- 1217 Okunma
- 17 Yorum
- 3 Beğeni
DİKKAT İNTERNET'TE CİN VAR
[ kalin ]İstenilen tahlil sonuçlarını aldım. Kapıyı vurdum. Girdim içeri.
Doktor elimden aldığı belgelere burnunun ucuna indirdiği gözlükle baktı.
Sonra bana döndü:“ Sen yat kalk da aile hekimine şükret. İyi ki seni bana göndermiş. Devam etti:
“Sen bu şekerle iyi ki felç olmamışsın. Kan şekerin kaç biliyor musun? Döryüzelli. Şeker hastalığı insanların içine çöreklenmiş yılan gibidir. Eğer onun huyuna, suyuna gidilmezse ne zaman nereyi sokar belli olmaz.”Hemşireye döndü:
“ Yap işlemlerini yatıracağız.
Moralim bozulmuştu. Yıkılmıştım. Bir doktor hastasına böyle bir örneği nasıl verirdi? Ama ortada ciddi bir durum vardı demek ki.
Eşim telaşla, üzüntüyle pijama, çamaşır vs. almak için eve gitti. Ben de hemşireyle hastaların yattığı bölümüne çıktım. Hemşire:
“Emeklilik statün tek yataklı bir odada yatmaya uygun. Sizi oraya yatıracağız.”
Hiç de adaletli bir kural değildi bu. Nasıl ki çıplak doğuyor, ölünce de bu Dünyadaki kazanımları geride bırakıp gidiyorsak, Allahın eşit yarattığı kulları arasında hastalıklarda da ayırım yapılmamalıydı.Bu nedenle , hem de bir oda da yalnız kalınca canım sıkılacağından:
“ Yalnız yatmam şart mı?”
“ Yoo, öyle bir şart yok. Sizin tercihinize bağlı.”
“Mümkünse beni yatan hastaların yanına yerleştirin.”
“Bir üniversite öğrencisi var. Yanında ki yatak boş. Orayı ister misiniz?”
“Olur. Rahatsızlığı ne?”
Yanımızda başka kimse olmamasına rağmen hemşire etrafına bakındı. O meş’um hastalığın ismini söyledi.
“Aman kendisi bilmesin”
Üzülmüştüm.
Yatırılacağım iki yataklı oda ya geldik.
“Bak Hakan sana bir arkadaş getirdim.”
Hakan küçük masada ki diz üstü bilgisayarıyla meşguldü. Ayağa kalktı:
“Hoş geldiniz ağabey. Geçmiş olsun” Dedi. Elimi sıktı.
O nu görünce üzüntüm daha da arttı.
Yakışıklı efendiden bir gençti. Ama yüz ifadesinden anladığıma göre aynı odada kalacağımızdan memnun olmamış gibiydi.
Daha sonra eşimin getirdiği pijamaları giydim. Hastane günlerim başlamıştı.
Önceleri gelmemden memnun olmayan Hakan’la çok iyi anlaştık. O beni sevdi. Ben de O nu. Sohbetler ediyor, birbirimizden, anılarımızdan bahsediyorduk. Ben Hakanın hastalığını bildiğimden onun moralini yüksek tutmak için özel çaba da sarf ediyordum. Hastane mesaisi bittikten sonra diğer odalardaki hastalardan yanımıza gelip sohbetlere katılanlar da oluyordu. Bazı gecelerde, yataklarımızın üzerinde oturacak yer kalmazdı.
Hakan bazen bilgisayarına kendini kaptırır, saatlerce başını kaldırmazdı. Hastane yönetimi O na internet imkânı da vermişti. Bilgisayar dilinden anladığı belliydi.
Bir gün kendi yataklarımız da ben kitabımı okur, o da bilgisayarıyla meşgulken:
“Ağabey biliyor musun internetin Cin’i var”
Öyle şeylere inanmadığımdan:
“Hadi oradan” dedim. Güldüm.
“İnanmadın değil mi? İstersen sana ispat ederim.”
Merak etmiştim.
“Nasıl olacak o?”
