- 2751 Okunma
- 33 Yorum
- 14 Beğeni
PORTAKALI SOYDUM, BAŞUCUMA KOYDUM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsan denilen varlık, acaba "az olanın" mı? kıymetini daha iyi biliyor veya "çok zor elde ettiği" şeylerin mi?.
Kendimden pay biçtiğim de, cevabım "az olanın"diye çıkıyor düşüncelerimden. Yani sevginin azlığı daha bir önem kazanıyor.sevgisizliğin çokluğunda.
Dün, bahçe kapımıza geldiğimde.. portakal ağaçlarına ilişti gözlerim.
Bu zamana kadar hiç dikkat etmemiş, öylece dalıp girmiştim cümle kapısından içeri.
Bazen batan güneşi portakala benzetirdim. Oysa, şimdi tüm ihtişamıyla bahçemdeki ağaçta sallanıyordu sayısız güneş.
Şaşkın, bir o kadarda büyük bir sevinçle toplayabildiğim kadar topladım ve eve çıktım.
Yeni doğmuş bir çocuğa bakar gibi sevgiyle bakıp, kokladım...
Küçük kızıma seslendim.
- Kuzum gel bak! bahçemizin ilk portakallarını topladım.
Biraz isteksiz, biraz da tuhaf bir bakış atarak
- Bildiğimiz portakal işte anne, ne var bunda abartılacak dedi.
- Aa olur mu, biz bu evi aldığımızda bahçedeki toprağın yığma toprak olduğunu ve meyve yetişmeyeceğini söylemişlerdi.
Gördün mü? nasılda yanıldılar. Zeytin, nar ve limondan sonra birde portakallarımız oldu.
Biraz alaycı!
- Tamam anne tamam, desene bu kış C vitaminimiz bahçeden.
- Dalga geçme kuzum, bunu bulamayanlar da var. Derken.. bir an düşündüm. Sahiden hiç tadını bilmeyen varmıdır? diye.
Ve sen geldin aklıma Esma teyze.
Artvin’in küçük bir nahiyesine tayinle gittiğimizde lojmanımızla karşı karşıyaydı evleri.
Sıcacık gülümsemesi ve içten şivesiyle;
- Hoş geldiniz oğul, iki dağın arası Allah’ın belası yere demesini hiç unutmam. Böylece can ciğer olmuş,hemen kaynaşmıştık ailecek.
Bir gün soba başı muhabbetimizde bir tabak portakal getirdi ve dedi ki
- Çok şanslısınız oğul (cinsiyet ayırmadan oğul derler herkese)
- Neden Esma teyze?
- Bol bol portakal yiyorsunuz. Bizim zamanımızda yoktu, yada buralara gelmiyordu. Bilemiyorum..
Hatta Zülfikar amcan, bir gün ilçeye gittiğinde bir file portakalla eve dönmüştü. Ne sevinmiştik bir bilsen.Günlere pay ederek tükettik.
Kabuklarını da atmazdık haa..
- Neden?
- Kıyamazdıkda ondan, leçeğimizi omzumuzun arkasına verir, yakamıza çengelli iğne ile takardık.Hem mis gibi kokardı.hemde, herkes görsün portakal yediğimizi diye kasıla kasıla gezerdik. Düğüne bile gitmişliğimiz vardı valla... Siz çok şanslısınız çook.
Hayretle dinlemiş,gülümseyip geçmiştim.
Ege’ye geldiğimizde ise, bende turunçları portakal sanmış, ahh Esma teyze görmeliydi bunları demiştim.
Sonrası hüsran tabii... Çünkü portakal sandığımız turunçları soyup,yemeye kalkıştığımızda ağzımızdaki ekşiliği asla unutmam.Komşularıma anlattığımda baya bir alay ve gülme konusu olmuştum.:)
Sonradan öğrendim turunç suyunun salatalara katıldığını ve kabuğundan reçel yapıldığını.
