- 1158 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
TARİH BİLMEZSENİZ BU TÜR ZOKALARI DEVAMLI YUTARSINIZ. YA DA İTİRAZ EDERSİNİZ AMA YAPTIĞINIZ KÖR DÖVÜŞÜNDEN ÖTEYE GİTMEZ.
TARİH BİLMEZSENİZ BU TÜR ZOKALARI DEVAMLI YUTARSINIZ. YA DA İTİRAZ EDERSİNİZ AMA YAPTIĞINIZ KÖR DÖVÜŞÜNDEN ÖTEYE GİTMEZ.
Uzun bir yazı olacak maalesef. Ama böyle bir yazıyı neresinden bölersiniz ki?
Yukarıdaki 1. Resim mutlaka bazı okuyucuları irrite etmiş hatta ana avrat küfürler başlamıştır. Bazı okuyucular ise ’ Biz zaten biliyorduk onların nasıl kafirler olduğunu’ diyerek ellerini ovuşturmuşlardır.
Evet, böyle bir yazıyı siyasete bulaşmadan nasıl yazarım bilemiyorum ama elimden geldiği kadar siyasete bulaştırmadan, tarih öğrenmenin önemine vurgu yaparak anlatmaya çalışacağım. Ama önce yukarıdaki 1. Resimden değil bir başka resimsiz paylaşımdan başlayacağım işe:
Bir arkadaşım kendi facebook sayfasında şöyle bir yazı paylaşmış:
’Osmanlı Devletini de Mevlevi Dervişlerinin kışkırtmaları sonucu yeniçeriler yıkmadı mı? Tarih tekerrürden ibarettir?
Durduk yerde böyle bir paylaşım niçin yapılır? Gündem olabilmek, gündemde kalabilmek, Bazı salak ve geri zekalı insanlara ’Aaaa yahu. Bakın Osmanlı Devletini meğer Mevlevi dervişlerin kışkırtmaları sonunda yeniçeriler yıkmış . Bunu hiç bilmiyorduk ’ dedirtebilmek, böylece kendisinden ’ vay beee ne kültürlü, ne bilgili, derya kuzusu mübarek ( pardon derya )’ diye bahsettirmek. Yani kısaca ego tatmini. Yeniçeriler, Mevleviler, Osmanlı Devletinin yıkılışı ve tekerrür eden tarih? Alakaya dikiz ))))
Evet ego tatmini 1826 da ortadan kaldırılmış olan yeniçeri ocağına 1920 veya 1922 yılında Osmanlı Devletini yıktırır. Siz de eğer tarih bilmiyorsanız Agop’un kazı gibi yutarsınız bu yazılanı. Hatta altına ’ Evet doğrudur. Altına imzamı atarım ’ Bile yazarsınız. Bu arada dünyanın en masum tarikatı olan Mevlevileri de fena şekilde üzer büyük bir kul hakkı yersiniz ki Mevleviler bırakın birilerini kışkırtmayı tam tersine Osmanlı ordusunda gönüllü birlikleri oluşturarak I. Dünya Savaşının her cephesinde kahramanca savaşmış ve pek çok şehit vermişlerdir. ( Yukarıdaki 2. ve 3. Resimde onların cepheye gidişlerini görüyorsunuz.)
Tarih öyle masallarla, mişlerle, muşlarla yazılmıyor. Hele de yumurta üzerine oturmuş kuluçka tavuğu gibi bir yerlere oturup, oturduğun yerden sallamakla da olmuyor. Belge lazım her şeyden önce.
Lakin görün ki bizim memlekette ’ Babam öyle anlatmıştı, Dedem öyle rivayet etmişti ’ de maalesef tarihtir(!)
Gelelim 1. Resme.