“Şimdi ben buradan İnternet Cin’ine senin kim olduğunu soracağım. O bir süre sonra hakkındaki her şeyi bilecek. ”
Merakım artmıştı.
“Hadi bakalım.”
Diz üstü bilgisayarını, aldı kucağına. Bana göstermeden bir şeyler yazıyor, arada bir de kendi kendine konuşuyordu.
“ Bedri Tokul kimdir? Bize anlat o sana inanmıyor.”
Bir süre bekledim. Sabırsızlanıyordum.
“Gelmedi mi hala?”
“Ağabey fazla sıkıştırma. Eğer sinirlenirse ikimizi de çarpar.”
Ciddileştim.
“Neler diyorsun Hakan? Sen akıllı çocuksun. Yakıştıramadım bu saçmalıkları sana”
Biraz sonra bilgisayardan sinyal sesi geldi. Hakan:
“Tamam, geldi işte. Bak oku. Bu yazılanlar yalan mı?
Çevirdi ekranı bana. O da ne? Nereli olduğum, ne iş yaptığım, eşimin adı, çocuklarımın adı ve benimle ilgili daha birçok bilgi ekranda. Şaşırmıştım. Nasıl olurdu böyle bir şey. Bazı özellerimi de bilmişti.
Kafama takılmıştı.Bütün gece düşündüm. Doğru dürüst bir açıklama bulamadım.
Sabah oldu. Uyudum mu, sızdım mı bilmiyorum. Hakan hınzır hınzır gülüyor.
“ Ağabey sana kıyamam. Cin min yok. Olur, mu hiç öyle şey. İşin gerçeği şu:
Ekranda yazılanları zaten sen bana anlatmıştın. Ben Cin’e soruyormuş gibi senin bilgilerini yazıyorum. Sen de o bilgileri bilinmeyen bir yerden geldiğini düşünüyorsun.
Rahatlamıştım.
Daha sonra ki günler bu oyunu başkalarına da uyguladık. Ben diğer hastalara Hakanın Cin’inden bahsediyor,aynı zamanda da sohbet esnasında kendileriyle ilgili bilgiler topluyor Hakan’a aktarıyordum.
Hakanın Cin’ine sorduğumuzda O da birçok şeyi biliyordu. Hatta birinin evli kızının eşiyle geçinemediklerini bile… Çok kişi inandı.
Ben işi ilerlettim. Bana ziyarete gelebileceklerin bilgilerini daha önceden Hakan’a aktarıyor, gelenlerle tanıştırma bahanesiyle onun kim olduğunun ipucunu veriyordum. Sonra başlıyorduk internetin Cini’ni çağırmaya.
Hakan bana yurtaki bir hırsızlıktan, birinden şüphelendiklerinden sözetmişti.
"Hakan çin oyunuyla bunu çözelim mi?"
Gözleri ışıdı:
"Çok iyi olur ağabey"
Arkadaşları şüpheliyi hastaneye ziyarete getirecekler,onun yanında Cin’de :
" Sizde bir de hırsızlık olayı var.Kimin yaptığını söyleyeyim mi?" Diyecekti.
Planımızı uygulamaya koyduğumuz da, o kişi ağlayarak:
"Sormayın Cin’e kot pantolonların arasından ben aldım parayı, param olunca yerine koyacaktım."Dedi.
Diğer oyunlarda eğlenmeme rağmen bu olaya alet olmam beni çok üzmüştü.
Cin birçok şeyi bildikçe şaşırıyorlar, korkuyorlar bizde Hakan’la tadını çıkarıyorduk.
Bazen hazırlıksız yakalandığımız da oluyordu. Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz kişilerin Cin ısrarıyla karşılaştığımızda; Hakan Cin adına ;”Beni fazla sıkmayın. Sinirleniyorum. Başka bekleyenler de var. Sonra tekrar gelirim.” Yazıyor, ısrar eden kişi de inanmak zorunda kalıyordu.
Akıllı bir gençti Hakan.
Bir aya yakın yattım hastane de. Şekerim normale dönmüş, ben de sıkılmıştım. Doktorum ısrarlarıma dayanamadı. Beni çıkardı. Ben de o tatsız, tuzsuz yemekleri yemekten, her ne kadar eğleniyor olsak da hastanenin o sıkıcı havasından kurtuldum.