Kızıma tekrar seslendim
- Kuzumm sana portakalla ilgili bir tekerleme söyleyeyim mi?..
- Söyle anne, söyle.. Sen bugün taktın portakallara.çabuk söyle çarşıya gidicem.
Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Ben bir yalan uy dur dum,
Duma duma dum...
- Ee!.. bu ne şimdi böyle anne?.
- Tekerleme kuzum. Biz çocukken, oyun oynadığımız zaman sıralamayı böyle tekerlemelerle yapardık. Sona kalan ebe olurdu...
- Anne.. biliyormusun? gittikçe anneanneme benziyorsun. Duma duma dummuş, çok komikti...
Gördün mü? Esma teyze şimdiki çocuklar ne oyun biliyor,ne de tekerleme dedim, dilimin ucuyla.
Sen olsan!..
- Boşver oğul, onlar bulmuşta bunuyorlar derdin.
Umarım! cennet mekanında, portakal ağacı gölgesinde dinleniyorsundur?...
Leçek:Kadınların başlarına örttükkleri yemeni,çember,yazma ve tülbentin yöresel ismi.
YORUMLAR
Gülümseyerek ve anılar tazeleyerek okudum yazınızı Dilek Hanım.
Van'da öğretmendim ve anlattığınız gibi çok az portakal gelirdi Van'a. Oysa ben turunçgiller diyarı bir bölgenin genci idim. Yarı yıl tatili için Hatay'a geldiğimde portakal değil de onun atası olan iki adet turunç götürdüm dönerken. Hiç görmemişlerdi ve sadece adını biliyorlardı çünkü. Henüz köylülere göstermeden bir de baktım ki, lojman arkadaşım soymuş ve ikisini de yemiş.
Kahkahalarla gülmüştüm. Turunç acı idi ve sadece kabuğu ile suyundan yararlanılırdı.
Her zaman söylediğim gibi, anılar bir ülkenin yer üstü zenginlikleridir. Her anıda mutlaka alınacak geleceğe dair bir ders vardır.
Sevgi ve saygılarımla...
Dilek USTA
Ülkemiz tam bir kültür mozayiği ve ne güzel insanlarımız var. Turuncu bizde portakal sanmıştık sizin örneğinizdeki gibi :))
Çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için.
Sevgi ve selamlarımla
Dilek USTA
Sevgilerimle
Dilek USTA
Kalbi sevgilerimle arkadaşım.
Sevgili Dilek hanım...
Güne düşen güzel yazınızı kutluyor
Kucak dolusu sevgiler gönderiyorum size..
Dilek USTA
Sevgilerimle canım
Canım sıkkın gelmiştim sayfanıza şöyle bir göz atıp çıkacaktım. Kelimeler yakamı toplayıp beni öyle bir sirkelediki; Önce sıkıntılarımı kaybetdim sonra tebessümler yeşerdi yüzümde. Ben mi iyiki gelmişim; Siz mi iyiki yazmışsınız henüz farkında değilim diyerek bir parantez açayım ( Az yada çok olmanın kendisi bile başlı başına bela.Çok eşittir çöp. Az eşittir sıkıntı. Cevap "Yeterli ile kafi " de saklı. Bu bir terbiye ve terbiye; İnkiyatdan beslenmeyen tek yanımız..Değer bilmek için yaratıldığından emin olan bizlerin; Değer vermeye başlamasıyla soldu bütün çiçekler."Sen herşeyden değerlisin benim için "Diye diye hem değerliyi hemde değerleri tüketttik.
Az çocuk ,az insan, az komşu, az pilav, az çorba, az iş, az yakınlık... Derken AZ dediklerimizin hepsi azdı lar. Diyerek te parantezi kapatayım.
Satırlar bir insanı tanımış olmanın hüznüyle akıyordu yıkandım huzur buldum kardeş.
Güzel şeylerin altına kısa şeyler yazamamak gibi bir derdim var.
