NEVİN
Deniz kıpırtısız uzanıyordu. Gökyüzü berrak mavi. Denize inen dik ve kıvrımlı yoldan iniyordu Nevin. Kavurucu yaz sıcağı başlamamıştı henüz. Sabahın bu erken saatinde kumsal neredeyse tıklım tıklımdı.
O, yürüyüşe çıkmıştı sadece. Bu kalabalıkta denize girmeyi sevmiyordu. Üstelik doğru dürüst yüzemiyordu da. Ona efor sarf ettirecek bir spor gerekiyordu. Birkaç aydır aldığı kiloları vermesi lazımdı. Kıvrımlı dik yoldan döne döne sahile inmek çok keyifliydi. Bu yıl yeni bakım görmüştü yol. Rengarenk çiçeklerle süslenmişti kıyıları. Bugün yıllardır gördüğü manzaradan farklı gibiydi gözlerinin önünde uzanan görüntü. Dağlar keskin hatlarıyla çevreliyordu denizi. Koyu ve çıplak sırtlarında denizin ışıltısı dolaşıyordu. Günün ilk ışıkları, bu görkemli dağların eteğinde bir kolye gibi dizilmiş binaları başka başka biçimlere sokuyor, bildik kenti yabancı bir yer yapıyordu. Sonunda sahile indi. Yeni yapılan yumuşak zeminli parkura girdi. Ayakları hafifledi, içinden koşası geldi. Ama koşmadı. Temposunu giderek arttırarak yürümeye başladı.
Sahil daha çok yabancı turistlerle dolup taşıyordu bu mevsim. Nevin kumsaldan yükselen neşeli seslere kulak verdi. Tatile gelen insanların mutluluk sesleri. Nevin yıllardır bu kentte yaşıyordu. Her yaz gelen bu huzurlu yabancıları ilgiyle izliyordu. Onların pervasız halleri, özgür kıyafetleri ve güzellikleri hafif bir kıskançlık yaratıyordu onda. Yandaki maviye boyalı bisiklet yolundan birkaç bisikletçi vınlayarak geçip gitti. Acaba bir bisiklet alsam da sürsem, daha mı çok kalori harcarım, diye düşündü. Çok özeniyordu bisikletçilere. Keşke biraz daha cesaretli olabilseydi. Birden annesine öfkelendi. Ne vardı o kadar çok gözleme hazırlamakta. Köye her gidişinde sacı ve ateşi kurardı annesi. Hadi kızım sen veriver bana bir bir, derdi. Nevin hiç üşenmeden geçerdi ocağın alevlerle kaplı kıyısına. Annesine tek tek uzatırdı pişmeye hazır gözlemeleri. İşte o anda başlarda çıtır çıtır kızarmış yufkaların nefis kokusu, Nevin’in ağzı sulanırdı. Halbuki çorba, salata, biraz da köfte yeterdi. En samimi arkadaşı Nurcan, bir yılda tam on iki kilo vermiş, incecik olmuştu. Tabii ki gözleme gibi tatlara veda ederek başarmıştı bunu. Nevin gülümsedi, Nurcan gene ekmeğe başladı, yakında verdiklerini alırsa şaşmam, diye düşündü.
Nevin ortadan biraz kısa boylu, balık etinde. Aslında çok da kilosu yoktu. Yalnızca göbeği tombullaşmıştı. Asıl mesele kıyafetlerini giyerken zorlanıyor oluşuydu. Yakında işi başlıyordu. Kumral ve gür saçlarını arkasında topladı. Yusyuvarlak yüzü ortaya çıktı. Masum yüzlü, köylü güzeli edası. Oysa Nevin on yıldır kentte yaşıyordu. Biri erkek, diğeri kız olan iki kardeşiyle birlikte bir ev kiralamışlardı. Hayat, onları çok zorlamadan akıp gidiyordu burada. Yürüyüş yolu yüksek ağaçlarla çevriliydi. Birazdan ortalığı kavuracak olan sıcak için çok etkili bir gölgelik oluşturuyor bu ağaçlar. Ara sıra esen hafif rüzgarla yol boyu yürümek bir eğlenceye dönüşüveriyordu o vakit. Nevin biraz daha hızlandı. Tam o sırada, karşıdan uzunca boylu genç bir adam geliyordu. Nevin’in kalbi hop etti. İster istemez gözünü ayıramadı o adamdan. Adam Nevin’e kısaca baktı, ilgiyi fark etmiş olmalıydı. Yürüdü geçti. Sarsak bir yürüyüşü vardı. Saçları arkadan bağlı, ince çerçeveli gözlükleri vardı. Muhtemelen bir sanatçıdır, diye düşündü Nevin. Ya müzisyen ya da ressam...belki de bir mimardır. Her köye gidişinde annesi soran gözlerle bakıyordu yüzüne. Kelimelere dökülmeyen bu sorgu sual Nevin’i kızdırıyordu. Gece annesiyle babasının tartışmalarının kendi üzerinden olduğunu seziyordu. Evlilik yalan bana, diye fısıldadı. Annem beklesin dursun. Evin en büyüğü olmak, otuz yaşını çoktan bitirmiş olmak, onun elinde olan bir şey değildi.