Hakan’ı defalarca ziyaret ettim. İhtiyaçlarını karşıladım. Garipti Hakan. Sonraki günler o da çıktı hastaneden. İlk zamanlar telefonla görüşüyorduk. Daha sonra ki aramalarıma; – ulaşılamıyor-, daha da sonra – bu hat kullanılmıyor- cevabı geldi.
İnşallah yanılıyorumdur. Ama girdiği vücudun canını almadan çıkmayan o uğursuz hastalık Hakanı’ da almıştı belki de.
“Sevgili Hakan; neredeyse sekiz yıl oldu senden ayrılalı. Yaşıyorsan Cin’ine selam söyle. Eğer ayrıldıysan bu Dünyadan yattığın yer NUR olsun…”
YORUMLAR
Şekeri düzenlemek normalde tutmak için 1kase yoğurda 2yemek kaşığı mahlep 1 yemek kaşığı çörek otu karıştırıp yemeyi deneyin her gün ama..
Diğeride kaktüsün meyvesi iki günde bir tane. her gün yerseniz şekirdeklerin hazmi zor deniyor...
Diğeride dragon fruit yerseniz günde birer tane.
Hem kolestrol hemde şekeri dengede tutar deniyor burada bunlar için.Allah şifa versin .Hayırlı cumalar.
Ve meyveleri sabah kahvaltı öncesi öğleyedek yeyin.Akşam yenilen meyveler meyve suları hem karaciğerde yağlanma hemde aşırı şeker yükselmesi yapar.
Tahıl beyaz şeker tatlandırıcı ları azaltın.O şekerden iyi diye kullanılan tatlandırıcılar mısır şurubu kullanımı maf ediyor sağlığımızı.
Malesef çoğu meşrubat asitli içeceklerde şeker yerine daha ucua geldiğinden mısır şurubu suni tatlandırıcı kullanılıyor.Bir ufak bardak kolada 13 kesme şeker kadar kalorisi.Oysa kişiye gerekli olan günlük ençok üc kesme şekerdir..Uzun zamandır ssağlıkla ilgili okuyor araştırıyorum.
Yurdumuza selamlar..
Bedri Tokul
Emek verip, bir çok tavsiyede bulunuyorsunuz.
Bu ne anlamlı bir davranış.
yazınızı kopyalayıp masa üstüne atacağım.
Ve titizlikle takip edeceğim.
Sağ olun.
Yurdumuzun taşından,toprağından, havada uçan kuşundan.
denizde yüzen balığından , oğulundan,kızından,kızanından
bulutlara selam yükledik. Bulunduğunuz yere yağan ilk yağmur
size yurdumuzdan gelen selamlardır.
Saygılarımla.
Yeganem
İnşaallah yararını görürsünüz ilaç gerekli fakat doğal yolla onları azaltmakta mümkün şifayı veren Allah.
Bildiğiniz yeşil zeytin yaprağı kaynatıp içenlerde var şeker için.
Hangisi midenize iyi gelirse onunla devam edersiniz..
Tekrar geçmiş olsun.SYDNEY den tüm yurdumuzun insanlarına,taşına toprağına bayrağımıza selam olsun.
Dışarda olunca yurdumuz, milletimiz, bayrağımız o denli değerli aranıyor ki ancak gurbettekiler anlar ....Saygılarımla.
Geçmiş olsun sevgili Can Dost.
mükemmel, dupduru bir anlatımla olayları bize de yaşatıyorsun VAROL.
Sonu maalesef hüzünlüydü. Eğer vefat etmişse Allah rahmet eylesin.
Sana da sağlıklı ve uzun ömürler;
Selam ve sevgiler kıymetli Ağabeyim.
Bedri Tokul
Hep ol.
Hep sağlıklı ol.
Hep benimle ol.
SAĞ OL...
selam sana.
sevgi sana.
Saygı sana.
Özlem sana.
CAN DOSTUM BENİM.
Öncelikle tekrar hoş geldin değerli abim.