Hayırlı akşamlar :)
Dilek USTA
İlginize ve değerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum.
Sevgi ve selamlarımla
Bir portakal ne de güzel bir dolu anı biriktirilmesine vesile olmuş. Bizim memlekete de gitmişsiniz bu arada, Artvin'e, ne güzel insanlar çıkmıştır karşınıza kim bilir? Güzel bir yazı bir dolu yaşanmışlık... Kutluyorum yürekten...
Dilek USTA
Evet Artvin Yusufeli nin bir nahiyesinde kaldık uzun süre ve çok özeldir Artvin ve insanları benim için.Çok güzel dostluklar kurduk orada ve hala devam eder görüşmelerimiz.
Çok teşekkür ediyorum değerli yorum ve ziyaretiniz için.
sevgi ve selamlarımla
çengelli iğneye portakal kabuğu :) rahmetliyle bir soba başı muhabbetine katılmak ne güzel olurdu çok isterdim...seviyorum eski insanları ve hiç eskimeyen hikayelerini...
şimdiki jenerasyon kendilerini bile anlamıyor anlamaya da çalışmıyor zaten sevgili Dilek. o yüzden sen hiiiiiç yorma o portakal çiçeği kokan yüreğini...
güzeldi yazı yaşattı imrendirerek...
Dilek USTA
Eski insanların sohbeti çok tatlı gerçekten.Annemde öyledir benim.Halâ eski inançlarını devam ettirir.Onların hikayelerini dinlemek ayrı bir haz veriyor insana.Şimdi bizler bir şeyler anlatmaya kalksak devir değişti deyip kestirip atıveriyorlar çocuklar.
Çok teşekkür ediyorum güzel yorumun için arkadaşım.
Sevgilerimle
1981 yılıydı.
İleride eşim olacak kız ile ilk kez tanışacaktım. Bu işe aracılık edenler beni aldılar ülkemizin portakal cenneti olan Finike'ye götürdüler. ( Kız orada yaşıyordu ben İse Manavgat'ta )
Finike'ye varır varmaz baktım her taraf portakal ağacı. Gerçi Manavgat'ta da vardı ama öyle fazla değildi. Finike'de yer gök portakaldı adeta.
Bir bahçenin kenarından geçerken yere düşmüş kocaman bir portakal gördüm. Almak için eğildiğimdeyanımdaki arkadaş '' Ne yapıyorsun sen? Bahçeye girip dalından koparsana. Burada yere düşmüş portakalı almak çok ayıp sayılır. Bahçeye gir ve yiyebileceğin kadar ye. Hiç kimse bir şey demez '' dedi.
Gerçekten de bahçeye girip yiyebildiğim kadar yedim ve bahçe sahibi sadece ''Afiyet olsun '' dedi.
Oysa aynı portakalı sizin yazınızda da belirttiğiniz gibi çocukluğumun geçtiği Erzurum'un Pasinler ilçesinde manavlarda bile nadiren görürdük.
Yani evet, az olanın değeri daha fazla biliniyor. Muğla'nın Fethiye ilçesi gibi bir yerde yaşayıp da hayatında denize hiç girmemiş pek çok insan tanıdım...Oysa millet taaa Dünyanın öteki ucundan geliyor.
Velhasılıkelam insanda pek çok hatırayı uyandıran güzel bir yazıydı yazınız. Güne gelmeyi fazlasıyla hakketmiş.
Selam ve saygılar.
Dilek USTA
Unuttuklarımızı hatırlatmış gerçekten yazı. Oysaki yazarken hiç böyle düşünmemiştim.
Finikeyi bilirim orada kalmışlığım var. Gerçek anlamda mükemmel bir cennet köşesi. İnsanlarımız ne kadar cömert. Bahçesinden yediğiniz portakallara afiyet olsun diyebilecek kadarda gani gönüllü.. İşte bizim insanımız.
