yerini bilir, her zaman, her şeyi sorgularsak olabildiğince hatalarımızı azaltabiliriz sadece... O kadar!...
Anlam yüklü değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim...
Saygılarımla...
Kıssadan hisse..
Bizim hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde de hayır vardır. O yüzden her şey göründüğü gibi değildir..
Paylaşım için teşekkür ederiz Serap Hocam.
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Destansal öykülerin bize vereceği sadece bu...
Bizim için neyin hayırlı olduğunu zaman gösterir... ders çıkarmak kalır bize sadece...
İlginiz ve yorumunuz için teşekkür ederim...
Sevgilerimle...
bu sefer bir çırpıda okudum :-)
hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını tecrübeyle öğrenmek nedir, ben bilirim, zira tecrübe de yenilen kazıkların bileşkesi olduğuna göre...
ama sorsalar akıllandım mı diye vallahi de akıllanmadım :-)
hâlâ insana inanabiliyorum ama aksi çıkınca da şaşırmıyorum o ayrı
bu durum insanla sınırlı değil elbette, canım buradan girmek istedi konuya, her şeyin altından insan çıkıyor çünkü
sevgiyle
Serap IRKÖRÜCÜ
Yaşadıklarımızı sorgularsak çok şey görebiliriz Filiz Hanım... sizin yaptığınız gibi...
Buna rağmen 'insan' olmanın zaaflarını taşıdığımız da ayrı bir gerçek...
Yine de inanın Filiz Hanım!... Ben de hâlâ inanıyorum çünkü...
Samimi değerlendirmeniz için teşekkür ederim...
Sevgilerimle...
Merhaba Serap hanımcım...
Kıssasıyla,hissesiyle ders niteliğinde değerli bir yazıydı...
Bende hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığına inananlırdanım.
Bazı tesadüfler ders,
Bazıları imtihan
Bazıları ise Tanrının bize bir lütfudur diye düşünürüm.
Lakin sesli düşündüğümü söylemek zorundayım.Baş melek hiç adil davranmamış.Yoksulun çocuğuna karşılık,ineğini keseceğine,han sahibine böyle bir dersi layık görseydi..Ama emir gökten yapacak bir şeyi yoktu demek ki..
Başımıza ne gelirse gelsin bunun tamamen davranışlarımız ve sergilediğimiz insanlıkla alakalı olduğu kesin....
Harika bir öyküydü..
Emeğinize,paylaşan gönlünüze sağlık..
Sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu öykü Hint destanından alıntıdır ve tüm dinlerin bakış açısını yansıtması açısından çok ders vericidir...
Tasavvuf, Türk kültürüyle İslam bilgisinin sentezidir, ve ondan her zaman öğreneceğimiz çok şey vardır... tevafuk gibi... her şeyin 'insan' aklıyla her zaman doğru algılanamayacağının anlatılması gibi...
Evet, haklısınız!... :)))
Her şeyin özü önce insan... düşünme ve izan özelliği olan tek canlı insan!...
Meleklerle ilgili düşüncenize gelince!... Çok sevdim bunu... Sorgulama bu işte!... Aklın terazisine vurmak bu!... :)))
Çok değerli yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim Dilek Hanım...
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Sevgilerimle...