Hikayenin önemli bir bölümü oldukça mizah, gırgırdı ve bana memleketimizdeki cinci hocaların nasıl çalıştıklarını hatırlattı. Onlar da aynen bu metodu uyguluyorlar ama tabii ki hjiç bir zaman bunu şaka olsun diye yapmıyor, oldukça iyi para kazanıyorlar. Sizinki ise muziplik, hastanede hoşça vakit geçirme olayı.
Hikayenin sonu ise hüzünlüydü maalesef. Allah bir sebep vermiş de hakan kurtulmuştur inşallah. Ölmüşse de Allah rahmet eylesin.
Ha internette cin var gerçekten de...Cin de var, şeytan da, melek de, ne ararsan var değerli abim.
Selam ve sevgilerimle.
Bedri Tokul
Dünyanın en komik fıkrasını anlatsalardı
bu kadar gülmezdim.
Hani o son cümlen yok mu?
Ha İnternette cin var gerçekten de ... diye başlayan.
Ne kadar doğru söylemişsin.
Öperim dost gözlerinden.
İyi gecelerrr...
Anlatımınızı seviyorum. Güreş hikayeleriniz güzeldi; bu da öyle. Bazı olayların yazıya dökümü zordur (Örneğin güreş hikayesinin finalinde 'gökgürültüsü') ama siz bunları ustalıkla kotarıyorsunuz. Saygılarımla.
Bedri Tokul
Yazılarıma yorum yazıp yazmamanız hiç önemli değil.
Sizin tarafınızdan okunduğumu öğrendim ya,
bu benim için büyük onurdur.
Selam ve Saygıyla Hocam.
Ömrünüz çok olsun, değerli Bedri Ağabeyim.
Yazınız çok akıcı idi ve duygu akımına kapılırken bizler de yaşadık adeta başınızdan geçenleri.
Çok geçmiş olsun.
Tarçın iyi geliyor diye biliyorum şeker problemi olanlara.
Hakan'a gelince...İnşallah sapasağlam ayakta ve mutludur.
İyi düşünmek istiyorum ve iyi enerji yaymak.
Kaleminizi ve değerli şahsınızı saygıyla selamlıyorum çok değerli hocam.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Bedri Tokul
Evet tarçın iyi geliyor diyorlar.
Ben de her sabah kaynatıp suyunu içiyorum.
Siz temiz kalplisiniz.
İnşallah Hakan için temenniniz doğru çıkar.
Bir şiirde olduğu gibi bilmesem de, görmesem de
O benim can kardeşimdi.
Saygılar Hocam.
Hocam,
yaziyi okurken: heyecanlandim, guldum ve sonunda cok uzuldum. Bu kadar degisik duygulari ard arda anca ustad biri yasatabilir. Hakan insallah yasiyordur, yasamiyorsa Allah rahmet etsin, kalanlarina sabirlar versin.
selamlar,
abdullah
Bedri Tokul
Yaşam da böyle değil mi zaten...
Ne hep gülüyoruz, ne de hep ağlıyoruz.
Sağ olun.
Selam ve Saygıyla.
Değerli üstadım, faydasını göreceğinize inanıyorum; Canan Karatay'ın önerilerini genel olarak uygulamanızı öneririm...
Kasmadan yazma ustalığınız her yazınızın içerdiği duyguları okuyucuya kolayca aktarıyor...
İmrendiğimi itiraf edeyim...
İnşallah Hakan yaşıyordur ve bu yazınızı da okumuş olsun...
Selam ve saygılarımla.
Bedri Tokul
Bu şeker belasından kurtulmak için denemediğim kalmadı.
Ama bende de çok suç var. Perhize dikkat etmiyorum.
İstiyorum ki ağrıyan dişin çekilmesi gibi bir anda bitsin.
Öyle değil işte.
Tavsiyelerinize uyup bir de Canan Hocaya bakayım.
O ne diyor.
Keşke Hakan yaşıyor olsa.Pırlanta gibi bir delikanlıydı.
Değerli yorumun için teşekkür ederim.
