- 930 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ADIM YOKTU BENİM ÇÜNKÜ KADINDIM...
İçimdeki rutini kırmalıyım.
Bir lanetin doğurganlığında, şerefimi korurken aklıma dadanan yırtıcı imgelerden de kurtulmalıyım.
Şafağın atar damarında saklı nüans ve kirli patikalar.
Gölün huzurlu dokusunda biten dolunayı da görmezden gelip kanıksanan o inanca göre laneti sonlandırmalıyım.
Kadınlığın sunumunda benden anne olmaz diyenlere de bir sunumdur eteğime yapışan düşünceler.
Miladımı senle yeniden yarattım.
Sünepe telaşlarında ömrün, hiciv yeteneğini yok saydım insanların.
Aşkın dokusunda vazgeçilmezim sanrılar ve kuyusunda umudun nice Yusuf.
Aşkın rahlesinde şehit düştü içimdeki med-cezir ve afakî yürekler topa tuttular.
Tanrım, nasıl bir izdihama denk düştüm oysaki sonlanması gereken ömrün katmanlarında yeniden doğdum ve doğurdum.
Aşkın inkılâbı bir sevinçle üredi mutluluğum.
Tırnaklarımla kazıdım ben bu hayatı-yoksa mezarımı mı demeliydim?
İhlal edilen tanrıça yetilerim ve son gelmez istekleri ahvalin.
Nakkaşlara özendim.
Büyülendim her öldüğümde ve şafağı atan geceyi de şafağın hükmüyle yendim.
Ben bir kadınım madem ya da henüz yirmilerinde bir genç kız… hangi soydan geldimse o soya da armağanım olsun.
İri ceplerinde düşlerimin ümitler büyüttüm.
Aşkı sonlanan ilişkilerin dibine yaslar ektim.
Kanmadım ama kanadım.
Kandım ama kanatmadım.
Yetimhanede büyümedim ben belki de büyüdüm. Aslında bir ailem de olmadı.
Aileden kasıt, koruyucu kimliklerin inhisarında tek tabanca mutluluğu tattığımdı.
Bazen sustum ki mağdur kimliğimin devamını getirmekti içimdeki terane.
Kimlik derdine düşmedim ne de olsa bir nüfus kâğıdım yoktu.
Sayılardan asla medet ummadım çünkü doğum tarihimi kimse söylemedi bana.
Ne çok sapak.
Ne çok idea.
Bir aşkı küçük gördüler bir de içimdeki küçük kadını.
Her halini aldım hayatın.
Beş haline büründüm ismin.
Ki ismim de yoktu sadece dokusuydum insan ırkının.
Havva dediler ilk önce.
Havadan sudan konuştu insanlar ama asla haklarımı sunmadılar sadece sömürülen varlığımla raks etti cümbüş.
Adımlarımda çekince yoktu ama her bir yerimden çekiştirdiler.
Nüfusun çoğalan kini ile heder ettiler içimdeki kayıp mevsimi. Muteber gölgeler nemalandı olmayan adımdan.
An geldi taş taşıdım lakin yorulmadım.
An geldi tüfek taşıdım asla da teslim etmedim vatanımı iblislere.
Üredim.
Ürettim.
Üzüldüler çünkü mutsuzluğumdan bile ders çıkardım yeri geldi ağladım kahkahalarım eşlik ederken akabinde ve yeri geldi aşağılandım lakin aşağı görmedim ne kendimi ne de karnımdaki çocuğu ve ellere vermedim ne umudumu çaldırdım ne dokunmalarına izin verdim.
Tenimde ter saklıydı ve emek.
Terimde cefa yüklendim ama asla yüksünmedim.
Sefamı sürmedim ama direncimi kolladım ve büyüttüm.
Ziynetlerim yoktu alın terimden ve ak alnımdan başka.
Ziynetlerim vardı hem de nasıl; dünümden miras.
Geleceğin kurtuluşu saklıydı ellerimde ve gemiler yaktım sadece içimdeki közden kundaklanan hayallerimden de taviz vermeden.