Deminden beri, şu gelip geçen gözlüklü, uzun saçlı adamı göreli beri kalbiyle midesi arasına oturan kocaman bir taşı ne etmeli şimdi. Nevin unutmaya and içtiği Hakan’ı, uzun zamandır böylesi bir ızdırapla anımsamamıştı. O adamda Hakan’ı çağrıştıran ne vardı? Saçları mı? Hakan gitar çalıyordu. Şiir okurdu. Serbest olabileceği bir işi vardı. Bir yıl hayatının aşkını yaşamıştı Nevin onunla. Sonra, özgür olmak istediğini söylemişti Hakan. Nevin’in evlilik hayallerine uygun biri değildi. Nevin, Hakan’ın açıklamalarına inanmış göründü elbette. Bu inanç onun için iyiydi, çünkü onu rahatlatıyordu. Fakat içten içe biliyordu ki, kendisi Hakan’ın istediği kız değildi. Günlerce, aylarca geceleri ağlamakla geçmişti. İş yerinde ona deliler gibi aşık biri vardı, Hüseyin. Nevin neden onu sevemiyordu. Bir evet dese Hüseyin’e, hemen gelinlik giyerdi ve ailesinin yüzünü güldürürdü. Nurcan ne demişti; biz kadınlar bize acı çektiren erkeklere aşık oluyoruz. Nevin asla bunun nedenini çözemedi. İş ortamında tanıştığı ve değer verdiği biri Nevin’e bazı kitaplar önermişti. Kişisel gelişim kitaplarıydı bunlar. Nevin o kitapları yermiş gibi okudu. Gene de bir şifa bulamadı kanayan yüreğine. Ancak ezberlediği bir replik kaldı belleğinde; güle güle Hakan, seni sevgiyle uğurluyorum; sana içerlemiyorum. Bir yöntemdi bu. İşe yaradı mı? Zamanla hafifleyen sızı hala yüreğinde.
Aynı yoldan dönüşe geçti. Şimdi yol boyunca çoğalan yürüyüşçüler gelip geçiyordu yanından. Sahil daha da kalabalıklaşmıştı. Sıcak etkisini göstermeden eve varsam, diye düşündü. Karnı da acıkmıştı, harika bir kahvaltıyı hak etmişti, Nurcan’ı arayıp kahvaltıya çağırsa mıydı? Tişörtü terden sırsıklam olmuştu. Kıvrımlı yola gelince durdu. İnerken iyiydi bu yol, çıkarken nefes nefese bırakıyordu. Manzaranın en güzel olduğu yere kadar yürüyüp bir kez daha baktı kente, binalara , denize, dağlara...Güneş ışığıyla kapatmıştı dağların tepelerini. Minik bir bulut konmuştu bir tanesinin üzerine, arkasında sisten bir tabaka oluşmuştu. Deminki binalar gene değişmiş, bir renk ve ışık cümbüşünde kaybolmuşlardı. Deniz beyazlaşan mavisiyle yeni yeni dalgacıklarla oynaşıyordu. Bir iki tane gezgin turist teknesi ritmik müziğiyle ilerliyordu. Kumsal renk renk güneşliklerle kaplanmış, iğne atsan yere düşmeyecek kadar dolu dopdoluydu.
Fırından taptaze simitler alsam ya, hem Nurcan da çok sever, diye düşündü Nevin. Yokuş yukarı yeni bir enerjiyle yürüyordu simdi.
(öykü) 22kasım’18
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.