Eğer siz Tarih bilmiyorsanız, araştırma gibi bir zahmete girmek de size göre bir iş değilse CHP nin 18 Temmuz 1923 de TBMM de Hrıstiyanlık dinine geçmemiz için kanun teklifi verdiğine inanırsınız. Veya ’ Hastir lan yobaz, gerici, Atatürk düşmanı. Kıçından uyduruyorsun’ der bir sürü küfür de edersiniz. Ama yaptığınız şey bu paylaşımı yapanın istediğidir zaten ’ Bak gördünüz mü verecek cevabı olmadığından aczinin ifadesi olarak ancak küfrediyor’ Diyecektir size. Ha, bu arada.. ’ Böyle bir şey yapmışlarsa en doğrusunu yapmışlar ’ diyen dingiller de çıkar mutlaka...
Oysa siz az bir şey araştırsanız göreceksiniz ki CHP 9 Eylül 1923 de HF Yani Halk Fırkası olarak kuruldu. 9 Eylül 1923 de kurulmuş bir parti zamanda geri giderek 18 Temmuz 1923 de mecliste böyle kanun teklifi vermiş olamaz.
Ayrıca 18 Temmuz 1923 de henüz halifelik kaldırılmamış. ’Halifelik kaldırılmamışken hangi geri zekalı çıkıp da ’ Hrıstiyanlık dinine geçelim’ diye kanun teklifi hazırlar ki?’ Diye düşünebilirsiniz eğer azcık tarih biliyorsanız. Lakin gelin görün ki Halifelik henüz ortada iken ( Halifelik 3 Mart 1924 de kaldırılmıştır ) birileri ’ Hrıstiyanlık dinine geçelim’ Diyebilecek kadar gerizekalı olabilir ve bir Allah’ın kulu da çıkıp ’ Yahu kardeşim peki Halife ne olacak? Biz Hrıstiyanlık dinine geçersek o kimi temsil edecek ?’ Diye sormaz.
Neyse...
Peki bu söylentilerin aslı nedir? Yani en ufak da olsa böyle bir şey hiç gündeme gelmemiş midir?
Gelmesine gelmiştir ama Mecliste değil.
Bakın nasıl?( Anlatan bizzat Kazım Karabekir )
"18 Temmuz 1923 günü Ankara İstasyonundaki binada Teşkilat-ı Esasiye’de( Anayasa ) yapılması düşünülen değişiklik müzakere ediliyordu. Bu ikinci müzakere günü imiş. Bana haber vermemişlerdi. Bugün ben tesadüfen hazır bulundum. [Yani konunun geçtiği yer Meclis değil, Ankara Tren istasyonudur.( T.B.M.M Özel Kalem Müdürlüğü o tarihlerde bu binadadır. ) Konuşanlar da bir partinin grubu değil kişilerdir. Kişiler kendi görüşlerini ortaya koymuşlardır. Kaldı ki Bu anlatımı yapan Kazım Karabekir de - Bu konuşmalara rağmen- daha sonra 9 Eylül 1923 de Kurulan Halk Fırkasının bir kurucu üyesi olmuştur; sonradan ayrılıp Terakki Perver Cumhuriyet Fırkasının kurucularından biri olsa da... ]
........’Ben geldiğim sırada Tevfik Rüştü Bey (Aras) konuşuyor ve şöyle diyordu:
"Ben kanaatımı millet kürsüsünden de haykırırım.. Kimseden korkmam.. Teşkilat-ı Esasiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır.." diyordu.
Ben söz aldım ve sordum:
“Teşkilatı Esasiyede dinimizin İslâm olduğu yazılıdır Tevfik Rüştü Bey. Hangi kanaatı haykıracaksın? Hıristiyanlığı mı?"
Mahmut Esat Bey (Bozkurt) söz aldı ve sertçe cevap verdi:
"Evet hıristiyanlığı.. Çünkü İslâmlık terakkiye manidir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve bize de kimse ehemmiyet vermez.." dedi.
Ben de söz alarak dedim ki:
"İslamlığın terakkiye mani olduğu Avrupalıların uydurmasıdır. Bu meseleyi istediğiniz kadar münakaşa edebiliriz. Fakat münakaşaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, din değiştirme gayretidir. Netice İslam kalırsak mahvolmayız, fakat din değiştirme oyunu ile bizi kolay mahvedebilirler..