Çok teşekkür ediyorum bu güzel anınızı bizlerle paylaştığınız için.
Sevgi ve selamlarımla
Dönüşse de bütün dokularımız dile
Saçağında portakal kokmaz buraların...
Kuzine sobanın odun ateşi geçip kömürler yanmaya başladığında ısındığımızı hissederdik o zaman annem sobanın üstüne 3-4 parça portakal kabuğu koyardı o kabuklar ısınınca odanın içini müthiş bir aroma kaplardı ve ne güzel koktu dediğimizde her defasında annem " Havva anamız getirmiş cennet gelirken teninde portakal kokusunu" derdi o yüzden çocukluğumun düşüncelerinde kalan cennet kadın ve portakal kokusunu bir birinden ayırmadığım hep bir im oldu düşüncemde o yüzden ben hep portakal diyarında yaşama şansı bulanları kıskanmışımdır sanırım onların cennette yaşadığını düşündüğümden
Yine de
Ara sıra tenime vuran rüzgarlarla gelir kokusu şehrime portakalın soymadan saklarım baş ucumda hep onu koklarım o bilmez yalnızca onun koktuğunu baş ucumda....
Anı...
O kadar güzeldi ki; yalın samimi ve içinde her paragrafta durarak düşündürerek okunan anılardan günceyi sorgulayan bir yazım dı
Çokca
Hakkettiği yerde olan bu yazım herkesin kendinden bir şeyler bula bileceği kadar derin sorguları olan bir anlatımdı...
Tebrik ederim Dilekciğim
Çok beğendim
Emeğine
Yüreğine sağlık
Sevgimle...
Taylan KOÇ tarafından 11/23/2018 4:34:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dilek USTA
Sevgi ve selamlarımla
Yazınızı okurken TURUNÇ bölümüne geldiğimde Orta okula gittiğim yıllar aklıma geldi.Kazara paramız olursa lahmacun yerdik tabladan, tablacı limon değil TURUNÇ kullanırdı. Çünkü bizim orada sokaklar Turunç ağaçlarıyla yeşili yakalamıştı. Ellerinize yüreğinize sağlık. Güzel yazınızı ve sizi güne taşıyan seçki kurulunu kutluyorum. Saygılar
Dilek USTA
Okuyan yorumlayan gönlünüz var olsun.
Sevgi ve selamlarımla
Can KARDEŞİMİN YAZISINI
Günün seçki kurulu güne seçmiş
O da ne ki!
Biz mührümüzü basmışız bir kerem;))
sevgilerimle kutluyorum kardeşimi
Dilek USTA
Sevgilerimle
Dilek USTA
Başarı demeyelim buna,sadece yazma ve şiir aşkı diyelim.
Çok teşekkür ederim zarif yorumun için
Sevgilerimle
Evet çok hoş bir yazı ,herkes çocukluğuna gitti tabii ben de öyle...kutluyorum Dilekciğim,sevgiler.
Dilek USTA
Beğenin ve değerli yorumun için çok teşekkür ederim canım.
sevgilerimle
Güne çok yakışan özellikle de yüreklerimize alıp en derine en derine kazıdığımız.
Tüm güzellikler sizinle olsun sevgili dostum.
Hep güzele,hep sevgiye özlem ve iyi ki de...
Yüreğiniz dert görmesin asla asil yürekli dostum.
Dilek USTA
Güzelliklerde buluşmak dileğimle.
Selam ve sevgilerimle
Çocukluğumda ben de portakalın tadını bilmezdim, paramız meyve satın almaya yetmediği için sadece bahçemizdeki meyveleri yerdik. Aklıma geldi de bir gün babamla doktordan geliyorduk manavın kapısında elmaya benzer ama kavuniçi meyveler vardı ben de istedim; kızım onlar acı tadı güzel değil tatlı olsalardı alırdım dedi. Ve o ilk 35 yaşımda tattım.Alabilecek durumda bile olsam acı diye canım çekmiyordu. Adı mı; balçukurtması, cennet meyvesi, hatay hurması gibi adlar almış harika bir meyve. Anılara götürdü paylaşımınız hemşerim. Sevgiler...
