- 1000 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SANATÇININ İÇE BAKIŞ SERÜVENİ I
Yazdıklarımız, söylediklerimiz, çizdiklerimiz, boyadıklarımız içimizde fırtınalar yaratan duygularımızın sonucudur. Şiir mi yazdınız? Sizin duygularınızın yansımasından, yüzeye çıkmasından başka bir şey değildir. Şiirin içeriği, biçimsel yapısı, söylenişindeki farklılık sizin aynanızdır, sizin yansımanızdır. Bu üretilen ürün size “Ben senin yarattığın bir duyguyum.”(1) der gibidir. Doğru söze ne demeli? Kişilerin duyguları vardır ve bu duygular onların yaptıklarına ve de davranışlarına yansır. Duygusunu yapıtlarının mayasında işlemeyen, kendi mayasında harmanlamayan sanatçı olamaz diye düşünüyorum.
Onlar kendine özgü tavırlar sergilerler. Kendilerine güvenleri tamdır. Alçak gönüllüdürler, burunları havada değildir. Çünkü çevresine ve çevresindeki insanlara saygılıdır. Bağırıp-çağırmaz, söyleyeceklerini anlaşılır ses tonu ve yadırganmayacak davranışlar içinde sergilerler. Konuştukları dilin anlam ve değerini iyi bilirler. Bu nedenle onlar konuşurken, “Ses tonu ve sözcüklere olan hakimiyeti dikkatimi çekti.“(2)
Bazı kişilerde diğer kişilere göre ayrıcalıklı nitelikler görülebilir. Buna halkımız “Allah vergisi” der. Birbirimize benzerliğimiz salt insan olmamızdandır. Farklı oluşlarımız, bölgesel ayrılıkların getirdiği farklılıklar, yaşam biçimlerimiz kişilik oluşumlarımızın temel nedenleridir.
Kimileri doru bir ata binmiş gibi coşarak kitaplar arasında yol alır. Zamanı değerlendirmenin en önemli koşullarından biri budur. Kısaca okumak ayrıcalıktır. Bu ayrıcalık kitaplar arasında büyümeye, okumaya tutkun olmakla ilgilidir. Böyle ortamları yaratmak, böyle ortamların içine bilerek sinmek bunun için gereklidir. Bunun her kişiye özgü bir nitelik olduğu pek söylenemez.
Okudukça gelişir kişilik, okudukça yaşama bakış açısı genişler, olayları irdeleme gücü artar. Bu donanımlarla yetişmiş bir kişilik, sözünde, özünde doğru saptamalarla erdemli yolların yolcusu olur. Yol aydınlıktır, yol ışıklıdır ve de yol güneşlidir. “Sanki atımı güneşe doğru sürüyordum.”(3) diye geçer içinizden. Yaptıklarınız, yazdıklarınız, ürettikleriniz bu düşüncelerle ortaya çıkmanızı sağlar. Bu erdemli yol başka kişilere de örnek olamaya başladığında toplumsal gelişmelere yönelme de başlamış olur.
Çoğunluk üstümüzde masmavi bir gökyüzü vardır. Aslında sonsuzluktur bu bizim için. Bizi alıp götüren, enginlere salan bir sonsuzluktur bu. Hele yaşadığınız yer mavi gökyüzünün kucaklaştığı denizlerle de kol kola görünümler içindeyse; “Gökyüzünün maviliğinden denizin maviliğine düştüğümü anımsıyorum.”(4) der durursunuz İbrahim Ergin gibi:
“Bu deniz hiç görülmüş değil
Bir yanı birden bire dağ
Bir yanı bin bir bük, ada, koy
Yeşil ve mavi ışıktan ipliği”
Böyle bir oya örülmüş değil”(5) dersiniz, dile getirirsiniz gören gözlerin duygularını. Sanat budur, sanatçılık budur bence. Gerektiğinde insanların dili olacaksınız, diyeceksiniz onların diyemediklerini, sözcüklerle dile geleceksiniz hoyratça yazacaksınız dizelerinizi...
Ve de gün gelecek her fırsatta yinelenecek bu dizeler. Sizin maviye olan tutkunuz dile getirilecek, maviyle bütünleşeceksiniz.
Sanatın gücüdür bu. Doğayla bütünleşirsiniz, insanlarla bütünleşirsiniz, dahası paylaştığınız bu duygularla, diğer insanların duygularını harmanlarsınız. En büyük mutluluk budur bence.
Usumuzu kurcalayan bir şey varsa bilin ki, yeni bir oluşum içindesiniz. Bu oluşum bazen çevreyle olan ilişkilerinize ket vurabilir. Sıkıntılı anlar, sıkıntılı zamanlar yaşayabilirsiniz. Bir sancıdır sizi sürükleyen. Bir sancıdır sizi tedirgin eden. Bu sancı yaraya neşter vuruluncaya dek sürer gider. Bu durum kendinizi anlatmaya fırsat bulduğunuzda yok olur gider. Bu durum sizi rahatsız eden duyguların; sözcüklere, renklere, çizgilere dönüşmesine dek sürer. İşte o zaman rahatlarsınız. İşte o zaman kendinizi bulursunuz yapıtlarınız arasında. Kişiliğiniz kanatlanmıştır, coşmuştur kişiliğiniz. Dahası kendinize olan güveniniz artmıştır. Sizi çevreleyen sınırlar kalkmıştır. Bundan böyle rahatlarsınız, çözülür, gevşer sinirleriniz. Dahası düşünceleriniz özgür bırakır sizi. Yani “… Bir eylemi gerçekleştirdiğin zaman, kendini özgür hissettiğin andır.”(6) Bu an yeni oluşumlara kapıyı açacak olan yeni duygu seline dek sürer. Arkasından yeni hesaplaşmalar, yeni yalnızlıklar başlar. Bu yeni bir yapıt üretene dek sürer. Sanat budur, sanatçının bitmeyen çilesi böyledir. Bu nedenle sanatçılar bu çilelere seve seve katlanırlar.
Onların yazgısı budur.
Mehmet Erbil
www.mehmet-erbil.tr.gg
(1) İbrahim Ergin, İkarus, Öykü-Şiir Aylık Yazın Dergisi, Eylül 2018 Ankara, s.34.
(2) a.g.e. s.34
(3) a.g.e. s.35
(4) a.g.e.s.35
(5) İbrahim Ergin, Aşkın Bana İhtiyacı Var, Menteşe Belediyesi Kültür Yayınları, s.39.
(6 )İbrahim Ergin, İkarus, Öykü-Şiir Aylık Yazın Dergisi, Eylül 2018 Ankara, s.37.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.