Hıristiyan Bizans’ı Müslüman Türk yıkmış ve yerine geçmiştir. Fransızlar 1855’te Müslüman Osmanlı İmparatorluğu ile ittifak yaparak Hristiyan Rus İmparatorluğuna karşı harp yaptılar. İçinden yeni sıyrıldığımız Dünya Savaşında Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan yine Müslüman-Türkle ittifak yaptılar ve Hrıstiyan İtilaf Devletlerine karşı birlikte savaştılar. Yüzümüze kimse bakmazmış ne demek?.."
Fethi Bey (Okyar) söz alarak bana gayet sert ve katı cevap verdi:
"Evet Karabekir.. Türkler İslâmlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslâm kaldıkça da bu halde kalmaya mahkûmdurlar. Bunun için İslâm kalmayacağız.." dedi.
Ben de aynı sertlikle şu cevabı verdim:
"Fethi Bey, bu yabancı fikri şiddetle reddederim. Geri kalmaklığımıza sebep bir değildir. Fütühatçılık, temsil kudreti gösterememek, Avrupanın ilim ve irfan cephesiyle temassızlık, idarede istibdat gibi mühim sebepler vardır. Aynı yanlışlıkları yapan Hıristiyan Devletlerinin de yıkılıp gittiğini bilmez değilsiniz. Bir zelzelenin hakiki sebebini araştırmayıp, onu gülünç bir sebebe bağlamak kadar, İslamlık terakkiye manidir fikrini de garip bulurum. Bu yabancı ve tehlikeli fikrin, aramızda da münakaşaya tahammül edemeyecek kadar taraftar bulmasından çok müteessir oldum. Fakat ben iddia ediyorum ki, Türk Milleti ne Hıristiyan olur, ne de dinsiz kalır. Hakikat budur.. Bir milletin asırlardan beri, en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğine inanışınız objektif bir görüş değil, hayâlinizdir. Böyle bir harekete cüret, memlekette kanlı bir istibdat ile başlar ve İstiklal Harbinin birliğini de birbirine katar. Nasıl bitebileceğini de söyleyebilirim: Düşmanlarından kanı pahasına istiklâlini kurtaran Türk Milleti, hürriyetini kendi evlatlarına boğdurmayacak.. Buna cüret edenlerin de hakkından gelecektir Fethi bey.."
Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben de sözlerime şöyle devam ettim:
"Paşam, maddî cephemiz zaten zayıftır. Güvenebileceğimiz manevî cephemizi de düşmanlarımızın yaldızlı propagandasına kurban edersek, dayanabileceğimiz ne kalır? Bizi silah kuvvetiyle parçalayamayan düşmanlarımız görüyorum ki bizi fikir kuvvetiyle mahvedecekler. Buna müsaade edecek misiniz? Siz ki millete karşı bizi bu hale getiren belânın istibdat olduğunu, zaferden sonra milletin tamamiyle iradesine sahip olarak yürüyeceğini millet kürsüsünden dahi defalarca haykırdınız. Millet Meclisini tekbirler, sâlatlar arasında açtınız. İslamlığın en yüksek bir din olduğunu hutbelerle ilan ettiniz. Hepimiz aynı iman ve kanaatle aynı yolda yürüdük. Şimdi ne yüzle ve ne hakla bir kanlı maceraya atılacağız.." dedim.
TBMM Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa sözümü burada keserek dedi ki: "Müzakereler çok hararetlendi, burada kesiyorum."
Atatürk bu tutumuyla, hem söz hürriyetine saygı gösterdiğini, hem de mukaddes İslâm dini üzerindeki münakaşalardan hoşlanmadığını açıklamak istemişti herhalde.