Dilek USTA
Genel anlamda toplum olarak öyle yada böyle yokluk ve yoksulluk yaşadık.
Canımız bir şey çekse bile dile getiremezdik çoğu kez. Çünkü bilirdik durumumuzu.. Şimdiki çocukların bunu anlayabileceğini hiç sanmıyorum.
Sizi de bir nebze anılarınıza götürebildiysem ne mutlu bana..
Çok teşekkür ediyorum değerli ziyaretiniz ve yorumunuz için.
Sevgilerimle
"Eee bu ne şimdi böyle..." ye gelince ye kadar bekledim.
Ne den mi ?
Birazdan Dilek cevabını alacak diye.
Tam o cümlede koptum zaten.Başladım gülmeye.
Yeni nesil böyle Dilek Hanım.
Peki yeni nesil böyle de bu yazı nasıl?
ŞAHANE...
Size ve kızınıza sevgiler gönderiyorum.
Sağ olun. Çok güzel bir anıydı.
Dilek USTA
Sizi gülümsetmek beni çok mutlu etti. Neşeniz daim olsun inşallah.
Laf aramızda sizi kıskandım ve hadi Dilek otur yaz dedim. :))
Cansınız hemşehrim.. Çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuza..
Selam ve sevgilerimle
Portakal herhangi bir meyve değildir...
Mesela muz... Nar... Ayva değildir..
Bir kere şekli ve "dayanıklı" oluşu ilgi çekicidir, çocuklar için..
Benim de çocukluğumun değerlisi idi!
Hem yer, hem oyun oynardık.. Vurmaca gibi...
Ceplerimiz dola taşardı kışın portakalla... Mevsimin adeta simgesiydi...
Şimdi mi?
Gördüğünüz gibi Dilek Hanım.. Sadece sizin kızınız değil... Çocukların hemen tümü "suyunu" tüketiyor, kendisiyle arası pek yok, maalesef...
Hoş bir denemeydi,
Tebrikler.
Dilek USTA
Şimdi ki çocuklara zorla yediriyoruz meyveyi.
Beğeni ve yorumunuz için çok teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle
ZEYBEK HOCA
Portakal, hele "çekirdekli ve sert olanı" hem oyuncağımızdı, hem de sevdiğimiz, bizi gripten koruyan doğal ilacımızdı..
Ceplerimin patladığını anımsarım ben, taşımaktan çokça.
Hala kabuğunu doğal esans gibi kullanırız biz...
Yazınız ve açıklama için ben teşekkür ederim
Saygıyla....
Çok hoş bir yazı olmuş, Dilek kardeşim, çoçukluğumuza götürdün bizi.
Bağımız yoktu ama çarşıdan gelen mandalina, portakalları kardeşimle sayı olarak ikiye bölerdik hak geçmesin ve kim daha çabuk bitirecek yarış yapardık. yiyemezdik yarına saklardık :)
LEÇEK yaygınlaştırdık çokta hoş olmuş hem cümlede hem da açılımı
Kaleminizden nice böyle gözel anılar yazılar okumak dileklerimle
Saygılar
Dilek USTA
İnan ki yazı okumayı seviyorum ama yazmayı fazla denememiştim.
Geçen gün bahçedeki portakalları toplarken emeğin karşılığını güzelleştiren bir sevinç yaşadım akabinde kızımın tepkisi :)) bu yazıyı yazmama vesile oldu yazarken de Esma teyzem geldi aklıma.
Evet leçek gibi nice güzel yöresel kelimelerimiz var. Bunları ara ara kullanmalıyız diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum değerli yorumun için.
