- 1386 Okunma
- 2 Yorum
- 6 Beğeni
Suyun ateşe atılan mektupları 1
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaradan aşkı ki akkor, semaha durmuş evren!
Döne döne içreme düşen alevim, vakitli vakitsiz duaya açılır ellerim! Avuçlarıma kurulan tahtını baht gibi taşıyorum. Tevafuk bulan aşkın ateşi ile dilime düşen dualar hep sana.
Ahraz kaldım esaretinin sınırlarında. Sesinin perdesinden od`una düşürüp naçar bırakma. Aç göğsünün içliğini, al içine ilikle! Yersiz, yurtsuz, gurbet bırakma!
Bir şiir ömrü al beni koynuna seviş! Volkanını içinde taşıyan mucizevi buzdağının zirvesinden içe kanayan lavharına düşür! Üşümelerimi saran imgeler nar olup çatlasın yüreğin yüreğime değdiğinde! Can aysın, canım aysın!
Gül, ben sana gülce geldim. Saf, ak, pak, duru su geldim.... Ah sen bana ateş!
annelerin yaptığı vişne reçeli gibi
özlenen
kutsanan
ne varsa
yar
ah yaram
içli
derin
Sonsuzluğun karanlığında çıra misali döne döne yanışlarıma feryadı figan bülbülün dili!
Üç nokta misali genzimi tıkayan hıçkırık nardan, zerre zerre dağılır benliğimle. Dönüşü sana olan güzergahta hem yol hem de yolcuyum. Düştüm gönülevinin eşiğine aç içini al içrenden içeri.
Ah sen, hep sen, ben sen olmuşken dünden! Suyun ateşe akan penceresinden dön bir bak, merhamet et! Ruhunu ruhumla harmanla, zay olmasın narı-aşk.
İbrahim´i yakmayan ateş kadar itaatkar, karıncaların taşıdığı su kadar aziz geldim.... Aç göğsünü al içeri yurdumdun, geldim. Korun darına çekilen bizden kalan ne sen ne de ben! Hakkın tecellisi ile vukuu bulmadı mı Musa´nın Asasıyla yarılan kızıldan bir kavmin göçü. Ah ben sana hem göç hem de tutsak!
Ateşim sen isen topla alevlerini de gel suyun yanma zamanına yek düşsün düşün. Uzat kirpiklerini Ay´ın yüzüne Güneş´i sür! Deryana düşen kor damlayım, korkma yak suya inen geceyi...
Annemin yüzü gözlerime biriken özlem, babamın gök mavisi gözlerine, şefkkatine hasretim!
Ben sana yirmi dokuz harfin boynunu bükerek geldim! Kelimelerim naçar, cümlelerim noksan! Kırıldı dividim, döküldü mürekkebim! Perişanlığımı sen anla sen bil...
Üç metre bez değil mi çıplaklığımıza biçilen kefen, ölçüp de geldim.
Sude nur haylazca
YORUMLAR
en güzelin selâmı ile
merhaba yazı yazar ve tabii ki müzik
gün için tebrikler yazı müziğin kaleme yansıması gibi bir yanı feryad-ı isyanım bir yanı müzik
çok bilinmez feryad-ı isyanım yani kayıp destanı Ozan emekçinin
yaklaşık yüz dizelik bir eseridir her kıtası diğerinden içre ve sarsıcı
müsaadenizle sözü feryad-ı isyanıma (kayıp destanı) bırakalım saygı ve esenlik dileklerimle
bu güzel yazı vesîlesi ile mimleyelim buraya
Feryad-ı İsyanım (Kayıp Destanı)
Mem nelere gark olmadı Zin'in ateşi için
Ferhat dağlar delmedi mi Şirinin düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla'nın başı için
Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
Görkeminin zerresinden Ağrı Dağı küçülür
Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
Aydan dökülürcesine kana kana içilir
Uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın
Artık geri dönüşü yok ahımsın eyvahımsın
El alem ne derse desin hiç umurumda değil
Akıbetine razıyım sevabım günahımsın
Sana yine sana yandım Nesimide dün gece
Gözlerine yüzüleyim bend olayım hallaca
Öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
Ha ben sana yollanmışım ha Muhammed miraca
Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
Ruhumdaki fırtınalar Merih-i usandırdı
Nuh-a haber eyleyin de gelsin de tufan görsün
Yokluğuna dayanamam ahım arş-ı boyladı
Gölgeni nil'de görmüşler piramitler söyledi
Hele bir bak şu sevdaya kimler yanmış ben gibi
Dediği üzre Yunus'un gör beni aşk neyledi
Son duraklarda beklerdim sonun olsaydı senin
Neler verilmez ki yerim yanın olsaydı senin
Çıkar kınından ne olur kirpilerinle bile
Çal sineme gözlerini aşkına şah Hüsey'nin
Harikalardan biriymiş diyorlar Çin seddine
Seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine
Ulu divana baş vurdum dönsün diye Bağdat'tan
Ol sebepten ahvalimi arz ettim Bedreddin'e
Gamzelerini görseler bülbüller de lal olur
Aşklar ülkesi sarsılır korkunç ihtilal olur
Beklenmedik bir zamanda olur isem sebebi
Beni eritip bitiren savda-i iclal olur
Kahreden ateş bilinem yananı sen olsaydın
Nal olurdum aşk atına bineni sen olsaydın
Deseler ki şu kadehte ağu var içen ölür
Bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın
Belki de hatırlanırım ararsın şimdi nerde
İzim deryada damladır köyüm hatçepınar'da
Bizim köyün kıyısında dilav suyuna uğra
Hangi çobanın kavalı ağlıyorsa ben orda
Tanrılar yaratan Zerdüşt serdarıdır aslinin
Mazdek hürrem nişanıdır inancımın neslimin
Dersimli Seyyid Rıza'ya ağır selamları var
Himmeti var gayreti var Horasanlı Müslim'in
Seni tanrılara sunam keremetin görünsün
Nazar eden köryılandan beter olsun sürünsün
Dağlar naz yapmaya aday insafını bağışla
Bağışla ki gözlerinde eşkıyalar barınsın
Söyler misin anlar mısın ah çekerin suçu ne
Bulutlardan damlar gibi düştüm girdap içine
Ay bulandı güneş kustu yıldızlar beklemede
Artık yolla gözlerini yolla çin u maçin'e
Titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
Son seslerin son demini balinalar bitirdi
Her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin
Bermuda'yı kamçılayıp Atlantis'i batırdı
Toprak sudan bülbül gülden dost dosttan bulur deva
Dara'dan çok önce seni ağırlamış ninova
Benim ömrüm yanan roma senin gözlerin Neron
Örste demir dövmededir şimdi Demirci Kawa
Melekler ipek yolu'nda aryaları gözledi
Yeri göğe ayı güne seni bana söyledi
Ilık bir güz akşamıydı yine senin yüzünden
Koçero Harran'a doğru atını mahmuzladı
Kirpiklerin yeni deymiş kaşların firik başak
Ay ışığı az geliyor hadi gözlerini yak
Fesatların hasetlerin eli kına görmesin
Terk-i canan eylemeden Şahmeran'a danışak
Keşke gelmez olaydı böyle bir hal başıma
Temaşaya meraklılar toplandı el başıma
Herkesin dilinde şarkı elinde yarin eli
Artık yine sensiz artık yalnızım kul başıma
En yorulmaz yolcusuyum müptelası bu yolun
Ben zamanla boğuşayım sen seyreyle sen salın
Kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni
Bir sensizlik yakar bir de hasreti İstanbul'un
Sen ey gönüller sahibi ey yüzleri gök zemin
Ey deryalar şahanesi sen ey gözleri kimin
Düzgün baba hatırına munzurlara mihman ol
Mihman ol da güneşlensin yaylaları dersim'in
Gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
Bakıver de uzamasın gurbetin esaretin
Ahmed Arif hasretinden prangalar eskitmiş
Beni böyle eskitense prangalı hasretin
Umutların menzilinden uzaklara atılmış
İki cihan mucizesi ilahlara katılmış
En amansız gecelerde aynalar yine suskun
Perçemi yüzünü gizler sanırsın ay tutulmuş
Senin yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur
En son yolcun ben olayım bekle biraz gitme dur
Beni İstanbul'a götür ya da İstanbul getir
Dokununca Nazım'ın ellerini yakan vapur
Gördüklerin sensizliğin dayanılmaz gücüdür
Sıla gurbet gurbet sıla bir birinin içidir
Ne aradın ne de sordun ben nerde neylerim
Kara Fatma Kara Yılan senden şikayetçidir
Bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kâbustur
Tahir'i Zühre'ye bahset zemmedenleri sustur
Sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar
Suya sudan köprü kurmak yalnız sana mahsustur
Bazen kırmızı karanfil zakkum mereti bazen
Sevmeyenleri şad edip sevenlerini üzen
Ağlayanın güleninden misli misli fazladır
"İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" diyen ozan
Bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aşlar
Ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar
Sana yanar sana susar sana acıkır sana
Ehle haklar kaka iler ve mağrur Kızılbaşlar
Meri keklik Binboğa'dan Çukurova'yı süzer
Yörüklere konuk olur yaylalarını gezer
Al Osman'a diklenenler gov Osman'a kul oldu
Avşar ellerinin hali Dadaloğlu'nu üzer
Sana sevdalıdır diye Pir Sultan asılırken
Kadılar bayram ettiler Hızır'a susulurken
Bilcümle taş kesildiler sözde Itır sevenler
Kirli sarı bir bıçakla Nergisler kesilirken
Senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
Senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır
Yıllar gün misali geçti asırlar ay misali
Herkes kendi aleminde bu neyin eyvahıdır
Yüreğim atom yüklenir sesini duyduğum an
Dört kitap çaresiz kalır el aman aman aman
Başka biri yapar mıydı Eyyub'a sabır verdim
Ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman
Arzu'yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler
On emiri on bir eyleyip tur'da semah tutsunlar
Lûtfeyle de eshab-ı kehf açsın kapılarını
Yediler'e yoldaş olup yedi asır yatsınlar
Güzelliklerin mimari cennetlerin ustası
Misk-u amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
Dört kapı kırk makam madur mecbur olsa da sana
En çok Zerdüşt yanar bir de zerst'in avestası
Tay dağından Kafdağına bakışların gerilmiş
Nazlarını çekemiyor Arap atlar yorulmuş
Yol bilenler hal bilenler sırrın sual etmişler
Nesimi Hallaca Mansur Şah Hatay'a darılmış
Gel de dağ tomura dursun dala uzansın elim
Eski dostu yarenleri gel de çağırsın dilim
Bir he desen ben sıratı tez geçerim kıratla
Köroğlu tek vekilimdir Kiziroğlu kefilim
Ay ışığı biladestur rüyalarıma dalar
Kuşkularımı bağlamış uykularımı yolar
Daha kuşlar uçmazken nergisler açmazken
Bir sen vardın gülümseyen birsen bir de inkalar
Gözlerinden uzak olmak inan beni bitirir
Gider de gelmez bilirim yıllarımı götürür
Bir sonbahar yaprağı ol dalı ver kuşun çekme
Kızıl ırmak incitmeden seni bana getirir
Ağıları yıllandırıp içirdin yudum yudum
Ahvalimi anlar diye baba üryan'a dedim
Karıncayı gözlerinin karasından vuran ben
Çok saldırdım ruhumdaki seni öldüremedim
Yerim yurdum meçhul oldu nerdeyim şaşmışım
Kafdağını turnaların kanadında aşmışım
Kanlılar kandan vazgeçer üçler beşler aşkına
Sen de bir gün Maraş'tan geç ocağına düşmüşüm
Bana gözlerini gönder sakın ha olmaz deme
Kime yanam dertlerimi yalnızlığımı kime
Bir başıma kabuslarla boğuşurken ansızın
Hayallerin şeref verdi dün akşam viraneme
Hicran son arifesinde yolculuk var makbere
Siyabend'i öldürdüler Xece ölmek üzere
Ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme
Ne o tanrıya minnet ne de dal tevekküre
Bulutlar yağmur yorgunu ufuklar ateş yüklü
Bir damla ateşte derdim senisizliklerim saklı
Yedi kıtaya dağılıp elleri boş döndüler
Huma kuşu intizarda turnalar ağlamaklı
Sana sunulmaya hazır gök kuşağı destimde
Emrine amade olmak hayran olmak kastımda
Gözden ırak alemlerde yitik insanlar gibi
Ha ülkeler zaptedilmiş ha gözlerin üstümde
Hal bilmeze yoldaş olmak yola zulüm değil mi
Cevreyleyip gönül kırmak dile zulüm değil mi
Ömründe bir defa bile gül koklamamışların
Bahçıvana saldırması güle zulüm değil mi
Mevsimlerin prensidir güzleri akdeniz'in
Aşikârdır huzurunda gizleri akdeniz'in
Damıtılıp lût golüne bağışlansa suları
Leblerinde denizleşir buzları akdeniz'in
Şarkılarını dokudun senle geçen heran'ın
Sebebi katili olma olma yorgun yaralı canın
Sen de anlamazsan beni sen de gider gelmezsen
Şikayet ederim seni şahına pir sultan'ın
Sürmeleri yel götürür gözlerine güneş çek
Yağmur yanak rengin yağsın bulutlara kına ek
Lübnan yeniden kurulur yine şenlenir Beyrut
Ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek
Yeter çektiklerim yeter benden beter olası
Yusuf'u kahretmedi mi züleyha'nın çilesi
Yüzün suyu hürmetine binboğalar and içer
Ol diyarda vekilimdir Diyarbakır kalesi
Karda kan damlası rengi yüreklerde ölmezin
Ne hükmü var ne kıymeti gidip geri gelmezin
Dost fuzuli mest fuzuli mayalara anlatmış
Sızıları zap suyunda siverek'li Yılmaz'ın
Bana renklerini uzat uzat ellerimi tut
Tut ki gönüller şenlensin tut ki yeşersin umut
Kervanlar yollara düştü şam'dan jerusalemden
Doğuver de incinmesin mahcup olmasın nemrut
Sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır
Bıçkın kaçak hislerinde gece gündüz bağlaşır
Bir elinde Van gölü var bir elinde urmiye
Damlasını sürgün etsen nurhaklarda çağlaşır
Duyar mısın ince memet toroslardan seslenir
İki canlı hatçesiyle doruklara yaslanır
En onulmaz en insafsız en çaresiz ağrılar
Gözlerinin feri değse iflah olur uslanır
Senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar
Hayallerim yola düştü arandı dağlar taşlar
Hayyam çorak yüreğime bir kaç damla dem serpti
Periler cudi dağında izine rastlamışlar
Sen pervasız çığlıklar at ben kahrolam ben üzgün
Sen kırklarda demlene dur ben beklemekten bezgin
Deryaların kucağında cem tutar semazenler
Düşlerim ağlar başında düşlerim dolu dizgin
Seni dicle beni Fırat resmetmiş güneş ya rab
Güneşin vekili aya yıldızlar olmuş turab
Bizleri merak edenler aydan izin alsınlar
Bir başkadır yıldızlardan görülse şattu'l-arap
Yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım
Çağları tedirgin etmiş ömrünü saklayışın
Eyyubun sabrı tükendi tükenmiyor nedense
Ne senin gelmeyişlerin ne benim bekleyişim
Gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim
Sam yelleri yenik düştü sesinle çatıştırdım
Gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü
Serptim derin uykularda kerem'i tutuşturdum
Dilek ağacına gittim sesini bağlamışsın
Islaktı dallar yapraklar hıçkırıp ağlamışsın
Karac'oğlan hayıflanır Hayyam duysa gücenir
Bulanık göl sularını şaraba yeylemişsin
Düştüm dipsiz kuyuların zifiri yerine
Sarkıt gözlerini durma muhtaç oldum narına
Semiramis haber salmış zümrüd'ü-anka ile
Davetliymişiz babilin asma bahçelerine
Sen mavi rengi esmer bu diyarda sazların
Geceleri parlamaktır töresi yıldızların