Kazım Karabekir’in bu anlatımları dışında Türk milletinin Hrıstiyanlığa geçmesi konusunda - Olmayan - CHP nin TBMM ne sunduğu bir kanun teklifi olmamıştır. Kaldı ki Kazım Karabekir’in anlatımında da tamamen objektiflik var mıdır bilemiyoruz zira orada yapılan konuşmaların bir kaydı yok.
Evet. Bu kadar basit ve kolaydır yukarıdaki resim ve o resim altında yazılanlara cevap vermek. Lakin dediğim gibi Tarih okumak lazım her şeyden önce..Tarih diyorum ha...Masal değil...
Not: Bu yaptığım CHP yi savunmak olarak algılanmasın. Ancak ben bir Tarih öğretmeniyim. Tarih adına yalan söylenilmesine, yanlış bilgi verilmesine tahammül edemem. Onca senelik emeğime, bana tarihi sevdiren hocalarıma, her şeyden önemlisi de sorumluluğuma ihanet edemem. O bakımdan da ’Amaaan bana ne yahu. CHP ye gol atmaya çalışmış birileri. Beni ilgilendirmez ’ Diyemem. Doğru neyse onu yazmak boynumun borcudur. Her kime karşı ya da her kimin yanında olarak yazılmış olursa olsun...
NOT: Sitedeki bir sorun nedeniyle yazıya ait resimleri paylaşamadım. Maalesef bu sorun sık sık oluyor. Bir an önce giderilir inşallah.
YORUMLAR
Atatürk bu tutumuyla, hem söz hürriyetine saygı gösterdiğini, hem de mukaddes İslâm dini üzerindeki münakaşalardan hoşlanmadığını açıklamak istemişti herhalde.
Hocam saygılar
Kazım Karabekir paşamızın savunması çok güzel lakin şu son cümlesi herhalde demiş ya hani... burada bir şüphe uyandırıyor algısı vermiş, oysa Mustafa Kemal ATATÜRKÜN Meclisi tekbirlerle açtığınıda söyleyerek kendince bir çelişki yaratmış olmuyor mu? HERHALDE cümlesiyle
Oysa kendileri Atatürke ilk biat eden şark orduları cephesi komutanı olarak ve de orduyu dağıtmayıp, Padişahın emirlerini yok hükmünde sayan paşamızdır. Ki kurtuluş savaşının en önemli mihenk taşlarındandır.
görüş ve önerilerinizi beklerim
saygılarımla
sami biberoğulları
Asıl çelişkiyi yazayım sana:
Kazım Karabekir madem ki 18 Temmuz 1923 de bu konuşmalara şahit olmuş ve bu konuşmalardan rahatsızlık duymuş o halde neden 9 Eylül 1923 de aynı kişilerle birlikte Halk Fırkasının ( Bugünkü CHP ) Kurucu üyelerinden biri olmuş?
Evet çelişkiler var elbette ve bu çelişkileri izah edebilmek mümkün değil.
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, "Uzun bir yazı olacak maalesef" demişsiniz, ama birçok açıdan nirengi noktası olabilecek bu (kısacık) yazınızla usta bir tarihçinin neyi, nasıl yazabileceğini, vurgulayabileceğini çok iyi göstermişsiniz...
Güya hiç araştırmaya, okumaya zamanı olmayan, hep slogan peşinde olan aklıevvellere de anlatabilmenin ferasetiyle...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bilinen ve veciz bir cümledir Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından söylenmiş. ''Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.'' Hemen hemen bütün tarihi olaylar bu şablondan bakılarak objektif bir şekilde değerlendirilebilir kanımca... Masalları bir kenara bırakırsak, bu gün özellikle İnternet Ortamında müthiş bir bilgi kirliliği de var. O nedenle tarih bir çok kaynaktan okunmalı ve öyle bir senteze ulaşılmaya çalışmalıdır. Bilgi kirliliği ile yanlış yönlendirilen insanlarımız da atalarına ve olaylara yanlış gözlükler ile bakacaklar ve geri dönüşü, gerçeğe ulaşmak da hayli zaman alacaktır, sonrasında... Kutluyorum Sami Hocamı yürekten...