Selam ve sevgilerimle
Az çoğu dengeler.
Hiçbirimiz kusursuz değiliz,en iyimiz en az kusurlu olanımızdır.
Bir İskandinav atasözü der ki;
Az kork, çok umut et; az ye, çok çiğne; az homurdan, çok nefes al; az konuş, çok anla; az nefret et, çok şev ki en güzel şeyler senin olsun.
Az insan, çok huzur.
Az bildiğini anlamak için çok okumak gerekir.
Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz demiş atalarımız.
Konfüçyüs
"Çok kişiyle konuş, az kişiyle düşün tek başına karar ver."
Tutumluluk azı çoğaltır, israf çoğu azaltır.
Bilgi ve kültürün az olduğu toplumlarda dev aynası çalışır.
Az ve çoğun nerede ne zaman ne anlama geldiğini irdelemeye çalıştım güzel yazınız sayesinde
Kutlar saygılar sunarım
Önder Karacay tarafından 11/22/2018 9:24:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dilek USTA
Ne güzel bir analiz yapmışsınız az ile çoğu irdeleyerek.
ve yorumunuzu okuduktan sonra ilk cümlenize olan kanaaitin doğruluğuna inandım.
"Az çoğu dengeler."
Bu çok doğru bir tespit.
Bu bağlamda çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için.
Sevgilerimle
Çok yaşa e mi Dilek Hanım...
Van'da yaşadığım günleri getirdin aklıma... Oradaki anılarım uçuştu, yazını okurken... 'Bu ülke bir mozaik' diyenlere yürekten katılıyorum... Her bölge kendi dokusu ve kültürüyle bambaşka bir dünya...
Ve eğer bir yerlerde karşılaşmazlarsa birbirlerinin değerlerinin farkına varmadan yaşarlar... Günümüzdeki teknoloji biraz arayı kapadı... Ama iddia ediyorum, içinde yaşamadan yine de anlaşılamaz...
Bursa'da ( O zamanlar daha boldu ) kestane şekeri herkesi ulaşabildiği çok güzel bir lezzetti... ara tatil dönüşümüzde büyükçe bir kutu götürdük hediye olarak... Ev sahibimizin o zaman evliler hariç iki kumadan on dört çocuğu vardı...
Eve gittiğimiz gibi hediyemizi verdik... Kurdelesi, kağıdı görülmemiş bir hızla parçalandı ve herkes başına üşüştü... kalktıklarında jelatine yapışmış şerbetler kalmıştı sadece!...
Özellikle küçük kumanın çocukları her konuda yok sayılırdı... ve onlar da dışarda oynuyorlardı... Onların en küçüğü Mamo içeri girdiğinde herkes ( annesi dahil) son lokmalarını yutuyordu... Çocuk sessizce kutuya yaklaştı, içinde ne olduğunu hiç kavrayamadı...
Bir parmak aldı şerbetten... Çok hoşuna gitmişti... bir daha, bir daha... şerbet de bitti... yavaşça jelatini çıkardı ve bir ucundan bir ucuna kadar saatlerce yaladı... Bitince katladı, cebine koydu!...
Ne zaman onu dışarda görsem, jelatini yalıyordu... aylarca... İçimin acısını anlatamam!...
Evet çok doğru!... her şey az olduğu yerde değerli...
Duyarlı bir kalemden gönderimi çok güçlü bir yazı... İçtenlikle kutlarım Dilek Hanım...
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 11/22/2018 8:45:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dilek USTA
Anlattığınız anıyı o kadar çok çoğaltabiliriz ki. Hepside birer hayat dersi adeta.Yokluğun ve yoksulluğun en ağır ceremesini çocuklar ödüyor ya en çok ona üzülüyorum. Birde çaresiz kadınlarımıza.