Dağlar uykulara daldı okyanuslar uykuda
Beni sabahlara boğan senin deli gözlerin
Teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır
Söyle seni benden başka daha iyi kim tanır
Sevdalıların tarihi ıstıraba büründü
Seni arzular kıskanır seni aslı kıskanır
Yanarım ah çeker gibi çekerim nazlarını
Canını canıma değdir tutuştur közlerini
Bir bilsen bir bilebilsen hallerim pemperişan
Merhem ol yarelerime gizleme yüzlerini
Düşlerimle savaşarak gün be gün yordum seni
Hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni
Dediler ki aradığın sarba yoldaş oldu
Yani başımda bekleyen hayyama sordum seni
Daha mecalim kalmadı bitti bu son çağrı gel
Gel ki yokluğun tükensin tükensin bu ağrı gel
Köroğlu'dan kıratını istesen sana verir
Seni nemruta beklerim her sabaha doğru gel
Aşıkların sırdaşıdır dicle gizemli akar
Siti muradına erdi botan seyrana çıkar
Korolası kinli beko keyfinden dört köşedir
Mem zini'i zin mem'i yakar tacdin evini yakar
Serbest geceleri giyin korkularını sıyır
Yudumla ki mest olasın şarabı sudan ayır
Çöl su ister lâl dil ister gözlerini isterem
Vermeyenin iki yüzü ben garibanı doyur
Haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin
Dudaklarını savur ki hükmü kırılsın zehrin
Bir bakışın bir taburdur gönder ordularını
Sana mecburiyeti var yedi tepeli şehrin
Kudretinden sual olmaz can verir can alırsın
Ya ömrü sadetim ya da azrailim olursun
Mecrum'un yerine sordum dediler ALLAH bilir
Ben nerede ne olurum onu da sen bilirsin
Bir yanımda yarasalar işitir ağıtları
Halepçeli bir çocuğa taşıtır ağıtları
Küllerim ağrı'da çiğdir tüterim çığlık çığlık
Sivasta tutuşan ateş kuşatır ağıtları
Gözlerinin beşiğinde rüyalarım sallanır
Zehri kana zerk etseler damarımda ballanır
Gılgamış küçük asyanın sensiz fotoğrafıdır
Yaşar kemalin dilinde anadolu dillenir
Ben dostumu hak bilirim hakkı bilir dost beni
Tanrıların sofrasına çağırır bir dest beni
Nesimi'nin derisinden sızan şarabı tattım
Damlasına dilim sürdüm bir hoş etti mest beni
Hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar
Zal'ın elinden savruldular riyakârlar nadanlar
Aşkı şehvete boğduran ummi nebi misali
Zul'm ile serdar oldular nefse biat edenler
Hakkı sırda sır olanın sor kendisi necidir
Aklı mahrum ruhu kanlı her kelâmı acıdır
Baba üryan yana yana der ki aman uzak dur
Gönül gözü görmeyenin ALLAHI kıyıcıdır
Saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar
Düştüğü yeri yakar da sırlarımı tırmalar
Kör karanlık bir gecede cürm-i meshut dediler
Gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler
Gözlerinde gözlerinde en çılgın uçurumlar
Atmacalar yuvalanmış bıldırcınları kovalar
Kabil habil'e yapmadı senin yaptıklarını
Duy feryad-ı isyanımı duy artık havar havar
Beni sensizliğe sürme uzaklara bakamam
Girdaplarda boğulurum boğulurum çıkamam
Nice sefil ihanetin ceremesini çektim
Öldürseler gözlerimi gözlerinden çekemem
Yaslı doruklardan güler sağlarımıza kacak
Bir tılsımlı anahtardır bağlarımızda kacak
Tiksinirim siliklikten mıntıkama uğrama
Bize kaçaklık yakışır dağlarımıza kacak
Gel de bülbüller kıskansın gel de güller serpilsin
Gel de ah limanlar yansın gel de allar serpilsin
Istıraplar diyarını baykuşlara hibe et
Gel de emekçiyi güldür gel de diller serpilsin.
Ozan Emekçi
-Sude Nur Haylazca-
Ezgi ayrı nar sözler apayrı nar şarkıdaki en sevdiğim...