- 1225 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYE’DE EĞİTİM –SİSTEM VE MUTLULUK
TÜRKİYE’DE EĞİTİM –SİSTEM VE MUTLULUK
Türkiye’de eğitim ve eğitim sitemi denildiğinde akıllara kısa süre içinde değişen uygulamalar yenilikler ya da uygulamalarıyla gündeme gelmiş kişiler ya da uygulamaların mağduru olmuş öğrenciler akıllara gelir. Peki eğitim ve eğitim sistemimiz neden eksik ya da neden yeterli olmuyor? Türkiye neden İskandinav ülkeleri gibi eğitimde başarılı olamıyor? Bunların nedenlerini gelin hep birlikte bir gözden geçirelim;
Öncekli eğitimin tanımıyla başlayalım konuya, Eğitim; Bireylerin ve genel olarak toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçler olarak olarak tanımlanmaktadır. Şimdi bu cümle üzerinden eğitim sistemimizi ve sorunlarımıza değinmeye başlayalım. İlk olarak eğitim yaşam boyu devem eden bir kavramdır. Yani sadece okulla,programla oluşacak bir şey değildir. Şöyle ki bazı şeyler okuldan önce de başlar ya da başka yöntemlerle de öğrenilir.Örneğin yemek yemek, bisiklet sürmek, resim yapmak vb. şeyler. Yani kişi kalıtımsal olarak ya da çevre etkisiyle de bir şeyler öğrenebilir. Öncelikle bunda hemfikir olmamız gerekmektedir. Zaten eğitim bilimlerinin bir alt dalı olan gelişim psikolojisi bu alanda görüş ve çalışmalarıyla etkili olmaktadır. İkinci olarak ise aile kavramı üzerinde durulması gerekmektedir. Çünkü aile toplumun en küçük yapı taşı olarak büyük önem arz etmektedir. Çünkü toplumun sağlıklı birer bireye ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacı aile karşılar. O yüzden aile eğitimde önemli bir kavramdır. Mutlu bir aile mutlu bir birey demektir, mutlu bireyler ise mutlu ve umutlu bir ülkeyi oluşturur. Şimdi genel olarak ülkemize bakıldığında mutluluk oranı düşük ve bu da ailelerin mutsuz ve bireylerin umutsuz olduğunu gösterir. Peki neden bu mutsuzluk ve umutsuzluk? Peki ne kadar sürer nedenleri ve sebebleri nedir?
Evet ülkemizde son yüzyıla girildiğinden beri bir mutsuzluk ve umutsuzluk var. Bu mutsuzluk ve umutsuzluk ülkenin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve kültürel nedenlerden kaynaklanmaktadır öncelikle. Ülkemizde diğer ülkelere göre sık değişen siyasi otorite ve seçimler bu konuda ilk sırayı almaktadır. Çünkü kısa süre içinde değişen otorite ve görüşler yeni düzenler ve uygulamaları beraberinde getirmekte ve yeni uyum süreci başlatmaktadır. Bu şey gibi aslında bir bisiklet alıyorsunuz birkaç gün binmeye çalışıyorsunuz daha tam öğrenemediniz hevesinizi alamadınız sonra motorsikletler piyasaya çıkıyor herkes motorsiklete binmeye çalışıyor, kısa süre sonra arabalar çıkıyor. Bu da kişilerde uyum sorununa ve mutsuzluğa yol açıyor doğal olarak. İkinci ekonomi demiştik; Ekonomi eğitimi ne gibi etkiler dediğinizi duyar gibiyim. Şöyle ki Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunda ve kuruluşundan önce birçok savaşlardan çıktı.Bunların birçoğu sıcak savaş pek azıda soğuk savaştı.Ama her ikisi de ülkemiz için olumsuz birçok iz bıraktı.