Tayinci olduğumuz için bir çok yere taşınmak ve belli bir yıl kalmak zorunda kaldık. Artvin benim için her zaman özeldir . Nedeni ise evlenene kadar hiç başka bir şehre gitmemiştim ama hep merak ederdim başka şehirlerin yaşam şekillerini, kültürlerini. Evlendiğimin 6. ayında gittik Artvin'e ve 9 yıla yakın kaldık.
Ne çok güzel anı insan ve güzel anılar biriktirdim. Halâ görüşürüz o dostlarla.
Ülkemiz her anlamda kültür mozayiği,öğreneceğimiz,tanıyacağımız ne güzel insanlar var.Eğrisiyle ,doğrusuyla seviyorum insanlarımızı..
İçten yorumunuz ve bu anlamlı anınızı bizlerle paylaştığınız için yürekten teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle güzel dost..güzel insan...
misal taş dediğin zamanla azalıp kıt bulunur şey olsaydı,,kıymetli olur muydu yine
bence zor elde edilen şeydir kıymetli olan
zor ele geçen şey de kıt bulunur aynı zamanda
çocukken babaannem (güllüana) , ne vakit iştahla bişeyi yiyecek olsak ..kırım acımısız derdi.. oysa köyden çıkmamış biriydi..belli ki kırımdan göç ederken büyüklerinden miras kalıp bilinç altına yerleşmiş sözüydü bu
bir şey ne kadar bolsa ve ulaşılır halde ise lezzetinden ve kıymetinden fire veriyor ister istemez
kızının yerinde sen olsaydın da aynı tepkiyi verecektin
portakalı soyma bir daha
kimsenin de başucuna falan koyma :)
Dilek USTA
Beni birazda yazmaya iten senin güzel ve bir o kadar etkileyici yazıların oldu.
Bundan sonra sık sık olmasa da yazmaya gayret edicem.
Güllüanacım ne güzel söylemiş.
Biliyorsun ki bende Kırım Türküyüm anne tarafımdan.
Sürgün edildikten sonra bile çok eza,cefa ve yokluk çekmişler.Benim nenem de (onun adı da Gülhanım) sofrada bir şey yerken ekmeğinize bolca katık yapında yeyin der di.Yani daha fazla ekmek daha az yemek. Çok iyi bilirim o insanların neyi anlatmak istediklerini, nasıl bir cendereden geçtiklerini.
Kıt olan ve zorluklarla elde her şeyin kadrini bilmek gerekir.
Portakalı soyucam
Seninde başucuna koyucam.. :))
Çok teşekkür ediyorum
Sevgilerimle
68 den 78 den sonra
bu son kuşaktı güneşi olan
12 eylül çocuklarından kalan
bidaha hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.. saygı ile...
Dilek USTA
Evet artık hiç bir şey eskisi olmayacak,
Galiba bizler son numuneleriz. Çünkü yeni gelen kuşağın ne dünya umurunda, ne ülke, ne de bizi biz yapan değerler. Hepsini yitirdik.
Umudunuz var mı derseniz asla umudumu yitirmedim. Her şey aslına rücu eder sözünü pek severim. Bir gün ama mutlaka bir gün güneşin çocukları boğacak karanlığı..
Çok teşekkür ediyorum
Sevgilerimle
Dilek USTA
Çok yaşa emii..
Çok teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle
Ah ne dersin gulum simdiki gencler bolluk icinde buyuyorlar ,yaslaniyormuyuz ne bende her meyveye zebzeye butun varliga farkli bakiyorum gozlermle seviyorum belki biz genckenden gencler gibiydik degerli sairem begenerek okudum yuregin kalemine saglik
Dilek USTA
Nazım Hikmet ne güzel söylemiş
"Birlikte eskimek çok güzel, eksilmedikçe"
Yeter ki Tanrı sağlıklı yaşlar nasip etsinde yaşlanalım Ayşe hanımcım.
Ben yaşı genç nice yaşlılar gördüm. Ve bizler seviyoruz anılarımızı ve değerlerimizi. Bu yüzden unutamıyoruz hayatımızın renkli taraflarını.
