- 1314 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
VIR VIR, BİR DE DIRDIR!..(1)
Yıllar önce bir arkadaşım; birkaç gün bize yatılı konuk olmuştu. Eşiyle şiddetli tartışmış, geri dönüşü ve affı da olmayacak sözlerle birbirlerini çok incitmişlerdi. Hatta her ikisi de kapılarını sert kapattıkları gibi ayrılmayı bile düşünüyorlardı. 9 yaşlarında tek çocukları vardı. Tabi olan o kız çocuğuna olacaktı.
Her iki insan yaşamlarına istedikleri şehirde devam edebilecek servete ve güce sahiptiler.
Endişeyle sormuştum:
"Ama ya çocuk! O ne olacak? "
Umursamaz görünüyordu:
"Canım ne var bunda? O çok bilmiş kaynanam torununa tapıyordu ya...O bakar nasıl olsa..."
Anladığım kadarıyla kılıflar hazırdı. Her ikisi de minareyi yerinden sökeceklerdi. Ben her ne kadar,
" İyi düşündünüz mü, bak arada çocuk var. Tenis topu sendromu ile o kızın psikolojisi kaldıramaz bu durumu!" Dediysem de sözlerim havada uçuşmuştu.
Durum böyleyken arkadaşıma aklıma gelen bir yaşanmış hikayeyi kahvelerimizi içerken anlatmıştım.
Hikâye şöyleydi:
...Kadın ve erkek bir sabah erkenden uyanmış kahvaltı masasındaydılar. Aralarındaki gerilim, erkeğin dağınıklığı ve kadının, onu derli toplu görmek istemesiydi.
Kadın:
"Her gün aynı şeyi yapıyorsun. Bıktım artık şu dağınıklığından. Çorabın ve pijamaların oraya buraya atıyorsun. Kirli temiz birbirine karışıyor. Her gün arkanı toplamaktan yorgun düşüyorum. Biraz derli toplu olsana."
Adam:
"Yine vır...vır... vırr! Her sabah aynı dırdırı dinlemekten bıktım ya. Toplasan ne olur? Elin mi kırılır? Bütün gün evde oturuyorsun, topla işte... Ya ben ne yapıyorum ha, ne yapıyorum? Milletin ağız kokusunu çekiyorum. Hesap kitap yapmaktan kafam akşama kadar koca kazan gibi kaynıyor! Bütün gün yoruluyorum. Bari evimde rahat edeyim ha! "
Kadın dayanamaz sesini daha çok yükseltir:
" Ya ben ne yapıyorum? Sen beni bütün gün evde mi oturuyor sanıyorsun? Evi kim temizliyor? Yemekleri yapan kim? Ya çamaşırları mis gibi yıkayıp kurutan, katlayan kim? Çocuğu okula götüren kim? Okulda milletin ve öğretmenlerin uyarılarını dinlemek zorunda olan kim? Alışveriş eden kim? Tabi senin bunlardan hiç haberin bile olmuyor. Nerden olsun ki? Sabah çıkıp akşam geliyorsun. Bir de benim şu halime bak! Senin için sabahın köründe kalkıp kahvaltı hazırlıyorum. Sen ne nankör adammışsın be!"
Adam eliyle dırdır işareti yapıp kulaklarını kapatır.
" Ne halin varsa gör be kadın! Alt tarafı bir çay demiyorsun, onun da lafını ediyorsun. "
Kadın:
" Sadece çay mı? Bravo be sana. İşte senin algın Bu kadar. O küçük beynin ancak Bu kadarını kavramaya yetiyor."
Adam öfke içindedir:
" Bak haddini bil kadın. Hakarete başladın, o dilini tut biraz! "
Kadın ellerini beline dayar meydan okur bir edayla;
" Tutmazsam ne yaparsın ha! Döver misin yoksa? Ah bir o kalmıştı yapmadığın! Yahu ne anlamaz insansın sen yahu! Bu evde benim varlığım yok sanki..."
Adamın çene kasları kasılmaktadır. Sinirleri iyice gerilmiştir. Dişlerini gıcırtarak bir süre öyle durur. Sakin olmakta zorlandığı her halinden bellidir.
" Sabrımın ve öfkemin sınırlarını zorlama kadın! Bu evdeki şu konforu, lüksü sağlayan ben olduğumu unutuyorsun. Hazırlamazsan hazırlama bende dışarıda yer içerim. Bu ne ya! Her sabah aynı terane çekilir mi?"der.
Kadın:
" Demek öylee...Peki o zaman... Bundan böyle sabahları sana kahvaltı hazırlamak yok. İşyerinde açma ve çayla idare et. Akşam da yemek yok sana. Dışarıda yiyorsun nasıl olsa. Bari şu kirlileri al da işe giderken yanına; dışarda kuru temizlemeye ver bi zahmet. Ha bu arada, eve hergün temizlikçi kadının gelmeli. Komşularım uygun tarifeli temizlikçi kadın bulabilirler bize..."
Adam öylece eşine bakakalır. ’Ne diyor bu kadın?’ Diye. O an işyerine geç kalacağını düşünerek acele eder. İhaleler vardır. Yılsonu hesaplarını bitirmesi gerekir. Cari açıkları düşünür. Platosunu giyer. Kapıyı sert bir şekilde çarpıp evden çıkar...
Devam edecek.
Emine Pişiren/ Kocaeli