- 668 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sevenler Ölmek İçin Karanlığı Bekler
Bir aşkın vurduğu kişiyi bir başka aşk vuramaz, ya AŞK ÖLMELİ, yada AŞIK
Sessiz zamanlarda dinlenmeseydi en hüzünlü şarkılar ve gecenin bir yarısında akla gelmeseydi eski yaşanmışlıklar
Belkide bilinmezdi kıymeti, odanın duvarına yansıyan suretinin hayali
İçten içe çekilmezdi o uzun ah’lar her sigara dumanında, vurulmazdı yumruklar masaya ve içilmezdi katran karası çaylar
O yüzden sevenler, ölmek için karanlığı bekler
Kalbin söyleyemediklerini diline her havale edişinde, dişlerinin ihanetine uğrarcasına kan damlar etrafa
Zamanla konuşmayı unutursun ahraz bir dilencinin çaresizliği gibi ve avazın çıktığı kadar bağırmak istedikçe, susarsın susmanın en yalın halinde
Boğazına kadar battığın bataklığın seni daha da içine çekmemesi için gizliden gizliye dualar edersin YARADANA, isyanlarından arta kalan zamanlarda
Canın yanar, hayaller birer hayalet gibi üzerine geldikçe kaçarsın ve sarılırsın yara bantlarına da, nereye saracağını bilmezsin o anlarda
Sakinleştiğinde biliyorsundur ki artık dönüş olmayacak o eski günlere, gidenler gitmiştir, geride kalanların cehenneminden habersiz bir halde
Demliğe uzanır titreyen ellerin ve umutsuzluğuna bir çay daha dökersin, şekersiz, acı ve katran karası haliyle ciğerlerini biraz daha zayıflatır ama sen umursamazsın bile
Yeni korkuların olmasın diye kendine verdiğin tesellileri, bir ressamın tuvallere gösterdiği özentiyle işlediğin kağıtlara
Fesleğen kokuları içinde uzun uzun cümlelerle mektuplar yazmak kendine ve gecelerin ıssız saatlerinde kapı arkası cinlere fısıldaman sadece deliliğinden mi sanırsın
Hayallerle masalların gerçek olmayacağını öğrendiğinden beri, çocukluğunun en güzel zamanlarını yitirdiğin şehre isyanın olmasaydı
Ve tüm kutsal kitaplarda yazmadığı halde, sevgiye olan kinin
Kim bilir kaç gönüle padişah misali bağdaş kurup en güzel kelimelerle şiirler yazar
Kırlardan papatyalar koparır, bahçelerden güller çalar, en tatlı yalanları kendine söyleyip, sevgilinin gözlerinde ölmenin tadını çıkartırdın ya
Huysuzluğunun kölesi oluşundan dolayı, doğan güneşe bile düşmansın ve ızdırabın sadece kendine
Bir hiç uğruna cömertçe harcadığın bir ömrü, zoraki aldığın ve sıklıkla değişen nefeslerinin hesabını kimden sorarsın ki kendine bu cezan, görmezmisin gözaltı torbalarının şişkinliğini
Unutulmuşluğunu unutup sevgiliye onlarca güzel duyguları besleyip, yetim bir çocuğun sevgisi ve şefkatiyle bakarken
Onsuzlukla yaşamaktansa ölmek için her gece hırsızlara aldırmadan açık bıraktığın kapına gelmeyen Azrailin bile seni unuttuğunu bilmezmisin...
YORUMLAR
:(( Hüzünlendim okurken.
Her insan bir hikaye gerçekten.
Hepimizin,keşkeleri,pişmanlıkları
umutsuzluğa rağmen yinelenen umutları var. Amaa şu geceler yok mu her şeyi başa sarıyor ve tekrar tekrar yüzümüze vuruyor hatırlamak istemediğimiz hüzünlerimizi.
Çok içten bir yazıydı Hakim bey.
Kutlarım kaleminizi.
Sevgilerimle
Hakim Alp
Selam ve sevgiyle...