Selamlarımla
Bu yazı dilinde çok ustasınız Bedri Bey... Daha önce de belirtmiştim sanıyorum, sohbete eder gibi yazıyorsunuz, öyle olunca yazı bir solukta okunuyor...
Uzunca hastane serüvenleri olan biri olarak yazınızın konusu ve kahramanların 'kader dostluğu' çok etkiledi beni...
Benim de 'Çiçek' adında başka bir ilden gelen bir oda arkadaşım vardı... Gencecikti ama her aşama için son raddedeydi... Hastaneden çıktıktan sonra da evde üç ay raporlu olduğum içi hemen gidemedim, gittiğimde de Çiçek artık bu dünyada değildi... (((
Aradan on dokuz yıl geçti, daha sonra da defalarca benzer tanışmalarım olduğu halde onu hiç unutmadım... Bu vesileyle ona da rahmet dilerim...
Zekanın en belirgin ortaya çıkışı mizahla olur ya... Hakan örneğinde de bunu görüyoruz....ve tabii 'takım' olabilmeniz için de sizin katkınızı yadsımamak gerekir...
Hakan'ı 'nerede olursa' olsun yad etmek güzeldi bence... Sıcak yazı dilinizi kutlarım...
Saygılarımla...
Bedri Tokul
Hiç unutmadım, unutmayacağım da.
Benim bile farkında olmadım bir özelliğimi fark etmiştiniz.
"sohbet eder gibi yazıyorsunuz" tespitiniz den çok hoşlanmış.
çok gururlanmıştım.
Sağ olun.
Çiçek kardeşimize Allahtan rahmetler diliyorum.
Yunusun dediği gibi;
Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi
Değerli, samimi yorumunuz için teşekkür ediyor
Selam ve Saygılarımı gönderiyorum.
Bedri Tokul
"Acıyı bal eyledik" diyor ya,
sen de şeker gibi demişsin.
Sağ ol.
Evet belki yazı güzeldi.
Ama dışı şekerle kaplanmış acı hap gibiydi değil mi?
Sevgiler Sultan.
Bedri Tokul
Sizde ne anılar,ne hüzünler vardır kim bilir?
Tanıdık bir sağlıkçıya sormuştum.
"Etkilenmiyor, üzülmüyor musunuz?" diye de:
"Zamanla alışılıyor abi" demişti.
Gerçekten öyle mi oluyor?
Teşekkürler.
Selam ve Sevgiler.
Den(iz)
Bedri Tokul
Sağ olun.
Selam ve Saygıyla...
Öyle doğal bir anlatım tarzınız var ki üstadım sayfalar dolusu yazsanız hiç sıkılmadan okurum. Takibinizdeyim bundan böyle
Geçmiş olsun diyorum sağlıcakla kalın
Bedri Tokul
BEN DE SİZİ TAKİP EDECEĞİM.
HENÜZ YAZMAMIŞSANIZ DA
YAZACAĞINIZDAN EMİNİM...
SELAM VE SAYGIYLA.
engincan
Şimdilik yazmıyorum ilerde olabilir belki :)
Saygılarımla iyi geceler
Çok geçmiş olsun Bedri bey.Dikkat edin lütfen kendinize ve bol bol nar suyu için. Bir dr muz söylemişti nar suyunun şekeri düşürdüğünü.. Üstelik sağlıklı da..
Cin olayına gelince
fena sardı beni ve sonuna kadar okudum. Yine gülümsettiniz :)
Neşeniz ve sağlığınız daim olsun..
Hakan umarım yaşıyordur. Eğer ki........
Mekanı cennet olsun.
Sevgi ve selamlarımla
Bedri Tokul
Ama nar suyunu yeni öğrendim.
İlk işim kilolarca nar almak olacak.
Bu öneriniz işe yararsa size minnettar kalacağım.
Dilek Hanım dile benden ne dilersen!!!
Selam ve Sevgiyle...
Dilek USTA
Eğlendirici bir hikaye gibi başlayıp hüzünlendiren bir son olmuş, beklemiyordum doğrusu. Selamlar abim.
Bedri Tokul
Sağ ol.Var ol.
Selam ve hürmetlerimle...