- 852 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Serdengeçti Dergisi ve Osman Yüksel
M. NİHAT MALKOÇ
İnsanlar vardır davaları için yaşarlar. Onların bu fani dünyada herhangi bir şahsî beklentileri yoktur. Bazı davalar da vardır ki kişileri ayakta tutmak için köprü vazifesi görürler. Ben oldum olası davaları için yaşayan insanlara gıpta ederim. Onlardaki eğilmezliğe ve bükülmezliğe hayran kalırım. Hele yolunda gittiği dava hak ve hakikat dairesi içerisinde yer alıyorsa hayranlığım katlanarak büyür.
Davası için yaşayan ve bugün nesli tükenme tehlikesi içerisinde olan insanlardan birisi de merhum Osman Yüksel Serdengeçti’dir. Onun eserlerini okuyanlar ve fikir mücadelesini bilenler, davasındaki bağlılığa hayran kalırlar. Çünkü hayatı boyunca eline geçen onca fırsatı davasının yürümesi için tepen ve yoksulluk içerisinde yaşayarak davasını sırtlayan bu büyük ülkü adamı, hâl ve hareketleriyle insanlara güzel mesajlar vermiştir. Kendisini asla ön plana çıkarmamıştır, hatta yaptığı fedakârlıkları hep gizlemiştir. Son dönem romancılarımızdan Mehmet Niyazi, Osman Yüksel’i bakın nasıl anlatıyor bizlere:
“Cömertlik denince aklıma hep Osman ağabeyimiz gelir. Kendisine karşı çok tutumluydu. Lokantada kuru fasulye, pilavdan başka bir şey yemezdi. Öğünlerinin çoğunu yayınevinde peynir ekmekle savardı. Ama muhtaç olanlara her ay düzenli burslarını gönderirdi. Nefis herkese tatlı gelir; ona harcanan cömertlik değil, harisliktir. Cömertlik başkasına karşı tavırda kendini gösterir. Her Ankara’ya gidişimizde, mutlaka Denizciler Caddesi’ndeki yayınevine uğrardık. Ekseriyetle kapalı olurdu; çünkü hep bir yazısından dolayı polis tarafından aranırdı. Kapıya yapıştırdığı; ‘İş dolayısıyla seyahatteyim’ veya ‘Memleketteyim’ yazısını okur, esprilerini hatırlar, üzüntüyle dönerdik.”
Merhum Osman Yüksel çok zor şartlar altında Türk-İslâm davasına sayısız hizmetler etmiştir. Önce “Bağrı Yanık” sonra “Serdengeçti” dergilerini çıkarmıştır. Onun büyük zorluklarla çıkardığı Serdengeçti dergisi Türk-İslâm davasının o zamanki en mühim adresi olmuştur. Derginin birinci sayısına baktığımızda “Hakka Tapar, Halkı Tutar” sözünün büyük puntolarla yazıldığını görüyoruz. Bu söz konusu derginin bütün sayılarında yer almış bir slogandır. Yine derginin birinci sayısının ikinci sayfasında şu görüşlere yer verilmiştir:
“Serdengeçtiler her türlü kötülüklerle amansız bir şekilde mücadele etmek için ortaya atıldılar. Onlar ilhamlarını Allah sevgisinden, millet sevgisinden, vatan sevgisinden alıyorlar. Gençler! Aşınmamış vicdanların gür sesleri… Siz de bu çetin yolda pervasızca yürümeğe yemin edenlerin safına, Serdengeçtiler kafilesine katılınız! Serdengeçti bütün sayfalarını size açmış bulunuyor, duygularınızı, fikirlerinizi hatıra defterlerinize yazar gibi bize yazıp gönderebilirsiniz. Burada meşhur imzalar yok. Akıl hocalığı yapanlar yok. Biz bizeyiz. Genç istidatları tanıtmak, vatan duygulu, millet sevgili memleket çocuklarını bir araya toplamak istiyoruz.”
Bugünkü büyük dergilere baktığımızda çoğunun sabit kadroları olduğunu görürüz. Bu aylık yayın organları, kalemi güçlü olduğu halde köşede bucakta kalmış isimlere yer vermezler. Onlar için mühim olan, milletçe tanınmış şair ve yazarların adının büyüklüğünden faydalanıp okur toplamaktır. Merhum Osman Yüksel’in Serdengeçti dergisi garibin ve mazlumun yanında yer aldı hep… Yazarları da İstanbul etrafında yaşayan şişirilmiş isimlerden ibaret değildi. Birikimi ve kabiliyeti olduğu halde adını duyurma fırsatı bulamamış genç kalemlerin sesi olmayı yeğlemiştir. Bunun için de halk tarafından üstün kabul görmüştür. Fakat her sayısında değişik sebeplerle kapatılma riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Çünkü o hakikatleri ezip büzmeden, gür bir sesle haykırmayı yeğleyen bir yayın organıydı. O zamanın Türkiyesi bunu kaldıramıyordu. Gerçi bu zamanın Türkiye’sinin de Osman Yüksel’in yazılarına tahammül edebileceğini sanmıyorum.
Türk aydınları içerisinde onun kadar gözü pek, lafını sakınmaz, özü sözü bir, mücadeleci ve fedakâr bir aydın görmek müşküldür. O kendi geleceğini değil, gençlerin yarınını düşünüyor ve onlar için bir şeyler yapmanın mücadelesini veriyordu. Hayatında şahsî beklentileri yoktu. “Bir lokma bir hırka” anlayışında olan şehirli bir dervişti. Dağda değil, Ankara’nın ortasında mücadele vererek derviş olabilmenin ve derviş kalabilmenin zorluklarına katlanarak gençliğe iyi bir örnek olmuştu. O, “Bir Kahraman Bekliyoruz” adlı şiirinde gelecekte nasıl bir insan modeli arzuladığını şöyle ifade ediyordu:
“Savletinle titresin yeniden doğu-batı
Ve kurulsun Allah’ın ebedî saltanatı...
Sinesinde birleşsin sağa sola sapanlar,
Kahrolsun Hak dururken zorbalara tapanlar!
Çık, nerdesin, zuhur et! Biz seni bekliyoruz.
Yıllardır yollarında yorgun emekliyoruz.”
Bizler de Osman Yüksel Serdengeçti merhumun tavsif ettiği mefkûreci gençliği özlüyor ve sabırla bekliyoruz. Fakat bu mefkûreci neslin hamurunu biz yetişkinlerin yoğuracağını da biliyoruz. Öyleyse herkes vazife başına!... Unutmayınız ki gerçek kahramanlar, kendilerini tek başına bir ordu olarak görenlerdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.