Çünkü bir çok insanımız bu savaşlarda canını verdi, ülkenin çeşitli kaynakları yok edildi ya da kullanışsız hale geldi. Bu da ülkemizin doğal olarak bazı devletlerin ya da ulusların gerisinde kalmasına neden oldu. Aslında 20. yüzlının sonu 21. Yüzyılın başına kadar bu açığı kapattığımızı söylemek yanlış olmaz.Fakat yine bu dönemden sonra sık değişen siyasi otorite ve güçler bu alanda yapmış olduğu politika ve uygulamalarda gerilememize değil durmamıza neden olduğu gözlemlenmektedir.Yakın zamana bakıldığında ihracatın azaldığını ithalatın arttığını görmemiz bunun örneğidir. Bunun nedeni ise şehirleşmenin artması yaşam şartlarının değişmesi ve ailelerin mutsuz olmasıdır. Şöyle ki kırsal da yaşayan bir aile tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor, fakat mutlu değil sıkıntı içinde yaşıyor, mahsulü para etmiyor doğal olarak yeni yaşam yolları arıyor. Çareyi ise şehre göç etmede buluyor. Bu da üretim hayatının bittiğini tüketimin başladığını gösteriyor. Eğer kitaplarla ya da edebiyatla aranız iyiyse aklınıza Kemalettin Tuğcu’nun hikayeleri aklınıza gelmiştir. Fark ettiyseniz eskiler hep şu sözü der: “aman okuyun yavrum memur olun biz gibi böyle uğraşmayın.” Sizi bilmem ama ben bu söze pek katılamıyorum. Çünkü bu ülkenin sadece memura ihtiyacı yok. Okumuş çiftçiye, eğitimli hayvancıya ve meslek gruplarına ihtiyacı da var. Çünkü onca yıl okuyup mutsuz olmaktansa değer görememektense eğitimli bir çiftçi olmakta bu ülke için gurur ve onurdur. O yüzden çocuklarımıza yönlendirme yapmamalıyız onları yetenekleri istekleri ve ilgi alanlarına göre eğitmeli ve okutmalıyız. Son olarak kültür demiştik. Aslında bu çok uzun süreden beri devam eden bir sorun. Ülkemiz çeşitli etnik kökenleri ve dini grupları içinde barındırmaktadır. Bu da zaman zaman çeşitli problemleri beraberinde getirmektedir. Bunlar zaman içinde eğitim, din ve sosyal hayatı olumsuz etkilemektedir. Son yıllarda yaygınlaşan cemaatler özellikle bu konudaki faaliyetleriyle olumsuz bir şekilde varlıklarına devam etmektedirler. Farklı görüşler farklı ritüellerle bireyler arasında ayrışımlara neden olmaktadır. Bu çeşitli etnik ve dini kimlik sahibi gruplar siyasi ve ekonomik unsurlarla birleşerek daha çeşitli sorunlara yol açmaktadır. Bu da daha kötü sonuçları beraberinde getirerek halk ve özellikle birey üzerinde mutsuzluk ve huzursuzluk yaratmaktadır. Aslında bu da bir çeşit eğitimsizlikten ve aileden kaynaklanıyor. Çünkü halkta bir algı oluşuyor aile ve birey anlamaya çalışıyor ama anlayamıyor olayı kavrayamıyor. Bu da doğal olarak onu olayın merkezini götürüyor tıpkı bir girdap gibi. Böyle durumlarda aklıma Osho’ nun şu meşhur sözü gelir: “İnsanlar bir şeyi anlamadıkları anda onu yanlış anlamaya başlarlar. Yanlış anlamaları cehaletlerini gizleme yöntemleridir.”der.
Evet genel olarak olarak eğitimde etkili olan sorunları değindik. Sonuç olarak eğitim ailede başlar okulda programlı şekilde uygulanır ve hayat boyunca devam eder. Yapmış olduğunuz meslek ne olursa olsun eğitim her zaman olmalıdır. Çünkü bu sizi her zaman bir adım öne çıkaracaktır. Eğitimli bir çiftçi, eğitimli bir hayvancı ya da eğitimli bir meslek sahibi de ülkeyi ileri taşıyabilir. Mesela bunun en büyük örneği Hollanda, tarım ve hayvancılıkta ileriler. Mesela Almanya, endüstri ve fabrikalaşma da ileriler. Çünkü sistem farklı işliyor. O yüzden ülkemizdeki sistem bu konuda yetersiz gelmektedir. Bizde dünyaca ünlü bilim insanları akademisyenler yetiştirebiliriz. (zaten yetiştiriyoruz ama yeterli değil)Tarım ve hayvancılıkta özellikle ülkemizin yedi bölgesinde oluşan ürünlerle dünyaya örnek olabiliriz.(Türkiye coğrafi ve matematiksel konum olarak en uygun şartlara sahip ülkelerden biri) Çeşitli kaynaklarımızı kullanıp endüstriyi ilerletip avrupaya açılabilir. Bunlar hep eğitimle eğitilmiş bireylerle ailelerle mümkün olacaktır. Sistemle değişecek olan bu yapı asıl mutluluğu sağlayacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.