Sükûn saklıydı yazdığım şiirlerde ama kadındım ben ve asla iyi gözle bakmadılar yazdıklarıma.
Kadındım ben ve bilgimle besledim, semirdi içimdeki çocuk ve kaybolmadı asla.
Şehit düştüm vatanım uğruna üstelik kara toprağın değil şanlı bayrağımın eseriydim ne de olsa topraktan gelen varlığım yine şanlı bayrağımın eseri vatan topraklarına düştüm sonunda: bir çiy damlası gibi; bir gölge gibi ve ağacı idim umudun da geleceğin de ve evrenin.
Tabulardan doğdum.
Tabuları yıktım.
Zamanın hatırşinas ellerinde ben külliyen zarardım ne de olsa erkekten üstündüm ve tüm canlılardan çünkü ben anneydim.
Bazen gözü görmeyen bir anne ama gönül gözüyle evlatlarını büyüten.
Bazen doğuştan eksikti uzuvlarım ama ruhum asildi ve yüreğim de asla sizlere emanet değildi.
Öğretmendim kadın kimliğimle.
Canlar kurtardım Allah’ın izniyle.
Su verdim toprağa. Fidanlar yürüdü.
Su verdim cihana. Nidalar bürüdü dört bir yanımı.
Aşkın kölesi değildim bilakis ta kendisi.
Ömrün sonu değildim sadece sonlanmasına saniyeler kala ömrümün benden doğdu o nazlı çiçekler.
Kozamda saklıydım. Haklıydım. Bazense zanlı.
Yürekte kazılıydım çünkü ben bir gönül neferiydim.
Ben kadındım.
Ben insanlığın attığı adımdım.
Adım yoktu benim çünkü kadındım.
YORUMLAR
Sayın Gülüm hanım
Çok beğendim yazınızı. Öylesine içten öylesine doğal o kadar zarif bir kalem tınısı hakim ki tüm dizelere.
İşte budur dedim. Böyle olmalı yazı. Tüm özellikleriyle anlatılmak isteneni yani başımızın tacı kadınlarımızın varlık/varlıksızlıklarını ifade edişiniz anlatım tarzınız vurgulamalarınız her şey dört dörtlük mükemmeldi.
Ben de kadına şiddete Hayır diyorum .Duyarlı ve
Güzel yazınızı tebrik ediyorum Gülüm hanım
Kaleminize sağlık yüreğiniz dert görmesin
Saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Toplumun her kesiminde oranı değişse de kadına ve çocuğa yönelik şiidet hız kesmiyor.
Babasından dahi şiddet gören ve eşinden ya da yakın uzak akrabalarından ve yabancılardan...sırf egosunu tatmin etmek adına ve bir güç gösterisi iken kayıp giden nice hayat; nice kadın; nice çocuk.
Çocukları da ayrı tutamıyorum ne de olsa kadının armağanı her bir yavrucak.
Kadına şiddete hayır aslında her insana ve tüm canlılara ve elbette hayvanlara.
Cansız nesnelere bile şiddet uygulanıyor o öfke patlamasında.
Beğenmenize memnun oldum sonuçta okuyucunun vakıf olması lazım yazılana bu anlamda teşekkür ederim.
Yazmak ötesinde hissedileni yalın bir sunumla dile getirmek bazen karışık gözükse bile imgeleri de yerine göre kullanmak...
Yazmak artık benim için bir yaşama biçimi ötesinde edebiyatı hayatla bire bir eşleştirdiğim ötesinde maneviyatın haznesinde huzur bulduğum ve siz, değerli dostlarım.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Eksik olmayın.
Sevgi paylaşılamaz!
Mal, mülk, para bütün zorluğuna karşın paylaşılır...
Hatta sosyal statü, makam, mevki, sınırlar dahi pay edilebilir..
Sevgi, asla!
O nedenle, sevgiyi "özel" düşünmeli kişi...