Çok teşekkür ediyorum
Sevgilerimle
Evet herkesin tebessümle düşündüğü şeyler vardı güzel paylaşımınizda
Bende İzmir'e ilk geldiğimde zeytini dalından koparıp yemeye çalışmıştım, agaci yoktu bizim oralarda
Göz bebeğimiz evlatarin göremediği güzel hasletlerdendir edebi değerde ki tekerlemeler
Geçmişten bugüne güzel yazıydı
Sizi kutluyorum Dilek kardesim
Dilek USTA
Çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için .
Sevgi ve selamlarımla
Kıt olan her şey kıymetlidir
Çok doğru bir yaklaşım
Yazınızı okurken geçmiş çocukluk anılarımıza gittim o körebe oyununu tekrar oynadım
He bu arda beni kimse yakalayamazdı çocukken tüm oyunlarda en hızlı bendim;))
Öyle güzel bir bahçeden söz etmişsin ki cennet sanki tabi şimdiki çocukların ilgi alanı internet ve telefon da gezinmek olduğundan doğal yaşamın anlam ve değerini anlama yetileri yok gibi algıda seçicilik deniyor galiba
Oysa bizim döneme denk nesiller için hala bağ, bahçe, dağ, bayır da gezip dolaşmak her şeyin üzerinde bir zevk sunmakta
bu nedenle çok güzel bir konu seçmiş ve de çok güzel anlatmışsın can kardeşim
bir solukta okudum yazını
zaten iyi bir yazı kendini okutan yazıdır.
Sonsuz sevgi ve tebriklerimle.
Dilek USTA
Çok teşekkür ederim çocukluk anılarını paylaştığın için.
Sevgilerimle
MÜSLÜM BAYRAM
Sorumluluklar olmasa şimdi ben ya bir ırmak kenarında balık tutuyor veya bir kumsalda geziniyor, veya gür ormanların içinde keşif yapıyor olurdum;)))
Çok benziyormuyuz ne;))
Okumak ve Yazmak!
Portakaldan anıya yolculuk, bence hem anlatım hem verilmek istenen mesaj güzel.
Bir de;
Okumak yazmak değerli. Başaranlara yürekten selam olsun.
Kutlarım Can Dost!
Saygılarımla
Dilek USTA
Bugün yazı yazmak istedim. Sebebi ise bahçemdeki portakallardı.
Küçücük bir şeyle mutlu olabiliyorsak eğer,emek vermeye değer tüm zorluklar.
Çok teşekkür ediyorum kıymetli yorumunuz için.
Sevgilerimle
Varlığın kıymeti "yoklukta" anlaşılırmış. İçinde bulunduğumuz onca şeyin farkına elimizden gidince fark ediyoruz ya da hiç ulaşılmayacak bir yerde ise farkına varıyoruz.
Kıymet bilmek eskilerin işiymiş. Benim nacizane görüşüm 2000 yılından sonra doğan nesilde bu sorun var. Sanırım kolay ulaşmaktan kaynaklanan bir sorun. Emekle elde edilen herşey ne güzeldir değil mi? Bir de olmayacak yerde var olduğunu görmek eşsiz bir duygu. Demek ki ne güzel işlemişsiniz ki bulunduğunuz yeri olmayacak şey oldurulmuş.
Güzel bir çalışma okudum. Gülümsedim. Tebriklerimi sunuyorum Dilek Hanım.
Saygılarımla...
Dilek USTA
Ne kadar haklısınız söyleminiz de.
Benim kızımda 2000 doğumlu. Demek ki teşhisiniz çok doğru.
Her şeyi sunuyoruz onlara,o yüzden kıymet bilmiyorlar maalesef.
Bu yüzden hem doyumsuzlar,hemde bizleri anlamak için yeterli birikimleri yok.
Çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için.
Sevgilerimle