- 882 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TAŞKIN...
Yorgun bir tefekkürün kazanımında, batıl bir sevinç hâsıl oluyor ve zamanın girdabında, delişmen bir şifre kundaklanıyor.
Bağnaz bir özne kesiyor yolumu aslında içimi içime attığım dış seslerin de elem yüklü cehaleti.
Bilinmezin indinde cirit atıyorum ve noktalar bağımsız sıçrayışlara sebebiyet veriyor.
Külliyen hatalıyım, diyebilmenin verdiği ferahlıkla kana kana içiyorum satırları ve heceler eşleşiyor yorgunluğun ırmaklarında ben kaç takla atsam da umurunda olmadığını biliyorum o dış sesin.
Bir maruzat yükleniyorum ve cayır cayır yanan içimin ormanlarında oralı bile olmadığını bilmek gereksizliğin ben teveccüh yüklenip hatim indiriyorum ölü cümlelerime.
Mazeretim yok… ola ki bir mazeret sunuyorum; şafağı atıyor çoğunluğun ne de olsa azınlık olan benim ve azımsanan da.
Nükseden coğrafyada teferruat yükleniyorum…
Ne çok detay; ne çok gerekçe; ne az şahit.
Ne çok ölüm ve ne az intihar.
Gölgemde kutsal bir ırmak taşkınlara sebebiyet veriyor.
Ruhum taşkın.
Aşkım taşkın.
Aşırı taşkınım belki de coşku addedilen bir hüviyet içimin med-ceziri.
Solumda şehir saklı; sağımda özüm mevcut; özümde ritmi kayıp bir şarkı atıyor nabzını her daim alamasam da.
Sakıncaları yükleniyorum ve boz geyiğin boynuzlarında terennüm yüklü bir sihir peyda oluyor.
Yansız varlığım.
Yanlı varlıklar.
Varlıksızlığım belki de varlık addedilen bilmem kaç kiloluk bedenlerimiz.
Ruhumun ağırlığını hesaplıyorum. Akla zarar!
Vicdanımla soluyorum ve yine aldığım verdiğim her nefes nezdinde solan gülücüklerim takılıyor bin bir engele.
Engelli yüreklere girmek mümkün olmasa da ben engelsiz ruhumla engel de konduramıyorum.
Hapşıran tıksıran bir iç ses ve beyit beyit yaşadığım gerçeği ile yüreğimin surlarında ifşa ettiğim özlemlerim.
Bir hastanenin güncesini tutuyorum.
Ziyaret saatleri kısıtlı ve sınırlı ve hadislerdeki huzuru diliyorum o hastaneye adım attığımda ben görmekle iştigal olduğum hastamın gözlerindeki pırıltıyı görüp bu sefer hasta olmadığım için kendimi suçluyorum.
Hapşırıyorum ve yine kendimi suçluyorum.
Seviyorum ve yorgunluğumu atıyorum ve bu kez suçlanıyorum oysaki afakî bir özne değilim ben ve boş yere de sevmiyorum.
Zaman allı pullu.
Hayatın da albenisi.
Mutlu olmamı gerektirecek ne varsa mevcut… bingo, deyip çöküyorum dizlerimin üstünü.
Sabır diliyorum ve şükür.
Nükseden çekimserliğimle sunuyorum ve bir bir ikaz ediyorum iç sesimi.
Sevilmeyi dilemiyorum artık sadece nefret edenlerden uzak duruyorum yine de anlam veremiyorum: nasıl bir sunumdur insanların habis nefreti?
Göreceli bir mutluluk peyda oluyor ve yine kendimi suçluyorum.
Birileri ölüyor. Korkuyorum.
Ölümsüzlük filan da dilemiyorum hani…
Hani neredeyse darağacına çıkmayı bilfiil ben talep edeceğim lakin gerek olmadan çekiliyor ipim ve içimdeki pim tekliyor ansızın.
Nüktedan bir şarkıdan nasiplenip özrümle ve özümle saf tutuyorum.
Derinlerde tecelli eden o sığlık.
Sığlara sığamıyorum.
Sığınıyorum sadece ve bilinmezin ikbalinde ben ırgat bir gölge olup tetiklenen iç sesimle nakşediyorum bir bir satırlara çakıl taşı serptiğim hani olur da biri gelir okur da…
YORUMLAR
Elbette ırmakla özdeşleştiğimiz anlar da olur...
"Taşkınlaşan", bendini çiğneyip geçen!
Aşkta,
Ruhun sınırlarını tanımayan "coşkulu" halinde,
İlişkilerin heyecanı yüksek dozunda...
Bütün bunlar olabilir..
Sevgiyi ön planda tutmak gerekir bence..
Tebrikler Gülüm Hanım.
Gülüm Çamlısoy
Bu anlamda içim rahat.
hem tüm olumsuzlukları sevgi sayesinde yok saymıyor muyuz?
Çok çok teşekkür ediyorum.
Var olun değerli hocam.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Gülüm Çamlısoy
Allah razı olsun.
Güzel yüreğin dert görmesin dostum.
Sıra dışı olmak mı yoksa bir kıvılcımın mütemadiyen yangınlara sebebiyet verdiği mi?
Nabzımı alamadığım her sessizlik ve kalem teşrif edip de içimde katlanan ve ivme kazanan muğlâk duygular…
Sebebi olmalı mı sizce?
Sebebi olmalı mı insanın bir şeylere ya da birilerine bağımlı olması için?
Fark eder mi ki?
Sevmek…asla ötelenemez.
Duyumsamak…ruhun coşkusu nasıl es verir?
Bazen hayaller kundaklanır.
Bazen için için yanan o ateşe benzin döker bazı cümleler. Evet, cümleler…
Bir sunumu olmalı hayatın ve somut.
Bir adı olmalı mı peki duyguların?
Belirsiz olan ne ise bir bir tespit ettiğimiz.
Zamansız bir ölüm adeta infilak ederken hüzün.
Mutluluğa ve umuda vesile olan sayısız etmen yine iç dünyamız asla bağımsız kalamazken dış sesten.
Sevgimi mazur görün diyemeyeceğim zira sevginin bir kusur olduğunu düşünmüyorum.
Saf addedilen hatta aptallık derecesinde.
Mutluluk kıyama dururken.
Sevgi en reşit sancı dünyanın ve ilk insanın yaratıldığı ilk günden beri.
Sevgimle.