Hak edene vermeli.. Çeşitlerini de o çeşitlemelere uyan kişilere göre dağıtmalı...
Kadını, erkeği yok bunun...
Fakat kadına, sırf kadın olduğu için "YASAK KOYAN, KAPAYAN, ŞİDDETİ DE KENDİNE HAK GÖREN" bir yobazlık, bir ilkellik var!
Böylesi vahşete hala gerekli yasal düzenlemeyi getiremeyen, hala sokakları güvensiz, kadını savunmasız bırakan bir yönetim anlayışı da üzerine tüy dikiyor!
İsyanınızı anlıyor, hakkınızın savunuyorum her ortamda Gülüm Hanım.
Tebrikler..
Gülüm Çamlısoy
Bir kız çocuğu iken ve bir yetişkin ama sınırları zorlayan bir uygulama adına şiddet denen.
Hanelerde yaşanan aslında topluma mal edilmesi gereken ve hayatı sönen sayısız kadın.
Tek suçları var şiddetin hak sayıldığı o haksız uygulamada.
Bedensel yönden daha narin ve duyguları daha ypğun aslında her kadın her kız çocuğu narin bir gelincik bir o kadar ruhları ve beyinleri ile tüm engelleri aşan...
Çok değerli hocam, çok teşekkür ediyorum desteğinize.
En derin saygı ve selamlarımı gönderiyorum.
Sevgili Gülüm Hanım.
Kaleminize özgü yazınızı ilgiyle okudum. Kadınların toplumsal yapı içerisindeki sosyal statüsünü, doğru ve sağlıklı bir formatta tanımlayıp belirleyememiş olmamız ülkemiz adına oldukça utanılacak bir durum.
Son yıllarda kadına dönük şiddet olaylarının dozunun giderek artması bu utancın seviyesini de o oranda artırıyor maalesef.
Sanırım bu durumun en temel nedeni, toplumun değer yargılarını ve kültürel yapısını hiçe sayan marjinal yaşam tarzlarını kadının sosyal statüsü olarak topluma dayatılmasıdır.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı ve sevgilerimle.
Gülüm Çamlısoy
Değişime uğradı çok şey ve çoğu insan ve ne yazık ki; şiddet artık neredeyse kabullenilmiş gibi bir çağrışım yapmakta.
ASLA VE ASLA.
Ne gerekçesi var ne de gerçek bir adaletin temsilciisi.
Bunun bir an evvel önlenmesi şartı artık hangi kaynaktan sağlanacaksa bu haksız uygulama.
En derin saygı ve selamlarımla...
Çok sağ olun.
‘’KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLAR ARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ’’
Aslında bu yazıyı kaleme aldığım dün gece ben farkında bile değildim böylesi bir güne denk düştüğünü yazının.
Ki günü ve mekânı yok kadına uygulanan şiddetin.
Dilerim ki; bu gün, takvimlerden silinir ve unutulur ve asla da uygulanmaz kadına ve çocuğa yönelik şiddet.
Hayallerin ruha iyi geldiği hep mucizevî bir farkındalık sunmuştur hayata…
‘’Beni öldürmeyen şey, beni güçlendirir.’’(Nietzche)
Hayaller ve sığındığımız her kare, aslında bizden ibaret bir varsayım iken…
Uyuyan bir düş'ün omzunu dürttüm bilinmezliğin sunumunda bilindik bir suret iken aradığım...
Bir düş'ün kundaklandığına tanık oldum aslında beyan ettiğim değil sunuma hazır olmadığımdı içimdeki sesin buyurduğu.
Solan bir çiçeğin yeniden canlanmasını arzu ettim ve ölüm seğirtti.
Kimliğim de değildi önem arz eden çünkü yaftalanmışlığın hüküm sürdüğü zaman diliminde ben sadece bir nesne idim.
Soluklandığım sapakta bir bir vesile oldu hayaller.
Hayaller idi sonsuzluğa kucak açtığım hep hayallerdi olması gerekeni zaten mümkün kıldığım.